13 Ekim 2012 Cumartesi

Tâ-Hâ Suresi 128-135 Ayetleri Tefsiri, S. Kutub


128- Vaktiyle yok ettiğimiz nice eski kuşakların acı sonları onları doğru yola iletmiyor mu? Oysa onlar bu yok edilmiş kuşakların oturdukları konutları geziyorlar. Sağduyu sahiplerinin bu olaylardan çıkaracağı birçok dersler vardır.

129- Eğer Rabb'inin daha önce verilmiş bir hükmü ve belirlenmiş bir vadesi olmasaydı yok edilmeleri kaçınılmaz olurdu.


İnsan, geçmiş nesillerin sonlarını düşündüğünde, gözleriyle onların erimiş toprak haline gelmiş evlerini, tarihi mimarilerini seyrettiğinde, hayalinde bu evlerde yaşayan o insanları canlandırdığında, geçip giden bedenlerini-kişiliklerini, yok olan ruhlarını, hareketlerini ve duruşlarını, düşüncelerini ve umutlarını, arzularını ve amellerini... Evet bu bütün hayalleri, somut tabloları, heyecanları ve duyguları düşündüğü zaman... Sonra gözlerini açıp, boşluk ve ıssızlıktan başka bir şey görmediğinde... İşte o zaman insan önceki milletleri yutan gücün kendisini de yutmak üzere olduğunun farkına varır. O zaman önceki milletleri yakalayan kudret elinin kendisini de yakalayabileceğini anlar. O zamanda artık uyarmanın ne demek olduğunu anlar. İbret alınacak olayların gözleri önüne serildiğini görür. Önceki milletlerin akıbetleri aklı başında olan insanlar için bir ibret olması gerekirken bu insanlar ne oluyor da doğru yola gelmiyorlar: “Sağduyu sahiplerinin bu olaylardan çıkaracakları birçok dersler vardır.”

Eğer yüce Allah'ın üstün bir hikmetin gereği olarak onları, bu dünyada azap ile cezalandırmamaya ilişkin sözü olmasaydı, öncekilerin başına gelenler onların da başına gelirdi. Fakat senin Rabb'in daha önce onlara söz vermiş ve onlara belirlenmiş bir süre tanımıştır: "Eğer Rabb'inin daha önce verilmiş bir hükmü ve belirlenmiş bir vadesi olmasaydı, yok edilmeleri kaçınılmaz olurdu."

Belli bir süreye kadar ertelendiklerine, kendi hallerine bırakılmayıp, mühlet verildiklerine göre -Ey Muhammed- onlara karşı ve sırf bir sınanma aracı olarak kendilerine verilmiş o dünya hayatının güzelliklerine karşı senin bir sorumluluğun yoktur. Onlara sunulanlar sırf bir sınanma aracıdır.

Yüce Allah'ın sana nimet olarak verdikleri, onlara sınanma aracı olarak verdiğinden çok daha iyidir.


130- Ey Muhammed, öyleyse onların söylediklerine sabret. Güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabb'ini övgü ile noksanlıklardan tenzih et; gecenin bir bölümü ile gündüzün başlangıcı ile sonunda da O'nu noksanlıklardan tenzih et ki, karşılığında hoşnut olasın.

131- Sınavdan geçirmek amacı ile bazı kâfirlere verdiğimiz dünya hayatına ilişkin çekici nimetlere sakın göz dikme. Rabb'inin katındaki rızık daha değerli ve daha süreklidir.

132- Ey Muhammed, yakınlarına namaz kılmayı emret, kendin de onu sürekli olarak kıl. Senden geçim peşinde koşmanı istemiyoruz. Biz geçimini sağlarız. Mutlu son, kötülüklerden sakınanların olacaktır.


Onların inkârlarına, alaylarına, inanmayışlarına ve yüz çevirişlerine sabret. Onlardan dolayı canını sıkma. Onlara üzüldüğünden dolayı kendini yiyip bitirme. Rabb'ine yönel. Güneş doğmadan ve batmadan önce Rabb'ini noksan sıfatlardan tenzih et. Henüz yeni nefes almaya başlayan, hayata can katan sabahın sessizliğinde, sakinliğinde, güneş batarken evrenin gözyaşlarını gizlemeye çalıştığı akşam zamanında, gecenin ve gündüzün belli zaman dilimlerinde ona şükretmeye gayret et... Gün boyunca Allah ile bağını kesme... "Ki karşılığında hoşnut olasın."

Kuşkusuz Allah'ı noksan sıfatlardan arındırmak, Allah'a bağlılıktır. Allah'a bağlı olan kalp, hoşnut olur ve huzura kavuşur. Bu güzelim hoşnutluğun himayesinde güven bulur. Bu emin koruma altında huzura kavuşur.

Hoşnutluk, Allah'ı noksan sıfatlardan arındırmanın ve O'na kulluk yapmanın ürünüdür. Hoşnutluk yalnız başına insanın iç aleminden akıp gelen ve kalbin derinliklerinden coşup gelen peşin bir mükafattır.

Kulluk yaparak Rabb'ine yönel. "Bazı kâfirlere verdiğimiz dünya hayatına ilişkin çekici nimetlere sakın göz dikme." Bunlar dünya hayatının süs, eşya, mal, çocuk, şöhret ve iktidar gibi güzellikleridir. Dünya hayatı onlara, bir bitkinin parlak ve çekici olan tomurcuğunu açışı gibi gelir. Çiçek, parlaklığına, sevimliliğine ve güzelliğine rağmen çabucak solar. Biz onu bir sınama aracı olarak kullanırız.

Böylece onların gizli kalan karakterlerini bu nimet ve eğlence aracı karşısındaki tutumundan çıkaralım. Bu nimetler tıpkı bir çiçek gibi geçici birer eğlence aracıdır. Çabucak soluverirler. "Rabb'inin katındaki rızık daha değerli ve daha süreklidir" Bu, sınav amacı ile değil, yararlanılsın diye sunulan bir nimettir. Temiz, güzel ve kalıcı bir rızıktır. Hemen soluveren, aldatan ve sınav aracı olan bir rızık değil. Solmaz, aldatmaz, sınamaz.

Bu, hayatın güzel nimetlerinden el-etek çekme çağrısı değildir. Daha kalıcı, köklü değerlerle onurlanmaya, Allah ile sürekli bir bağ içinde bulunmaya ve ondan razı olmaya davet eden bir çağrıdır. Böylece servetin güzelliği karşısında insanların ruhları alçalmaz. Yüce değerlerle onurlanma duygusunu yitirmez. Gözleri kamaştıran sahte güzelliklerin üstüne çıkma özgürlüğünü sürekli olarak korur.

"Yakınlarına namaz kılmayı öğret." Müslümanların başta gelen görevlerinden biri evini Müslüman bir eve dönüştürmesidir. Hem onları, hem de kendisini Allah'a bağlayan görevleri yerine getirmek için yönlendirir. Böylece onların hayattaki yüce amaçları bütünleşmiş olur. Her ferdin Allah'a yöneldiği bir evin havası içinde, hayat ne güzeldir...

"Kendin de onu sürekli olarak kıl." Onu eksiksiz bir biçimde kılmaya ve gereklerini gerçekleştirmeye çalış. Çünkü namaz insanı aşırılıklardan ve kötülükten alıkoyar. İşte namazın en sağlıklı etkisi de budur. Duygularında ve hayatta, bu ürünlerini verene kadar namaza devam etmek gerekir ki, bu sonuçlar alınsın. Böyle olmadıktan sonra namaz kılınmış olmaz. Sadece hareketlerden ve kelimelerden ibaret kalır.

Bu namazın, ibadetin ve Allah'a yönelişin başlıca görevlerindendir. Bu senin ibadetlerinden Allah'ın hiçbir yararı yoktur. Yüce Allah'ın sana ve diğer kulların ibadetlerine ihtiyacı yoktur: "Senden geçim peşinde koşmayı istemiyoruz. Biz geçimini sağlarız." Bu ibadetler takva duygusunu uyandırırlar. "Mutlu son, kötülüklerden sakınanların olacaktır." Buna göre kulluk yapan insan hem dünyada, hem ahirette kazanç elde etmiş olur. Kulluk yapar; hoşnut olur. Huzura kavuşur ve rahatlar. Kulluk yapar, bundan sonra da bol mükâfata kavuşur. Yüce Allah ise, bütün alemlerden zengindir.

Surenin sonuna doğru sözü tekrar zengin olan ve ilahi mesajı yalanlayan büyüklük taslayanlara getiriyor. Bunlar Peygamberimizin -salât ve selâm üzerine olsun- kendilerine gönderilen Kur an-ı Kerim'e rağmen Rabb'inin yanından bir mucize getirmesini istiyorlar. Kendisinden önceki peygamberlik mesajlarının getirdiği hükümleri ortaya koyan Kur'anın ötesinde bir mucize istiyorlar.


133- Müşrikler "Muhammed bize Rabb'inden bir mucize getirseydi ya" dediler. Onlara daha önce inen kutsal sayfalara ilişkin açıklamalar gelmedi mi?


Onları böyle bir isteğe sevk eden şey büyüklük taslama, yanlışta diretme ve istekte bulunma arzusundan başka bir şey değildir. Yoksa Kur'an mucizesi yeterlidir. Çünkü Kur'an peygamberlik mesajının şimdikisini geçmiştekilerine bağlamaktadır. Onların yapısını ve yönelişini bütünleştirmektedir. Önceki kutsal sahifelerde özetle açıklanan konular detaylı olarak anlatılıyor.

Yüce Allah ilahi mesajı yalan sayanların bahanelerini ortadan kaldırmak için onlara peygamberin sonuncusu olan Hz. Muhammed'i -salât ve selâm üzerine olsun- göndermiştir.


134- Eğer onları daha önce azaba çarptırarak yok etseydik; "Ey Rabb'imiz, bu rezilliğe ve perişanlığa düşmeden önce bize bir peygamber gönderseydin de ayetlerine uysaydık, olmaz mıydı?" diyeceklerdi.


Onlar bu ayetler kendilerine okunuyor diye bir an bile rezilliğe ve perişanlığa düşmemişlerdi. Bu onların kesin olan akıbetlerinin tasvirinden ibarettir. Onlar burada zillete düşecek ve perişan olacaklardı. Herhalde onlar orada böyle diyeceklerdi "Ey Rabb'imiz, bu rezilliğe ve perişanlığa düşmeden önce bize bir peygamber gönderseydin ya." İşte size peygamber! Artık tutacak bir dalları kalmamıştır. Bundan böyle ne bir özür ne de mazeret ileri sürebilirler!

Söz akışı içinde onları bekleyen kesinleşmiş akıbetlerinden söz edilirken Hz. Peygamber salât ve selâm üzerine olsun- onlardan elini eteğini çekmekle emredilmektedir. Onların tutumlarına bakıp mutsuz olmamalı, iman etmediler diye üzülmemelidir. Onları böyle bir akıbetin beklediğini onların da dile getirdikleri gibi beklemelerini açıklamalıdır sadece.


135- Onlara de ki: "Şimdi siz de biz de bekleme dönemindeyiz. Bekleyiniz, ilerde hangimizin düz yolda olduğunu, hangimizin doğru yönde ilerlediğini öğreneceksiniz.


Kur`anın Hz. Peygamberi salât ve selâm üzerine olsun- mutsuz kılmak için gönderilmediği gerçeğinin açıklanması ile başlayan ve Kur'anın Nebilik görevini belirleyen Taha suresi böylece sona eriyor. Surenin başı ile sonu arasında tam bir uygunluk var. Bu son dokunuş hatırlatmanın kendisine fayda vereceği kimseler için son hatırlatmadır. Mesajı güzel bir şekilde açıkladıktan sonra sonucu beklemekten başka çare yoktur. Sonuç ise Allah'ın elindedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder