7 Mayıs 2012 Pazartesi

A'raf Suresi 174-183 Tefsiri - Mevdudi


174- İşte biz ayetleri böyle birer birer açıklarız, umulur ki dönerler.

"Bizim ayetlerimiz.." insan kalbine gömülmüş olan ve açıkça Allah'ın varlığına işaret eden, Hakikat bilgisinin izleridir.


175- Onlara kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan sıyrılıp-uzaklaşmış, şeytan da onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan oluvermişti.

Ayet metninin ifadesine göre, ayette geçen kişi misal olsun diye uydurulmuş hayali bir şahsiyet değil, aksine gerçekten yaşamış birisidir. Allah ve Rasûlü, o kimsenin ismini anmadılar, zira olayın aktarılmasından umulan gaye isim zikredilmeden de gerçekleşmektedir. Böylece, adını zikrederek ona lüzumsuz bir şöhret sağlamaktan kaçınmak için, o kimsenin adı gizlenmiştir. Gerek Kur'an ve gerekse hadis-i şeriflerde genellikle nezih ifade üslubuna sık sık rastlanmaktadır. Bundan dolayı Kur'an ve Sünnet, ibret alınması için, kötü bir örnek olarak naklettikleri şahsın ismini zikretmemişlerdir. Mamafih, yine de bazı müfessirler, eski zamanlarda veya Hz. Peygamber (s.a) devrine ait bazı hususî isimler zikretmişlerdir. Mesela bazıları, Baura'nın oğlu Bel'am'ın ismini, diğer bir kısmı da Ümeyye bin Essalt ve Seyf ibn er-Rahib'in ismini zikrederler. Fakat gerçek şu ki, Kur'an ve Hadis, ayette geçen şahsın kimliğini tanıtmamıştır. Bu yüzden, bu hâlâ sırdır, ama bu örnek aynı davranışı sergileyen herkes için geçerlidir.


176- Eğer biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandı) , hevasına uydu. Onun durumu; üstüne varsan da dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek olan haberi onlara aktar. Umulur ki düşünürler.

Bu paragraf çok önemli bir konuyu içerdiği için, geniş izahlar gerektirir.

Kötü örnekler olarak gösterilmiş olan şahsın, Allah'ın vahyi hakkında malumatı vardı ve Hakikati de bizzat tanıyordu. Bundan dolayı, haklı olarak sahip olduğu bilginin onu, bâtıl olduğunu bildiği yoldan koruması ve doğru olduğunu bildiği yola sevketmesi beklenmişti. Sonra, vahye uygun hareket etmesi icabınca Allah da onu, üstün insan mevkiine çıkartacaktı. Fakat o, dünya menfaatlerine, hırs ve rahatına yönelip çeşitli günahlara kapılarak bu behimî arzuların hırsına öyle yenik düştü ki, sonunda bütün yüce olan şeyleri bir kenara iterek tüm aklî ve ahlakî terakki yetilerini boşa harcadı. Böylece bilgisinin isteklerine uygun gözetmesi gereken bütün sınırları aştı. Hemen yanıbaşında hazır beklemekte olan Şeytan da, ahlakî zaafları nedeniyle kasden ve amden Hakk'tan yüz çevirdiğini görünce, derhal onu kendi azdırma ve saptırması altında tümüyle iradesini ve aklını yitirmiş insanların arkadaşlığına katılıncaya, onu bu dereceye düşürünceye kadar kovalar.
Allah böyle bir kimseyi, hırs ve şehvette tıpkı bir köpeğe benzetmiştir. Zira köpek bu tip karakteriyle meşhurdur. Dışarıya sarkan dili ve akan salyası, onun doymak bilmeyen oburluğunu gösterir, kendisine bir taş parçası atıldığında bile yer koklayarak o yöne doğru süratle koşar ve belki bir kemik olabilir umuduyla onu dişler. Kendisi gibi daha birçok köpeğin doymasına yetecek bir leşe rastladığı zaman da onun bencilliği, bu son derece güçlü sahip olma hırsı açıkça ortaya çıkar ve başka hiçbir köpeği buna ortak yapmak istemez. Köpeğin diğer bir belirgin özelliği de şehvete aşırı düşkün olmasıdır. Bu yüzden iman ve bilginin kendisine telkinde bulunduğu yasakları çiğneyen dünyaperest insan işte böyle bir köpeğe benzetilmiştir. Tıpkı bir köpek gibi o da sadece midesini dolduracak ve şehvetini tatmin edecek yolların peşine düşecektir.


177- Ayetlerimizi yalanlayanlar ve yalnızca kendi nefislerine zulmedenlerin örneği ne kadar kötüdür.

178- Allah kime hidayet verirse o artık hidayeti bulmuştur; kimi de şaşırtıp-saptırırsa artık onlar da hüsrana uğrayanlardır.

179- Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık.) Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.

Bu ayet, "Birçok cin ve insan vardır ki, biz onları sadece cehenneme göndermek ve cehenneme yakıt yapmak için yarattık" diye bir mânâya gelmez. Fakat ayetin ifade ettiği anlam şudur: "Biz onları yarattık ve onlara kalb, akıl, göz ve kulaklar verdik, fakat bu kötü insanlar o yetenekleri Hakk'ı bâtıldan ayırdetmek için kullanmadılar ve kötü amelleriyle kendilerini Cehennem için yakıt yaptılar."

Yukarıda kullanılan üslup beşer dilinde şiddetli bir hasret ve üzüntüyü belirtir. Mesela, çocukları genç yaşta savaşta öldürülen bir ana, "Onları ben; bu mermilere yem olsun diye büyütmüşüm" dediğinde bu anne onların gerçekten bu gaye için büyütüldüğünü söylemek istememekte, bilâkis son derece büyük olan üzüntüsünü göstermek ve savaştan sorumlu olanları yermek istemektedir.


180- İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde 'aykırılığa (ve inkâra) sapanları' bırakın. Yapmakta oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır.

Şimdi, artık hitabın sonuna doğru gelinilmekte ve herkes tarafından bilinen bazı sapmalara karşı dikkatli olmaları konusunda insanlara tenbihde ve hitapta bulunulmakta ve ayrıca Hazreti Peygamberin (s.a) mesajına karşı takındıkları alaycı ve inkârcı tavırların ciddi sonuçları hususunda da kendilerine uyarılarda bulunulmaktadır.

Farklı isimler, insanların zihinlerinde şekillendirdikleri farklı tanrı kavramlarını yansıttığından dolayı, Allah'a çeşitli isimler verme konusundaki bu tenbih çok önemlidir. İnsanlar eşyaya, onlar hakkındaki kendi kavramlarını ifade eden isimler verirler. Eşyayı algılamadaki bir kusur, isimlerdeki bir kusuru ve yanısıra isimlerdeki kusur da tasavvurdaki kusuru gösterir. Öte yandan, insanın bir kimse ya da bir nesne ile ilgisi ve ilişkisi de bunlar hakkında oluşturduğu belirti ve tasavvura dayalıdır. Nesnenin tasavvurundaki kusur kişinin o nesneye olan yaklaşımındaki kusuru gösterir. Öte yandan, eğer bir insanın bir nesne hakkındaki tasavvuru doğru ve düzgünse, o kişinin o eşya ile olan ilgisi de doğru ve düzgünce olur. İnsanın, Allah ile olan ilişkisinde de bu durum aynen geçerlidir.

Bir insanın, Allah'a isimler atfederken işlediği hata (isterse O'nun sıfatlarını başkalarından ayırmak için olsun) Allah'ı ve sıfatlarının kavrayış ve inanışındaki hatanın bir sonucudur. Allah'ın ve sıfatlarının inanışında hataya düşen bir insan, aynı hatayı aynı derecede, hayata karşı ahlâkî tavrını, bütünüyle onun Allah anlayışı, O'nunla ve kâinatla olan ilişkisini yönlendirir. Bu yüzdendir ki Allah, insanlardan kendisi için en seçkin ve en güzel isimleri atf etmeyi istemiş ve kendisi için yanlış isimler ve sıfatlar yakıştırmaktan kaçınmayı emretmiştir. Çünkü, O'na yalnızca en güzel ve mükemmel isimler (Esma-ul-Hüsna) layıktır. Öyleyse O'nun isimlerine ters mânâlar vermenin sonuçları son derece ciddi olduğu için en güzel iş, O'na en güzel isimler vermektir.

"En güzel isimler" "Esma-ul-Hüsna", O'nun büyüklüğünü, yüceliğini, kudsiyetini, nezahetini ve sıfatlarının mükemmeliğini gösteren isimlerdir. Payesinin altında O'na isimler atfetmek, O'nun isimlerini saptırmak olur ki bu O'nun azametine aykırıdır ve O'na kusur ve noksanlık isnad etmek veya bir başkasının O'nun hakkında yanlış bir inanç sahibi olması demektir. Gene, sadece ve sadece Allah'a layık olan isimleri, O'nun herhangi bir yaratığına vermek de O'nun isimlerini tahrifdir.
"Onun isimleri konusunda ilhada sapanları bırakın" emrine gelince, bu "Onlarla faydasız münakaşalara girmen gereksizdir. Eğer, senin ikazlarına kulak asmıyor, söylediklerini anlamaya çalışmıyorlar ve bilâkis sırf meseleyi karıştırmak için eğri, çarpık deliller ileri sürüyorlarsa, onlar sapıtmalarının sonuçlarını bizzat kendileri göreceklerdir" anlamına gelmektedir.

181- Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır.

182- Ayetlerimizi yalanlayanları ise, biz onları bilmeyecekleri bir yönden derece derece (günahları yükletip azaba) yaklaştıracağız.

183- Onlara bir süre tanıyorum. Hiç şüphesiz benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder