21 Haziran 2009 Pazar

Bakara; 217

(217) "Sana haram ayı, ondaki savaşı sorarlar "Onda savaşmak büyük (günah)tır. Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah ka­tında daha büyük (günah)tır. Fitne öldürmeden de beterdir. Eğer güçleri yeterse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa de­vam ederler. Sizden kim dininden döner ve o kafir olarak ölürse on­ların yaptıkları dünya ve Ahirette boşa gitmiştir. Onlar ateşin yara­nıdırlar ve onlar orada ebedi kalıcıdırlar."

Haram aylar; Recep, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır. Bu 4 ay Arap Cahiliyye döneminde ve daha sonraki dönemlerde "Eşhurul hurum" olarak kabul edilmiştir. Yani bu aylar öbür aylara nisbetle biraz da­ha önem verilen aylardır, bu aylarda harb edilmez.

Peygamber Efendimiz (a.s.v.), Abdullah b. Cahş isimli halasının oğ­lu olan bir komutan mahiyetinde sekiz kişilik bir müfrezeyi keşif kolu olarak görevlendirmişti. Bu keşif kolu keşif amacıyla durumu kolaçan ederken Mekkeli müşriklerden bir kafileye rastlar. Yetkili olmadığı halde bu kafileye saldırılır ve onlardan bîrini öldürürler, diğerleri de kaçar, bu­nun üzerine Abdullah b. Cahş komutasındaki müfreze ganimet mallarını alarak Medine'ye döner. Bu durum sahabenin pek hoşuna gitmez. Hatta Peygamberimiz de hoş karşılamamıştı. Çünkü bunlara verilen emir ve görevin dışına çıkmışlardı. Nitekim kafirler "Muhammed'in adamları ha­ram ayda savaş yaptılar, adam Öldürdüler. Muhammed haram aylara ria­yet etmiyor. " şeklinde menfî ve aleyhte propagandaya başlamışlardır. İşte bu Ayetikerime bunun üzerine nazil olmuştur.

"Sana Eşhürul nurum (Haram aylar) daki harbi sorarlar. De ki: Bu haram aylarda savaşmak günahtır." Bize burada konuşma adabı da Öğreti­liyor. Demek ki imansızın ağzından bile çıkacak olsa haklı bir söz haktır, doğrudur, yeter ki haklı olduğu bilinsin. Bu takdirde kafirin sadece bu hareket veya sözü- tasdik edilir, kabul edilir.

Evet haram aylarda harb etmek büyük günahtır ancak "İnsanları Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, Mescid-i Haram'ın hürmetini kaldırmak, O Mescid- Haram'ın sakinlerini oradan sürüp çıkarmak (Yani Peygamberi ve ona uyanları Mekke'den sürerek Medine'ye hicrete mec­bur ettirmek) Allah katında daha büyük günahtır." Yani kafirler gelmişler diyorlar ki haram aylarda harp etmek günah değil midir? Evet günahdır, ancak sizlerin bizlere yaptığınız ve diğer insanlara ve şu anda da kendi nefsinize yapmakta olduğunuz şeyler daha büyük günahdır."Bu Filistinli çocuklarla da başa çıkılmıyor. Nedir bu çocukların yaptığı? Ellerinizdeki sapanı bıraksanıza....." diyorlar. Sözde mantıklı bir iş yapmalarını bekliyorlar. Çocuğun gözlerinin önünde ana-babasmı benzin dökerek yakmışlar. Evini gözelerinin önünde yıkmışlar, tarlasını elin­den alıp bir İsrailliye vermişler. Çocuk bunu 7,8,9,10 yaşında yani de­vamlı görüyor. Siz olsanız ne yaparsınız? Dinim kişinin hakkını almasını, mülkünü korumasını, secde ettiği yer uğruna ölmesini şehadet olarak ka­bul ediyor.

"İnsanları dinden alıkoymak, adam öldürmekten daha büyük günah­tır. Yani evet benim ashabımdan biri adam öldürmüştür, günaha girmiş­tir, doğru! Tevbe edecektir, mallarınızı geriye iade edecektir. Ancak sizlerin yaptığı yani insanları dinden alıkoymak daha büyük bir günahtır.

Günümüzde de böyledir; Adam öldüren hapishaneye atılır. Evet in­sanları öldürmek kötüdür. Rabbim Nisa Suresi'nin 93. ayetinde bir mü'mini haksız yere, taammüden öldüren kimsenin bütün insanları öldür­müş gibi olacağını belirtiyor. Ama bir de bugün dünya çapında büyük devletlerin yaptıklarına bakalım: Bu devletler insanların imanını alarak onları Cehenneme gönderilecek, yakıt haline getiriyorlar. İmanlarını kay­betmeleri için televizyonlarıyla, basınlarıyla tüm güçleriyle çalışıyorlar. Allah (c.c.) "Fitne" yani dinden alıkoyma, insanları imandan uzaklaştır­ma adam öldürmekten daha kötü bir olaydır diyor.

