31 Mart 2009 Salı

Bakara; 56-61

(56) "Öldükten sonra sizi dirilttik. Ola ki şükredersiniz."

Yıldırımın çarpmasından sonra yeniden diriltilmişler. Gözleriyle öl­düklerini gördükten sonra diriltildiklerini gören bu insanlardan birçoğu samimiyetle Rablerine dönmüşler.


(57) Bulutla sizi gölgelendirdik ve üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size verdiğimiz rızkın en güzelinden yiyin. Onlar bize zulmetmediler, ancak kendilerine zulmettiler.

Hayatınızda hiçbir şekilde rızık endişesiyle Rabbinize olan hizmeti terketmeyiniz. Rabbinizden sakınırsanız o size hiç hesap etmediğiniz yer­den nzık verir.

İbrahim aleyhisselâm put yapımcısının oğlu olarak çağında en rahat bir insan idi. Ancak çağındaki zalim devlet başkanı olan Nemrud'un köle­si gibi yaşıyorlardı.

Köle olarak yağlı ballı bir hayat yaşamaktansa Allah'a ibadet ederek hür yaşamayı tercih eden İbrahim aleyhisselâma ot bitmeyen Mekke'de zemzemi çölden çıkarmış ve orayı bereketli kılmıştır.

Musa aleyhisselâm da firavunun sarayında yağlı ballı köle hayatı ya­şamaktansa çölde hür bir şekilde Allah'a ibadet etmeyi tercih edince Al­lah çölde su verdi. Yanıtlasınlar diye güneşin önüne bulut gerdi. Kudret helvası, bıldırcın kuşuyla besledi.


(58) Hani "şu şehre girin, orada dilediğinizden bolca yiyin, kapı­sından secde ederek girin ve Hıtta (bağışla bizi) deyin ki biz de hata­larınızı bağışlayalım. Biz iyilik yapanları artırırız" demiştik.

Çölden şehre inmeleri emrediliyor. Kırk yıl çölde dolaşırken korkak nesil ölmüş yerine korkusuz yepyeni bir nesil gelmiş ve o yeni nesille Kudüs'ün fethi emrediliyor.

Hep parayı, altını ve dünyayı seven bu İsrail oğullarına Rabbim emirlerini verirken "Orada bolca yiyin" diyerek dünyalık da gösteriyor.

Kapıdan girerken gururla, kibirle değil Rabbe secde ederek girin.

Peygamber Efendimiz Mekke'nin fethinde şehre girerken atının üze­rinde atının yelesine doğru eğilmiş olarak girdiği rivayet edilir.

Şehre girerken "Hıtta deyiniz" emriyle af isteyin mânâsı da vardır. Bir de fethettiğiniz ülkenin insanlarına genel af ilan ediniz mânâsı da var­dır.

Günümüzde zina, faiz, rüşvet, hırsızlık, içki, isyanla meşgul insanlar İslâm gelince öldürüleceklerini zannederler.

Halbuki Efendimiz Mekke'yi fethettiğinde bütün suçlulara genel af ilan etmiştir. Çünkü İslâm'ın hakim olmadığı yerde işlenen suçlardan do­layı suçluyu cezalandırmaz. "Kanun geçmişe şamil değildir."


(59) Zulmedenler ise kendilerine söylenen sözü başkasıyla değiş­tirdiler. Biz de zulmedenlerin üzerine fasıklıklarına karşılık olarak gökyüzünden azap indirdik.

Şimdi Tevrat'ı tahrife başlıyorlar. "Hıtta" yerine Hınta diyorlar. Yani "Biz Allah'dan afvetmesini değil buğday istiyoruz" diyorlar.

Günümüzde bana ekmek lazım, iman lazım değil diyen insanlarda yeni birşey söylemiyorlar. Yahudi'nin yolundan yürüyorlar.

Kızına damat, oğluna gelin ararken, kendisine arkadaş ararken dinî güzelliğine, ruh asaletine değil de kasasına ve kesesine bakanlar Yahudi huyundan mikrop kapmış insanlardır.


(60) Hani Musa kavmi için su istemişti de, biz de ona: "Asa'nla taşa vur" demiştik. Bunun üzerine oniki pınar fışkın vermişti. Her­kes içeceği yeri bilmişti. Allahın rızkından yiyin, için yeryüzünde bozgunculuk yaparak haddi aşmayın.

Çölün ortasında Allah'a ibadette hürriyeti bulanlar Mısır'ın içinde köle olarak yaşamaya çölde hür yaşamayı tercih edenler Rabbimiz tara­fından bulutlarla gölgelendirilir, bıldırcın etiyle beslenir, kudret helvasıyla doyurulunca abdest almak, temizlik yapmak, yanan ciğerlerini söndür­mek için buz gibi su isterler.

Musa aleyhisselâm ellerini kaldırır ye Rabbinden su ister. Rabbimiz de "Asanla taşa vur" buyurur. Yani dûa el ve dille olmalıdır. İnsan kendi Üzerine düşeni yaptıktan sonra Rabbine yönelmelidir. Evlenmeden çocuk istenmemeli. Tarlaya tohum atıldıktan sonra ürün istenmelidir.

Sıcak yataklarda yatarken "düşmana bizi galip getir Ya Rabbi" diye dûa etmek yerine Talût'un askerleri gibi düşmanla karşı karşıya gelip kılınçlar çekildiğinde dûa edilmeli.


(61) Hani siz "Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe dayanamayacağız. Rabbine dûa et de bizim için yeryüzünün bitirdiği sebze, hıyar, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın" demiştiniz de (Musa): "Değerli olanı daha değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Mısır'a inin, şüphesiz orada istediğiniz şeyler var" demişti. Onlara zillet ve mes­kenet damgası vuruldu. Allah'ın gazabına uğradılar. Bu, Alah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ne­deniyledir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir.

Gözünün önünde yavrusu öldürülmüş, ekmeği elinden alınmış, evi üstüne yıkılmış ve böyle bir ortamda doğmuş, büyümüş insanlardan köle­lik, eziklik, siliklik özelliğini birden silip atmak tertemiz mücahid müslüman yapmak çok zor.

Bunlar düşünmemeye alıştırılmışlar. Firavun emredecek bunlar ya­pacak.

Musa aleyhisselâm bunlarla yepyeni müslüman, hür bir dünya kur­mak için küfrün pisliğinden uzaklaştırır. Çölde bıldırcın eti, kudret helva­sı yedirip buz gibi su içirip Tevrat ile onları eğitip Kudüs'ü fethetmek için onları kampa alır ama onlar soğanı, sarımsağı, kabağı özlerler.

Bunlar heîâl rızıklardır. İstekleri dine aykırı değildir. Ancak bunlar Musa aleyhisselâmın denetim ve gözetiminde özel eğitim görmekteler. Burada Musa (s.a.v.)'nın verdiği yenir, dediği tutulur.

1 yorum:

  1. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benî İsrail'i peygamberler (aleyhimusselâm) idâre ediyorlardı. Bir peygamber ölünce onun yerine ikinci bir peygamber geçiyordu. Ancak, benden sonra peygamber yok. Ama ardımdan halifeler gelecek ve çok olacaklar. "

    Orada bulunanlar:

    "(Onlar hakkında) bize ne emredersiniz?" diye sordular.

    "Önceki biatınıza sadâkat gösterin. Onlara haklarını veriın. . Onlar üzerindeki haklarınızı (eda etmedikleri taktirde, kendilerinden değil) Allah'tan isteyin.Zîra Allah teâlâ, idareleri altındakilerin hukukunu onlardan soracaktır" buyurdu."

    YanıtlaSil