10 Nisan 2009 Cuma

Bakara 79,80,81

(79) Kendi elleriyle kitap yazıp sonra az bir para karşılığında satmak için "bu Allah tarafındandir" diyenlerin vay haline!.. Vay el­lerinin yazdıklarından onların başına geleceklere. Vay onların kazan­makta oldukları vebal yüzünden onlara.

Elleriyle Kitabı yazanlara da yazıklar olsun. Yani Tevrat'ı kendi elle­riyle değiştirerek yazanlara da yazıklar olsun. Sonra da Allah katından in­dirilen Kitap budur diyorlar. Niye yapıyorlar bunu? Az bir para elde ede­bilmek için. Onunla az bir para elde edebilmek için elleriyle Kitap yazıyorlar. Ve de onu satıyorlar. Günümüzde de buna benzer davranışlar, ha­reketler var.

Hani belirli bir makam veya mevkii elde edebilmek, belirli bir para­ya sahip olabilmek veya köşeyi dönebilmek için, Allah'ın âyetlerinden meydana gelen bir Kitap yazılıyor ama yönlendirilerek yani âyetler yön­lendirilerek yazılıyor. Yayınlandıktan sonra da belirli makam ve mevki o kişiye veriliyor. Bu az bir para karşılığında Allah'ın âyetlerini satmaktır. Peki çoğuna satılabilir mi? Âlimlerimiz demişler ki, dünyanın tamamı al­tım, gümüşü her şeyi terazinin bir kefesine konulsa, öbür kefesine de bir âyet konulsa ve satılsa yine âyet az parayla satılmış demektir. Yani bu hiçbir şekilde Allah'ın âyetlerinin parayla satılmaması gerektiğini ifade ediyor.

Elleriyle yazdıklarından dolayı onlara yazıklar olsun. Ve o yap­tıklarından, kazandıklarından dolayı da onlara yazıklar olsun. Veyl kelimesi yazıklar olsun mânâsına da geliyor. Cehennemde yanacakların en derin yeri olan bir vadinin adı anlamına da geliyor. Tefsir kitapları­mızda böyle ifade ediliyor. Ona göre, elleriyle Allah'ın Kitabını yazıp tahrif edenleredir O veyl deresi, cehennemdeki o vadi. Ve yaptıkları bu kötülüklerden dolayı kazandıkları günah sebebiyle de yine o veyl deresi onlaradır diyor Allah (c.c).

Bu sefer Yahudiler buna itiraz ediyorlar ve diyorlarki:

(80) "Sayılı günlerden başka ateş bize kat'iyyen dokunmaz" de­diler. Sen (onlara) söyle: (Ateşin yakmayacağı hakkında) Allah'dan söz mü aldınız? Böyle ise Allah sözünden dönmez. Yoksa Allah'a karşı bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz?

Vallahi bize ateş belirli günlerde isabet edecektir. Yani biz ateşe çok az bir zaman gireceğiz. Sonra çıkıp Cennete gideceğiz diyorlar. Allah'dan söz mü aldınız, Cennete gideceğiz diye? Allah vadinden dönmez. Siz bu konuda Allah'dan söz mü aldınız, yok. Yoksa siz bilmediğiniz şeyleri mi Allah'a söylüyorsunuz. Bunları Allah'a isnad ediyorsunuz.

Günümüzde de buna benzer sözler vardır. Bir kısım insanlar; Allah'a inanırız, ahirete inanırız, Cennete, Cehenneme de inanırız da, bak biz bu dünyada altmış sene yaşadık. Diyelim ki, altmış senelik ömrümüz günah içinde geçsin. Günahın karşılığı kadar ceza vardır. Doğru âyette bu böy­ledir. Yani günahların karşılığı kadar ceza alınacaktır. Öyle olunca bizim altmış sene yanmamız gerekir. Yani bir adamın aklı baliğ olduğu dönemi de çıkarırsak, yetmiş iki yaşında vefat etmiş bir adamın on ikisini çıkarır­sak geriye altmış sene kalır.. Altmış sene yanar. Altmış sene sonra çık­ması gerekir. Yani suçun karşılığı ceza olması gerekir. İslâm hukukunda bir kaide vardır. "Bir işte kasıt ne ise, hüküm de ona göredir." Yani kasda göre ceza vardır. Kasıtlar önemlidir. Bu kaide hadis-i şeriften alınmış. Buharının birinci hadis-i şerifinden alınmıştır. "Ameller niyyetlere göre değerlendirilir."

