17 Nisan 2009 Cuma

Bakara 89,90,91

(89) Yanlarındakini tasdiklemek üzere onlara Allah katından bir kitap gelince, daha önce küfredenlere karşı fetih istiyorlardı. İşte o tanıdıkları şey kendilerine gelince ona küfrettiler. Artık Allah'ın la'neti kâfirlerin üzerinedir.

Allah katından onlara bir kitap geldiğinde ki, o kitap yanlarında olanı tasdik eden yani Tevrat'ı doğrulayan bir kitap onlara geldiğinde yani Kur'ân-ı Kerîm geldiğinde... Yahudiler daha Önce kâfirlere karşı hep ba­şarı zafer diliyorlardı. Yani kâfirlere karşı galip geleceklerini söyleyip duruyorlardı. Diyorlardı ki, yakında Tevrat'ın haber verdiğine göre bir peygamber gelecek. O peygamber le biz sizin üzerinize galip geleceğiz. Yani bunlar gelecek peygamberi bekliyorlardı.O yanlarında olanı, Tev­rat'ı tasdik eden peygamber de kitap ta Allah katından gelince, onu inkâr ediverdiler diyor. Hani

Onlar çocuklarını nasıl biliyorlarsa, peygamberi de öyle biliyorlar­dı diyor. Allah c.c.

Yani Yahudiler kendi çocuklarını nasıl biliyorlarsa, peygamberin de geleceğini ve alametlerini öylece biliyorlardı.

Ama o evlatları gibi tanıdıkları peygamber gelince Onu inkâr ettiler. Niye bizim soyumuzdan gelmedi. Niye şanlı, anlı, zengin bir aileden gel­medi de; yetim, fakir bir aileden dünyaya geldi ve Yahudi ırkından gel­medi diye onu inkâr ettiler.

Peygamber Efendimiz (a.s.v.)'ın hanımlarından biri Safiyye valide­miz, Yahudi ırkındandır. Müslüman olmuştur. O anlatıyor.

"Babam ve bir Yahudi hey'eti bir zamanlar peygamberin yanma gitti­ler. Safiyye validemiz o zaman müslüman değil tabi. Hey'et geriye dön­düğünde babamla amcam konuşurken duydum. Babam diyordu ki, valla­hi gördüm Onu O Tevrat'ta tarif edilen peygamberin tâ kendisi diyor. Ya­hu nasıl olur? böyle değildir. Yok yok böyledir diyorlar. Konuşma böyle devam etti. Sonunda dediki buna rağmen ben o'nu inkâr edeceğim, dedi ve babam inkâr ederek Öldü" diyor.

Sonradan kızı Safiyye validemiz müslüman oldu. Ve Peygamber Efendimiz (a.s.v.) ile de evlendi. Allah'ın laneti kâfirler üzerine olsun di­yor Allah (c.c).

Dikkat edin "Allah'ın la'neti zalimlere olsun" "Allah'ın la'neti kâfirlere olsun" şeklinde ayetlerde vardır. Fakat Kur'ân-ı Kerîm'de bir tek âyet-i kerîme bulamazsınız.Yani şahıs ismi yoktur. Kâfir de olsa Ya­hudi, Ermeni, Rum, Ortadoks ne ise yani putperest. Allah'ın la'neti filanın üzerine olsun ifadesi yoktur.

Biz de dilimizi buna alıştırmıyacağız. Hani günümüzde kâfir diye bildiğimiz Müslüman görünüp kâfir olan, dinime karşı harp ilan eden adamlar var. Onlar için dahi Allah'ın la'neti onun üzerine olsun demiyeceğiz.

Fakat genel bir ifadedir. "Allah'ın la'neti kâfirler üzerine olsun" derken o adam da kâfir olarak ölecekse zaten bu kelime ona da yeter.

"Allah'ın la'neti zalimler üzerine olsun" derken yine bu söz o zalimi de yakalar.

Fatih döneminde yetişmiş Hızır Bey, "Kasîde-i Nûniyye" diye akaide ait bir eser yazmış. Manzum olarak yazmış. Hep sonu "nun" harfiyle bit­tiği için Kasîde-i Nûniyye denmiş. Hatta başında ifade edildiğine göre bir gecede yazıvermiş. Fatih Sultan Mehmed İstanbul'dayken hep Ondan bahsedermiş. Diğer âlimler de biraz kıskanır gibi olmuşlar. Demişler ki, "efendim hep ondan bahsediyorsun, ama âlimin ilmi kitabıyla belli olur. Hele bir kitap yazsın da görelim "demişler. O da hemen bir elçi gönderi­yor. Hızır Bey o zaman Bursa'dadır. Elçi akşamleyin varıyor. Mektubu sunuyorlar. Sabaha eseri hazirlayıverdi diyorlar. Orada Tahmin ederim şiirin beyti 130 ile 150 arasında. Beyit olarak 150 beyti geçmez. "Biz şeytana bile lanet etmekle emrol un madik" diyor. Bize Kur'ân-ı Kerîm'de şeytana la'net ediniz diye bir emir var mı ? yok. Eğer öyle bir emir olsay­dı, elimize bir teşbih alırdık zikirlerimizden biri de "Şeytana lanet olsun. Şeytana lanet olsun. Şeytana lanet olsun" olurdu. Böyle bir zikir şekli yok. Dilimizi lanete alıştırmıyacağız. Dilimizi rahmete alıştıracağız. Dili­mizi hidayete alıştıracağız.





(90) Allah'ın kullarından dilediğine kendi fazlından (vahiy) in­dirmesini kıskanarak ve azgınlık yaparak, Allah'ın indirdiklerini inkâr etmekle kendilerini ne kötü şeye karşılık sattılar da gazab üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için hor ve hakir edici bir azab var­dır.

Nefislerine ne kadar kötü bir şeyi satın alıyorlar. Allah'ın indirdiği Kur'ân-ı Kerîm'i veya peygamberi inkâr etmekle ne kötü bir şeyi satın alıyorlar kendilerine. Allah'ın indirmesine isyan ederek, kullarından dile­diğine Allah'ın peygamberliğini vermesine karşı isyan ederek, Allah'ın indirdiğini inkâr etmekle ne kötü şeyi satın alıyorlar. Yani Peygamber Efendimiz (a.s.v.)'m peygamberliğini kabule yaklaşmıyorlar. Allah o'nu mu göndermiş diyorlar. Allah'ın dilediği O, kulları içerisinde. Sanki Al­lah kendi dilediği değil de, Yahudiler'in dilediği doğrultuda hareket etme­si gerekiyormuş gibi bir kanaatin içerisine giriyorlar. Böylelikle de ken­dilerine dünyada rüsvaylığı, ahirette de Cehennemi satın almış oluyorlar. Gazab üstüne Allah'ın gazabına uğruyorlar. Kâfirlere insanı alçaltıcı, ya­kıcı azap vardır diyor Allah (c.c).

Günümüzde de kâfirlerin yani Yahudiler'in bu söylediğini Türkiye'de de söyliyen insanlar şöyle derler; " Efendim genelde halkımız Türk, Türk ırkından. Allah Arap'tan peygamber göndermiş. Yani Türkler'den de bir peygamber göndermeli değil miydi? Veya peygamber Türk ırkından ol­malı değil miydi? " Kur'ân-ı Kerîm'de Rabbim bu âyet-i kerîmede cevap verdiği gibi;

"Allah dilediğini yaratır, dilediğini seçer"

Bir zaman İsa (a.s.)'ı seçmiş. Bir zaman Musa (a.s.)'ı seçmiş. Bir za­man Davud (a.s.)'ı. Bir zaman da İbrahim (a.s.), ve Nuh (a.s.)'ı. Yani pey­gamberleri insanlar arasından' seçmiş. Kimseye karşı sorumlu değildir. Yaptığından sorumlu değildir Allah (c.c).

Eğer insanların İradesine göre hareket etmiş olsaydı, her millet pey­gamberlerin kendisinden olmasını isterdi.



(91) Bir de onlara "Allah ne indirdiyse ona iman edin" denildiği

zaman onlar: "Biz bize indirilene iman ederiz" derler de diğerine

küfrederler. Halbuki O, yanlarındakini doğrulayıcı bir gerçektir.


Deki: "Madem iman ediyordunuz da daha önce peygamberleri niçin öldürüyordunuz?"

Onlara "gelin Allah'ın indirdiklerine iman edin "denildiğinde, "biz bize indirilene iman ederiz. Onun dışmdakileri inkâr ederiz." Böyle der­ler. Ve kendilerine indirilenin dışmdakileri inkâr ederler. Halbuki O gerçektir. Yani O kitap bir haktır. Onların yanında olanı da tasdik etmek üzere indirilmiştir. Madem ki, mü'mindiniz. Daha Önce niye Allah'ın pey­gamberlerini öldürdünüz, de onlara.

Yani şimdi diyorlar ki, biz Kur'ân'a iman etmeyiz. Peygambere de iman etmeyiz. Biz bize indirilene iman ederiz. Madem ki Öyle. Daha ön­ce Allah size sizin ırkınızdan peygamberler gönderdi. Musa (a.s.)'dan sonra, peygamberler gönderdi. Madem siz o peygamberleri niye öldürdü­nüz buyuruyor.

Hani günümüzde de Peygamber Efendimiz (a.s.v.)'a, kendi ırkından olmadığı için veya Arap ırkından olduğu için imana yanaşmayan insan­lar var. Peygamber Efendimiz (a.s.v.) çölde yaşamış, Arap'mış ondan do­layı iman etmediğini ifade eden Türkçe olarak inkarını ilan eden kâfirler var. Fakat insanlar peygambersiz kalmıyor hiç. Biri hak peygamberi inkâr ederse, hemen yerine sahte peygamberi buluyor. İnsanlar kitabı eğer elleriyle atarlarsa âyet-i kerîme ilerde gelecek.

Elleriyle o kitabı arkalarına attılar Peki kitapsız mı kaldılar? hayır. Bu sefer;

Bu sefer Şeytanın uydurduklarına tabi oluverdiler. Şeytanın uy­durduğu kitaplara tabi oluverdiler.

Onun içindir ki, Allah'a imanı yitiren ,yeryüzünde bir insana iman eder. Kitabı inkâr eden adamın eline bir kitap veriverirler. Bu sefer o kitaba göre amel etmek, ona göre hayatını yönlendirmek mecburiyetinde kalır. Bu insanlar da Peygamber Efendimiz (a.s.v.)'ı Arap'tan geldi diye inkâra kalkarlar ama, kendileri sahte peygamberler üretirler.

1 yorum:

  1. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
    “Cemaatle birlikte olun, cemaati terk etmekten sakının. Şüphesiz ki şeytan tek başına kalan ile beraberdir. İki kişiden ise uzaktır. Kim cennetin ortasını istiyorsa, cemaatle birlikte olsun. İyilik yaptığında ona sevinen, kendisinden bir kötülük meydana geldiğinde ise ona üzülen kimse, mü’mindir.”
    Tirmizî, Albânî de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.

    YanıtlaSil