6 Haziran 2009 Cumartesi

Bakara; 192-193

(192) "Şayet harbe son verirlerse şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir."

Eğer yaptıklarına son verecek olurlarsa yani iman ederlerse tevbe ka­pısı hiçbir zaman kapalı değildir. "Allah günahları affedicidir ve merhamet edicidir" Hani Mevlânâ'nın bir takım sözleri bir kısım insanlar tarafından yanlış değerlendirilir, bir kısım tarafından da "Canım Mevlânâ onu dememiş" der. Mevlânâ onu demiş veya dememiş hiç önemli değil, ama söz doğru: "Gel her ne isen yine gel. İster ateşperes ol, ister Yahudi ol, ister Hıristiyan ol, istersen bin defa tevbeni bozmuş ol. yi­ne gel. Bizim kapımız ümitsizlik kapısı değildir". Bu kapılar Mevlânâ'nın kapısı değil, çünkü Mevlânâ bunu söylediğinde orada Mevlânâ türbesi yoktu. Öldükten sonra türbeyi yaptılar. Bir kısmı bunu Mevlânâ türbesinin kapısı olarak anlıyor. "Her ne isen yine gel" bizim insanımız da öyle anlıyor. Bir kısmı böyle anladığından dolayı; "Mevlânâ bunu böyle dememiş" diyor. Niye? "Bu söz küfürdür" diyor. Küfürle ilgisi yok. Bizim kapımız ümitsizlik kapısı değildir derken bu İslâm kapısıdır. Allah (c.c.) adamların suçunu, cürmünün büyüklüğünü biliyor. Eğer bu yaptık­larına son verirlerse, dinsizlikte İsrar etmezlerse, Müslümanların islamı yaşamalarını engellemeye son verirlerse, kendileri de İslâm Dinine girerlerse Allah bağışlayıcıdır, Allah affedicidir ve merhamet edicidir. Eğer vazgeçmezlerse;



(193) "Fitne (küfür, şirk) kalmayıncaya ve (yaşanan) din Allah'in oluncaya kadar onlarla harbedin. Şayet harbe son verirlerse artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur."

Onlarla harbediniz. Fitne olmayıncaya kadar. Fitne kavramı Kur'ân-ı Kerîm'de çeşitli yerlerde geçmiş; birinde zulüm mânâsına gelir, birinde de dinden döndürme mânâsına gelir. Birinde imtihan mânâsına gelir.

Daha önce Araplar Kudüs'e kadar gelmişler. Batı ittifak edip, Müslü­manları Kudüs'ten çıkarmış ikinci hamlede Müslümanlar Viyana'ya kadar gelmişler yine Batı ittifak etmiş Müslümanları Viyana'dan Edirne'ye ka­dar kovmuşlar. Şimdi üçüncü hamle Müslümanlar da bu sefer ordular ve­ya silahlarla dünyanın üzerine yürümeyecekler. Herkes, olduğu yere sahip olacak. Yani artık savaş, ya da hamle ordularla olmayacak, silahlarla da olmayacak. Herkes kendi bulunduğu yere sahip olacak. Ki bence de en makul olanı da böyledir. Onun için biz herkes bulunduğu yere sahip ol­malıdır diyoruz. Hakim olmak için gereken her türlü hazırlığını yapmalı­dır, başta sağlam bir iman ondan sonra o imanın doğrultusunda neyi nasıl yapabileceğini ona gösterebilmek için iyi bir ilim, o ilmi tatbikat sahasına koyabilecek iyi bir cesaret. Cesaret önemli. Bize genelkurmay başkanı bir kart gönderse ve dese ki: "Buraya evimin telefonunu da yazdım, kim­seye vermem ama sana yazdım her halükarda başına ne gelirse bana anın­da nerede ve ne zaman olursa olsun telefon et" bir de devletin başından gelse böyle bir kart "Nerede ne yaparsan serbestsin her türlü konuşman sana serbesttir. Biri böyle "sus" diyecek olursa telefon et yeter" dese çok rahat konuşuruz. Nasıl? bu adamların gücüne güvendiğinden dolayı. Allah (c.c.) diyor ki "Nerede olursanız olun Allah sizinle bera­berdir." Hiç düşündünüz mü bu âyeti? Çok enteresan bir âyet-i kerîme. Hadid sûresi âyet: 4, Allah (c.c.) da kart gönderiyor ve diyor ki: Nerede olursan ol seninle beraberim." Bana demiyor, mü'minlere hepimize diyor. Allah için telefon diye bir şey de yok. Benim öbür adamlara yani genel­kurmay başkanı ve devlet başkanına telefon etmem lazım, jeton bulmam lazım ki onlara haber gitsin! Bana konuşmayı yasaklayan adam; "Sen kimsin, o kim telefon ettirmem, seni dışarı ile görüştürmem" deyip temiz dayak da atabilir. Ama Allah'a telefon etmeye de ihtiyaç yok. Allah (c.c.) diyor ki; bu dinî faaliyeti yap nerede olursan ol ben senin yanındayım. Ben bu Ayeti okudum, beni çok etkiledi, uykumu kaçırdı bu âyet-i kerîme. İmanımın zayıflığına da hükmettim. Bu genelkurmay başkanlı­ğından böyle bir yazı gelmiş olsaydı daha cesur olurdum ama Allah'tan gelince böyle cesur olamıyoruz diye kendi kendime imanımın zayıflığına hükmettim. Onun için birinci derecede iman, ikinci derecede ilim, üçün­cü derecede zaten ilim ile iman insana bir cesaret verir ve onun geliştiril­mesi gerekiyor eski tabirle ilmî dirayet, medenî cesaret.

3 yorum:

  1. Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri diyor ki: "Ey Ademoğlu! Sen bana dua edip, (affımı) ümid ettikçe ben senden her ne sadır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey Ademoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey Ademoğlu! Bana arz doluşu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz doluşu mağfiretimle karşılarım."

    YanıtlaSil
  2. Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ölülere sövmeyin. Çünkü, onlar (sağken hayırdan ve şerden) gönderdiklerine kavuştular."

    YanıtlaSil