160-
Lut'un soydaşları da peygamberlerini yalanladılar.
161-
Hani kardeşleri Lut, onlara dedi ki; "Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?”
162-
"Gerçekten ben, size gönderilen güvenilir bir peygamberim."
163-
"Öyleyse Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz."
164-
"Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, benim
çabalarımın karşılığını verecek olan âlemlerin Rabb'idir."
Hz. Lut'un kıssası bu
arada yer alıyor. Tarih süreci içindeki yeri ise, Hz. İbrahim'in kıssasının
yanı idi. Yalnız, daha önce de belirttiğimiz gibi bu surede tarihi süreç
gözetilmemiştir. Gözetilen sadece peygamberliğin, metodun (yolun) ve yalan
sayanların akıbetinin, yani inananların kurtuluşu ve ilahi mesajı yalan sayanların
akıbetinin değişmediği ilkesini yerleştirmektir.
Hz. Lut kavmini
eleştirirken, Hz. Nuh, Hz. Hud, ve Hz. Salih'in başladığı yerden başlıyor.
Onların patavatsızlığını eleştiriyor. Kalplerinde takva bilincini harekete
geçirmeye çalışıyor. Onları imana ve itaate çağırıyor. Doğru yolu gösterdiği
için onların mallarını cebine indirmeyeceğine ilişkin kendilerine temin
veriyor. Sonra tarihte kendilerinin de belirgin haline gelen sapıklık ürünü
günahlarını eleştiriyor:
165-
"Sizler erkekler ile cinsel ilişki kuruyorsunuz, öyle mi?"
166-
"Buna karşılık Rabb'inizin sizin için eş olarak yarattığı kadınları
bırakıyorsunuz? Sizler doğal sınırları çiğneyen, sapık bir toplumsunuz."
Ürdün Vadisinde bulunan
çeşitli kentlerde yaşayan Lut kavminin bu tiksindirici günahı cinsel
sapıklıktı. Kadınları bırakıp erkeklere yönelmekti. Bu cinsel sapıklık, fıtrata
aykırı çirkin bir sapma idi. Yüce Allah kadını ve erkeği temiz kılmış ve her birini
eşine karşı eğilimli yaratmıştır ki, üreme yolu ile hayatın devam etmesine
ilişkin dilemesi ve hikmeti gerçekleşsin. Üreme ise ancak kadın erkek buluşması
ile mümkündür. Buna göre kadın-erkek arasındaki bu eğilim, evrende işleyen
genel yasalardan biridir. Bu yasa ile evrendeki herkes ve herşey yüce Allah'ın
bu varlık âlemini idare eden iradesinin, dilemesinin gerçekleşmesi için gerçek
bir ahenk ve yardımlaşma içine girmektedir. Erkeğin erkeğe gitmesinin ise
hiçbir hedefi yoktur. Bir amaç gerçekleştirmez. Bu, evrenin fıtratına ve
yapısına da paralel düşmez. Böyle sapık bir ilişkiden birilerinin zevk alması
da ayrıca hayret vericidir. Kadın-erkeğin buluşma esnasında duyduğu zevk ise
Allah'ın dilemesinin gerçekleşmesi için fıtrata yerleştirilmiş bir vasıtadan
öteye geçmez. Demek ki, Lut kavminin bu çirkin fiilinin, evrenin yasasına
aykırı olduğu açıktı. Bu nedenle söz konusu sapıklıktan vazgeçmek veya yok
olmaktan başka çareleri yoktu. Zira onlar hayatın rotasından çıkmış, fıtrat
kervanından ayrılmışlardı. Çünkü varlıklarının hikmeti olan evlenme ve çocuk
sahibi olma yolu ile hayatlarını sürdürmekten soyutlanmışlardı. Hz. Lut onları
bu sapıklıkları bırakmaya çağırıp, Rabb'lerinin kendileri için yaratmış olduğu
eşlerini terketmelerini, fıtrata karşı gelmelerini ve bunda gizli olan hikmetin
sırlarını çiğnemelerini eleştirdiğinde anlaşıldı ki, onlar, hayat kervanına ve
fıtrat yasasına dönüş yapmaya hazır değiller:
167-
Soydaşları "Ey Lut, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen kesinlikle seni
buradan süreceğiz" dediler.
Hz. Lut, onların arasında
yabancı bir insandı. Amcası Hz. İbrahim'in, babasından ve milletinden ayrılıp
vatanını ve yurdunu terk ettiğinde onunla birlikte buraya gelmişti. Hz. İbrahim
ve onunla birlikte iman eden bir avuç inanmış insanla beraber Ürdün'ü
geçmişti... Sonra bu toplumla birlikte yaşamaya başlamıştı. Nihayet yüce Allah
onu bu adamlara peygamber olarak gönderdi ki, içinde bulundukları bataklıktan
onları kurtarsın. Bir de baktı ki, sağlıklı fıtratın tertemiz biçimine
çağırmayı bırakmadığı takdirde kendisini aralarından sürüp çıkarmakla tehdit
ediyorlar.
Bu durumda yaptıkları işten,
içinde bulundukları sapıklıktan tiksindiğini, nefret ettiğini açıkça ifade
etmekten başka çaresi kalmamıştır.
168-
Lut dedi ki; “Ben sizin bu sapık davranışınızdan tiksinenlerdenim.”
Ayet-i kerimede geçen
"kaliy" sözcüğü aşırı
biçimde tiksinmek demektir. Hz. Lut bu sözü tiksinerek ve nefret ederek onların
yüzüne vurmuştur. Sonra Rabbi'ine yönelerek kendisini ve ailesinin bu beladan
kurtarmasını dilemiştir.
169-
"Ya Rabbi, beni ve ailemi bunların sapık davranışlarının yaygın cezasından
kurtar."
Kendisi onların fiilini
istememektedir. Dürüst fıtratı ile onların bu yaptıklarının alçaltıcı,
mahvedici bir iş olduğu hissetmektedir. Kendisi de onların içinde yaşamaktadır.
Rabb'ine yönelmekle, kendisini ve ailesini, milletini yakalayacak felaketten
kurtarması için niyazda bulunmaktadır.
Yüce Allah da Elçisinin
duasını kabul buyurmaktadır:
170-
Biz de Lut'u ve ailesini kurtardık.
171-
Ailesinden sadece yaşlı bir kadın, sapıklar arasında kaldı.
Bu yaşlı kadın başka
surelerde belirtildiği gibi Hz. Lut'un karısıdır. Bu kadın gerçek bir cadıydı.
Toplumun bu tiksindirici fiilini onaylıyor ve onu yapmaları için yardımcı
oluyordu!
172-
Sonra geride kalanları yok ettik.
173-
Onların başlarına müthiş bir yağmur yağdırdık. Uyarıcıları umursamayanların
başlarına yağan yağmur ne fenadır.
Bir rivayete göre onların
kasabaları yerin dibine geçirildi. Üzerini su kapladı. Bu kasabalardan biri
Sodom'dur. Sodom'un Ürdün'deki Ölü Deniz'in altında kaldığı sanılıyor.
Bazı jeoloji bilginleri,
Ölü Deniz'in altında daha önceleri yerleşme bölgesi olan bazı şehirlerin
bulunduğunu doğrulamaktadır. Bazı arkeoloji bilginleri Deniz'in yanında bir
kalenin kalıntılarını, bu kalenin yanında ise, kurbanların kesildiği bir
mezbahanın kalıntılarını ortaya çıkarmışlardır.
Ne olursa olsun, Kur'an-ı
Kerim, Lut kasabalarının haberini ve bu apaçık sözünü bu şekilde vermeyi
yeterli görmüştür.
Şimdi de onların bu
şekilde cezalandırılmalarından sonra yer yer tekrar edilen yorum geliyor:
174-
Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış
kimselerdir.
175-
Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder