10 Mayıs 2009 Pazar

Bakara; 146-147-148-149

(146) O kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin âlimleri onu (o peygamberi) oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı gerçeği bile bile gizlerler.

Kendilerine o kitap verdiğimiz kişiler, o Kâbe-i Muazzama'nın kıble olduğunu kendi çocuklarını bildikleri gibi biliyorlar. Peygamber Efendi­miz (a.s.v.)'m peygamber olduğunu, kendi çocuklarını bildikleri gibi bili­yorlar diyor Allah (c.c.).

Yani bir insan en iyi çocuğunu bilir. Kendi çocuklarını bildikleri gibi Kâbe-i Muazzama'nın kıble olduğunu, Peygamber Efendimiz (a.s.v.)'ın peygamber olduğunu biliyorlar. Ama onlardan bir kısmı bile bile hakkı gizliyorlar.

Dikkat edilirse, âyet-i kerîmeleri hep Yahudiler üzerinden getiriyo­ruz. Allah (c.c), Yahudi'yi bildirirken bize, ayrıca bizim içimizde de aynı vasıflan taşıyan kişilere artık bu vasıflan terketmeleri emredilmiş oluyor.

Kendi yavrularını bildikleri gibi bu işin hak olduğunu biliyorlardı. Ama bile bile gizliyorlar.

Günümüzde de bir çok insan vardır ki, Müslümanım diyor. Allah'ın âyetlerini, Rabbim tarafından olduğunu ve ona uyulmasının da farz oldu­ğunu bildiği halde, makam, maaşım, rütbem, mevkiin, sosyal çevrem de­ğişir veya bazı mahrumiyetlere düşerim diye hakkı gizleme tarafına gidi­yorlar. Aynen o Yahudi'nin karakterini, vasfını kendi üzerlerine alıveriyorlar.

Yanında Rabbim'in Dinine muhalif, onu yıkıcı kanunlara imza atılır­ken der ki; "vallahi ben bir şey diyemedim. Zaten deseydim de tek kişiy­dim." Mazaret değil bu. Deseydim de etkili olamazdım gibi ifadeler ma­zeret değildir. Sen söyle varsın etkili olmasın. Sen söyleseydin derdin ki, Ya Rabbi ben görevimi yaptım. Bedeni olarak yapılması gerekeni, dille söylenmesi gerekeni, elle yapılması gerekeni yaptım. Ama gücüm bu ka­darmış Ya Rabbi dedin mi Allah (c.c.)'ın şu ayetine muhatab olurdun:

Kişilere güçlerinin üzerinde bir yükü yüklemez Rabbim. Bakara: 286


(147) Gerçek Rabbin'dendir. Sakın şüphelenenlerden olma.

Doğru olan Rabbinden olandır. Yani hak olan gerçek olan gerçek Rabb'in katındandır. Yoksa insanların söylediği katiyyet ifade etmez. Tam doğru olmaları mümkün değildir.

Sakın ha Rabb'inin verdiğinin hak olduğundan şüphe üzerinde olma. Yani Rabb'inin kelamından şüphe üzerinde olma. Emrettiği ve yasakla­rından şüphe içerisinde bulunma. Yani Allah'ın Kelamı diyoruz ama... Allah'ın Kelâmı hakim olsa millet mutlu olur diyoruz bağırıyoruz ama... Acaba, acaba mı demeyin. Madem ki, hak olan Rabbimdendir, Rabbimin dedikleri haktır. Hukuk Rabbimin hukukudur. Öyleyse O'nun hukuku­nun insanlara vereceği saadet konusunda şüphede olma.

Peki biz kıbleye yöneliyoruz da, kıbleye yönelmeyenlerin acaba kıb­lesi var mı? Allah (c.c), herkesin bir kıblesi vardır, oraya yönelir diyor. Bir za­manlar biz bu Arabın kıblesine mi yöneleceğiz? Niye yönelelim? Kabe Arabın olsun demişler.

İnsan mutlak surette bir yere dönüyor. Derken Kabe'ye yönelemeyen adam, Moskova'ya yöneliyor. Onun kıblesi de orası. Oraya yönelemiyen adam Washington'a yöneliyor. Oraya da yönelemiyen adam başka yere yöneliyor. Yani bir tarafa mutlaka insanlar yönelecektir. Bu bir ihtiyaçtır. Peygamberini inkâr eden adam kendisine bir peygamber seçiyor. Uyacağı bir adam buluyor. Kitabımı kabul etmeyen bir adam kendisine bir kitap seçiyor. O kitabın doğrultusunda hareket ediyor. Kendisi gibi ölümlü bir adamın kitabını okuyor. Hani Marks'ın yazdığı kitap şimdi satılmaz oldu. Türkiye'deki yayıncılar şikayetçiler: "Niye yazdiydın bu kitapları. Bütün yatırımımızı bunun üstüne yaptık" diyorlar. Gorbaçov'a adamlar kızıp kı­zıp köpürüyorlar. Bütün paramızı buraya yatırdıydık ne oldu şimdi alan yok satan yok diyorlar. Milyonlarımız gitti diyorlar. İnsana dayanırsan böyle olur işte. İnsan ölür, ağaç kurur. Hak olan Rabbi'mdendir.



(148) Herkesin kendisine yüz çevirdiği bir yönü vardır. O halde hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız Allah sizi biraraya getirir. Şüphesiz Allah her şeye gücü yetendir.

Herkesin döneceği bir kıblesi vardır. Öyleyse hayırda yarış ediniz. Yani en doğrusunu en hayırlı olanını bulunuz. Ve orada yarış yapınız. Nerede olursanız olun Allah hepinizi bir araya getirecektir. İster biriniz Rusya'ya, biriniz Londra'ya, biriniz Afrika'ya dönsün, dünyanın neresine dağılırsanız dağılın, bir gün bunların hepsini bir araya getirecek. O her şeye gücü yetendir.


(149) Her nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram tarafı­na çevir. Şüphesiz bu Rabbi'nden bir gerçektir. Allah yaptıklarınız­dan gafil değildir.

Nereye çıkarsan çık, yönünü Mescid-i Haram'a yönelt. Türkiye'de kı­larsan da Mescid-i Haram'a yönel. Afrika'da kılarsan da Mescid-i Ha­ram'a yönel. Japonya'da Müslümanlar namaz kılarken Mescid-i Haram'a yönelir. Ne olur böyle? Herkes Kabe etrafında daire oluşturur, saf bağlar­lar. O güne bakan çiçeğinin çitleği gibi aynı yere yönelirler. Dünyada bir halka meydana getirirler. Bir birlik meydana getirmiş olurlar. Nerede olursan ol, nereye çıkarsan çık Mescid-i Haram'a yönel.

2 yorum:

  1. Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulûllah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

    "İnsanlar, ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdadlarıyla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında, burnuyla pislik yuvarlayan mayıs böceğinden daha adi bir derekeye düşerler. Allah Teâlâ hazretleri sizlerden cahiliye kibrini temizledi. Artık o, muttaki bir mü'min yahut bedbaht bir,fâcirdir. İnsanların hepsi Hz. Âdem'in evlatlarıdır. Adem ise topraktan yaratılmıştır."

    YanıtlaSil