174- İşte biz ayetleri
böyle birer birer açıklarız, umulur ki dönerler.
"Bizim
ayetlerimiz.." insan kalbine gömülmüş olan ve açıkça Allah'ın varlığına
işaret eden, Hakikat bilgisinin izleridir.
175- Onlara kendisine
ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan sıyrılıp-uzaklaşmış,
şeytan da onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan oluvermişti.
Ayet
metninin ifadesine göre, ayette geçen kişi misal olsun diye uydurulmuş hayali
bir şahsiyet değil, aksine gerçekten yaşamış birisidir. Allah ve Rasûlü, o
kimsenin ismini anmadılar, zira olayın aktarılmasından umulan gaye isim zikredilmeden
de gerçekleşmektedir. Böylece, adını zikrederek ona lüzumsuz bir şöhret
sağlamaktan kaçınmak için, o kimsenin adı gizlenmiştir. Gerek Kur'an ve gerekse
hadis-i şeriflerde genellikle nezih ifade üslubuna sık sık rastlanmaktadır.
Bundan dolayı Kur'an ve Sünnet, ibret alınması için, kötü bir örnek olarak
naklettikleri şahsın ismini zikretmemişlerdir. Mamafih, yine de bazı
müfessirler, eski zamanlarda veya Hz. Peygamber (s.a) devrine ait bazı hususî
isimler zikretmişlerdir. Mesela bazıları, Baura'nın oğlu Bel'am'ın ismini,
diğer bir kısmı da Ümeyye bin Essalt ve Seyf ibn er-Rahib'in ismini
zikrederler. Fakat gerçek şu ki, Kur'an ve Hadis, ayette geçen şahsın kimliğini
tanıtmamıştır. Bu yüzden, bu hâlâ sırdır, ama bu örnek aynı davranışı
sergileyen herkes için geçerlidir.
176- Eğer biz
dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandı)
, hevasına uydu. Onun durumu; üstüne varsan da dilini sarkıtıp soluyan, kendi
başına bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte
ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek olan haberi
onlara aktar. Umulur ki düşünürler.
Bu
paragraf çok önemli bir konuyu içerdiği için, geniş izahlar gerektirir.
Kötü
örnekler olarak gösterilmiş olan şahsın, Allah'ın vahyi hakkında malumatı vardı
ve Hakikati de bizzat tanıyordu. Bundan dolayı, haklı olarak sahip olduğu
bilginin onu, bâtıl olduğunu bildiği yoldan koruması ve doğru olduğunu bildiği
yola sevketmesi beklenmişti. Sonra, vahye uygun hareket etmesi icabınca Allah
da onu, üstün insan mevkiine çıkartacaktı. Fakat o, dünya menfaatlerine,
hırs ve rahatına yönelip çeşitli günahlara kapılarak bu behimî arzuların
hırsına öyle yenik düştü ki, sonunda bütün yüce olan şeyleri bir kenara iterek
tüm aklî ve ahlakî terakki yetilerini boşa harcadı. Böylece bilgisinin
isteklerine uygun gözetmesi gereken bütün sınırları aştı. Hemen yanıbaşında
hazır beklemekte olan Şeytan da, ahlakî zaafları nedeniyle kasden ve amden
Hakk'tan yüz çevirdiğini görünce, derhal onu kendi azdırma ve saptırması
altında tümüyle iradesini ve aklını yitirmiş insanların arkadaşlığına
katılıncaya, onu bu dereceye düşürünceye kadar kovalar.
Allah
böyle bir kimseyi, hırs ve şehvette tıpkı bir köpeğe benzetmiştir. Zira köpek
bu tip karakteriyle meşhurdur. Dışarıya sarkan dili ve akan salyası, onun
doymak bilmeyen oburluğunu gösterir, kendisine bir taş parçası atıldığında bile
yer koklayarak o yöne doğru süratle koşar ve belki bir kemik olabilir umuduyla
onu dişler. Kendisi gibi daha birçok köpeğin doymasına yetecek bir leşe
rastladığı zaman da onun bencilliği, bu son derece güçlü sahip olma hırsı
açıkça ortaya çıkar ve başka hiçbir köpeği buna ortak yapmak istemez. Köpeğin
diğer bir belirgin özelliği de şehvete aşırı düşkün olmasıdır. Bu yüzden iman
ve bilginin kendisine telkinde bulunduğu yasakları çiğneyen dünyaperest insan
işte böyle bir köpeğe benzetilmiştir. Tıpkı bir köpek gibi o da sadece midesini
dolduracak ve şehvetini tatmin edecek yolların peşine düşecektir.
177- Ayetlerimizi
yalanlayanlar ve yalnızca kendi nefislerine zulmedenlerin örneği ne kadar
kötüdür.
178- Allah kime hidayet verirse o artık hidayeti bulmuştur; kimi de şaşırtıp-saptırırsa artık onlar da hüsrana uğrayanlardır.
179- Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık.) Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.
Bu
ayet, "Birçok cin ve insan vardır ki, biz onları sadece cehenneme
göndermek ve cehenneme yakıt yapmak için yarattık" diye bir mânâya
gelmez. Fakat ayetin ifade ettiği anlam şudur: "Biz onları yarattık
ve onlara kalb, akıl, göz ve kulaklar verdik, fakat bu kötü insanlar o
yetenekleri Hakk'ı bâtıldan ayırdetmek için kullanmadılar ve kötü amelleriyle
kendilerini Cehennem için yakıt yaptılar."
Yukarıda kullanılan üslup beşer dilinde şiddetli bir hasret ve üzüntüyü belirtir. Mesela, çocukları genç yaşta savaşta öldürülen bir ana, "Onları ben; bu mermilere yem olsun diye büyütmüşüm" dediğinde bu anne onların gerçekten bu gaye için büyütüldüğünü söylemek istememekte, bilâkis son derece büyük olan üzüntüsünü göstermek ve savaştan sorumlu olanları yermek istemektedir.
180- İsimlerin en
güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde
'aykırılığa (ve inkâra) sapanları' bırakın. Yapmakta oldukları dolayısıyla
yakında cezalandırılacaklardır.
Şimdi,
artık hitabın sonuna doğru gelinilmekte ve herkes tarafından bilinen bazı
sapmalara karşı dikkatli olmaları konusunda insanlara tenbihde ve hitapta
bulunulmakta ve ayrıca Hazreti Peygamberin (s.a) mesajına karşı takındıkları
alaycı ve inkârcı tavırların ciddi sonuçları hususunda da kendilerine
uyarılarda bulunulmaktadır.
Farklı isimler, insanların zihinlerinde şekillendirdikleri farklı tanrı kavramlarını yansıttığından dolayı, Allah'a çeşitli isimler verme konusundaki bu tenbih çok önemlidir. İnsanlar eşyaya, onlar hakkındaki kendi kavramlarını ifade eden isimler verirler. Eşyayı algılamadaki bir kusur, isimlerdeki bir kusuru ve yanısıra isimlerdeki kusur da tasavvurdaki kusuru gösterir. Öte yandan, insanın bir kimse ya da bir nesne ile ilgisi ve ilişkisi de bunlar hakkında oluşturduğu belirti ve tasavvura dayalıdır. Nesnenin tasavvurundaki kusur kişinin o nesneye olan yaklaşımındaki kusuru gösterir. Öte yandan, eğer bir insanın bir nesne hakkındaki tasavvuru doğru ve düzgünse, o kişinin o eşya ile olan ilgisi de doğru ve düzgünce olur. İnsanın, Allah ile olan ilişkisinde de bu durum aynen geçerlidir.
Bir insanın, Allah'a isimler atfederken işlediği hata (isterse O'nun sıfatlarını başkalarından ayırmak için olsun) Allah'ı ve sıfatlarının kavrayış ve inanışındaki hatanın bir sonucudur. Allah'ın ve sıfatlarının inanışında hataya düşen bir insan, aynı hatayı aynı derecede, hayata karşı ahlâkî tavrını, bütünüyle onun Allah anlayışı, O'nunla ve kâinatla olan ilişkisini yönlendirir. Bu yüzdendir ki Allah, insanlardan kendisi için en seçkin ve en güzel isimleri atf etmeyi istemiş ve kendisi için yanlış isimler ve sıfatlar yakıştırmaktan kaçınmayı emretmiştir. Çünkü, O'na yalnızca en güzel ve mükemmel isimler (Esma-ul-Hüsna) layıktır. Öyleyse O'nun isimlerine ters mânâlar vermenin sonuçları son derece ciddi olduğu için en güzel iş, O'na en güzel isimler vermektir.
"En güzel isimler" "Esma-ul-Hüsna", O'nun büyüklüğünü, yüceliğini, kudsiyetini, nezahetini ve sıfatlarının mükemmeliğini gösteren isimlerdir. Payesinin altında O'na isimler atfetmek, O'nun isimlerini saptırmak olur ki bu O'nun azametine aykırıdır ve O'na kusur ve noksanlık isnad etmek veya bir başkasının O'nun hakkında yanlış bir inanç sahibi olması demektir. Gene, sadece ve sadece Allah'a layık olan isimleri, O'nun herhangi bir yaratığına vermek de O'nun isimlerini tahrifdir.
"Onun isimleri konusunda ilhada sapanları bırakın" emrine gelince, bu "Onlarla faydasız münakaşalara girmen gereksizdir. Eğer, senin ikazlarına kulak asmıyor, söylediklerini anlamaya çalışmıyorlar ve bilâkis sırf meseleyi karıştırmak için eğri, çarpık deliller ileri sürüyorlarsa, onlar sapıtmalarının sonuçlarını bizzat kendileri göreceklerdir" anlamına gelmektedir.
181-
Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan)
bir ümmet vardır.
182- Ayetlerimizi yalanlayanları ise, biz onları bilmeyecekleri bir yönden derece derece (günahları yükletip azaba) yaklaştıracağız.
183- Onlara bir süre tanıyorum. Hiç şüphesiz benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder