12 Mart 2009 Perşembe

Bakara, 23-25

(23) Eğer kulumuz (Muhammed)'a parça parça indirdiğimiz (Kur’an)'dan şüphe ediyorsanız, haydi onun benzeri bir sûrede siz getirin. Eğer doğ­ru söylüyorsanız; Allah'dan başka bütün yardımcılarınızı da çağırın.

(24) Eğer yapamazsanız -ki elbette yapamiyacaksınız o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının. O (ateş) kâfirler için hazırlanmıştır.

(25) İman edip güzel amellerde bulunanlara, altından ırmaklar akan cennetlerin olduğunu müjdele. Kendilerine rızık olarak o mey­velerden her yedirilişte: "Ha, bu, bizim daha öncede rızıklandığımız şeydir" diyecekler. Ve o rızık birbirinin benzeri olarak verilecek. Onlara cennette tertemiz eşler vardır. Ve onlar cennette ebedi kalıcıdırlar.

Peygamber Efendimizin insanlara getirdiği bu Kur'an âyetlerini in­sanlara okuduğu zaman yetim büyüyen fakir bir insana bu âyetlerin gel­mesini hazmedemeyenler "Muhammed bunları kendisi uyduruyor" dedi­ler. Allah (c.c.) peki buyurun siz de arapsınız. Arapça'yı onun kadar bili­yorsunuz. Bütün Arap edebiyatçılarını, bilginlerinizi çağırın ve o Kur'an'ın sûrelerinden bir sûrenin benzerini siz de söyleyin diyerek mey­dan okuyor.

Merhum Seyyid Kutup Amerika'ya giderken gemide okuduğu bir hutbeyi dinleyen batılı bir dilcinin Arapça'yı bilmediği halde Kur'an'la sünneti birbirinden yalnız kulak hassasiyeti ile ayırt ettiğini nakleder.

İnsanların yazdığı kitaplarda bazan yüksek hikmetler görülürken ba­zen gayet basit düşüncelere rastlanır. Birinci sahifesi gayet edibane iken diğer sahifelerinde kalite düşer. Baştan sona okunsa tezatlarla karşılaşılır.

İnsanların koyduğu yasalarda tezatlar vardır.
Anayasa'yı koyan hukukçular diğer yasaları koyarken Anayasa'ya aykırı olmaması için dikkat etmelerine rağmen bir müddet sonra ceza ya­sasından bir maddenin Anayasa'ya aykırılığı ortaya koyulur. Bu normal­dir. Çünkü insan aklının gücü, görüş alanı sınırlıdır. Yarının ne getirece­ğini bilemez.

Allah (c.c.) kitabı Kur'an-ı Kerîm'in nazmında mânâsında, haberle­rinde, emir ve yasaklarında, edebiyatından gramer kaidelerinin uyumlulu­ğunda bugüne kadar bir eksikliğe, aykırılığa, düzensizliğe, çelişkiye rast­lanmamıştır.

Yirmi sene önce yazılmış teknikle ilgili kitaplar bugün değerini yi­tirdi.

Filozofların peygamberlerden aldıkları hikmetin dışında bütün fikir­leri düşüncesizliklerinin belgesi oldu.

Kur'an-ı Kerîm bindörtyüz seneden beri her çağa her kesime kültür seviyelerine göre bir şeyler vermeye ve her çağda yepyeniliği ortaya çık­makta.

İşte böyle bir kitabı yazmanızı istemiyoruz ey kafirler. Bu kitabın en kısa sûresine benzer bir sûre getirin.

Rabbimiz bindörtyüz sene öncesinin kafirlerine "yapamazsınız" de­dikten sonra küfür çizgisinde yürüyen bütün kâfirlere kıyamete kadar ge­leceklerin hepsine birden "yapamayacaksınız" buyurmaktadır.

Günümüzde hâlâ Mekkeli müşriklerin söylediğini tekrarlayan yo­bazlara biz bu âyeti okuyoruz, "Buyurun bu kitabın Allah'dan geldiğinde şüpheniz varsa bu teknik ve elektronik çağda iletişim araçlarının hepsini kullanarak bütün bilginlerinizi, elektronik beyinlerinizi bir araya getirin ve Allah'ın kelâmına uygun bir kelâm söyleyin" diyoruz.

Bu konuda çalışan Arap edipleri, sahte peygamberler, dinime düş­man kuruluşlar epeyce düzmece sözler söylemişler ama kendileri dahi kendi düzmecelerini beğenmemişler.

Yalnız dünya için çalışanlar, çalıştıklarının karşılığım bu dünyada alırlar. Ahiret yurduna hazırlık yapanlar ise hem bu dünyada hem de ahirette karşılığını en güzel şekilde alırlar.

Kâfire ahirette yakıtı insan ve taş olan cehennem gösterilirken, mü­mine ise köşklerin, suların, çiçeklerin en güzel ve temiz eşlerin olduğu cennet vadediliyor.

Bu dünyada insanlardan bir kısmı bir villaya, arabaya ve güzel bir kadına sahip olmak için kendilerini her türlü tehlikenin içine atabiliyor.

Halbuki bu dünyanın çiçekleri soluyor, sevgililer önce soluyor sonra ölüyor. Doğanlar ölüyor, yapılanlar yıkılıyor. Gençliğini harcıyor birçok şeye sahip oluyor, tam yaşayacağım dediği anda doktoru ona tuz'u, yağı, tatlıyı yasaklıyor ve eşine karşı da iktidarsızlık dönemi başlıyor.

Müminler kendilerini ahirete göre ayarlarlar. Allah (c.c.) onlara bu dünyayı da verir. Ama geçici olan bu dünya nimetleri cennette solmadan devam eder. Geldiğimiz yere dönüyoruz.

Yemyeşil bir ülkeden geldik. Cennete doğru koşan bu dünyada terliyecek, tökezleyip günah bataklığına düşerse tekrar kalkıp koşacak kirlerini göz yaşıyla yıkayıp pişmanlık ateşiyle yakacak. Dünyada nedamet ateşiyle günahlarından temizlenmeyen müminleri Al­lah lütfedip afvetmezse cehennem ateşiyle temizleyecektir.

1 yorum:

  1. Berâ radıyallahu anh anlatıyor: "Biz Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte bir cenazede beraberdik. Aleyhissalâtu vesselâm kabrin kenarına oturup ağladılar, öyle ki göz yaşlarıyla toprak ıslandı. Sonra da: "Ey kardeşlerim İşte başımıza gelecek bu ölüm hadisesi için iyi hazırlanın" buyurdular."

    YanıtlaSil