28 Mart 2009 Cumartesi

Bakara,49-50

(49) Yine hatırlayın o vaktiki sizi işkencenin en kötüsüne götü­ren, oğullarınızı öldürüp kızlarınızı diri tutan, firavunun hanedanın­dan biz kurtarmıştık. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imti­han vardır.

Demekki bir milletin ecdadına yapılan iyilik veya kötülük torunları­na da yapılmış gibidir.

Binlerce sene önce firavunun yaptığı kötülük ve Rabbimizin yaptığı iyilik binlerce sene sonra gelen İsrailoğullarına hatırlatılarak İslâm'a dön­meleri istenmektedir.

Günümüzde devletler arası ilişkilerde de geçmişe önem verilir. Yüz sene önce dost olduğu devletle düşman olduğu devlet bir tutulmaz.

Çocuk anne ve babasının özelliklerini genleriyle torunlarına taşıdığı gibi milletlerde millî özelliklerini, dini özelliklerini taşırlar.

Ancak kültür, inanç değişimiyle millî akışın yönü değiştirilebilir. Yahudiler'den Müslüman olanlar, Mısırlı kıptilerden Müslüman olanlar; Hıristiyanlar'dan Müslüman olanlar, Türkler'den Müslüman olanlar dinde kardeş olunca yepyeni bir devlet oluşturmuşlar ve devlet nasıl olurmuş, millet neyimiş, milliyet nasıl olmalıymış bütün insanlığa öğretiverdiler.

Firavunun çevresindeki danışmanları, tarih profesörleri, sihirbazları firavuna İsrailoğullarından peygamberler geldiğini ve kralların zulmüne, saltanatına son vereceğini haber verirler. Mısır'daki bu köle gibi çalışan İs­rail oğullarından da böyle birinin çıkabileceğini, Mısır'a köle olarak geti­rilen Yusuf un birkaç sene sonra Mısır devlet başkanı olacağını söylerler. Çare olarak da erkek çocuklarının öldürülmesini teklif ederler. Kız çocuk­larını öldürmüyorlar. Çünkü İsrailli kadınlarla kıptiler evlenerek kıptilerin soyunu çoğaltıyorlardı.

Günümüzde firavunun görevini üstlenen kâfirler genellikle halkı müslüman olan ülkelerde doğum kontrolüne hız veriyorlar. Firavun yal­nız erkekleri öldürüyordu. Günümüzde ise hem erkekler hem kadınlar öl­dürülüyor.

Kâfir Batının endişesi müslümanlar tarafından ülkesinin ele geçiril­mesidir. Çünkü kendi kadınları güzelliğim bozulmansın diye doğum yap­mıyor.

Tarihde zengin ve güçlü Galyalılar'ın doğum kontrolü yapıp fakir Frankların doğum kontrolü yapmamaları sonucunda birgün gelmiş fakir Franklar zengin Galgalılar'ı işgal edip tarihden silmişlerdir.

Bugün Fransız, Alman, Hollanda siyasileri, yazar çizer takımları arasında "Eğer bu Müslümanların artışı önlenemezse ikibin yirmi yılında cumhurbaşkanı Mitterrand'ın yerinde Muhammet isimli birini, Kohl'un yerinde Ali isimli birini görebiliriz" tartışması var.

Alman kadınlarını doğum yapmaya teşvik etmek için çocuk sayısı arttıkça çocuk parasını da artırmışlar ama bu kanun müslüman Türk işçi­lerinin işine yaramış.

Anne açı çekmeyince yavrusunu koruyamaz. Çekirdek çatlamayınca çiçeğe dönüşemez. Belâların ardından devlet ve cennet geliyor.

(50) Hani denizi yarmış sizi kurtarmıştık ve siz bakarken fira­vun ve ailesini (ordularını) suya batırmıştık.

Belâlara sabredenler muradlarına eriyorlar. Kölelikden kurtuldukları gibi zalim efendileri gözlerinin önünde suyun içinde boğularak geberiyor.

Musa aleyhisselâm firavunun sarayında bir eli yağda bir eli balda yaşarken sarayda nimetler içinde köle olarak yaşamaktansa çölde Allah'a ibadet ederek hür yaşamayı tercih etti.

Günümüzde bir kısım insanlarımız Musa aleyhisselâma akıl verir­ler. "Sarayda kalsaydı. Çaktırmasaydı. Oradan, içten oysaydı" derler. As­lında bu Musa aleyhisselâma akıl vermek değil, haşa Allah'a akıl vermek­tir. Çünkü Beni İsrail'i Mısır'dan çıkarma emri Allah'dan "gelmiş ve Musa aleyhisselâm da o emir üzerine çıkarmıştır.

Düşmanın gücünü gözünüzde büyüterek cihaddan geri durmayınız. Rabbim hesap etmediğiniz yerden yardımını gönderir.

2 yorum:

  1. Ravi : Cabir İbnu Atik
    Hadis : Resulullah (sav) Abdullah İbnu Sabit`e geçmiş olsun ziyaretine gelmişti. Onu, (Allah`ın emri) galebe çalmış buldu. Ona seslendi. Fakat cevap alamadı. Bunun üzerine Resulullah (sav) istircada bulundu "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" dedi ve: "(Biz yaşamanı isteriz ama, Allah`ın emri) bize galebe çaldı ey Ebu`r-Rebi!" dedi. Bunun üzerine kadınlar feryad edip ağlamaya başladılar. İbnu Atik (ra) kadınları susturmaya başladı. Ancak Aleyhissalatu vesselam: "Bırak onları ağlasınlar! Vacib olduğu zaman tek ağlayan ağlamayacak" buyurdu. "Vacib olan da ne?" dediler. "Öldüğü zaman (demektir)" dedi. Bunun üzerine kızı: "Allah`a yemin olsun, elimden gelse şehid olmanı isterim. Çünkü sen (cihad için gerekli teçhizatı) hazırladın" dedi. Aleyhissalatu vesselam da: "Allah onun ecrini niyetine göre verdi. Siz aranızda şehid olmayı ne zannedersiniz?" buyurdular. "Allah yolunda ölmek!" dediler. Aleyhissalatu vesselam açıkladı: "Öyleyse ümmetimin şehidleri cidden azdır. Bilesiniz: Taundan ölen şehittir, boğularak ölen şehittir, yeter ki seferi taatte olsun. Zatulcenb`ten ölen şehittir. İshalden ölen şehittir, yanarak ölen şehittir, yıkık altında ölen şehittir, çocuk karnında ölen kadın şehittir."

    YanıtlaSil