26 Mayıs 2009 Salı

Bakara; 168

(168) Ey insanlar, yeryüzündeki helal ve temiz olanlardan yeyin ve Şeytanın adımlarına uymayın. Şüphesiz O sizin için apaçık bir düşmandır.

Hani birinin bir insanı izlemesi için izi olması lazım. Türkçe'de kul­landığımız izleme kelimesi de güzel bir ifadedir. Bazıları Türkçe güzel bir dil değil der ama, öyle değildir. Bir millet uzun bir müddet yaşamışsa ve o dille şiirler yazmışsa, konuşulmuşsa onun da kendine göre özelliği, güzelliği vardır. Her dilin kendine göre bir güzel tarafı vardır.

İz bir adamın yere basınca meydana getirdiği esere denilir. İzlemek ise onun izinin ardından gitmek. Güzel çok ince bir kelime. Şeytanın adımlarını izlemeyiniz. Ne demektir? İzleyen izleneni hiçbir zaman ge­çemez. Mesela karda bir adam önünüzde gidiyor, siz onu takip ediyorsu­nuz, hayat boyu onun arkasından gideceksiniz, geçmeniz mümkün değil­dir.

Onun içindir ki, taklide karşı çıkmıştır dinim. Taklitçiliği sona erdir­miştir. Ancak peygamberin yaptıklarını yani Rabbimin onayından geçmiş şeyleri taklit etmek güzeldir. Yoksa insanların yaptıklarını taklit kî, "ger­çek olduğu da ispatlanmamış şeyleri de taklit doğru bir şey değildir. Hele hele Şeytana tâbi olmayınız. Onun izini takip etmeyiniz, izlemeyiniz. Çünkü, O sizin için apaçık bir düşmandır. Apaçık düşmandır diyor. Yani gizli değil. Şeytan ne yapacağını Kur'ân-ı Kerîm'de bize bildirmiş çeşitli şekillerde. Onların yolları üzerinde duracağım. Onların yollarında tuzak­lar kuracağım. Onların yolunu Cennetten Cehenneme çevireceğim. Onla­ra yer yüzünde fesat çıkaracağım, bozgunculuk yaptıracağım. İmandan küfre doğru geçmelerini sağlayacağım diye söylediği kelimeler, âyet-i kerîmelerle Rabbimiz tarafından bildirilmiş bize. Yani düşmanlığı açık olduğu için, mübîn apaçık düşman diye bildirilmiş. Ama gizli düşmanlar da vardır. Musa görünüp., Firavun gibi çıkan insanlar vardır. Tehlikeli olanlar da bunlardır. Şeytan yine açıktan geliyor.

Cevzi ve aynı zamanda İbnî Kayyım el Cevzi'nin iki eseri var. iki Cevziler iki ayrı kitap yazmışlar. Birisi Telbis-i İblis, diğeri İğasetü'l-Lehfan, an Mesayi'üş şeytan diye birer kitap yazmışlar.

Şeytanın tuzaklarındaninsanları korumak için biri bir kitap yazmış.

Öbürü de şeytanın insanı kandırma yollarını belirtmiş. İkisi de aynı konuyu işlemiş. Güzel kitaplar. Daha henüz terceme edilmediler.

Tasavvuf erbabına şeytan nasıl musallat olur? Tefsirciye nasıl musal­lat olur? Hadisciye nasıl musallat olur? Şeytan öyle güzel akıllar veriyor ki, bak şunları şunları yaparsan âlemin en iyi müfessiri sen olursun. Gös­terdiği yol da aklı başında mantıklı. Tasavvuf erbabına nasıl veli olacağı­nın yollarını gösteriyor.Şurada, şu yerde bir sene dışarı çıkmadan Allah Allah dersen, sabahlara kadar nafile namazlar kılarsan, akşama kadar farz namazlarını kılarsan, orucunu tam tutarsan Allah'ın has, seçmiş kulların­dan olursun diyor. Ve adamı bir sene oradan çıkartmıyor. Bu bir sene içerisinde de insanlarla olan temasını kesiyor. Bu sefer o insanları saptırı­yor. Veli bir gün evinden çıkıyor. Gerçi veli olmaya yaklaşmış gibi ama dışarda kendisine bağlıyacak adam bulamıyor, hepsi şeytanlaşmış. Şeytan da başarıya ulaşmış.

Abdülkadiri Geylani Hz.leri için söylenilir: Bir gün camiden çıkiverdi, gökyüzünde bir şekil gördü. Nur gibi parlıyor. Sen kimsin dedi Allah'ınım ben. Dedi ki, sen kör Şeytansın. Şeytan nereden bildin dedi. Bir kere yeryüzünde Allah görülmeyecek diye inanıyoruz biz. ikincisi bi cihetden görülmeyecek. Gibi bir kaç tane delilini ortaya koyuveriyor.

Yani âlim, dinini bilen kişi Şeytanın aldatmasına aldanmaz. Onun için Şeytanın hayır gibi gösterdiği şeyler dahi serdir. Onun vesvesesine hiçbir zaman aldanmamaya gayret sarfedeceğiz. Bunu günlük hayatımız da da görürüz. "Bizim komşu var Yahudi. Dinine lanet ama adam bana çok faydalı oluyor gibi laflar" Nasıl faydalı oluyor? Cemaatimden bir hacının başına böyle bir olay gelmişti: Gaziatikalipaşa Camii'ne gelir. Deri cilik yapar. Dedi ki; "Hocam valla 100 milyonluk mal alırım, daha hiç bi senedimiz sepetimiz olmadı. Ne zaman verirsiniz filan zaman. Dinine la­net, adam müslüman gibi muamele yapıyor." Kaç senedir çalışıyorsun' dedim On senedir çalışıyorum dedi. Ne zaman mal istesem gönderiyor. Ben istediğim zaman parayı gönderiyorum. Senet sepet yapmıyoruz.Ondan sonra bir duydum bizim hacı hastahaneye kaldırılmış. Niye? Tâbi bu arada o yahudi borç para da istermiş bu hacıdan. Bana ikiyüz milyon getirin, şu kadar mal alacağım. Üç yüz milyon getirin, şu kadar mal ala­cağım demiş hacının bütün parasını istemiş, on sene sonra Yeşilköy'den uçağa bindiği gibi gitmiş. Hacıyı da kalp sektesinden hastahaneye kaldır­mışlar. Bitti hacının işi.

Dinine lanet, adam yirmi sene bunlara müslüman muamelesi yapmış. Yirmibirinci senede bütün verdiklerini burunlarından fitil fitil değil bütün hücrelerinden geriye almış ve gitmiş, Allah'tan ki adamın daha ömrü var­mış, yoksa kalpten gidecekti.

Yani bu insanların yaptıkları iyiliklerin sonunda dahi şer vardır.

2 yorum:

  1. Hz. Ebü Hüreyre anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ben sizi terkettikçe siz de beni bırakınız. Zîra, sizden öncekileri, suallerinin çokluğu ve peygamberleri üzerindeki ihtilafları helâk etmiştir. Öyle ise sizi birşeyden nehiy mi ettim (niçin, neden? diye sormaya kalkmadan) ondan kaçının. Bir şey emrettiğim zaman da onu elinizden geldiğince yapmaya çalışın, (soru sormayın)."

    YanıtlaSil
  2. Sa'd İbnu Ebî Vakkas (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Müslümanlar içinde, müslümanlara karşı en büyük cürüm işleyen kimse odur ki, haram kılınmamış olan bir şey hakkında soru sorar da bu suali sebebiyle o şey haram kılınıverir."

    YanıtlaSil