14 Mayıs 2009 Perşembe

Bakara-154

154-Allah yolunda öldürülenlere “ölü” demeyin: Hayır, onlar yaşıyor, ama siz farkında değilsiniz.

Allah yolunda ölenler için "öldü" demeyiniz buyuruluyor. Onlar diridirler, ancak onların diri olduğunu siz anlıyamazsınız, siz farkına varamazsınız diyor.
Nasıl diridirler? Bu konuda elle tutulur, gözle görülür bir şekilde tarif yapmamız mümkün değildir ama Rabbim katında rızıklandırıldıklarını ve Cennette dolaşıp durduklarını, bir kuş halinde uçtuklarını çeşitli hadis-i şeriflerden anlıyoruz. Fakat bütün bu anlatım şekilleri de bizim aklımıza yaklaştırmak, anlatabilmek içindir. Yoksa hakiki mahiyeti öyle değildir. Çünkü Cennetin nimetlerini Rabbim bize tanıtırken bildiklerimizden hareketle tanıtmış. Yoksa bilmediğimiz bir şeyi bilmediğimiz bir dille an¬latmak mümkün değil. Onun için şuna inanıyoruz; Rabbim katında rızıklandırılıyorlar. Ve de onlar diridirler.

Bu âyette bahsedilen bizim dilimizde çokça kullandığımız şehitlerdir.

Şehit: müşriklerin doğrudan veya dolaylı olarak öldürdüğü müslümandır. Doğrudan öldürdüğü; mesela kurşunla öldürüyor. Dolaylı öldürüyor; zaman içerisinde verdiği çeşitli ilaçlarla öldürüyor. Bir Müslümanı yok etmek istiyorlar. Öldürseler ortaya çıkacak bütün oyunları. Mesela hastahaneye alıyorlar. Gram gram ilaç veriyorlar. Ve derken adamı belirli bir hastalığa tutturuyorlar. O Müslüman üç sene sonra yok olup gidiyor. Bu insan da şehittir. Bir insan İslâmî hizmetlerini cesaretle, metanetle ve ilmî dirayetle yürütürken, karşı güçler onu alıp bizim anladığımız yollardan değil de, anlamadığımız yollardan öldürmeye kasdedip neticede de öldürmeyi başaracak olursa, buna da şehit diyoruz. Yani dolaylı yoldan öldürme, ama yine öldürülmüş.

Bir de Müslüman olup harp meydanında yaralanmış, yara alarak öldürülmüş insanlar ki, bunlara da şehit diyoruz.

Bir de Müslümanlar tarafından zulmedilerek öldürülene de şehit deniliyor. Bir Müslüman tarafından ama zulmedilerek öldürülüyor. Bunlara da şehit deniliyor.
Peygamber Efendimiz (a.s.v.), bir gün ashabına sormuş. Siz şehit deyince ne anlıyorsunuz? Onlar da Ya Rasulellah, Allah yolunda öldürülen şehittir demişler. Efendimiz demiş ki, o zaman benim ümmetimin şehitleri az olur. Sahabiler sormuşlar: Peki öyleyse sizin kasdettiğiniz nedir Ya Rasulellah deyince; O da demiş ki, Allah yolunda öldürülenler şehit, Allah yolunda ölenler de şehit.

Yani siz de şu 20, asırda O, Allah'ın ahkamı Kur'ân-ı Kerîm'in hakimiyetini sağlama yolunda adım atarsanız, gayret gösterirseniz bu yolda, düşünürseniz, yolda giderken bunun hesabını yaparsanız, bu hesabı yapanlara yardım ederseniz ve böyle bir halde iken yatağınızda ölürseniz dahi şehit sevabı alıyorsunuz.

Efendimiz (a.s.v.);
- " Siz şehid'i nasıl biliyorsunuz? deyince sahabe "Ya Rasülellah Allah yolunda öldürülenlerdir şehid" dediler.
- Peygamber efendimiz de "o takdirde benim ümmetimin şehidi az olur" dedi.
- Sahabe peki kim şehirdir? Ya Rasülellah deyince
- Peygamber efendimiz "Allah yolunda öldürülen şehittir. Allah yolunda ölen şehittir. Vebadan ölen, iç hastalığından ölen şehittir." buyurmuştur. Buna benzer hadis-i şerifler çok. Orada çeşitli şekilde yanarak ölen mü'min, denizde boğularak ölen mü'min, şifası henüz mevcut olmayan hastalıktan ölen mü'nıin şehittir. Çünkü şifasız hastalık olmadığı konusunda hadis-i şerif var. Peygamber Efendimiz'in yanarak ölen, boğularak ölen şehittir. Doğum üzerine ölen şehittir. Karın ağrısından ölen şehittir gibi hadis-i şeriflerine göre, o gün için karm ağrısı dediğimiz şey nasıl bir hastalıktır bilmiyoruz ama o gün şifası yokmuş. Bunlar şehit sevabı alırlar. Şehit muamelesi görmezler. Yani elbiseleri kefen olur denmez. Yıkanıyor, namazları kılınıyor, defnediliyor ama Allah katında bunlar şehit sevabını alırlar diyor Peygamber Efendimiz (a.s.v.).

Bir hadis-i şerifte de, insanların fesada uğradığı bir zamanda sünnetime sarılan kişi de yüz şehit sevabı alır deniliyor.

Pekiyi şehit niçin şehit oluyor? Sünneti seniyyenin ayakta durması için yani asıl olan şehit olmak değil, gaye şehit olmak değil, gaye Allah'ın ve Rasûlü'nün ahkamının ayakta kalmasını sağlamaktır. Bunu sağladı mı bir kişi şehit olmasa da sevabını alıyor. Şehit olursa da sevabını alıyor. Yani gaye Allah'ın ahkamının hakimiyetini sağlamaktır.

Mişkat'ın şerhi Mirkat'ta rivayet edilmiş 2. cildin 303. sahifesinde Hz. Ali (r.a.) diyor ki: Bir devlet başkanı bir kişiyi hapseder ve ona zulmederse hapishanede iken o da ölürse o da şehittir .
"Allah yolunda hicret eder ve sonra da öldürülür veya ölürse, Allah onları güzel azıklarla rızıklandırır." Ayet-i kerîmesinden yola çıkarak Hz. Ali (r.a.) bu sözünü söylemiştir.

Ve zalim sultanlara karşı da hakkı söylerken öldürülenlerin şehit olduğunu da ayrıca Peygamber Efendimiz (a.s.v.) bize bildirmiştir.

Allah (c.c.) Muhammed sûresinin 4, 5, 6. âyet-i kerimelerinde; şöyle buyurur: Allah yolunda öldürülenlerin yaptıkları katiyen boşa gitmez. Allah onlara hidayet verir, işlerini düzeltir ve onlara tarif ettiği cennete kor.Şöyle bir soru sorulabilir. Allah (c.c.) kendi dinini kendisi korusa ya! Allah (c.c.) diyor ki, doğru Ben dileseydim kendim kâfirlere galip gelirdim. Kâfirleri yaratmazdım. Kâfirleri dileseydi Allah (c.c.) tamamını imana sokuverirdi. O zamanda imtihan denen şey ortadan kalkıverirdi.
Ancak, bir kısmınızı diğerinizde imtihan etmek için diyor Allah, (c.c.) Yoksa kendisi de galip gelirdi mülkünde kulları üzerine.

Allah yolunda öldürülenler için, Allah sizin amellerinizi boşa çıkarmaz. Onları doğru yola iletir ve işlerini de düzeltir. Ve onları Cennete kor. Nasıl bir Cennet? Onlara tarif ettiği Cennete kor. Mânâsı da verilmiş.

Arfe: Arabın dilinde en güzel kokunun adı arfe imiş. Onlara koklattığı Cennetine kor mânâsı da verilmiş.
Hani sahabe Bedir'de, Uhud'ta bazı müslüman şehitleri anlatıyor: "Sanki Cennetin kokusunu almışta o tarafa koşarmış gibi koşarken gördüm, sonra da şehit edildiğini gördüm" diyor.
Yani insan bir şeyde sağlam bir bilgi elde edinecek olursa o bilgi edindiği şeye doğru yürür, koşar ve onu elde etmek için gayret eder. Sanki kokusunu almış gibidir. Günümüzde de deriz; bu paranın kokusunu almış. Bu o tarafa gidiyor paranın kokusunu almış diyorlar. Ne olur paranın kokusunu aldıktan sonra varır elde eder. Ne yapar para? Belirli şeyleri sağlamada yardımcı olur. Ama günümüzde bir kısım insanlar var ki, para bitmiş adamlar için. Adamın harcıyacak yeri kalmamış. Para bol ama parayı harcıyacak yeri kalmamış. Bu sefer paradan geçmişler, başka şeylerin peşindeler. İnsanın iç dünyası para ile doyurulmuyor. O doyumsuz yaratılmış, o ancak Rabbin Cennetine, Rabbin rızasına varınca doyum sağlar.

Onun için günümüzdeki insanlar doyumlarını sağlamak için paraya doğru koşmuşlar ama, para da onlara doyum sağlamamış bu sefer başka yollar aramaya koyulmuşlardır.