Bazı saf ve cahil mü'minler "bu batılılar iyi insanlar, İMFyi bize gönderiyorlar, paramızı nasıl kullanacağımızı, alış verişimizi nasıl yapa­cağımızı öğretiyorlar, bizim subaylarımızı kendi ülkelerinde eğiterek silahlann nasıl kullanılacağını öğretiyor, onları modern savaş tekniğine gö­re yetiştiriyorlar. Onlara fazla düşman olmaya gerek yoktur." diyebilir­ler. Fakat Allah (c.c) Ayet-i Kerimede şöyle buyuruyor: "Eğer güçleri yeterse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle harp ederler."Şunu unutmayınız ki geceyle gündüzün mücadelesi nasıl devam ediyorsa, vü­cudumuzda yararlı mikroplarla, zararlı mikropların mücdelesi nasıl de­vam ediyorsa, dünya devam ettiği müddetçe iman-küfür, mü'min-kafir kavgası da devam edecek, son bulmayacaktır.

Batılı iki ilim adamı "Tarih Üzerine " adıyla kaleme aldıkları bir ki­tabın önsözünde şunları söylüyorlar: 3.000 Yıllık Dünya tarihi içerisinde harp edilmeden ancak ve sadece 35 yıl yaş anabilmiş tir. "Evet böyledir! Eğer bir yerde insan varsa ve henüz İslam'ın hakimiyeti tam olarak yerleşmemişse orada savaş olacaktır. Barışın yegane sağlayıcısı İslam'dır. Öyleyse bizde İslam'ın hakimiyetini tesis edelim... Çünkü, İslam'ın haki­miyeti sağlanırsa devletin başına geçen kişinin şahsi ihtirasları değil, Rabbimin Ahkamı geçerli oluyor. Eğer Rabbimin Ahkamı geçerli olmaz­sa devletlerin başına gelecek olan şahısların ihtirası gündeme gelecektir. Tabii ihtiras ve şahsi mes'eleler araya girdiği zaman da harpler kaçınıl­maz bir hal alacaktır.

Kafirler, yukarıda da izah etmeye gayret ettiğimiz gibi bizleri dinimizden döndürmek için ellerinden gelen herşeyi yapacaklar. Peki başarılı olabilirler mi? Eğer Rabbim yazdıysa başarılı olmaları da mümkündür. Ancak Allah (c.c.) burada bizleri tekrar ikaz ediyor: "Kim dininden dö­nerse, irtidad ederse ve kafir olarak ölürse iste onların dünyada da, Ahirette de amelleri boşa gitmiştir, iste onlar Cehennemin ashabıdır ve ora­da ebedidirler." buyııruluyor.

İmam Şafii Rahmetullahi Aleyh bu Ayeti kerimeyi tefsir ederken, der ki: Eğer bir adam dininden dönse, sonra Müslüman olarak tekrar dönerse yani tekrar Müslüman olursa bu şahsın Müslüman iken işlediği ameller kafir olması sebebiyle silinmemiştir, sadece dondurulmuştur. Eğer kafirlikte devam etse ve kafir olarak ölse idi tüm kazandığı sevapla­rı kaybedecekti, ancak tekrar pişman olup da Müslümanlığa döndüğün­den Allah daha önce işlediği sevapları gidermez, silmez ve tekrar o şah­sın hayır hanesi işler. Bununla birlikte İmam-ı Azam Ebu Hanife Rahme­tullahi Aleyh ise Maide Suresi'nin 5. Ayetikerimesini bu ayete teyidat olarak gösteriyor. O ayette "Kim imani inkar edecek olursa, onun ameli boşa gider." buyuruyor. Yani kişi irşad ettikten sonra tekrar Müslüman olsa bile eski sevapları yazılmaz ama o insan yeniden Müslüman olmuş gibi sıfırdan başlar diyorlar.

2 yorum:

  1. İçinden samimi şekilde Allah yolunda cihad yapmayı temenni eden bir kimse, bilahare ölse de, öldürülse de şehid sevabı kazanır. Kim de Allah yolunda yara alsa veya Allah yolunda -düşmanın sebep olmadığı- bir musibetle bile yaralansa bu yara, kıyamet günü, en büyük hali içinde rengi zaferin renginde, kokusu da misk kokusunda olarak gelir. Kimin vücudunda, Allah yolunda iken çıkan, iltihab gibi bir yara açılacak olsa bu da onun için şehidlik mührü olur.

    YanıtlaSil