11 Mart 2009 Çarşamba

Bakara; 14-22

(14) Onlar iman edenlerle karşılaştıkları zaman "iman ettik" derler. Şeytanlarımla baş başa kaldıklarında ise "Şüphesiz biz sizinleyiz. Biz iman edenlerle alay ediyoruz" derler.

Münafıkların röntgen filmini bize sunuyor Rabbimiz.1400 sene öncesinin münafığı ile bugünün münafığı arasında hiçbir fark yok. Müslümanların mescidinde namaz kılar. Zikir meclislerine katılır. Onlar gibi giyinir. Meydanlarda Kur'an-ı Kerîm'i öper, ama akşam imansız klüp ve localarda şeytan heriflerle baş başa kaldıklarında, "Biz onlarla alay ediyoruz, biz sizinle beraberiz" derler.


(15) Allah onlarla alay eder de onların taşkınlık ve azgınlık içinde bocalayıp durmalarına mühlet verir.

Peygamber Efendimiz münafıkların hepsini biliyordu. Fakat bilmezlikten geliyor ve onları yakın takipte tutuyordu. Böylece aldattık zannederlerken aldanıyorlardı. Müminlerle alay ettiklerini zannederlerken kendileri maymun maskara oluyorlardı.


(16) İşte onlar hidayet karşılığında sapıklığı aldılar, ancak ticaretleri kâr etmedi. Doğru yolu da bulamadılar.

Arap şairi: "Dini parçaladık dünyamıza yamadık. Sonunda din de kalmadı dünya da" diyor.

Bu münafıklar da hidayeti verdiler, dalaleti satın aldılar. Cenneti verdiler, cehennemi satın aldılar. İzzeti verdiler, zilleti satın aldılar. Sonunda iki dünyada zararlı çıktılar.

Müminler küfrü atıp imanı aldılar. Mallarını ve canlarını ortaya koydular, sonunda Medine devlete, ahirette cennete kavuştular.

Münafıklar, müminlerin zayıf dönemlerinde iki taraflı çıkar sağlıyorlardı ama o çıkarları geçici oldu.


(17-18) Onların durumu (aydınlanmak için) ateş yakmak isteyenin durumuna benzer. Ateş çevresini aydınlatınca, Allah onların (gözlerinin) nurunu giderdi ve karanlıklar içinde görmez bir halde bıraktı.(Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, artık onlar dönmezler.

Aydınlanmak için ateş yaktığı halde, sonra gözlerini kapayan kişinin budalalığı nasılsa aydınlanmak için iman edip sonra kâfirlerin yanında İslâm'a göz kapayanlarda aynıdır.


(19) Veya onların durumu; karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek'in olduğu gökten boşanan yağmura tutulmuş kişiye benzer. Ölüm korkusuyla yıldırımlardan parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.


(20) O şimşeğin çakması neredeyse gözlerini kapıverecek; şimşek onları aydınlattığı zaman ışığında yürürler. Karanlık çökünce de dikilip kalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görmelerini de alıverirdi. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.

Münafığın nifak içindeki hali karanlık bir gecede gök gürültüsü, yağmur ve yıldırımların altında yürümesine benzer. Her yer karanlık, arada bir şimşek çakıyor ve etrafını görüyor, bir iki adım attıktan sonra yine karanlığın içinde kalıveriyor.

İşte münafığın bu Müslümanlar arasında söylediği İslâmî sözler ve davranışlar ona yıldırım ışığı gibi geçici menfaatler sağlayabilir. Ama sonu yine karanlık yine de hüsran.

Müslümanlara şirin görünerek köşeyi dönen milletvekili bakan olanlar sonra da imansızlara hizmet edenler bilsinler ki bu aydınlık geçicidir. Ya kâfirler tarafından veya müminler tarafından hesaba çekilecektir. Çünkü münafık camiyle kilise arasında kalmış şaşkın insandır.


(21) Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, takva sahibi olasınız.

Allah (c.c.) mümini, kâfiri ve münafığı tanıttıktan sonra üçüne birden “Ey insanlar!” diyerek hitap ediyor ve bütün insanları ibadete çağırıyor.

Sizi yaratana ibadet ediniz. Sizin gibi yaratılanın sizden farkı yoktur. Onun için sizi yaratan, yaşatan ve yönetene ibadet ediniz.

Sizden öncekileri yaratana ibadet ediniz. Kayaları oyan, sağlam evler yapan, saraylar, köşkler kuran, ölmeyeceğini sanan, insanlara zulmeden, peygamberleri yalanlayanları da o yaratı. Hepsi sonunda Allaha döndüler. Sen de döneceksin yeryüzünü gez, dolaş onların sonunu gör de Rabbine ibadet et.


(22) O sizin için yeryüzünü döşek, gökyüzünü bina (tavan) yaptı. Gökten yağmur indirerek o su ile size rızık olarak mahsuller çıkardı. O halde bile bile Allah’a ortak koşmayın.

Yeryüzü döşeğini seriveren Allah, mor menekşe, beyaz gül, kırmızı karanfille döşeğimizi süsleyen Allah, çam, ardıç, gibi ağaçları koklayan Allah, gökyüzünden rahmet indirip, yeryüzünü sulayan Allah, yeryüzünden çeşit çeşit rızıklar çıkaran Allah.

O halde yaratılana değil yaratana ibadet ediniz. Onun emir ve yasaklarına uygun hareket ediniz. Onun emir ve yasaklarına zıt düşen bütün emir ve yasakları reddediniz. Hürriyetinizi koruyunuz. Sizin gibi yaratılanların emir ve yasaklarını Allah'ın emir ve yasaklarına tercih ederek insandan ilah türetmeyin. Siz de biliyorsunuz ki, bu ürettiğiniz ilahlar ölecektir. Ölenden ilah olmaz.

1 yorum:

  1. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar."

    YanıtlaSil