Şehit, bir hadis-i şerifte de ifade edilmiş Peygamber Efendimiz tarafından, karıncanın insanı ısırdığında ne kadar acı duyarsa bir insan, şehit olan insanda o acıyı duyar. Biz, Filistin'de oğlunun ölmüş cesedi yedirilen kadının sonra da işkence edilerek öldüğünü duyunca tüylerimiz ürperiyor. Veya önce kolları kırılan, sonra ayaklan kınlan, sonra burnu kesilen insanları duyunca yüreklerimiz hopluyor, bize acı veriyor. Zannetmiyorum bize verdiği acı kadar o şehidimiz acı duysun. Zannetmiyorum değil, Peygamber Efendimiz (a.s.v.), bir karıncanın ısırması esnasında acı duyulduğu kadar ancak acı duyar diyor şehidimiz. Yusuf Aleyhisselam in güzelliğine bakarken ellerini kesen kadınların acısını hissetmedikleri gibi şehidler de ölürken acı hissetmezler.

Onun için biz şehitlerimize acımıyoruz. Onlara rahmet okuyoruz; Şehit olmak da gaye değil diyoruz. Allah'ın ahkamının hakim olması gaye diyoruz. Hazineyi elde etmek için harabeyi yıktıkları gibi, iki dünyayı güzelleştirmek için şehid olmak gerekirse severek gidilir. Ama o gayeye yürünürken önümüze yol çıkmış veya deniz çıkmış veya İbrahim'in ateşi gibi bir ateş çıkmış veya Yusuf (a.s.)'ın hapishanesi gibi bir hapishane çıkmış hiç önemli değil. Ya geçeriz veya geçeriz.

Taberi diyor ki: "Eğer denilecek olursa ki: "Resulullahtan nakledilen çeşitli Hadisi Şeriflerde, müminler, öldükten sonra kabirlerinden cennete bir kapı açılacağı, ölen kişi cennet nimetlerini görünce Rabbinden, kıyameti hemen koparmasını isteyeceği, kâfirlerin ise cehennem ateşine bir kapı açılacağı oradan cehennem ateşini görerek Allaha sığınacakları ve kıyametin kopmasının ertelenmesini isteyecekleri zikredilmiştir. Bütün müminler kabirlerindeyken cennet nimetlerini müşahade ettiklerinden dolayı sevinç içinde olacaklarına göre âyet-i kerimede Özellikle, Allah yolunda öldürülenlerin ölüler olmadığının bildirilmesinin ne gibi bir özelliği olabilir? Çünkü onlar da diğer müminler gibidirler." Cevaben denilir ki: "Kabirde müminlerle şehitlerin durumu farklıdır. Müminler, cennet nimetlerini sadece görürler ve ona kavuşmak için acele ederler. Şehitler ise, âyet-i kerimenin de beyan ettiği gibi, kabir hayatindayken bile bizzat cennet nimetlerinden yer içer istifade ederler."

2 yorum:

  1. Rahim : Esirgeyen, acıyan, koruyan, merhametli.
    Rahim sıfatının tecellileri daha çok ahirette görülecek, Cenab-ı Hakk'ın oradaki ikram ve ihsanları müminler için olacaktır.
    Kur'an-ı Kerim'in 115 ayetinde büyük çoğunluğu çok bağışlayıcı anlamına gelen "gafur" sıfatı ile birlikte olmak üzere "rahim" sıfatı kullanılmıştır. Bu da Cenab-ı Hakk'ın ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu gösterir. Dört ayettede "erhamü'r-rahimin (merhametlilerin en merhametlisi)" tamlaması kullanılmıştır.

    YanıtlaSil
  2. Konu : Ölümün Başlangıcı

    Ravi : Ümmü Seleme

    Hadis : Resulullah (sav) Ebu Seleme (ra)`nin yanına girdi. Ebu Seleme`nin gözleri açık kalmıştı, onları kapattı. Sonra: "Ruh kabzedildi mi göz onu takip eder" buyurdu. Ehlinden bazıları feryad u figan koparmıştı. Aleyhissalatu vesselam: "Kendinize kötü temennide bulunmayın, hayır dua edin! Çünkü melekler, söylediklerinize amin derler!" buyurdu. Sonra ilave etti: "Allahım, Ebu Seleme`ye mağfiret buyur! Derecesin! hidayete erenler arasında yükseli. Arkasında kalanlar arasında ona sen halef ol! Ey Alemlerin Rabbi! Ona da bize de mağfiret buyur! Ona kabrini geniş kıl, orada ona nur ver!"

    YanıtlaSil