27 Haziran 2009 Cumartesi

Bakara / 228

228-Boşanmış kadınlar, evlenmeksizin üç ay hali boyunca bekleyeceklerdir: Çünkü eğer Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorlarsa, Allah'ın rahimlerinde yarattıklarını gizlemeleri meşru değildir. Ve bu süre zarfında barışmak isterlerse, kocalarının onları kabul etmeye öncelikle hakları vardır; ama adalet ölçülerine göre, kadınların [kocaları üzerindeki] hakları, [kocaların] onlar üzerindeki haklarına eşittir, ancak erkekler [bu konuda] onlar üzerinde öncelik sahibidirler. Ve Allah kudret ve hikmet sahibidir.

Bu bekleme döneminin asıl amacı, muhtemel hamileliğin ve bu suretle henüz doğmamış çocuğun ebeveyninin belirlenmesidir. Ayrıca, bu yolla karı-kocaya kararlarını yeniden gözden geçirme fırsatı ve böylece evliliği devam ettirebilme imkanı verilmiş olmaktadır.

Bekleme süresinin (iddet) bitiminden önce, koca, bu geçici boşanmadan vazgeçme arzusunu beyan etse de, boşanmış kadın, evlilik ilişkisinin yeniden kurulmasını reddetme hakkına sahiptir. Ancak, ailenin nafakasından koca sorumlu olduğu için, geçici boşanmanın iptali konusunda ilk tercih hakkı ona aittir.
Ebu Haııife ve Ahmed b. Hanbel´in tercih edilen görüşüne göre âyette ge­çen kelimesinden maksat, "Hayız" halidir. Bunlara göre âyetin mânâsından şü hükümler çıkarılır: Kadın temiz iken boşanır, âdet görür temizle­nir, tekrar âdet görür temizlenir, tekrar âdet görür temizlenirse iddeti bitmiş olur. Şayet erkek hanımını bir veya iki ric´î talakla boşamış olursa ve hanımına tekrar dönmek isterse üçüncü hayız görmesinin içinde bu kararını açıklaması gerekir. Şayet açıklamaz da üçüncü hayız da bitecek olursa artık erkek hanımına dönme hakkını kaybeder. Artık dönüp dönmeme kararı kadına aittir. Bunlar bu görüşlerine delil olarak Resulullahm şu hadis-i şerifini zikretmişlerdir. Resulullah, kendisinden devamlı olarak kan gelen bir kadına: "Kur´u günlerinde namazı bırak. Bunlar bitince yıkan, namazını kıl ve her vakit için abdest al." buyurmuş­tur.

İmam Şafıiye, İmam Mâlike ve İmam Ahmed b. Hanbclden rivayet edi­len ikinci bir görüşe göre âyetteki "Kum" kelimesinden maksat "Hayızdan te-mizlenmek"tir. Bunlara göre kadın temiz iken boşanır. Âdet görür temizlenir, tekrar âdet görür temizlenirse bu temizliğinin bitmesiyle iddeti bitmiş olur. Çünkü içinde boşandığı birinci temizlik te hesaba dahildir. Bu görüşte olanlar delil olarak şu âyeti zikretmişlerdir; [54]Ey Peygamber, kadınları boşamak is­tediğiniz zaman iddetleri içinde boşayın..."Görüldüğü gibi âyet-i celile-de, kadınların, iddetleri içinde boşanılması emredilmektedir. Kadınların boşan­ması temiz iken başladığına göre, üç temizlik bitince iddetleri bitmiş olur. Bura­dan da anlaşılıyor ki "Kuru"dan maksat "Temizlik"tir.

Âyet-i kerimede: "Eğer Allaha ve âhiret gününe iman ediyorlarsa, Al-lahın, rahimlerinde yarattığı şeyi gizlemeleri kendileri için helal değildir." buyurulmaktadır. Müfessirler, bu âyette, kadınların rahimlerinde gizlememeleri emredilen şeyden neyin kastedildiği hakkında farklı görüşler zikretmişlerdir.

a- Zühri, İbrahim en-Nehai ve İkrimeye göre burada kadınlara, rahimle­rinde gizlememeleri emredilen şeydan maksat, hayızdır. Boşanan kadınlar, Alla-hın, rahimlerinde yarattığı hayız hallerini, kendilerini boşayan kocalarından giz­lemeleri helal değildir. Zira bu yolla, boşamadan sonra karısına dönme hakkı bulunan kocanın bu hakkı kaybedilmiş olur. Mesela: Karısını bir veya iki ric´î talakla boşamış olan erkek, karısının iki âdet görmesinden sonra ve üçüncü âdetinden önce tekrar ona dönmesini istemesi halinde kadın yalancı olarak: "Ben üçüncü âdetimi gördüm." deyip kocasının kendisine dönmesini engelleme­si haramdır.

b- Abdullah b. Ömer, Mücahid, Rebi´ b. Enes, İbn-i Zeyd ve Delıhaka gö­re Allah tealamn bu âyette, kadınlara gizlemelerini yasakladığı rahimlerindeki şeyden maksat, hem hamilelik durumları hem de âdet görmeleridir. Kadınların bu iki hallerini gizlemeleri haramdır.

c- Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas ve İkrimeye göre, kadınların rahimlerindeki hamileliği gizlemelerinin yasaklanış sebebi, kendilerini boşayan kocalarının, hamile oldukları zamanda kendilerine tekrar dönmelerine engel ol­malarıdır. Bu hususta Ali b. Ebu Talha, Abdullah b. Abbasın şunu söylediğini rivayet etmiştir: Eğer bir kişi karısını bir veya iki talakla boşayacak olur da karı­sı da hamile olursa, doğum yapmadıkça ona tekrar dönmeye kocası daha layık­tır.

Âyet-i kerimede: "Kocaları sulh olmak isterlerse, iddet müddeti için­de onları geri almakta daha çok hak sahibidirler." Duyurulmaktadır. Bu ifa­denin izahı şöyledir: Karısını bir veya iki talakla boşayan erkek, karısı ickiet beklediği sırada veya hamilelik esnasında onu tekrar kendine kabul edip zevce yapmaya başkalanndan daha layıktır. Bu hususta Abdullah b. Abbas şöyle de­miştir: Bir adam kansını bir veya iki talakla boşar kanst da hamile olur ise o adamın, kansını tekrar geri almaya daha çok hakkı vardır, yeter ki doğum yap­mış olmasın."

Âyet-i kerimede: "Örfe göre kadınların vazifeleri kadar haklan da vardır." Duyurulmaktadır. Bu ifade iki şekilde izah edilmiştir:

a- Dehhak ve İba-i Zeyd bu ifadeyi şöyle izah etmişlerdir: Kadınların, kocalarına karşı, Allanın kendilerine farz kılmış olduğu itaat etme vazife ve yü­kümlülükleri olduğu gibi onların, kocalarının üzerinde, hoş sohbette bulunma ve örfe göre iyi "davranma haklan da vardır.

b- Abdullah b. Abbas ise âyetin bu bölümünü şöyle izah etmiştir: "Ka­dınların, kocalarına karşı temizlenip süslenme yükümlülükleri olduğu gibi koca­larının da karılanna karşı ayrı yükümlülükleri vardır. Bu hususta Abdullah b. Abbasın şöyle dediği rivayet edilmektedir: Hanımımın bana karşı süslenmesini sevdiğim gibi benim de hanımıma karşı süslenmemi severim. Çünkü Allah teala buyunnuştur ki: "Örfe göre kadınların vazifeleri kadar hakları da vardır."

Âyet-i kerimede: "Erkekler kadınlardan bir derece daha üstündür." buyurulmaktadır. Burada zikredilen üstünlük derecesinden neyin kastedildiği hakkında müfessirler çeşitli görüşler zikretmişlerdir:

a- Mücahid ve Katadeye göre, burada zikredilen, erkeklerin kadınlardan üstün olduğu dereceden maksat, Allah tealanın, miras, cihad vb. şeylerde erkek­lere verdiği üstünlüktür.

b- Abdullah b. Abbasa göre burada zikredilen erkeğin üstünlüğünden maksat, onun, karısının üzerinde olan bir kısım haklarını tam olarak almaktan vaz geçmesi ve kadının kendi üzerindeki bütün haklarını ona vermesidir. Bu hu­susta Abdullah b. Abbasin şöyle dediği rivayet edilmektedir. "Ben, hanımım üzerinde bulunan bütün haklarımı almak istemem Zira Allah teala: "ftrkcklcr kadınlardan bir derece üstündürler." buyurmuştur."

Taberi diyor ki: "Bu görüşlerden âyetin tefsirine daha uygun olanı, Ab­dullah b. Abbasın görüşüdür. Yani buradaki dereceden maksat, erkeğin karısı üzerindeki haklarına karşı bağışlayıcı ve hoşgörülü olması ve onların bir kıs­mından vazgeçmiş olmasıdır. Zira Allah teala bu dereceyi erkek ve kadından herbirinin diğeri üzerindeki haklarını zikrettikten sonra beyan etmiştir. Bu dere­cenin de bu haklarla ilgili olması daha uygundur. Bu da erkeğin, kadının üzerin­deki haklarını kullanırken ona karşı müsamahalı davranmasında görülür. Taberi sözlerine devamla diyor ki: "Her ne kadar: "Erkekler kadınlardan bir derece da­ha üstündür." ifadesi bir haber mahiyetinde ise de manen, erkeklere, bu üstün­lüklerinin gereği gibi davranmaları emredilmektedir."

Âyet-i kerimenin sonunda: "Allah her şeye galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir." buyumlmaktadir. Bu ifadenin mânâsı şudur: Allah teala, hayızlı iken kadınlarına yaklaşarak veya iyilik yapmamak için Allaha yemini kendileri­ne siper edinerek yahut karısına yaklaşmayacağına dair yemin edip ona zarar vererek Allanın hudutlarını aşan erkeklerden ve rahimlerinde bulunan durumu gizleyip kocalarına zarar vererek Allanın koyduğu sınırları aşan kadınlardan in­tikam almakta her şeye galiptir. Bunları cezalandırmasına kimse engel olamaz. Verdiği bütün hükümlerde mutlak bir hikmet sahibidir." Âyet-i kerimenin bu şekilde bitmesinin hikmeti, Allah tealanın bundan önceki âyetlerde bir kısım emir ve yasaklar koyması ve bu emir ve yasaklara uymayanları tehdit etmesidir.

3 yorum:

  1. Hâfid : Aşağıya indiren, alçaltan, değerini azaltan.

    Allah, bu dünyada ve ahirette mü'min kullarını yükselten, inkarcı ve münafıkları da alçaltandır.Allah, dilediği kulunu indirir, dildiğini de yükseltir. Kulların yükselmesi, alçalması, zenginleşmesi ve yoksullaşması Allah'ın elindedir. Bil ki, asıl alçaltılmış kimse; ilâhi başarı ve yardımdan yoksun bırakılandır. Başarısızlık ve ümitsizlik içinde bulunan, nefsinin isteklerine yenilen, Rabb'inden bir iyilik görmeyen, kalbinde Rabb'ine dönme gücü bulmayan, dualarına güvenme hissini kalbinde duymayan kimsedir. Bu kimse terkedilmişlikle ödüllendirilmiştir. Daima meşgul ve sıkıntı içindedir.

    YanıtlaSil
  2. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`den şöyle buyurduğunu işittim: Sizin içinizde öyle zümreler türeyecektir ki, siz, onların namazlarının yanında kendi namazlarınızı, onların oruçlarının yanında kendi oruçlarınızı, onların iyi işleri yanında kendi sâlih amellerinizi küçük göreceksiniz. Onlar Kur`ân da okuyacaklar. Fakat Kur`ân (ın feyzi) onların hançerelerine geçmiyecek. Onlar, okun avdan (delip) çıktığı gibi dinden çıkacaklar: Okun sâhibi (avı delip geçen) okunun demirine bakar (kan nâmına) bir şey göremez. Ağaç kısmına bakar, orada da bir şey göremez. Yelesine bakar onda da (kan) bulaşığı göremez. Sonra avcı (Acabâ ava dokunmadı mı?) şüphesiyle fok (denilen veter medhâlin)e bakar (orada da kan izi görülmez).

    Ravi : Ebû Saîd-i Hudrî

    YanıtlaSil
  3. Allah ım,
    Bizimde ahlakımızın Kuran olmasını nasip et.

    YanıtlaSil