24 Haziran 2009 Çarşamba

Bakara; 221

(221) "Putperest kadınları iman edinceye kadar nikahlamayın. İman eden bir cariye, putperest bir kadından -bu putperest her ne kadar hoşunuza gitse de daha hayırlıdır. Putperest erkekleri iman edinceye kadar nikahlamayın. İman eden bir köle, putperest bir er­kekten bu sizin hoşunuza gitse de- daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağı­rırlar, Allah ise izniyle Cennete ve mağfirete çağırır. O ayetlerini in­sanlara açıklar, umulur ki düşünüp ibret alırlar."

Bu ayet müşrik kadınlarla evlenmeyi, Müslüman erkeklere yasaklamıştır. Alimlerimiz "müşrik (putperest) kadınlar" ifadesinin Hristiyan ve Yahudileri kapsamadığını söylerler. Çünkü Maide Suresi'nin 5. Ayet-i kerimesi ehl-i kitap kadınlarla evlenmeye ruhsat vermektedir. Bu ayet de onu tahsis etmiştir, müşrikler içinden ehl-i kitap olanlar istisna edilmiştir. Buna göre Müslüman erkekler Yahudi veya Hristiyan kadınlarıyla evle­nebilirler. 4 mezhebin fetvası da bu şekildedir.Müşrik kadınlardan kasıt o zaman için ineğe, puta, Budaya, ateşe v.s. ye tapanlar. Bugün ise ben koministim, ben ateistim diyenler bu kategoriye dahildirler. Yani böyle inancı olan bir kadınla evlemek haramdır. Bununla birlikte bir Hristiyan veya Yahudi kızla evlenebilirsiniz.

Dinim, iman eden bir cariyeyi, putperest ama güzel, ve alımlı bir ka­dından daha üstün tutuyor; dinimin cariyeye verdiği değere bakınız! Evet dinim kölelik ve cariyeliği kabul etmiş ama bunun toplumun bir alışkan­lığı olduğu için hemen terkedilemeyeceğini kabul ettiğinden dolayı, baş­ka bir yola giderek, en büyük sevabın cariye ve köle azad etmek olduğu­nu da sık sık tekrarlamış. Yapılan bir araştırmaya göre Peygamberimiz ve ashabının azad ettiği köle sayısı 60 bin kadardır. Bunların içinde Efen­dimizin azad ettiği köle ve cariye sayısı 63 tane.... Neredeyse yaşı ile orantılı, yani her yıl 1 köle azad etmiş sanki....

Günümüzde köleyi insan saymayan medeniyet nerde, köleyi, cariye yi müşrik bir kadın ve müşrik bir erkekten üstün tutan dinim nerde...

Ayetler müşrike kadınlardan bahsettikten sonra müşrik olan erkekle­re yöneliyor: "Müşrik erkekler ile de kadınlarınızı nikahlamayınız, iman edinceye kadar." Müşrik bir erkek Müslüman bir kıza talip olmuş. Maka­mı, mevkii, maaşı, yakışıklılığı ne derecede olursa olsun, iman edinceye kadar kızımızı ona vermeyeceğiz. Hatta Müslüman Hanımefendilerin bı­rakınız müşrik erkekleri, ehl-i kitap erkeklerle evlenmeleri bile caiz de­ğildir. "Her ne kadar hoşunuza gitse de, iman etmiş bir köle, müşrik bir erkekten daha hayırlıdır." Yani ateist, komünist bir devlet başkamndansa imanlı bir köle daha değerlidir, daha hayırlıdır. Dinim hiçbir zaman müş­rikle mü'mini aynı kefeye koymaz.

Yahudiliği terkederek Müslüman olmuş ve Muhammed Es'ad adını almış Avustralya'lı bir gazeteci anlatıyor: "1920 yıllarında idi... Bir tren kompartımanında ben, Yunanlı bir tüccar ve orta halli bir Mısırlı üçümüz gidiyoruz. Ben Yahudi asıllı gazeteci olduğum için Yunanlı bana çok ilti­fat ediyor. Amerika'da tahsilini yapmış ve uluslararası ticaret yapıyor, Mısırlı da orta tahsilli ama iyi yetişmiş, ailesinden geldiği belli olan .sağ­lam bir İslami kültüre sahip.... Yunanlı, Mısırlıyı yüksek tahsili olmadı­ğından dolayı muhatap olarak almıyor ve bundan ziyade ona alçaltıcı bir

gözle bakıp bazen hakaret vari sözleri iîe dokundurmaya gayret ediyor.....

Derken söz müsamahadan açıldı... Müslümanların müsamahakar olmadı­ğını söyledi, delil olarak da dedi ki "Müslümanlar bizirn kızlarımızı alı­yorlar, dinleri buna müsaade ediyor, ama Müslüman kızlarını bizlere ver­miyorlar." Mısırlı buna şu karşılığı verdi: "Biz böyle yapmakla insanın yüceliğini, şerefini koruyoruz. Şöyle ki: Sizin kızınız bize gelin olur, Hristiyan olarak gelir ve bunun şahsiyeti, de dininden dolayı rencide edil­mez. Çünkü biz Hz. İsa'ya da inanırız, İncil'e de iman ederiz, imanımızın gereğidir bu. Yani sizin kızınızın inandığı peygamber ve kitaba bizim evimizde hakaret edilmez, hor bakılmaz, inkar edilmez.... Ama bizim kı­zımız sizin evinize gelecek olursa orada şahsiyeti incinir, rencide olur. Çünkü sizler Kur'an'a iman etmiyorsunuz, bizim Peygamberimize inan­mıyorsunuz. Bundan dolayı hergün bir bahaneyle ya Kitab'a ya Peygam­berime hakaret edecek bizim kızımızı incitecek, şahsiyetini ezeceksiniz. İşte Allah bu adaletsizliği yasaklamak ve sizin kızlarınızın da bizde rahat edebileceğini bildiği için bu hukuku koydu." Yunanlı tabii buna bir cevap veremedi ve susmak zorunda kaldı."

Burada bu Mısırlı kardeşimiz bu ayetin hikmetini böyle tefsir etmiş, keşfetmiş... Allah Azze ve Celle birçok ayetin hikmetini bildirmemiştir bizlere. Hikmetleri bizler bulur çıkartırız, ama bizim buluşlarımız ve tespit ettiğimiz hikmetler de bizimle ve çağımızla sınırlı kalır. Mesela bundan yıllarca önce vaizler vaazlarında domuz etinin trişin denen bağırsak kurduna yol açtığı için Allah (c.c.) tarafından yasaklandığını söylüyorlardı. Pekala şimdi Avrupalı bulduğu bir ilaçla bu kurtları yok ediyor, bu halde domuz helâl hale gelir mi? Asla! Bizler Allah'ın ne hikmet murad ettiğini bilemeyiz. Bizim müslüman olarak vazifemiz Allah'ın yasak ve haram dediğini ibadet ve itaat kastıyla haram ve yasak kabul etmek, emir ve tavsiye ettiğini de işlemektir.

Gene de insanın aklına geliyor, acaba bu müşriklerle evlenmemenin hikmeti nedir? Bunun cevabını Allah veriyor; "Onîar sizi ateşe çağırırlar." Gerçekten bugün müşriklerin çağrılarına bakın ya bankaya çağırırlar faiz al derler, ya fuhuş gazetelerine çağırırlar fahişeleri tanı derler, ya köşeyi dön diye kumara ve üçkağıtçılığa çağırırlar, yani kısaca ateşe Cehenneme davet ederler insanları...

"Allah ise selam yurduna çağırır." Demek ki hayatımız boyunca iki davetçi ile karşı karşıyayız: Biri Cehenneme, ateşe çağırıyor, diğeri yani Allah (c.c.) de Cennete çağırıyor. Bizler de Allah'ın davetine icabet etmek zorundayız. Ayet devam ediyor: "Allah kendi izniyle Cennete ve mağfirete davet ediyor."

Hz. Ömer (R.a) bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak demiş ki "Ben halife isem, Müslüman erkeklerin de ehl-i kitap kadınlarla evlenmesini yasaklıyorum." Bunun üzerine sahabeden bir kısmı "Nasıl olur? Kur'an müsaade ettiği halde sen nasıl olur da yasaklarsın?" diye sormuş. Bunun üzerine Hz. Ömer şu cevabı vermiş: "Siz Müslüman erkekler bu ehl-i kitap kadınlarına yani sarışın oldukları için bunlara meylettiğinizden dolayı bunlarla evleniyorsunuz, Müslüman kızları bekar kalıyor, evlenemiyor. İşte bunun için bundan böyle Müslüman erkeklerin Ehl-i kitap kadınlarla evlenmesini yasaklıyorum."

Aslında Hz. Ömer'in bu fetvası özellikle bizim Avrupa'daki işçileri­miz için tekrar gündeme getirilmeli... Çünkü adam gidiyor Almanya'ya Hollanda'ya orada sarışın kadınları görüyor ve nasılsa caiz diyerek evle­niyor, artık memleketine dönmüyor, sadece karısını çoluk çocuğuna na­faka olarak bir miktar para gönderiyor ama Müslüman kadın burada mağ­dur oluyor.

Bir arkadaşım var şöyle anlatırdı: «Benim dedem Ermeni bir kızla evlenmiş. Tabii kendisi işte, güçte olduğu için Ermeni kız çocukları ken­di inancına göre yetiştirmiş ve dedemin etkisi evden parça parça silinme­ye başlamış. O Ermeni olan kız, yani ninem benim annemi öyle bir yetiştirmişki tam bir Hristiyan ve neticede bir Hristiyan delikanlı ile evlendir­miş, eğer Allah hidayet verip de beni Müslüman yapmasaydı, Hristiyan ana, Hristiyan baba, Hristiyan büyükanne, Müslüman dedenin Hristiyan torunu olacaktım»

Yani bir eve bir Hristiyan, Yahudi girdiği zaman, zordur, onu kontrol etmek. Sizi ateşe götürür, çocuklarınızı Cehenneme götürür. Nitekim bunların örneklerini yazık ki çok sık görmekteyiz. Ben güçlüyüm, Hristi­yan veya Yahudi kadınla evlenirim ama onları dinlemem, kendi dinimi yürütürüm, ben güçlüyüm diyenler kendilerini kandırmaktadırlar. Madem ki güçlüdürler o zaman güzelliklerine, sarışınlıklarına meylettikleri Avrupa'lı kadınlarla değil de bu memleketin insanı olan Müslüman anneden Müslüman babadan dünyaya gelen Müslüman aile evladı kızlarla evlen­sinler. Peygamberimiz (a.s.v.) "Kadın 4 şeyi için nikah edilir." buyuru­yor: "Malı, güzelliği, zenginliği ve dini için. Siz.dini güzel olanı tercih ediniz." Tabii dini güzel olduktan sonra diğer özellikleri de yerinde olur­sa o zaman güzelin de güzeli olur. Ama öncelikle dininin bütünlüğüne güzelliğine bakmak gerekiyor. Çünkü mal azdırabilir, güzellik yok olabi­lir, soy kibİre sebep olabilir ama din daima güzelliğe meylettirir insanı...

1 yorum:

  1. Müslim'in el-Hudri'den nakline göre, Resulullah (sav) şöyle demiştir: "Her zalimin arkasında bir bayrağı vardır, zulmü ölçüsünde bu bayrak yükseltilir. Haberiniz olsun, amme hizmetlerini üzerine alandan daha büyük vefasız yoktur."

    YanıtlaSil