29 Kasım 2012 Perşembe

Şu’arâ Suresi 160-175 Ayetleri S. Kutub Tefsiri


160- Lut'un soydaşları da peygamberlerini yalanladılar.

161- Hani kardeşleri Lut, onlara dedi ki; "Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?”

162- "Gerçekten ben, size gönderilen güvenilir bir peygamberim."

163- "Öyleyse Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz."

164- "Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, benim çabalarımın karşılığını verecek olan âlemlerin Rabb'idir."


Hz. Lut'un kıssası bu arada yer alıyor. Tarih süreci içindeki yeri ise, Hz. İbrahim'in kıssasının yanı idi. Yalnız, daha önce de belirttiğimiz gibi bu surede tarihi süreç gözetilmemiştir. Gözetilen sadece peygamberliğin, metodun (yolun) ve yalan sayanların akıbetinin, yani inananların kurtuluşu ve ilahi mesajı yalan sayanların akıbetinin değişmediği ilkesini yerleştirmektir.

Hz. Lut kavmini eleştirirken, Hz. Nuh, Hz. Hud, ve Hz. Salih'in başladığı yerden başlıyor. Onların patavatsızlığını eleştiriyor. Kalplerinde takva bilincini harekete geçirmeye çalışıyor. Onları imana ve itaate çağırıyor. Doğru yolu gösterdiği için onların mallarını cebine indirmeyeceğine ilişkin kendilerine temin veriyor. Sonra tarihte kendilerinin de belirgin haline gelen sapıklık ürünü günahlarını eleştiriyor:


165- "Sizler erkekler ile cinsel ilişki kuruyorsunuz, öyle mi?"

166- "Buna karşılık Rabb'inizin sizin için eş olarak yarattığı kadınları bırakıyorsunuz? Sizler doğal sınırları çiğneyen, sapık bir toplumsunuz."


Ürdün Vadisinde bulunan çeşitli kentlerde yaşayan Lut kavminin bu tiksindirici günahı cinsel sapıklıktı. Kadınları bırakıp erkeklere yönelmekti. Bu cinsel sapıklık, fıtrata aykırı çirkin bir sapma idi. Yüce Allah kadını ve erkeği temiz kılmış ve her birini eşine karşı eğilimli yaratmıştır ki, üreme yolu ile hayatın devam etmesine ilişkin dilemesi ve hikmeti gerçekleşsin. Üreme ise ancak kadın erkek buluşması ile mümkündür. Buna göre kadın-erkek arasındaki bu eğilim, evrende işleyen genel yasalardan biridir. Bu yasa ile evrendeki herkes ve herşey yüce Allah'ın bu varlık âlemini idare eden iradesinin, dilemesinin gerçekleşmesi için gerçek bir ahenk ve yardımlaşma içine girmektedir. Erkeğin erkeğe gitmesinin ise hiçbir hedefi yoktur. Bir amaç gerçekleştirmez. Bu, evrenin fıtratına ve yapısına da paralel düşmez. Böyle sapık bir ilişkiden birilerinin zevk alması da ayrıca hayret vericidir. Kadın-erkeğin buluşma esnasında duyduğu zevk ise Allah'ın dilemesinin gerçekleşmesi için fıtrata yerleştirilmiş bir vasıtadan öteye geçmez. Demek ki, Lut kavminin bu çirkin fiilinin, evrenin yasasına aykırı olduğu açıktı. Bu nedenle söz konusu sapıklıktan vazgeçmek veya yok olmaktan başka çareleri yoktu. Zira onlar hayatın rotasından çıkmış, fıtrat kervanından ayrılmışlardı. Çünkü varlıklarının hikmeti olan evlenme ve çocuk sahibi olma yolu ile hayatlarını sürdürmekten soyutlanmışlardı. Hz. Lut onları bu sapıklıkları bırakmaya çağırıp, Rabb'lerinin kendileri için yaratmış olduğu eşlerini terketmelerini, fıtrata karşı gelmelerini ve bunda gizli olan hikmetin sırlarını çiğnemelerini eleştirdiğinde anlaşıldı ki, onlar, hayat kervanına ve fıtrat yasasına dönüş yapmaya hazır değiller:


167- Soydaşları "Ey Lut, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen kesinlikle seni buradan süreceğiz" dediler.


Hz. Lut, onların arasında yabancı bir insandı. Amcası Hz. İbrahim'in, babasından ve milletinden ayrılıp vatanını ve yurdunu terk ettiğinde onunla birlikte buraya gelmişti. Hz. İbrahim ve onunla birlikte iman eden bir avuç inanmış insanla beraber Ürdün'ü geçmişti... Sonra bu toplumla birlikte yaşamaya başlamıştı. Nihayet yüce Allah onu bu adamlara peygamber olarak gönderdi ki, içinde bulundukları bataklıktan onları kurtarsın. Bir de baktı ki, sağlıklı fıtratın tertemiz biçimine çağırmayı bırakmadığı takdirde kendisini aralarından sürüp çıkarmakla tehdit ediyorlar.

Bu durumda yaptıkları işten, içinde bulundukları sapıklıktan tiksindiğini, nefret ettiğini açıkça ifade etmekten başka çaresi kalmamıştır.


168- Lut dedi ki; “Ben sizin bu sapık davranışınızdan tiksinenlerdenim.”


Ayet-i kerimede geçen "kaliy" sözcüğü aşırı biçimde tiksinmek demektir. Hz. Lut bu sözü tiksinerek ve nefret ederek onların yüzüne vurmuştur. Sonra Rabbi'ine yönelerek kendisini ve ailesinin bu beladan kurtarmasını dilemiştir.


169- "Ya Rabbi, beni ve ailemi bunların sapık davranışlarının yaygın cezasından kurtar."


Kendisi onların fiilini istememektedir. Dürüst fıtratı ile onların bu yaptıklarının alçaltıcı, mahvedici bir iş olduğu hissetmektedir. Kendisi de onların içinde yaşamaktadır. Rabb'ine yönelmekle, kendisini ve ailesini, milletini yakalayacak felaketten kurtarması için niyazda bulunmaktadır.

Yüce Allah da Elçisinin duasını kabul buyurmaktadır:


170- Biz de Lut'u ve ailesini kurtardık.

171- Ailesinden sadece yaşlı bir kadın, sapıklar arasında kaldı.


Bu yaşlı kadın başka surelerde belirtildiği gibi Hz. Lut'un karısıdır. Bu kadın gerçek bir cadıydı. Toplumun bu tiksindirici fiilini onaylıyor ve onu yapmaları için yardımcı oluyordu!


172- Sonra geride kalanları yok ettik.

173- Onların başlarına müthiş bir yağmur yağdırdık. Uyarıcıları umursamayanların başlarına yağan yağmur ne fenadır.


Bir rivayete göre onların kasabaları yerin dibine geçirildi. Üzerini su kapladı. Bu kasabalardan biri Sodom'dur. Sodom'un Ürdün'deki Ölü Deniz'in altında kaldığı sanılıyor.

Bazı jeoloji bilginleri, Ölü Deniz'in altında daha önceleri yerleşme bölgesi olan bazı şehirlerin bulunduğunu doğrulamaktadır. Bazı arkeoloji bilginleri Deniz'in yanında bir kalenin kalıntılarını, bu kalenin yanında ise, kurbanların kesildiği bir mezbahanın kalıntılarını ortaya çıkarmışlardır.

Ne olursa olsun, Kur'an-ı Kerim, Lut kasabalarının haberini ve bu apaçık sözünü bu şekilde vermeyi yeterli görmüştür.

Şimdi de onların bu şekilde cezalandırılmalarından sonra yer yer tekrar edilen yorum geliyor:


174- Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdir.

175- Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder