18 Mart 2012 Pazar

A'raf Suresi Meali (1-34) - M.Esed

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم


1 Elif-Lâm-Mîm-Sâd.

2 [YÜCELERDEN] bir ilahî kelâm indirildi sana -artık gönlünde bu konuda herhangi bir şüpheye yer verme- ki, onunla, [yoldan sapanları] uyarabilesin ve inananlara da [şu] öğüdü verebilesin: 3 “Rabbinizin katından size indirilene uyun; O'ndan başka önderlerin ardından gitmeyin. Ne kadar az tutuyorsunuz aklınızda, bu (öğüdü).

4 Biz [baş kaldıran] topluluklardan nicesini, gece vakti ya da güpegündüz dinlenirken ansızın gelip çatan cezamızla yok etmişizdir. 5 Ve cezamız başlarında koptuğu zaman, kendi kendilerine, “vah bize! Biz gerçekten zalim kimselerdik!” demekten başka söyleyecek sözleri olmamıştır.

6 Ve bu yüzden, kendilerine [ilahî] bir mesaj gönderilen herkesi, hiç şüphesiz, [Yargı Günü'nde] hesaba çekeceğiz. Ve yine hiç şüphesiz mesajla gönderilenleri[n kendilerini] de hesaba çekeceğiz. 7 Ve sonra kendilerine mutlaka [yapıp-ettikleri hakkındaki şaşmaz] bilgimizi açacağız: çünkü hiçbir zaman [onlardan] uzak değildik.

8 Ve ölçme-tartma işi o Gün dosdoğru gerçekleşecek; ve tartıda [doğru ve yararlı davranışlarının] yükü ağır gelenler; işte böyleleridir mutluluğa erişecek olanlar; 9 Oysa, tartıda yükü hafif çekenler; işte, mesajlarımıza inatla karşı çıkmaları yüzünden kendilerini bedbahtlığa sürükleyecek olanlar da bunlardır.

10 EVET, [ey insanlar], sizi yeryüzüne gerçekten [bolluk içinde] yerleştirdik ve size orada geçiminizi sağlayacak şeyler verdik: [Hal böyleyken] ne kadar az şükrediyorsunuz!

11 Evet, gerçekten de sizi yarattık, sonra size biçim verdik; ve sonra meleklere: “Âdem'in önünde secde edin!” dedik. Bunun üzerine, İblis'in dışında, onlar[ın hepsi] secde ettiler; (bir tek) o secde edenlerin arasında yer almadı.

12 [Ve Allah]: “Sana emrettiğim zaman” dedi, “seni secde etmekten alıkoyan neydi?”

“Ben ondan üstünüm”, diye cevap verdi [İblis], “(çünkü) beni ateşten yarattın, onu balçıktan.”

13 [Allah]: “Madem öyle, haydi in o bulunduğun [konum]dan; çünkü orada (o bulunduğun konumda) büyüklük taslaman yakışık almaz! Çık git artık; gerçekten, aşağılanmış kimselerden oldun sen!”

14 [İblis]: “Bana, herkesin ölümden kaldırılacağı Gün'e kadar zaman ver” dedi.

15 [Ve Allah]: “Tamam, sen artık mühlet verilen kimselerden oldun” diye buyurdu.

16 [Bunun üzerine İblis]: “Madem ki, benim yoldan çıkmamı istedin” dedi, “ben de, gidip senin doğru yolunun üzerinde onlar için pusuya yatacağım, 17 ve hem açıktan açığa, hem de akıllarının ermediği yol ve yöntemlerle, sağlarından sollarından sokulacağım onlara: Ve sen onlardan çoğunu nankör kimseler olarak bulacaksın.”

18 [Ve Allah]: “Defol, (bulunduğun) o yerden, gözden düşmüş ve kovulmuş olarak! [Ve] onlardan sana uyacak olanlara gelince hiç şüpheniz olmasın, cehennemi topluca sizinle dolduracağım!

19 Ve [Sana gelince] Ey Âdem, sen ve eşin, yerleşin bu bahçede; ve yiyin, neyi gönlünüz çekerse; ama sakın şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalim kimselerden olursunuz!”

20 Bunun üzerine, Şeytan, onlara, [o ana kadar] farkında olmadıkları çıplaklıklarını göstermek amacıyla fısıldayıp: “Rabbinizin sizi bu ağaçtan uzak tutması, yalnızca, siz ikiniz melekler [gibi] olmayasınız ya da sonsuza kadar yaşamayasınız diyedir” dedi.

21 Ve onlara: “Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyen biriyim” diye de and verdi. 22 Ve böylece onları yanıltıcı düşüncelerle yönlendirdi. Fakat o ikisi, sözü geçen ağacın meyvesinden tadar tadmaz birden çıplaklıklarının farkına vardılar; ve bahçeden topladıkları yapraklarla üzerlerini örtmeye koyuldular. Bunun üzerine Rableri onlara (şöyle) seslendi: “Ben sizi o ağaçtan menedip de, ‘Şeytan sizin gerçekten apaçık düşmanınızdır’ dememiş miydim?”.

23 O ikisi: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, hiç şüphesiz, kaybedenlerden olacağız!” dediler.

24 [Allah]: “İnin, [bundan böyle] birbirinize düşman olarak!” dedi, “yeryüzünde bir süre için konacak bir yurt ve geçiminizi sağlayan şeyler bulacaksınız: 25 Orada yaşayacak ve öleceksiniz” diye ekledi, “ve [Kıyamet Günü] oradan (diriltilip) çıkarılacaksınız!”

26 EY ÂDEMOĞULLARI! Size yücelerden, hem çıplaklığınızı örtesiniz diye, hem de bir görkem-güzellik nesnesi olarak giyim-kuşam [yapma bilgisini] bahşettik; ama Allah'a karşı sorumluluk bilincinin (sağladığı) örtü her şeyin üstündedir. İşte bunda (da) Allah'ın ayetlerinden biri var ki, insanoğlu belki ders alır.

27 Ey Âdemoğulları! Tıpkı atalarınızın cennetten çıkarılmalarına yol açtığı gibi, Şeytan'ın sizi de ayartmasına izin vermeyin: çıplaklıklarının farkına varsınlar diye, onları [Allah'a karşı sorumluluk bilincinin bezediği] örtülerinden yoksun bırakmıştı o. Muhakkak ki o ve avenesi, onları hiç fark edemeyeceğiniz yerde ve biçimde sizi (de) pusuda bekliyor!

Gerçek şu ki Biz, [içtenlikle ve doğru bir biçimde] inanmayanların yanına-yakınına [her türden] şeytanî güçler ve kuvvetler yerleştirdik; 28 Ve [bunun içindir ki] ne zaman utanç verici bir iş işleseler, “biz atalarımızı da bu işi yapar bulduk; hem, Allah emretmiştir bunu bize” derler hemen.

De ki: “Bakın, Allah asla utanç ve tiksinti veren işleri emretmez. Siz, yoksa hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir şeyi mi Allah'a yakıştırıyorsunuz?”

29 De ki: “Benim Rabbim [yalnızca] doğru olanın yapılmasını emretmiştir; ve [O sizden] kulluğunuzu göstermek üzere giriştiğiniz her türlü eylemde bütün varlığınızı ortaya koymanızı ve içten bir inançla yalnız ve sadece O'na bağlanarak Kendisine yalvarıp yakarmanızı [ister]. Başlangıçta nasıl sizi yaratan O'ysa, döneceğiniz kimse de O'dur:

30 O, [sizden] bazılarını doğru yola yönelterek onurlandıracak; ama bazıları[nız] için de doğru yoldan sapmak kaçınılmaz olacak: Çünkü, bakın, onlar Allah'ı bırakıp [kendi] kötü dürtülerini kendilerine dost edinecekler, hem de böylelikle doğru yolu bulmuş olduklarını sanarak!”

31 EY ÂDEMOĞULLARI! (Allah'a) kulluk olsun diye yapıp-ettiğiniz her işte kendinize çekidüzen verin; [serbestçe] yiyin için, fakat saçıp savurmayın: (çünkü) kuşku yok ki, O savurganları sevmez!

32 De ki: “Allah'ın kulları için yarattığı güzelliği, rızkın iyisini, temizini yasaklayan kim?”

De ki: “Bunlar dünya hayatında imana erenler için [meşru]durlar; Kıyamet Günü'nde ise yalnızca onlara özgü olacaklardır.”

Anlama-kavrama yeteneği olan insanlar için bu mesajları Biz işte böyle açık açık dile getiriyoruz!

33 De ki: “Doğrusu, Rabbim, yalnızca, açık ya da gizli, utanç verici davranışları, günahı[n her çeşidini], [başkasının elindekine] haksız yere göz dikmeyi, Allah'tan başkasına -hakkında hiçbir delil indirmediği halde- tanrısal nitelikler yakıştırmanızı ve bilmediğiniz şeyi Allah'a izafe etmenizi yasaklamıştır.” 34 Ve her toplum için bir vade belirlenmiştir: Öyle ki, vadeleri dolduğunda onu bir tek an olsun, ne geciktirebilirler ne de öne alabilirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder