2 Mart 2009 Pazartesi

FATİHA(5-7. AYET)

(5-7) "Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet, gazaba uğrayanların ve sapıklarmkine değil" diyoruz.
Hırsızlık, arsızlık, sarhoşluk, berduşluk, fuhuş, haramzadelik, ihanet, eşcinsellik, beşcinsellik, esrarkeşlik vesaire bunların hepsi sırat-ı müstakıymden (doğru yoldan) çıktıktan sonra başlar.
Kendiniz, çocuklarınız, dostlarınız, kardeşleriniz için dua ederken bu kötülüklerin adını sayarak "Yarab! bizi hain, asi, sarhoş... yapma" diye dua etmeyin. Bu âyeti okuyarak "Yarab doğru yolu göster" deyin "Sırat-ı Mustakıym'den ayırma" deyin.
Fatiha Sûresi'nde biz bu edebi ve edebiyatı da öğreniyoruz. Peki bu istediğimiz doğru yol nasıl bir yol? Bu yoldan daha önce gidenler olmuş mu? Gidenler nereye varmışlar?
İşte biz burada bunun için "Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna bizi kavuştur" diyoruz.
Eğer peygamberlerin yolunu değil de sadece doğru yolu istemiş olsaydık, dünyadaki insan adedince doğru yol olurdu.
Onun içindir ki, onun bunun belirlediği yola değil "Sen'in peygamberlere verdiğin yola bizi ilet" diyoruz.
O yol bir çok peygamberi devlete ulaştırmış.
Doğru yol "Sırat-ı Müstakıym" iki nokta arasındaki en kısa çizgiye denir. Dünya noktasından Cennet noktasına en kısa yoldan eğilip bükülmeden, yalpalamadan gidilecek yolun adıdır.
"İhdina" derken hidayetin yalnız ve yalnız Allah'a ait olduğunu bildiğimizi de itiraf etmiş oluyoruz. Allah (c.c), Rasûlüne: "Sen sevdiklerine hidayet veremezsin. Ancak Allah dilediğine hidayet verir" buyurarak hidayeti Rasûlü'nün bile veremeyeceğini bildirir.
Peygamberler ancak hidayete vesile olurlar, insanlara yol gösterirler. "Muhakkak sen Sırat-ı Mustakyım'e yol göstermektesin."
Rabbimiz vahiyle peygamberlerine yol göstermiştir. Biz de o vahyin ışığında yürüyoruz.
Biz kimseye hidayet veremeyiz. Ama İslâm nuruna davet eder, yol gösteririz.
Gözlere nur vermek Allah'a aittir. Doktorlar da nur vermiyor, sadece gözü perdelenenlerin nurunu açıyor.
Hidayet gönül işidir. Kişinin kafasına tabanca dayayarak iman ettiremezsiniz. Böylesi hidayete ermiş gibi görünür ama gönülden inkâr eder.
Yine kişinin kafatası açılarak içinden iman sökülemez, o bir gönül işidir. Gönüle de yalnız onu Yaratan hakim olur.
Bizim tebliğimiz bir kişinin hidayetine sebep olursa bu bizim için yeryüzü dolusu altına sahip olmaktan daha hayırlıdır. Bu bize biraz ters gibi gelebilir. Ama yeryüzü insan için yaratılmıştır. Yeryüzünün tamamı insanin haksız yere akıtılmış bir damla kanına denk olmaz.
Dinimizin insana verdiği değer bu!...
Kur'ân-ı Kerîm'de Rabbimiz haksız yere herhangi bir kişiyi öldürenin bütün insanları öldürmüş gibi olduğunu haber verirken öldürülenin mümin veya kâfir olmasını ayırt etmez.
Hemen hemen tefsirlerin tamamında gazaba uğrayanlardan kasıd Yahudiler ve sapıklardan hasıd Hıristiyanlardır diye yazar.
Allah (c.c.) ise isim vermeden gazaba uğrayan ve sapıtanlarm yolun¬dan gitmememizi emreder. Bu âyet-i kerîme nüzulünden 1400 küsur sene sonra yeni bir görevi daha yerine getiriyor.
Şunu herkes bilsin bu âyetlerin 1400 seneden beri devam etmesi, bu Allah kelamının bundan sonra da devam edeceğinin garanti belgesidir.
Gazaba uğrayan Yahudilerin yaptıkları Allah'a isyan, Allah'a iftira, peygambere ihanet, fuhuş, hırsızlık, hakkı gizleme, ateşle insanları yakarak işkence etme gibi suçları çağdaş metodlarla tekrarlayanların yolunu bize verme Ya Rabb!
İman, İslâm, kitap, peygamber, iffet, namus, izzet, adalet, doğruluk, sadakat gibi kelimeleri hayatından çıkaran ve yerine bunların zıddını koyarak insanları sapıtanlarm yolunu da bize verme Ya Rabbi diyoruz.
Bu sûre bize ayrıca İslâmda tebliğ metodunun nasıl olacağını da öğretir.
Biz tağuttan önce Allah'ı, küfürden Önce İslâm'ı tanımalı ve tanıtmalıyız. Sonra da tağutun ve küfrün mantığını ve nasıl yıkılacağını yine Kufân'dan öğrenmeliyiz.
Rabbimiz altıbuçuk âyette kendisini ve kendi rızasına giden yolu bize tanıttıktan sonra bu yoldan sapanlardan olmamamız konusunda bizi uyarıyor.
Dünyada devlete, ahirette Cennete çıkan bu Sırat-ı Müstakıym'i Rabbimiz'den istiyoruz. Gazaba uğrayanlarla sapıkların yolunu istemiyoruz. Ya Rabbi diye milyonlarca kere dua ediyor, âmin diyoruz. Acaba Allah dualarımızı kabul etmiyor mu? diye hatırımıza geliyor.
Dua için Rabbimiz'in huzuruna gelişimiz dualarımızın kabul edildiğinin işaretidir.
Mekke'ye, Kudüs'e gidecek olursanız Önce araştırırsınız: Hangi şirket, hangi yoldan, kaç liraya, kaç günde getirip götürür diye bilgi ve broşür edinirsiniz.
Allah (c.c.) da; siz şimdi doğru yolu, dünyada devlete ahirette Cennete götürecek Sırat-ı Müstakıym'i mi istiyorsunuz?
Buyurun: "İşte kitap, O'nda hiç şüphe yoktur. Müttakıler için doğru yolu gösterendir" buyurur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder