27 Mayıs 2009 Çarşamba

Bakara 169-170

(169) O size ancak, kötülüğü, haksızlığı ve Allah'a karşı bilmedi­ğiniz şeyleri söylemenizi emreder.

Şeytan kötülüğü ve fuhşiyatı emreder. Sü, kötülük, fuhuş ise, her şeyin en son zirvedeki halidir. Yani kötülüğün zirvedeki halidir. Biz de fu­huş denince yalınız zina akla gelir. Değil. Sözün fuhşu vardır, davranışın fuhşu vardır, zinanın fuhşu vardır. Her şeyin en kötüsünü fuhuş kelime­siyle ifade etmiştir Arap.

Allah (c.c.), buyuruyor ki kötülüğün küçüğünü de büyüğünü de Şey­tan size emreder. Sizin bilmediklerinizi Allah üzerine söylemenizi de em­reder. Bilmediğiniz şeyleri söylemenizi de emreder.

Bu iki türlü olur. Birincisi Allah (c.c.)'ün kanunlarına muhalif kanun yapmanızı emreder.

Bir de genelde bizim kesimde olur. Adam kendi istek ve arzularını, Cenab-ı Allah Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki diye söyler. Hadiste söy­lenmiş bir şeyi Allah'ın âyetleri olarak, Allah'ın âyetlerini hadis-i şerif olarak veya gazetede veyahut ta takvim yaprağında okuduğu, duyduğu atasözünü Cenab-ı Allah buyuruyor ki şeklinde söyler.

Onun için mesela ben âyet olanı âyet diye vermeye, hadis olanı hadis diye vermeye çalışıyorum. Bazı güzel sözler var ki, hadis midir değil mi­dir bilemiyorum ama bu arada hatırıma da geliyor. Bir güzel söz var di­yerek söylüyorum. Hadis ise zaten güzel sözdür. Değil ise günaha girme­mek için bunu söylüyorum. Yani dikkat edin. "Kur'ân-ı Kerîm'de de ho­cam böyle değil miydi?" diyorlar. Halbuki hiç ilgisi yok onun söylediği­nin Kur'ân-ı Kerîmle. Bunlardan sakının. Kendi sözünüz olarak söyleyin. Ayet midir, hadis midir bilmiyorum ama şöyle duydum deyin. Yani âyet olmayan bir şeyi âyet gibi göstermek çok büyük günahtır. Hani efendimiz kendisi için, benim söylemediğimi bana nisbet eden Cehennemden yerine hazırlasın diyor.

Yani hadis olmadığı halde bir şeyi hadis gibi rivayet eden kişinin Ce­hennemlik olacağını ifade ediyor.

Peygamber Efendimiz'e bunu isnat eden Cehennemlik olunca, Al­lah'a isnat ederse daha derinine gider. Onun için Allah'a ait olmayan bir sözü Allah'a isnat etmemeye dikkat edeceğiz.[306]


(170) Onlara; "Allah'ın indirdiğine uyunuz" dendiği zaman, on­lar; "Hayır biz babalarımızın üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" der­ler. Ya babaları bir şeye aklı ermemiş ve doğruyu bulamamışsa.

Gelin etmeyin eylemeyin, Allah'ın indirdiği Kur'ân'a tâbi olun denil­diğinde... Şimdi günümüzde de biz bunu diyoruz, "Ey insanlar, amirler, komutanlar gelin Allah zaman içerisinde insanlara yol göstermek üzere diğer kitapları indirmiş, son olarak da Peygamber Efendimiz (a.s.v.) ka­nalıyla Kur'ân-ı Kerîm'ini indirmiş, Allah kainatı yaratmışsa, bizi de o yaratmışsa bizim neyi nasıl yapacağımızı en iyi bilen O, ben senin hak­kında bir kanaat beyan edemiyorum, sen benim hakkımda bir kanaat be­yan edemiyorsun, ben yaratmadımki seni, sen de beni yaratmadığın için benim nerede, nasıl davranacağımı bilemezsin. Ama seni ve beni yaratan Allah (c.c.) nerede, neyi, nasıl yapacağımı öğretmek üzere kitap indirmiş, gelin ona uyalım" dediğimizde, hep bir ağızdan diyorlar ki, "Biz babaları­mızı ne üzerinde bulmuşsak ona uyarız". Yani babalarımızın yolundan, atalarımızın yolundan gideriz diyorlar, adamlar. Allah'ın yolundan değil, atalarımızın yolundan gideriz diyorlar. Ya babaları bir şey bilmiyorsa, ya doğru yolu bulamamışsa ne olacak. Babaları bir yoldan gitmiş ama kabre kadar varmış. Kabirden sonrasını bilemedik biz. Nereye gitti? Cehenne­me mi düştü, Cennete mi düştü bilemiyoruz. Biz bilemiyoruz. Ama Rab-bim kesinlikle ve açıklıkla diyor ki, Ben'im yolumdan giden Cennete gi­der. Ben inanmıyorum senin dediğine diyor Allah'a. Peki öyleyse sen de bilmiyorsun babanın ve atanın nereye gittiğini. Atan Cehennemde yanıp duruyorsa şimdi?

Yani zan ifade eden kelimelerle değil, gerçek hak ifade eden âyetlerle amel etmemizi Allah (c.c.) bize haber veriyor.

Şimdi insanların günümüzde yaptıkları bu. Bu âyet-i kerîme günü­müz insanının filmini bize veriyor. Efendim, bizim babalarımız bu kanunlara göre yönetildiler ve böylece gittiler. Daha ziyade bunlar yönetim­de ağırlığı olan kişiler. Çünkü onlar aşağıdaki insanların sefaletini gör­memektedirler, bilmemektedirler. Görmezlikten gelmekteler. Babaları saltanat içinde yaşamış, nimetlerinden yararlanmış, onun çocukları da ba­basının yolundan giderse aynı şekilde dünya nimetlerinden yararlanacağı­nı biliyor. Onun için sahip çıkıyor. Eğer ondan vazgeçiverecek olursa, bi­zimle aynı seviyeye gelecek. Yani babasının ve atasının koyduğu kuralla­rı bırakırsa bizimle aynı seviyeye gelecek. Bu insanlarla aynı seviyeye gelecek. Efendimiz, bütün insanlar Allah katında bir tarağın dişleri gibi eşittirler diyor. Herkes aynı mideye, aynı kulağa, aynı göze sahiptir. Hu­kuk karşısında da denklikleri vardır herkesin.

Bu adamlar bizimle denk olmamak, kendileri kalbur üstü bir hayat yaşayabilmek için diyorlar ki, biz atalarımızın yolundan gideriz. Çünkü ataları o günün rejimine destek vermek suretiyle bu memleketin kayma­ğını yemişlerdir. Mekke döneminin kâfiri de aynı, günümüz döneminin kâfiri de aynı düşünceyi paylaşıyorlar. Aynı kelimeleri de söylüyorlar.

2 yorum:

  1. Abdullah bin Abbas (ra) hazretleri Peygamber Efendimiz in söyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

    "Beş şey gelmeden evvel şu beş şeyi ganimet say:İhtiyarlık gelmeden evvel gençliğin,hastalıktan evvel sıhhatin,fakir düşmeden evvel sağlıklı olmanın,meşguliyetten evvel boş zamanın ve ölüm gelmeden evvel hayatın kıymetini bil, bunları güzel değerlendir.

    YanıtlaSil