1-3. DE Kİ: “Tanınmayan/bilinmeyen
varlıklardan bir kısmının [bu ilahî kelâma] kulak verdikleri ve sonra [arkadaşlarına şöyle] söyledikleri
bana vahyedildi: ‘Biz olağanüstü güzellikte bir hitabe dinledik, doğru ile
eğriyi ayırd etme bilincine bizi ulaştıran (bir hitabe); ve böylece ona iman
ettik. Ve artık Rabbimizden başka kimseye asla ilahlık yakıştırmayacağız, çünkü
[biliriz ki] Rabbimizin şanı yücedir: O, kendisine ne bir eş, ne de bir erkek
çocuk edinmiştir!
4-5. Ve [şimdi öğreniyoruz ki]
aramızdaki beyinsiz (kişi), Allah hakkında asılsız şeyler söylüyordu, ve ne insanın ne de [hiçbir]
görünmez gücün Allah hakkında yalan uydurmayacağını düşün[mekte yanılmış]tık.
6. Gerçi bazı insanların [bu tür] görünmez güçlere sığındığı
[her zaman vaki] olurdu; ama bunlar
yalnızca onların şaşkınlığını arttırdı.
7. O kadar ki, sizin [vaktiyle] düşündüğünüz gibi, onlar
da Allah'ın hiç kimseyi [yeniden] asla [elçi olarak] göndermeyeceğini düşünmeye
başladılar.
8-9. Ve [zaman oldu] biz göğe uzandık: ama onu güçlü muhafızlar ve alevlerle dolu
bulduk, halbuki onu[n gizlediği her
sırrı] dinleyebileceğimiz [uygun] yerlere kurulmuştuk: ve şimdi [veya başka zaman] onu dinlemeye
çalışan herkes [aynı şekilde] kendisini bekleyen bir alev ile karşılaşacaktır!
10-11. Ve [şimdi anladık ki] biz
[yaratılmış varlıklar,] yeryüzünde yaşayanlar için kötü bir akibetin hazırlanıp
hazırlanmadığını, yahut Rablerinin onları doğru ile eğriyi ayırd etme
bilinciyle donatmak isteyip istemediğini bilmiyoruz; tıpkı, içimizden bazıları [nasıl]
dürüst ve erdemli olurken bazılarımızın da bunun [çok çok] aşağısında
kaldı[ğını bilmediğimiz gibi]: biz her zaman birbirinden çok farklı
yollar-yöntemler izledik.
12. Ve sonunda anladık ki yeryüzünde
[hayat sürerken] Allah'a asla üstün gelemeyiz ve (yine anladık ki) [hayattan]
kaçarak da O'nun hükmünden kurtulamayız.
13. Bu nedenle, [Allah'ın]
rehberliği[ne çağrıyı] duyar duymaz ona inanmaya başladık: Rabbine inanan kimse hiçbir zaman ziyana veya haksızlığa uğrama korkusu
duymaz.
14-15. Ama
içimizde kendilerini Allah'a teslim edenler bulun[duğu doğrud]ur, tıpkı
kendilerini zulme kaptıranlar bulunduğu gibi. Kendilerini Allah'a teslim
edenler doğru ile eğriyi ayırd etme bilincine ulaşanlardır; ama kendilerini
zulme kaptıranlar yalnızca cehennem [ateşi] için yakıt oldular!’”
16-17. ÖYLEYSE, [bilin ki] onlar,
[çağrımızı duyanlar,] şaşmadan [doğru] yoldan gidecek olurlarsa kendilerine
sınırsız nimetler yağdıracağız, ve
onları bu yolla deneyeceğiz: çünkü
Rabbini anmaktan uzaklaşanı Allah, en şiddetli azaba uğratır.
18. Ve [bilin ki] kulluk [yalnızca]
Allah'a mahsustur: O halde Allah'ın yanısıra başka hiç kimseye yalvarıp
yakarmayın!
19. Ama ne zaman Allah'ın bir kulu O'na
ibadet etmek için ayağa kalksa, o [hakikati inkar ede]nler hep birlikte etrafını
telaşla kuşatırlardı.
20. De ki: “Ben yalnız Rabbime
yalvarırım ve O'ndan başka hiç kimseye ilahlık yakıştırmam”.
21. De ki: “Size zarar vermek yahut
doğruyu eğriden ayırd etme bilinciyle sizi donatmak benim elimde değildir”.
22-23. De ki: “Gerçek şu ki hiç kimse beni
Allah'a karşı koruyamazdı ve O'ndan kaçıp saklanacak hiçbir yer bulamazdım,
eğer Allah'ın mesajlarını ve O'ndan [bana ulaşan aydınlığı dünyaya] duyurmamış
olsaydım.” Allah'a ve Elçisi'ne isyan
edenlere gelince, şüphe yok ki onları içinde sonsuza dek kalacakları cehennem
ateşi beklemektedir.
24. [Öyleyse bırak,] önceden uyarıldıkları
[akibet]i görecekleri an gelinceye kadar
[beklesinler]: o zaman anlayacaklar kim, hangi [tür] insan daha çaresiz ve daha
kimsesizdir!
25. De ki: “Önceden uyarıldığınız bu
[akibet]in yakın olup olmadığını yahut Rabbimin onun için uzun bir vade koyup
koymadığını bilemem”.
26-28. [Yalnız] O bilir yaratılmışların
kavrayış sınırlarının ötesindekini ve hiç kimseye açmaz Kendi erişilmez
derinlikteki sırlarını, seçmekten hoşnutluk duyduğu elçisi hariç: o zaman Allah hem o'nun gözü önüne serilmiş
olan her konuda, hem de aklının ermeyeceği her alanda o'nu gözetlemek için [semavî güçler] gönderir;
böylece bu[elçi]lerin tebliğ ettikleri şeyin [yalnızca] Rablerinin mesajları
olduğunu açıkça gösterir: çünkü onların [söyleyebilecekleri] her şeyi [bilgisi ile] kuşatan O'dur; ve [mevcut olan] her şeyi bir bir
hesaplayandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder