(167) Ve uyanlar "Keşke dünyaya tekrar dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştığı gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık" derler. Böylece Allah onlara amellerini pişmanlık halinde gösterir. Ve onlar ateşten çikamayacaklar.
Orada halk der ki yani o kralının, şahının, padişahının demokratik kralların peşinden gidenler diyorlar ki, keşke bizim için tekrar dünyaya dönme olsaydı. Şimdi bunların bizden kaçtıkları gibi biz de onların peşinden gitmezdik. Ama Allah böylece onların amellerini onlara gösterir. Nasıl olarak gösterir? Boş olarak, pişmanlık olarak gösterir. Pişmanlık duyuyorlar ama pişmanlık fayda vermiyor. Hüsrandadırlar. Ve onlar Cehennemden çıkıcı da değildirler. Kâfirler hiç bir şekilde Cehennemden çıkmayacaklardır.
Türkiye'de de hoca diye geçinen bazı kimseler, bazı âyetlere, bazı müsteşrik yani Avrupalı fakat Müslüman olmamış, îslâmî ilimlerle meşgul insanların, Kur'ân âyetlerini tahrif ederek verdikleri mananın etkisinde kalarak "Cehennemde kâfirlerin de bir gün zamanı gelecek müddeti dolacak ve Cehennem ateşi sönecek yakıtı kalmıyacak ve onlar da oradan çıkacaklar" diyorlar. Rabbim ise, onlar Cehennemden hiç bir şekilde çıkmayacaklardır diyor. Bundan sonra da hatırımıza hep bu gelecek. Yani Allah'dan başka ilah edindiklerinde hatırınıza gelecek olan insandır. Onların putları insanlardır çünkü.
Burada "tâbi olunanlar, tâbi olanlardan kaçıverdiklerinde" diyor Rabbim. Kaçması için canlı bir insan olması gerekir. Yoksa taşa azab edilmez.
Ayet-i kerîmede, onlar ve taptıkları, Cehennemin yakıtıdır diyor Rabbim. Onlar tapanlar ve de taptıkları, yani o krallar, şahlar, padişahlar. Padişahlar deyince Osmanlı padişahlarını hatıra getirmeyelim. Dinime muhalif hareket edenler, kendisini kanun koyucu yerine koyanlar, Rabbimin varlığını birliğini ve dünya hakimiyetini kabul etmeyenler Cehennemin odunudurlar onlar kendilerine uyanlarla beraber. Burada Rabbim açıklıkla Allah'tan başka tapınılanların insanlardan olduğunu haber vermiş oluyor.
En'am suresi 56. ayetinde
De ki o insanlara: sizin kanunlarınıza ben uymam. Sizin hevanıza ben uymam açıkça bunu söyle diyor:
"Sizin koyduğunuz kurallara uyarsam O takdirde ben yolumu sapıtırım" diyor. "Sizin koyduğunuz kurallara uyarsam" Peygamber Efendimiz bunu Mekkeli insanlara, Medine'li insanlara ve bu dünya insanlarına söylüyor.
Sizin koyduğunuz kanunlara ben uymam. Eğer uyarsam yolumu sapıtırım. Devlete giden yola da varamam. Cennete giden yoldan da saparım. Sapınca ne yapar? Yol iki tane zaten. Biri Cennete gidiyor, biri Cehenneme gidiyor. Cennetten yol saptığı takdirde insan Cehenneme gidiyor. Ve bende doğru yolu bulamam. Hidayete ermiş kişilerden olamam diyor. Eğer sizin kanunlarınıza uyarsam.
Yani uymam de onlara. Ayet-i kerîme emir niteliğinde. Deki onlara ben sizin hevanıza yani kendiliğinizden uydurduğunuz şeylere uymam de onlara.
Muhammed sûresinin 3. âyet-i kerîmesinde Kâfirler batıla uyarlar, mü'minler ise hakka uyarlar diyor.
Al-i İmran sûresinin 55. âyet-i kerîmesinde de;
Sana uyanları kıyamete kadar, kâfirlerin üstünde kılacağız diyor Allah (c.c).
Peygambere uyanlardan burada kasdedilen İsa (a.s.)'dır ama bütün peygamberlere uyanlar için verilmiş bir müjdedir bu. Sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerin üstünde kılacağız.
Diyeceksiniz ki:günümüzde biz peygambere uyuyor gibiyiz ama Amerika'sı ve Rusya'sı bizim üzerimizde diyoruz.
Biz Kur'ân'a ve sünnete uyduğumuz müddetçe onların çok üzerinde idik. Krallarını hapishaneden kurtarıyorduk. Mehmet Akif in tabiriyle;
Kahraman ordu yürürken muzafferen ileri, Özengi öpmeye hasretti garbın elçileri.
Amerikan elçisi, Rus elçisiyle veya Fransız elçisi, Alman elçisiyle aynı mecliste oturacaksa; Fransız elçisi diyormuş ki, Alman elçisine "Sen benim biraz gerimde oturacaksın sandalyeni geriye çek diyormuş." Niye?.. "Ben Osmanlı yeniçerili bir askerin ayağından öptüm". Yani şeref oluyor onun için. Öyle bir şey.
Şimdi bunun tam aksi, bizim başımızdakiler, Amerikalı için "Beni telefonla aradı" diyor. Olmaz böyle şey. Öğünme vesilesi olmaz bu. İnsan böyle çeker gider kendini vurur. Doğu Almanya bakanlarından birine Ruslar geliyorlar şunları şunları yapacaksınız diyorlar adam pekiyi demiş, Öbür tarafa geçmiş çekmiş tabancayı kendisini vurmuş. Böyle bir şeye ben tahammül edemem, kabul edemem diye.
Ebu Hüreyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Bir adam vardı, (günah işleyerek nefsine zulmetmekte) çok ileri idi. Ölüm gelip çatınca oğullarına dedi ki: "Ben ölünce, cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgarın önünde saçın. Allah'a yemin olsun, eğer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediği azabı verir!"
YanıtlaSilÖlünce, bu söylediği ona yapıldı. Allah da arz'a emrederek:
"Sende ondan ne varsa bana toplayıver!" dedi. Arz da topladı. Adam ayakta duruyordu. "Sen böyle bir vasiyeti niye yaptın?" diye Rabb Teâla sordu.
"Senden korktuğum için ey Rabbim!" cevabını verdi. Allah Teâla Hazretleri bu cevap üzerine onu affetti."
AK
YanıtlaSil