28 Mayıs 2009 Perşembe

Bakara 171,172,173

171-Böylece, hakikati inkara şartlanmış olanların durumu, çobanın haykırışını işiten ama onu yalnız bir ses ve çağrı şeklinde algılayan sürünün durumuna benzer. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler: zira akıllarını kullanmazlar.

Bu, lafzen, şu şekilde ifade edilebilecek olan vecîz (elliptic) cümlenin biraz serbest bir çevirisidir: “Hakikati inkara şartlanmış olanların hali, çığlık ve bağırışdan başka birşey duymayan çığırtkanın haline benzer.” Na‘ka fiili, çoğunlukla, çobanın sürüsünü güderken çıkardığı belli bir anlamı olmayan bağırtıları tasvir etmek için kullanılır.

İbn-i Abbas diyor ki: "Âyet-i kerimenin izahı: Hidayeti duymaz, onu görmez ve onu düşünmezler." demektir

Taberi, âyette hakka davet edenin çobana, kâfirlerin de hayvana benzetildiğini söyleyen görüşün tercihe şayan olduğunu söylemiş, buna delil olarak ta âyet-i kerimenin Yahudiler hakkında indiğini, Yahudilerin de putlara tapmadık­larından dolayı onların çobana benzetilmesinin doğru olmayacağım göstermiş­tir."

172-Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların temiz ve helâlinden yiyiniz! Eğer yalnız Allah'a ibadet ediyorsanız, O’na şükrediniz.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) helal ve temiz şeyleri yiyerek beslenme­nin önemine işaretle buyuruyor ki:

"Ey insanlar, Allah temizdir ve ancak temiz olanları kabul eder. Al­lah bu hususta Peygamberlere neyi emretmişse müminlere de aynı şeyi em­retmiştir. Peygamberleri için şöyle buyumuştur: "Ey Peygamberler, temiz ve helal nzıklardan yeyin, salih ameller işleyin. Şüphesiz ki ben, sizin yap­tıklarınızı çok iyi bilirim.

Resulullah (s.a.v.) uzun bir yolculuk yapan ve saçı başı birbirine karışan ve ayaklarını tozlar bürüyen bir kişinin yaptığı duayı zikrederek buyurmuştur ki: "Bu adam ellerini göğe yukarı kaldırır "Ey Rabbim, ey Rabbim," diye yalvarır. Halbuki bunun yediği haram içtiği haram giydiği haramdır ve kendisi haramla beslenmiştir. Bunun duası nasıl kabul edilecektir?"

173-, size yalnız leşi, kanı, domuz etini ve üzerinde Allah'ın adından başka bir adın anıldığı şeyi yasakladı. Ama kim onlara mecbur kalırsa -bir arzu ve iştah duymamak ve zaruri ihtiyacının üstüne çıkmamak şartıyla- günaha girmiş olmaz: çünkü, unutmayın, Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.

"Allah´tan başkası adına kesilen" şeklinde tercüme edilen cümlesi müfessirler tarafından iki şekilde izah edilmiştir:

a- Katade, Mücahid, Dahhak, Atâ ve Abdullah b. Abbasa göre bu ifade­nin mânâsı, "Allah´tan başkası adına kesilenler" demektir. Allah´tan başkası bir tağut, bir put vb. şeylerdir.

b- Rebi´ b. Enes ve İbn-i Zeyd´e göre ise bu ifadeden maksat, "Üzerine Allah´tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanlardır."

Taberi diyor ki: "Âyetin yorumunda doğru olan görüş şudur: "Kendisine haram kılınanı ye­me arzusunda olmaksızın helal yiyecek mevcut olduğu halde onu bırakıp hara­ma dalmaksızın.." Zira, âdil bir idareciye karşı çıkana ve yol kesene yakışan bu hallerinden vazgeçip Allah´a ve Ulül Emre itaat etmesidir. Böylelerinin, açlık­tan kendilerini öldürerek günahlarına başka bir günahı eklemeleri doğru değil­dir. O halde bunlar ruhsatlardan istifade ederler.

Ayet-i kerimede ifade buyurulan "Leş, kan, domuz eti ve Allah´tan baş­kası adına kesilenler" kısa olarak şöylece izah edilmektedir:

Leş: Bundan maksat, kara hayvanlarının dini usullere riayet edilmeden kesilenleridir. Veya kendiliklerinden ölenleridir. Deniz hayvanlarının ölülürenin ise kesilmeden yenmeleri helaldir. Peygamber efendimiz (s.a.v.)den denizin suyu sorulmuş o da şöyle buyurmuştur:

"Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir.

Kan: Bundan maksat, akıtılmış kandır. Nitekim En´am suresinin yüz kırk beşinci âyetinde de bu husus açıklanmakta ve şöyle buyurulmaktadır: "Ey Muhammed, de ki: "Bana vahyolunanlardan yiyen bir kişinin yediği herhangi bir şeyin haram olduğuna dair bir hülyüm bulamıyorum, ancak leş, veya akıtıl­mış kan yahut domuz eti..." haramdır.

Domuz Eti: Domuzun ehlisi de vahşi olanı da eti de yağı ve diğer par­çalarının hepsi de haramdır.

Allah´tan başkası adına kesilen hayvan: Allah teala, yarattığı hayvan­ların kesilmeleri halinde kendi adının anılarak kesilmelerini emretmiştir. Kendi adından başka herhangi bir isim anılarak kesilen hayvanların etlerinin yenmesi­ni ise haram kılmıştır. Bu hususta âlimler ittifak etmişlerdir. Allah´tan başka şeyler, put tağıt ve diğer bütün varlıklardır. Allah´ın dışında herhangi bir şeyin adının anılmamasıyla beraber Allah´ın ismi de anılmaksızın kesilen hayvnaların etinin yenmesinde ise âlimler arasında çeşitli görüşler vardır.

Bu konuda âyet-i kerimelerde şöyle buyurulmaktadır: "Eğer Allah´ın âyetlerine iman ediyorsanız, Allah´ın adı anılarak kesilen hayvanlardan yeyin.","Kesilirken üzerine Allah´ın adı zikredilmeyen hayvan­ları yemeyin." Bunu yapmak, Allah´ın yolundan çıkmaktır.

Bu âyet-i kerimelerin de ifade ve hükümlerini gözönüne alan bazı âlimler demişlerdir ki: "Hayvanı kesen kimse Müslüman dahi olsa, keserken Allanın adını anmazsa kestiği hayvan yenmez. İsterse Allah´ın adını anmayı kasten terketsin isterse unutsun." Bu görüş, Abdullah b. Ömerden, onun kölesi Nâfi´Uen, Şa´bî ve İbn-i Şîrin den nakledilmiştir. Aynı görüş İmam Mâlikten ve Ahmed b. Hanbelden de nakledilmektedir. Dâvud-ı Zahirî de aynı görüştedir. Bunlar, gö­rüşleri ne delil olarak En´am suresinin yüz yirmi birinci âyetini göstermişler, ay­rıca Maide suresinin dördüncü âyetinin şu ifadesini de zikretmişlerdir: "... avcı hayvanları ava salarken üzerlerine Allah´ın adını anın..." Peygamber efendimiz de bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurmaktadır:

"Kanı akıtacak bir aletle kesilen ve üzerine Allah´ın ismi anılarak kesilen hayvanı yeyin. Tırnak ve diş hariç.

Bazı âlimler de, hayvanı kesen müslümanın, unutarak besmele çekmeden kestiği hayvanın yenileceğini fakat kasten besmeleyi terketmesi halinde kestiği­nin yenmeyeceğini söylemişlerdir. Bu görüş, Hz. Ali, Abdullah b. Abbas, Said b. el- Müseyyeb, atâ, Tâvûs ve Hasan-ı Basriden nakledilmekte, Ebu Hanife de aynı görüşü benimsemektedir. İmam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel´in mezheple­rinde meşhur olan görüş te budur. Bunların delilleri, Peygamber efendimiz (s.â.v.) şu hadis-i Şerifidir.

