24 Nisan 2009 Cuma

Bakara 106,107,108

106-Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir.

Yahudiler'in ve Hıristiyanların bir iddiası var. Diyorlar ki, Tevrat Allah'ın kitabı, Hıristiyanlar da, İncil Allah'ın kitabı diyorlar. Bu ehl-i kitap, madem öyleyse diyorlar, Kur'ân da Allah'ın kitabı diyorsanız, Al­lah tutupta Tevrat'ını niye ortadan kaldırsın, unuttursun ve tahrif ettirsin? Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor ki;

Kelimelerin yerlerinden değiştirdiler. Yukarda geçmişti. "Hak ile batılı birbirlerine karıştırdılar."

Karıştırdılar diyor Rabbim, karıştırdıklarına işaret ediyor. Yani Tev­rat'ın ve İncil'in içerisine hakkın yerine batılı da karıştırdılar ki, elimizde­ki mevcut İncillere bakacak olursak orada görülür. Dört tane İncil'in içe­risinde biri birinde olmayan, mesela Matta'da olan Luka'da, Luka'da olan Markos'ta, Markos'ta olan Yuhanna İncil'inde görülemiyor. Eğer Allah (c.c.)'dan gelmişse hepsi aynı olması gerekirken, mesela kral'in hakkı kral'a, Allah'ın hakkı Allah'a. Yani Kayzer'in hakkı Kayzer'e, Allah'ın hakkı Allah'a olan cümlesi birinde var da diğer üçünde yok. Allah bunu indirmedi mi? İndirdi ise niye diğer üçünde yok, indirmediyse niye öbür­lerinde yok da bu birinde var? Yani sonradan.katmışlar. Fakat onlar di­yorlar ki, İncil Allah'ın kelamı ise niye değiştirilmesine müsade etti, tah­rifine müsade etti?

Biz de diyoruz ki, biz derken Rabbim bize bildiriyor ve biz de oku­yoruz ki, "Bir âyet-i yürürlükleri kaldırırsak veya o âyeti unutturursak ondan daha hayırlısını veya onun bir benzerini getiririz" diyor Allah (c.c). Bilmiyor musun? Allah her şeye kadirdir. Kelam Allah'ın kelamı; incil ve Tevrat. Onun içerisinden bir kısmını o insanlara unutturursa, ki bu unutturma onların hataları sebebiyledir, isyanları sebebiyledir. Yani lâyık olamadıklarından dolayı alınmıştır. Yoksa Allah (c.c.) bir adam böyle hafızasında tutarken ona da riayet ederken onu unutturmamıştır. Öyle olsaydı o adamların suçu olmazdı. Ama Allah (c.c.) o insanların ona layık olmadıklarını görünce, o âyetlerin bir kısmım onlara unutturuyor, sarhoşun kendi evinin yolunu unuttuğu gibi ve sonra da değiştiriyor. Bir: benzerini getiriyor; İncil ve Tevrat'ta olan bir kısım âyetler aynen Kur'ân-ı Kerîm'de de zikredilmiştir. Bir kere peygamberlere iman, ahirete iman, meleklere iman, Allah'a iman, Allah'ın sıfatlarına iman bütün bun­lar İncil'de de, Tevrat'ta da ve diğer peygamberlere gönderilenlerde de aynı idi. Ancak bazı ahkamda değişiklikler olmuştur. Allah (c.c.) da onla­rın daha hayırlısını getiririz veya bir benzerini getiririz diyor. Böylece Allah'ın her şeye kadir olduğunu ifade ediyor. Yine devam ediyor:[216]


107-Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.

Yer gök onun mülkiyeti altında ise, yönetim de Allah (c.c.)'e ait ise bu peygamberler de yerle gök arasındadırlar. Öyle ise onlara neyi verece­ğini, insanlar içinden kimi peygamber seçeceğini, hangi şartlar içerisinde hangi âyetin insanlara faydalı olacağını en iyi bilen Allah (c.c.)'dür.

Allah'dan başka sizin için bir dost da yoktur, size bîr yardımcı da yoktur.


(108) Yoksa siz, daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi pey­gamberinizi sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı küfre deği­şirse o dosdoğru yolu sapılmıştır.

Benî İsrail'den insanlar, Peygamber Efendimiz (a.s.v.)'a gelerek çe­şitli sorular soruyorlar. Cennete gidince mü'minlerin ilk yiyeceği madde nedir? Ruh hakkında ne dersin? Musa (a.s.) ile ilgili sorular gibi çeşitli

sorular.Bu soruları bazen Peygamber Efendimiz'e, bazen de Ashaba soruyor­lar. Şu konuda ne diyorsunuz diyorlar. Müslümanların işi aslında nazil olan âyetlere göre hareket etmek ve o âyetleri insanlara duyurmaktı. Ama o insanlar geliyorlar, bunların bu faaliyetini engellemek için çeşitli soru­lar soruyorlar. O sorulan zaman içerisinde geçmiş peygamberlere ve Mu­sa (a.s.)'a sordukları gibi, Peygamber Efendimiz'e ve onun Ashabına da soruyorlar.

Günümüzde de hani müslümanlar arasına sokulmuş şeyler vardır. Veleddâlliyn mi, Vclezzâlliyn mi?..! Veladdâlliyn diye okumazsa na­maz caiz olmaz diyen bir hoca efendi tanırını. O yine benim tanıdığım bir hoca efendinin evine gittiğinde demiş ki, bana bak namaza sen geçiyor­sun imamette Veleddâlliyn demezsen benim namazım olmaz. Öbürü de Velezzâlliyn okuyor.Namaz bitince, birinci rekatta Veleddâlliyn oku­dum ama ikinci rekatta unutmuşum Velezzâlliyn okudum diyor.Diğeri namazdan sonra neyse namazın yansını hatırdın demiş

Fatih Sultan Mehmed de İstanbul'u feth ederken yani surları toplarıyla döverken, Hıristiyan papazları Cebrail'in kanadı 3684'müydü, 3683'müydü diye kendi aralarında ihtilaf etmekte imişler. Bizim aramız­da yani Müslümanların çok iyi niyetle sordukları sorular da vardır. Yani hoca efendilere kadar gidip, hocam çok Önemli bir sorum var bunu öğ­renmek için geldim filan diyor. Sorusuna bakıyorsun Adem (a.s.)'ın kanı RH pozitif miydi, RH negatif iniydi? Evet bu konuda yani bu konunun cevabı olarak kitap bile yazıldı.

Yani bunlar insanları meşgul etme taktikleridir. Hz. Adem (a.s.)'ın kam negatif mi, pozitif mi? Ben merakınızı gidereyim. O arkadaşın var­dığı netice sıfır.

Yani bütün müslümaaların günümüzde İslâm'ın ihya olrhası için gay­ret sarfetmesi gerekirken o yolda beynini ve pazusunu yorması gerekir­ken, gücünü oradan alıp başka yöne çevirmek yanlış. Rabbim buna dik­kat çekiyor.

Bunlar Musa (a.s.)'a da çok sorular sordular. Aynı sorulan Sana da soruyorlar.

Ben bir şehre gittiğimde bir kaç insanın İslâm'a gelmesine vesile ol­muştum. Biri dedi ki, hocam bizi komünist yapan, iktisat fakültesinin profesörleri değil. Buradaki filandır dediler. Onun yanına gittiğimde uzun bir konuşmadan sonra dedi ki, hoca sana bir sorum var. Bu sorunun cevabını verirsen senin dediğin olur. Dedimki bak cemaattan birisi ne so­rarsa sorsun cevabını vermeye çalışırım. Veremezsem yarın cevabını ve­ririm der ve kitaplara bakarım.Ama sen ne sorarsan sor cevabını burada vereceğim. Hiç kitaba da bakmıyacağım dedim. Neden dedi. Çünkü senin gibi komünistlerin Türkiye genelinde genelde on tane sorunuz var. Siz her hocaya bunu sorarsınız. Ben o soruların onunu da biliyorum. Onunun cevabı da bende hazır,sor hemen cevabını vereceğim dedim. Sordu he­men cevabını aldı. Şimdi iyi dostumdur. Gelir gideriz, görüşürüz.

Yani bunlar özel icat edilmiş sorulardır. İnsanların beynini bulandır­mak, asıl yapılması gerekenden uzaklaştırmak bunların gayesi.

Bizim yapacağımız âyetleri öğrenmek ve o doğrultuda da hareket et­mek;' "Efendim imansızların hakkından gelebilmek için komünist kitapla­rı da okumak lazım." Bîr ev dolusu kitap okusanız bitiremezsiniz. Türki­ye genelinde değil, dünya genelinde komünistler kitap yazmışlar. Ömrü­nüz yetmez.Sarraf olacak adam neyi öğrenir? Altunu öğrenir. Başkasını öğrenmez. Ben sarraflık yapacağım. Demirin karekterini de Öğreneyim. Tuncun karekterini de öğreneyim, bakırın, kalayın, çeliğin karekterlerini de öğreneyim derse bu adam sarraflık yapamaz. Ben sarraflık yapacak­sam, yani altunun özelliklerini öğreneyim yeter. Altunsa alırım, altun de­ğilse almam diyecek adam.

Biz de altın gibi bir dine sahibiz, bunu öğreneceğiz. Geleni bu ölçüye vuracağız. Ayetler bizim mihenk taşırnızdır. Uydu mu zaten alıyoruz. Uymadımı ne olursa olsun, hangi cins gavur olursa olsun almıyoruz. İs­ter yerli ismi olsun, ister yabancı veya pislik olsun hiçbirini ka­bul etmiyoruz diyeceğiz.

2 yorum:

  1. Konu : Yalanın Ve Yalancının Zemmi
    Ravi : Safvan İbnu Süleym
    Hadis : "Ey Allah`ın Resulü!" dedik, "mü`min korkak olur mu?" "Evet!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine: "Evet!" buyurdular. Biz yine: "Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır! buyurdular.

    YanıtlaSil