54 ŞÜPHESİZ,
Allah'tır sizin Rabbiniz; gökleri ve yeri altı çağda yaratan; ve arşa, o
sınırsız kudret ve iktidar makamına kurulan. Gündüze, kendisini ivedilikle
kovalayan geceyi sarıp sarmalayan O; koyduğu yasalara boyun eğen güneşiyle,
ayıyla, yıldızlarıyla her şey O'nun: bütün bir yaratılış ve tüm buyurma, yasama
kudreti. Ne yücedir Allah, ne uludur
âlemlerin Rabbi!
55 Rabbinize alçak gönüllüce ve yüreğinizin ta
derinlerinden seslenin. Doğrusu O, çizgiyi aşanları sevmez: 56 bunun içindir ki, iyi bir düzene
sokulmuşken yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Ve korkuyla ve umarak yalvarın
O'na; çünkü Allah'ın rahmeti her zaman
iyilik yapanlarla beraberdir!
57 Yaklaşan
rahmetinin önünde müjdeci olarak rüzgarları gönderen O'dur; yağmur yüklü
bulutlar toplandıklarında, onları çorak bölgeye doğru sürükleyip bu yolla su
indirelim ve böylece her türlü ürünün yeşerip boy vermesini sağlayalım diye.
Ölüleri de işte böyle dirilteceğiz; belki düşünür ders alırsınız. 58 Bereketli toprak (gibi) ki, onun
ekini, Rabbinin izniyle [bolluk içinde] fışkırır; oysa kötü toprağınki ancak
cılız bir ekin verir.
Şükreden bir topluluk[un
yararlanması] için ayetlerimizi işte böyle çok yönlü olarak dile getiriyoruz!
59 GERÇEK ŞU
Kİ, Biz Nûh'u kendi toplumuna gönderdik: “Ey kavmim!” dedi, “yalnızca Allah'a
kulluk edin: O'ndan başka tanrınız yok çünkü. Doğrusu, dehşet ve azabıyla büyük
bir Gün'ün gelip sizi bulmasından korkuyorum ben!”
60 Kavmi
içinden önde gelenler: “Doğrusu, biz senin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu
görüyoruz!” diye karşılık verdiler.
61 [Nûh]:
“Ey kavmim” dedi, “Bende bir eğrilik/bir sapıklık yok; ne var ki, ben âlemlerin
Rabbinden bir elçiyim. 62 Rabbimin
haberlerini bildiriyor, öğütler veriyorum size: çünkü ben, Allah'ın bana
[vahiyle] bildirmesi sayesinde sizin bilmediğinizi biliyorum. 63 Sizi uyarabilsin ve siz de Allah'a
karşı sorumluluk bilinci duyup O'nun rahmetiyle onurlanasınız diye sizin kendi
içinizden birinin eliyle Rabbinizden size bir haber gelmesini niçin
yadırgıyorsunuz?”
64 Ve [Bu
uyarıya rağmen] o'nu yalanladılar! Ve bunun üzerine Biz de o'nu ve gemide
o'nunla beraber olanları kurtardık; ayetlerimizi yalanlayanları ise (suda)
boğduk; gerçekten kör bir topluluktu onlar!
65 VE ‘ÂD
[toplumuna da] kardeşleri Hûd'u [gönderdik]. “Ey kavmim!” dedi (onlara),
“yalnızca Allaha kulluk edin: O'ndan başka tanrınız yok. Hal böyleyken yine de
O'na karşı sorumluluk bilinci duymayacak mısınız?”
66 Kavmi
arasından gerçeği tanımaya yanaşmayanların önde gelenleri: “Doğrusu, biz seni
aklı kıt biri olarak görüyoruz ve üstelik yalancının biri olduğunu sanıyoruz!”
67 [Hûd:]
“Ey kavmim” dedi, ben aklı kıt biri değil, âlemlerin Rabbinden bir elçiyim. 68 Rabbimin haberlerini bildiriyor ve
size dürüst ve güvenilir öğütler veriyorum. 69 Sizi uyarabilsin diye
kendi içinizden birinin eliyle; Rabbinizden size bir haber gelmesini yadırgıyor
musunuz, niçin? Hiç değilse, sizi nasıl Nûh toplumunun yerine getirdi ve
sizi maddî varlık olarak nasıl kat kat üstün güçlerle donattı, bunu hatırlayın.
Ve artık anın Allah'ın nimetlerini ki kurtuluşa erebilesiniz!”
70 Şöyle
cevap verdiler: “Bir tek Allah'a kulluk edelim de atalarımızın kulluk
edegeldiği bütün öteki tanrıları bırakalım diye mi geldin bize? Eğer doğru
sözlü biriysen, haydi getir (de görelim) bizi tehdit edip durduğun azabı!”
71 [Hûd]:
“Rabbinizin müstehak gördüğü ürkütücü bir bela ve gazapla kuşatılmış
durumdasınız zaten!” dedi. “Şimdi, Allah'ın haklarında hiçbir delil
indirmediği, yalnızca sizin ve atalarınızın uydurduğu o [boş] isimler hakkında
mı benimle çekişiyorsunuz? [O kaçınılmaz
olanı] bekleyin öyleyse; doğrusu ben de sizinle bekleyeceğim!”
72 Ve
böylece, o'nu ve o'nunla beraber olanları kuşatıcı rahmetimizle kurtardık; beri
yandan, ayetlerimizi yalanlayıp inanmayanlarıysa son kalıntısına kadar silip
attık.
73 VE SEMÛD
[toplumuna da] kardeşleri Salih'i [gönderdik]. “Ey kavmim!” dedi, “Yalnızca
Allah'a kulluk edin; O'ndan başka tanrınız yok. Rabbinizden işte apaçık bir
kanıt geldi size:
“Allah'a ait olan bu dişi deve bir
nişanedir sizin için: öyleyse bırakın onu Allah'ın arzında otlasın ve sakın
dokunmayın ona; yoksa çok can yakan bir azap yakalar sizi.
74 “Ve
hatırlayın, sizi nasıl ‘Âd [toplumunun] yerine getirdi O; ve ovalarında
kendinize konaklar yükseltip dağlarını yontarak evler yapabilesiniz diye
yeryüzünde sizi nasıl sağlamca yerleştirdi. Öyleyse, anın Allah'ın nimetini de
yeryüzünde bozgunculuk yapıp karışıklığa yol açmayın.”
75 Güçsüz
görülenlere karşı küstahça büyüklük taslayan toplumun ileri gelenleri
inananlara: “Siz Salih'in [gerçekten] Rabbinin katından gönderildiğinden emin
misiniz?” dediler.
Onlar da: “Elbette inanıyoruz o'nun
getirdiği habere” diye cevap verdiler.
76 Büyüklük
peşinde olanlarsa: “Bakın” dediler, “sizin o kadar emin olduğunuz şeyi biz asla
doğru bulmuyoruz!”
77 Ve böyle
(diyerek) dişi deveyi yatırıp hunharca kestiler, Rablerinin buyruğuna burun
kıvırıp sırt çevirdiler. Ve (bununla da kalmayıp): “Ey Salih,” dediler, “eğer
gerçekten Allah'ın elçilerinden biriysen, haydi getir şu bizi korkutup durduğun
azabı!”
78 Derken
bir deprem ansızın yakalayıverdi onları ve kendi evlerinde cansız
seriliverdiler.
79 Ve
[Salih] onlardan yüz çevirdi: “Ey kavmim!” dedi, “gerçek şu ki, ben Rabbimin
mesajlarını ilettim ve güzelce öğüt verdim size; (ama) siz güzel öğüt verenleri
sevmediniz.”
80 VE LÛT[u
hatırlayın ki, hani o] kavmine şöyle demişti: “Dünyada sizden önce hiç kimsenin
yapmadığı kötülükler mi işleyeceksiniz? 81
Kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz: Yoo, siz gerçekten
ölçüyü aşan bir topluluksunuz!”
82 Fakat
kavminin cevabı yalnızca şu oldu: “Sürün ülkenizden onları! Besbelli,
kendilerini temize çıkaran insanlar, bunlar!”
83 Bunun
üzerine o'nu ve geride kalanlar arasında bulunan karısı dışında yandaşlarını
kurtardık. 84 Bu arada, [helak
edici] bir yağmur yağdırdık berikilerin üzerine: İşte görün, günaha gömülüp
gidenlerin başına geleni!
85 VE MEDYEN
[halkına] kardeşleri Şuayb'ı [gönderdik], “Ey kavmim!” dedi, “Yalnız Allah'a
kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yok! Rabbinizden işte apaçık bir
duyuru geldi size. Öyleyse [bütün işlerinizde] ölçüyü tartıyı tam olarak
gözetin, hukuken onların olan şeyden insanları yoksun bırakmayın; ve iyi bir
düzene kavuşturulduktan sonra kalkıp yeryüzünde bozgunculuk yapmayın: [bütün]
bunlar sizin iyiliğiniz için; tabii, eğer inanırsanız. 86 Bir de, inanan herkesi
tehditle Allah'ın yolundan dönmeye zorlayarak ve onu eğri göstermeye çalışarak
[doğruya götüren] her yolun kıyısında pusuya yatmayın. Ve O'nun sizi
azlıkken [nasıl] çoğalttığını hatırlayın: Ve bakın, sonu ne oldu fesat
saçanların!
87 “Madem
ki, aranızda, getirdiğim habere inanan bir topluluk yanında bir de inanmayan
bir topluluk var, öyleyse bu içinden çıkılması zor durumda sabredin, tâ ki
aramızda Allah hükmedinceye kadar: çünkü
O, hükmedenlerin en hayırlısıdır”.
88 Kavmi
içinde ileri gelen, kendini beğenmiş o kurumlu kimseler: “Ey Şuayb!” dediler,
“Hiç şüphen olmasın ki, seni ve inanan yoldaşlarını ülkemizden sürgün edeceğiz,
meğer ki, kesin bir biçimde bizim yolumuza dönesiniz!”
[Şuayb]: “Peki, ya bunu yürekten istemiyorsak?” dedi, 89 “Çünkü, bakın, kalkıp yeniden sizin yolunuza dönecek olsaydık
-hem de Allah bizi ondan kurtardıktan sonra- o zaman, Allah'a düpedüz yalan
yakıştırmış olurduk. Rabbimiz Allah bunu bizden istemediği sürece, bizim sizin
yolunuza dönmemiz asla doğru olmaz. Rabbimiz sınırsız bilgisiyle her şeyi
kuşatmıştır; biz de güvenimizi Allah'a
bağlamışız. Ey Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında hak neyse, ortaya çıkar;
çünkü hakkı ortaya çıkaranların en
hayırlısı Sensin!”
90 Ne var
ki, kavimleri arasından, hakkı inkara şartlanmış olan elebaşları, [Şuayb'ın
yandaşlarına:] “Doğrusu, eğer Şuayb'a uyarsanız, bilin ki, kaybedenlerden
olacaksınız!” dediler.
91 Derken,
bir deprem onların işini bitirdi: kendi evlerinde cansız olarak yere serilip
kaldılar. 92 Onlar ki Şuayb'ı
yalancı çıkarmak isteyen kimselerdi: Sanki
orada hiç yaşamamış gibi oldular. Onlar ki, Şuayb'ı yalancı çıkarmak
isteyen kimselerdi: Kendileri kaybeden kimseler oldular!
93 Ve
sonunda Şuayb, onların yanından dönüp giderken: “Ey kavmim!” dedi, “gerçek şu
ki, ben size Rabbimin buyruklarını tebliğ ettim ve güzelce öğüt verdim: artık
ben nasıl (sizin gibi) hakkı inkar eden bir topluluk için yas tutup
kederleneyim?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder