(134) Onlar bir ümmetti geçti. Kazandıkları kendi!erinedir. Sizin kazandıklarınız da sizedir ve siz onların yaptıklarından sorumlu tutulmayacaksınız.
Allah geçmiş bu toplumu, yani Yakup (a.s.)'ı ve çocukları, İbrahim (a.s.)'ı ve çocuklarından bahsediyor da sonunda da, işte bunlar geçmiş bir ümmettirler. Onların yaptığı iyilikler onlaradır. Sizin yaptıklarınız da sizedir. Onların yaptıklarından siz sorumlu tutulmazsınız diyor Allah (cc.)
"Benim ecdadım şöyle büyükmüş, böyle uçarmış, böyle kaçarmış" demeyin. Bu âyetin mânâsı o. Size ne faydası var? İbrahim (a.s.)'ın büyüklüğünün bize faydası yok! Bize şurada faydası olur: O'nun dini üzerine olursak, O bizim önderimiz olursa o zaman faydası olur. O'nun yaptığını yapar, kaçındığından kaçınacak olursak o zaman faydası olur.Mesela futbolcular futbol oynarken her an aklı, beyni, pazusu, ayakları bütün sinirleri gerilim halinde. Bir şeyi yapmaya hazır. Top tam kendisine gelirken filan zaman, filan futbolcu böyle bir durumda şöyle vururdu diye düşünse o zaman top geçer gider.
Hayaldeki futbolcunun vurmasının sana faydası yok. Şu anda vurabilirsen vurursun. Yani geçmişteki insanların yaptıklarını tekrar etmenin faydası yok. Yapmanın faydası var. Onların yaptığı iyiliklerin tekrarında fayda var. Onlar döneminde kötülük yapan insanların kötülüklerini bilip, onlardan uzaklaşmanın bize faydası vardır. Yoksa dilde tekrarından fayda yoktur.
Hani Fatih büyük insanmış. Allah rahmet eylesin. Hep Fatih büyük insan, Fatih büyük insan, Fatih büyük insan demiş olsak, biz küçülür gideriz. O'nun dediğini, yaptığını yapmayacak olursak. Ama O'nun dediğini ve yaptığını yapacak olursak büyük insanların dediğini yapacak olursak onların derecesine yükseliriz. Onun için Allah (c.c.) buyurur ki,"Geçmiş toplumların yaptıkları onlara, bizim yaptıklarımız da bize."
İki tane delikanlı gelmiş, Muhiddîni Arabi Müslüman mıydı gavur muydu, evliya mıydı? Onlara size ne dedim. Evliya ise sana ne faydası var. Gavursa sana ne zararı var. Adam 700 sene önce yaşamış ve vefat etmiş. Gavur ise sana ne zararı var dedim. 700 sene evvel yaşamış ve vefat etmiş.
Günümüzün gavurları sana zarar veriyor. Sen onlardan sorumlusun. Yani şu anda biz günümüzün gavurundan sorumluyuz. Ve biz şu anda günümüzün velisinden sorumluyuz. Varsa onları dost bilebilmişsek, tanıyabilmişsek, onların dostluğu bize fayda verir. Kâfirlerin karşısına dikilmek bizim görevimiz. Onların karşısına dikilip onları mağlup edecek olursak o da bize aynca fayda verir. Ama bazıları oturur, fazla işlere karışmaz, gelmez gitmez. Dedikoduyla ömrünü tüketir. Bizim çevremizde. Karşı çevreden de bazı insanlar vardır. İyilikseverdirler. İman etmezler, amel etmezler. Günümüzde tabii ki bu. Fakat yaşantı olarak bazen böyle hayırseverlikleri, cömertlikleri vardır. İyi kalplilikleri de vardır. Allah'a ve peygambere de iman etmezler. İyi kalpliyim ben derler.
Bozulma döneminde, İslâm'dan ayrılma döneminde Konya'nın oralarda da avrat oynatırlarmış. Biri demiş ki, oynayan çingeneye sen de Cennete gidermisin ki? O da, bugüne kadar hep oynadıklarımın gönlünü aldım. Ben gitmeyeceğim de kimler gitsin demiş. Milletin gönlünü alıyorum, gönül yapıyorum. Yani memlekette, gönül yaptın mı cennete gidersin, şeklinde bir inanç var. Gönül yapmak meşru zeminde gönül yapmaktır. Meşru zeminde gönül yapılırsa, onun mükâfatı görülecektir. Gayri meşru yolda yapılan gönül almalar da ayrıca insanlara günah kazandıracaktır.
Daha önce Bakara sûresinin 120. âyet-i kerîmesinde geçmişti. "Yahudiler ve Hıristiyanlar sen onların dinine tabi olmadıkça, onlar senden hoşlanmaz, hoşnut olmazlar" diyor Allah (c.c).
Onu açıklayan bir başka âyet-i kerîme:
135 - Bir de: "yahudi veya hıristiyan olunuz ki, hidayet bulasınız." dediler. Sen onlara de ki: "Hayır! Hanif olarak hakka tapan İbrahim'in dinine (uyarız) ki, o hiçbir zaman müşriklerden olmadı."
O gün için 1400 sene evvelinde Medine'deki Yahudiler gelin Yahudi olun diyorlar. Böylece kurtulun diyorlar. Yine o dönemde Hıristiyanlar da var. Meselâ Necranîlar'ın tamamı Hıristiyan. Onlar da Hıristiyan olun kurtulun diyorlar.
Günümüzde de aynı şeyi söylüyor adamlar. Gelin Yahudi olun kurtulun veya Hıristiyan olun kurtulun diyorlar ki, Türkiye üzerinde daha ziyade ağırlık "Hıristiyan olun kurtulun" yönünde propoganda edilmektedir. Zamanla bunun denemeleri olmuş. İnsanların her şeyini cumasından, yazısından, tarihine kadar her şeyini değiştirmeye gitmişler. Belki bunlar değişince dinleri de değişir kanaati hasıl olmuş ama, bunlar değişmesine rağmen bu insanlar dinlerini değiştirmemişler ve yüz senelik emeklerinde boşa gittiğini görmüşler. Gözleriyle görmüşler.
Şimdi sıra bizde. Biz ne diyeceğiz? Biz ne diyeceğimizi Kurân-ı Kerîm'den öğrenmeliyiz. Yani yirminci asırda 2000li yıllarda Batı'ya karşı, küfre karşı politikamızı, siyasetimizi yöneltirken bile ne yapacağımızı öğrenmek üzere açıp Kur’ân-ı Kerîm'i okumamız gerekiyor. Allah (c.c.) o gün ashaba emrettiği şeyi aynen bize de bugün emrediyor. Diyor ki: "De ki onlara gelin İbrahim'in dinine tabi olalım." O İbrahim'in dini, ki, hiç bir puta tapılmadan yalnız ve yalnız Allah'a meyletmiş bir dindir.
Meselâ Hıristiyanlık propogandası yapmak üzere gelen bir adama biz şunu söyliyeceğiz. Buyurun İbrahim'in dinine uyalım, ibrahim'i siz de seviyorsunuz biz de seviyoruz; Yahudiler'e İbrahim'i siz de seviyorsunuz biz de seviyoruz. Öyle ise İbrahim'e, İbrahim'in dinine uyalım deyin diyor Allah (c.c).
Bunun tefsirinde âlimlerimizden bir kısmı şöyle demiş. Niye İbrahim? Halbuki biz peygamberler arasında ayırım yapmayız. Yani Adem (a.s.)'dan, Peygamber Efendimiz (a.s,)'a kadar hiç bir peygamber arasında ayırım yapmayız.
Şöyle denebilirdi "Muhammed'in dinine tabi olalım". İslâm dinine tabi olalım denebilirdi ama, Allah (c.c.) "İbrahim'in dinine tabi olalım" diyor.
Bunun sebebi şudur, demişler: Yahudiler de İbrahim'i tanıyor ve seviyor ve iman ediyorlar. Hıristiyanlar da İbrahim'i tanıyor, seviyor ve iman ediyorlar. Öyle olunca günümüzde bir insana müslümanlığı anlatmak için gittiğinizde, onun da sizin de sevdiğiniz bir insanın aracılığıyla giderseniz daha etkili olursunuz. Onun da sevdiği bir adam sizin de sevdiğiniz olursa müşterek tanıyıp sevdiğiniz bir adam olursa, onun aracılığının sizin o tebliğinize yardımı olacaktır.
Onlar Yahudi olun diyorlar. Öbürleri Hıristiyan olun diyorlar. Sen de bir üçüncü ama onlara zıt birşeyle çıkma. Onların da kabul edebileceği, senin de kabul ettiğin ve iman ettiğin bir şeyle onlara teklifi götür. Ki o da İbrahim (a.s.)'dır deniliyor.
Bir âyet-i kerîmede Allah (c.c); gelin hep beraber aranızdaki müşterek bir kelimede bir araya gelelim. O da Allah'dan başka ilah kabul etmeyelim. Bu papazları, rahipleri din önderlerini kendimize ilah kabul etmeyelim, onları Rab kabul etmeyelim diyor.
Orada da âyette sizinle bizim aramızdaki benzer müşterek bir kelimeye gelin diyor. Yani Yahudiler'e ve Hıristiyanlar'a Allah (c.c.) diyor ki, aslında biribirinize itikadi konuda çok yakınsınız. Sapma çok hassas bir noktada. Orayı bu tarafa geçirseniz mü'min olacaksınız.
İman denen şey, insanın kıl gibi bir tel üzerinden yürümesi gibi bir şey. Cambazlık yapma gibi bir şeydir. Bir anda insan küfür tarafına düşebilir. Onun için imani konuda dengeyi çok iyi tutması gerekiyor. Amelî konularda insan biraz daha rahat davranabilir ama, imanı konularda rahat davranmak, gevşek durmak insanı her an aşağıya, küfür vadisine düşürebilir. Onun için çok hassas davranmak gerekiyor. İnsanları da İslâm'a, imana davet ederken onların da sevdiği, bildiği, iman ettiği, bizim de sevdiğimiz, bildiğimiz, iman ettiğimiz İbrahim (a.s.)'a davet etmemizi Allah (c.c;) emrediyor. Ve İbrahim müşriklerden değildi diyor.
Müşrik şirket kelimesinden şerike kelimesinden türetilmiş bir kelimedir.
Şirket iki veya daha fazla kişilerin aynı işi yönetmede ortak haklara sahip olmalarıdır. Hani iki kişi bir araya gelip bir dükkân açıyorlar veya beş kişi bir araya geliyorlar, fabrika kuruyorlar. Herkes hissesi oranında orada söz sahibi. Müşrik de, yeryüzünün, gökyüzünün ve insanların yönetimi konusunda, yaratılmışların yönetimi konusunda, Allah (c.c.)'dan başka birine de yetki veren kişiye denir. Yapılan bu işe şirk deniliyor. O yönetimi elde ettiği kabul edilen kişiye de put deniliyor. Yani bu insanların yönetimi Allah (c.c.)'a aittir. Çünkü yaratanı O. Onların ayağının altındaki toprağı vatanı O yaratmış, vatanın üzerindeki insanı O yaratmış, bu insanın da nasıl yönetileceği konusundaki kanunu da O indirmiştir. Allah'ın dışında bir başkasına da bu yetkiyi verirsek, müşrik oluyoruz! Yani yönetimde, Allah'ın yönetiminde bir başka insana yetki vermek oluyor ki, oda ilahlaştırılmış oluyor ve ilahlaştıran da müşrik oluyor.
İbrahim (a.s.).müşriklerden değildi diyor Allah (c.c).
"İman denen şey, insanın kıl gibi bir tel üzerinden yürümesi gibi bir şey. Cambazlık yapma gibi bir şeydir. Bir anda insan küfür tarafına düşebilir. Onun için imani konuda dengeyi çok iyi tutması gerekiyor. Amelî konularda insan biraz daha rahat davranabilir ama, imanı konularda rahat davranmak, gevşek durmak insanı her an aşağıya, küfür vadisine düşürebilir. Onun için çok hassas davranmak gerekiyor."
YanıtlaSil"insanların yönetimi Allah (c.c.)'a aittir. Çünkü yaratanı O. Onların ayağının altındaki toprağı vatanı O yaratmış, vatanın üzerindeki insanı O yaratmış, bu insanın da nasıl yönetileceği konusundaki kanunu da O indirmiştir. Allah'ın dışında bir başkasına da bu yetkiyi verirsek, müşrik oluyoruz! Yani yönetimde, Allah'ın yönetiminde bir başka insana yetki vermek oluyor ki, oda ilahlaştırılmış oluyor ve ilahlaştıran da müşrik oluyor."
YanıtlaSil4724 - Ebu Ümeyye eş-Şa'bani anlatıyor: "Ey Ebu Sa'lebe dedim, şu ayet hakkında ne dersin?" (Mealen): "Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar vermez.." (Maide 105).
YanıtlaSilBana şu cevabı verdi:
"Gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. Zira ben aynı şeyi Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a sormuştum. Demişti ki:
"Ma'rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir hevâ, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin(selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini müşahade edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. zira (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir."
AK
YanıtlaSil