9 Mayıs 2009 Cumartesi

Bakara; 144-145

144-Biz, [ey Peygamber,] senin sık sık yüzünü [bir kılavuz arayışı içinde] göğe çevirdiğini görüyoruz: ve şimdi seni tam tatmin edecek bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm'a çevir; ve siz, hepiniz, nerede olursanız olun, yüzünüzü [namaz esnasında] o yöne döndürün. Doğrusu, daha önce kendilerine vahiy tevdî edilmiş olanlar, bu emrin Rablerinden gelen bir hakikat olduğunu çok iyi bilirler; ve Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.

“Kıble, ibadette dönülen cihete ve mabede denir. Müslümanlıkta ilk kıble, Kudüs'tü. Hicretten on altı ay sonra Kâ'be, kıble oldu ve bir öğle namazında bu emir vahyedildi. Namaz kılınan yere bir mescit yapılmış ve bu yüzden o mescide iki kıble mescidi anlamına gelen "Mescid-ül-Kıbleteyn" denmiştir.”

Resulullahın, Kâbeyi kıble edinmeyi istemesinin sebebi, Mücahid ve İbn-i Zeyd´e göre, Yahudilerin, "Sen bizim kıblemize tabi oluyor fakat dinimize mu­halefet ediyorsun." demeleriydi. Bu hususta İbn-i Zeyd diyor ki: "Allah teala "Nereye yönelirseniz Allahın yüzü (Rızası) oradadır." âyetini indirdi.Bu sebep­le Resulullah: "Bunlar, Allahın evlerinden biri olan Kudüse doğru yönelen bir kavimdir.
Biz de oraya yönelsek nasıl olur?"
demiş ye on altı veya on yedi ay oraya doğru yönelerek namaz kılmıştı. Yahudiler ise: "Vallahi Muhammed ve arkadaşlan kıblelerinin neresi olduğunu bilemediler. Onlara kıblelerini
biz gös­terdik."
demeye başlamışlardı. İşte bunun üzerine Resulullah Kudüse doğru yö­nelmeyi hoş görmüyor,yüzünü göğe doğru çevirip kıblenin Kabe tarafına çevi-rilmesini istiyordu. İşte bunun üzerine Allah teala da bu âyeti indirdi.

Camilerimizin bir çoğunda imamın namaz kıldırdığı mihrabın üzerindeki yazı budur. Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir.
Saçın bittiği yerden böylece kulak yumuşakları ve alttan çenenin altına doğru burası yüzdür.Bunu niçin tarif ediyorum? Yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir diyor Rabbim.
Fıkıh kitaplarımızı açar bakarsanız, özellikle de en geniş malumat İbn-i Abidin'de verilmiş, kıble tayini konusunda. Mahallenizde ihtilaflar olur. İşgüzarın bir tanesi bir pusula getirir. Pusulasını bir o tarafa bir bu tarafa koyar. Vay efendim bu caminin kıblesi 5 derece eğik. Biraz da mahallede sözü geçiyor ise yanlamasına camiye bir ip çektirir. O tür şeylere fırsat vermeyin. Gerçekten ölçtürseniz 5 derece eğik de olsa yine fırsat vermeyin, kıble cihetidir önemli olan.Cihettir kıble.

Hani bu konuda İbn-i Abidin'in bir izahı var. Diyor ki, beynimizin ortasını üçgenin tepesi kabul edin. İkiz kenar veya eşkenar üçgen diyelim. Beynimizin içinde üçgenin üst tarafı, gözlerimizde alt tarafı. O üçgenin üst tarafından çıkan çizgiler gözlerinizden çıktığında o açının içerisinde Kabe kalıyorsa namaz sahihtir. Öyle ise kolaylık var demektir. Öyleyse bu milletin işini zorlaştırmayın. Bir cami yapıyorsanız bu işi kılı kılma ayarlayın. Yani pusulanızı alın. Bu sahada teknolojinin imkânları ne ise onu kullanın.

Nerede olursanız olun yüzlerinizi Mescid-i Haram'a doğru çeviriniz. O kendilerine kitap verilen bilirler ki, bu Rableri katından doğrudur, gerçektir.
Ehli kitabın da bu Kabe'nin kıble olduğu konusunda gerçekten bilgileri var. Çünkü onlar da diyorlar ki, Kabe'yi İbrahim yaptı. Onlar da biliyor ki, İbrahim oraya yöneldi. İshak oraya yöneldi, İsmail oraya yöneldi, Yakup oraya yöneldi. Bunu biliyorlar. Onun için Allah (c.c.) de onlarda bunu biliyorlar diyor. Allah onların yaptıklarından gafil değildir.Ama onlar öyle imansız ki.


145-Kendilerine kitap verilenlere her türlü delili getirsen, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Aslında onlar birbirinin kıblesine de uymazlar. Sana gelen ilimden sonra sen onların heveslerine uyacak olursan, işte o zaman zalimlerden olursun.

Ey Muhammed, yemin olsun ki sen, Yahudi ve Hıristiyanlara, kıblenin Mescid-i Harama doğru değiştirilmesinin farzıyetine dair bütün delilleri getirsen de yine seni tasdik etmez, senin sevdiğin kıbleye uymazlar. Sen de onların kıb­lesine tabi olacak değilsin. Yahudiler Hıristiyanların, Hıristiyanlar da Yahudile­rin kıblesine tabi olmazlar. O halde onları razı etmeyi bekleme. Bu elinde kıble, İbrahim ve ondan sonra gelen Peygamberlerin kıblesidir.Eğer sen bu Yahudi ve Hıristiyanların rızasını kazanmak ister de bunların, inatçı oldukları ve bâtıl üze­re bulunduklarına dair
bilgi geldikten sonra, onların da seni çevirdiğimiz kıble­nin, İbrahim ve diğer peygamberlerin kıblesi okluğunu bilmelerinden sonra bunların kıblesine döner, onların sapıklıklarına göz yumarsan, Allanın enirine karşı gelmen sebebiyle kendi kendine zulmedenlerden olursun.

Süddi diyor ki: "Bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi şudur: Kıblenin Kudüsten Kâbeye çevirilmesi üzerine Yahudiler: "Muhammed babasının memleke­tini ve doğduğu yeri özledi. Şayet bizim kıblemize yönelmeye devam edecek ol­saydı biz onun, gelmesini beklediğimiz adamımız olduğunu ümit ederdik." de­mişlerdi. İşte bunun üzerine Allah teala bu âyet-i kerimeyi indirdi.

3 yorum:

  1. Kuddûs : Her türlü kötülük ve eksiklikten uzak, temiz, kutsal, yüce ve saygın olan.

    Allah'ın son derece aciz olarak yarattığı insanlar hata yapar, unutur, yanılır, gaflete düşerler. Aynı zamanda hem bedeni, hem ruhi yönden son derece eksiklik ve acz içindedirler. Ömürleri boyunca bedenlerine bakmak, yaşayabilmek için ona sürekli ihtimam göstermek zorundadırlar. Bedenlerini biraz fazla çalıştırsalar, birkaç gün uykusuz, bir gün susuz bıraksalar son derece aciz bir duruma düşmüş olurlar. Ancak herşeyin Yaratıcısı ve 'en güzel isimlerin sahibi' olan Allah elbette tüm eksikliklerden münezzehtir.

    YanıtlaSil
  2. Konu : Alimlerin Fazileti

    Ravi : Ebu`d-Derda

    Hadis : Resulullah (sav)`ın şöyle dediğini işittim: "Kim bir ilim öğrenmek için bir yola çıkarsa Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Semavat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar alim için istiğfar ederler. Alimin abid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar, ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasib elde etmiştir."

    YanıtlaSil