"Şüphesiz ki Allah ümmetinden, hata, unutma ve zorla yaptırılan şe­yin sorumluluğunu kaldırmiştır."

Diğer bir kısım ise, hayvanı kesen Müslümanm besmele çekmesinin şart olmadığını, besmele çekmenin müstehap olduğunu, kesen kimsenin, kasıtlı ola­rak besmeleyi terketmesi halinde dahi kesilen hayvanın etinin yenilebileceğini söylemişlerdir.Bu görüş te Abdullah b. abbas Ebu Hureyre ve atâ b. ebu Re-bah´an nakledilmektedir. İmam Şafii de bu görüştedir. Aynı görüş İmam Mâlik ve imam Ahmed b. Hanbeldne de nakledilmiştir.Bu görüşte olanlar, "Kesilir­ken üzerlerine Allah´ın adı anılmayan hayvanları yemeyin." âyet-i kerime­sinin, Allah´ın dışındaki varlıkann adı zikredilerek kesilenleri kastettiğini söylemişlerdir.Delil olarak ta Dârekutnî nin rivayet ettiği şu hadisi zikretmişlerdir: "Müslüman bir kimse hayvanı keser de Allah´ın ismini anmazsa sen o kesileni ye.Çünkü Müslümanda Allah´ın isimlerinden biri mutlaka mevcuttur.

Hz. Aişe (r.a.) diyor ki:

Bir kısım insanlar Resulullah´a şunu sordular: "Ey Allah´ın Resulü, müşriklikten yeni dönmüş olan bazı insanlar bize et getiriyorlar. Bilmiyoruz on­ları keserken üzerelirne Allah´ın adını andılar mı anmadılar mı?" Resulullah bu­yurdu ki: "Siz o eti besmele çekin ve yeyin."

2 yorum:

  1. Vehhab : Karşılıksız veren, sonu gelmeyen bağışların sahibi.

    Kullarına hiçbir karşılık gözetmeksizin tekrar tekrar ve çok çok bağışlarda bulunan.

    Bu isim Allah hakkında, kapsamlı ve geniş bağışa; hiçbir karşılık beklemeksizin ve hiçbir amaç gütmeksiizin zorlanmadan daima vermek anlamına gelir. Oysa O'nun dışında bağışta bulunan herkesin dünyevi veya ührevi, er veya geç bir amacı ve çıkarı vardır. Bu yüzden mutlak hibe, yalnız Allah için geçerli olup, bu sıfatın O'ndan başkası için kullanılması doğru değildir. Zira hibeler dünyada ve ahirette hiçbir kesintiye uğramadan ve tükenmeden daima Allah'ın kullarına doğru akar. Allah'tan gelen hibeler, bu şekilde sonsuza dek artarak devam eder. Vehhâb ismii Allah'ın bütün fazlını, ihsanını, keremini, geniş mülkünü ve adaletini kapsar.

    YanıtlaSil
  2. Konu : İyilik Üzerine Müteferrik Hadisler
    Ravi : Ebu Musa
    Hadis : Resulullah (sav) "Her Müslümanın sadaka vermesi gerekir" buyurdu. Kendisine: "Ya bulamayan olursa?" diye soruldu. "Eliyle, çalışır, hem şahsı için harcar hem de tasadduk eder" cevabını verdi. "Ya çalışacak gücü yoksa?" diye soruldu "Bu durumda, sıkışmış bir ihtiyaç sahibine yardım eder" dedi. "Buna da gücü yetmezse?" dendi. "Ma`rufu veya hayrı emreder" dedi. "Bunu da yapmazsa?" diye tekrar sorulunca: "Kendini başkasına kötülük yapmaktan alıkor. Zira bu da bir sadakadır" buyurdu.

    YanıtlaSil