Peki kardeşim, bir adam yetmiş sene küfür içinde kalmış mı kalmış. İmana dönme niyeti var mıydı? yoktu. Dönme niyeti olsa müslüman olur. Bu adam kâfir olarak yetmiş bin sene yaşamış olsaydı, kâfir olarak kal­ma niyetinde miydi? Niyetindeydi. Öyleyse o cezasını ebedi çekecektir.

Peki mü'min kişi de yetmiş sene yaşadı. O zaman da ona şu söylenir. Yetmiş sene müslüman olarak yaşadın. Cennette yetmiş sene kalacaksın. Sonra da oradan çıkartılacaksın. Nereye gidersen git olmaz. Ona da de­mişler ki, bu adam dünyada müslüman olarak yetmiş sene yaşamış. Peki dünyada müslüman olarak yetmiş bin sene yaşasaydı yine müslümanlığından razı mıydı? Hatta yedi milyon senede razıydı. Yetmiş milyon sene de razıydı, niyeti oydu. Öyleyse Allah o kişinin, o niyetini de mükâfatlandırıyor.

Onun için Yahudiler'in, bizi belirli günlerde ateş tutacaktır. Yani Ce­henneme biz sayılı günler için gireceğiz, demeleri günümüzde de bir kı­sım imansızlar tarafından devam ettiriliyor. Allah (c.c.) bunun yanlış ol­duğunu ifade ediyor.



(81) Hayır iş öyle değil; kim bir kötülük işler ve hataları kendisi­ni çepeçevre kuşatırsa işte onlar ateş yananıdır ve onlar orada ebedi kalıcıdırlar.

Kim bir kötülük yaparsa, hataları, günahları da onu kuşatırsa onlar Cehennem yaranıdır. Şairin biri öyle diyor, manzum olarak hatırlayamı­yorum ama, "ahirette ateş yok, kişiler ateşini bu dünyadan götürür" diyor. Rabbim de, "kişinin imansızlığı ve kötü ahlâkı kişiyi kuşatınca onlar Ce­hennem yakıtı olurlar." diyor. Yani bu dünyadayken kişi kendi kendisini Cehennemlik hale getiriyor. Tabi bu büyük günahları ve küfrüdür diye tefsir edilmiş. Günahları onu kuşatınca, kişinin kalbi kapanır.

Tabiînden bir tanesi, "kalp dünyaya geldiğinde açık tertemizdir. Bir büyük günah işledimi bir köşesi, yani bir tarafı kapanır, İkinci günah iş­ledi, diğer tarafı kapanır. Üçüncü günah işledi. Yine kapandı. Yani gü­nahlar işlene işlene kişinin kalbi kapanır kalır" diyor.

Kapanıp kalınca imansızlık orada başlıyor. Yani tamamını imansızlık kuşatıyor. Hataları onu kuşatınca büyük günah tamamen kuşatamıyor. İmansızlık hepsini içine alıyor. Onun için fakihlerimiz, kâfire namaz kıl­mak farz değildir derler. Kâfir bir insana namaz kılmak farz değildir. Bi­rine sormuşlar. Namaz kılmayan adam gavur olur mu? demişler. Güzel bir cevap vermiş. Gavur olur dememiş. Kâfirler namaz kılmazlar demiş.

2 yorum:

  1. Ravi : Ka`b İbnu Malik
    Hadis : Resulülullah (sav) buyurdular ki: "Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir."

    YanıtlaSil