26 Kasım 2012 Pazartesi

Şu’arâ Suresi 111-122 Ayetleri S. Kutub Tefsiri


111- Soydaşları, "peşinden gelenler aramızdaki ayak takımı iken hiç biz sana inanır mıyız" dediler.


Onlar ayak takımı derken fakirleri kastediyorlar. Fakirler, peygamberlere ve peygamberliklere, imana ve teslim oluşa herkesten önce sahiplenenlerdir. Boş bir böbürlenme, çıkar, makam ve mevcut durum, bunlardan kaybedecekleri hiçbir şey onları "doğru yol"dan alıkoyamaz. Bu nedenle onlar hemen kabul edenler ve herkesten önce ilahi mesajı sahiplenenlerdir. İleri gelen bürokratları, teknokratları, aristokratları ise büyüklükleri böbürlenmeleri, sahte yapılanmalara dayalı, kuruntu ve efsane destekli, din maskesine bürünmüş çıkarları onları hep geri bırakır. Kıpırdanmalarını engeller.

Sonra onlar, arı-duru tevhidin sonuçta kendilerini diğer insan kitleleriyle eşit duruma getirmesini, bütün sahte değerleri ayakaltına alışını kabul edemezler. Zira tevhid inancında sadece bir değer bayraklaştırılır. Bu da iman ve iyi işler (amel-i salih) yapmaktır. Bu herhangi bir topluluğu yükseltecek, diğerlerini alçaltacak tek değerdir. Bütün insanlar artık bir ölçüye göre, inanç sistemi ve onun dürüst bir yaşantı kriteri ile değerlendirilirler, tartılırlar.

Onun içindir ki, Hz. Nuh onlara verdiği cevapta değişmez değerleri belirlemekte, peygamberin uzmanlık alanını sınırlandırmakta, insanların işlerini ve hesaba çekilişlerini ise Allah'a havale etmektedir. İşlediklerine göre onları sorguya çekecek kimsenin Allah olduğunu dile getirmektedir.


112- Nuh dedi ki; "Onların neler yaptıklarını ben bilemem."

113- "Onların hesabını görmek, sadece Rabb'ime düşer. Keşke bu gerçeğin bilicinde olsanız "

114- "Mü'minleri yanımdan kovmak bana yakışmaz."


Aristokratlar, ileri gelenler, sürekli olarak fakirler hakkında şu kanıya sahiptir: Fakirlerin alışkanlıkları ve ahlakları seçkinlerin hoşuna gitmez. Nezaket sahibi, ince ruhlu, tatlı zevkleri bulunan yüksek tabakanın bulunduğu ortamlarda onlara katlanmak mümkün değildir. Hz. Nuh onlara diyor ki: Ben insanlardan iman dışında başka bir şey istemiyorum. Onlar ise iman etmiş bulunuyorlar. Bundan önce yaptıkları ise Allah'a havale edilmiştir: Bunları tartacak ve değerlendirecek, iyiliklerine ve kötülüklerine göre onları cezalandıracak, ödüllendirecek olan da O'dur. Allah'ın değerlendirmesi en sağlıklı değerlendirmedir: "Keşke bu gerçeğin bilincinde olsanız", keşke Allah'ın terazisinde ağır basan gerçek değerleri anlasaydınız. Benim görevim sadece uyarmaktan ve gerçeği açıkça ortaya koymaktan ibarettir.


115- "Ben sadece açık sözlü bir uyârıcıyım. "


Hz. Nuh -selam üzerine olsun- apaçık delilini ve sağlıklı mantığını onlara yönelttiğinde, onlar, apaçık delil ve red edilmesi mümkün olmayan delille O'nunla tartışmayı sürdürmekten aciz kalarak, azgınların, gayr-i meşru otoritelerin, delil açısından sıkıştıklarında, kesin delil aleyhlerine döndüğünde başvurdukları yönteme başvurdular. Maddi kaba kuvvet ile tehdit etmeye başladılar. Zaten gayr-i meşru otoriteler, delil açısından sıkıştırıldıkları, kesin delilin kendilerini aciz bıraktığı her yerde ve her zamanda böyle tehdit yoluna baş başvurmuşlardır.


116- Soydaşları; “Ey Nuh, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen taşa tutulup öldürülenlerden olacaksın" dediler.


Burada azgın iktidar sahipleri çirkin yüzlerini gösteriyorlar, sapıklık kaba kuvvetini ortaya koyuyor. Hz. Nuh'da katı, kuru, donuk kalblerin yumuşamayacağını öğreniyor.

Bunun üzerine Hz. Nuh biricik Dosta, eşsiz Yardımcıya yöneliyor. Zaten inananlar için ondan başka sığınak da yok.


117- Bunun üzerine Nuh dedi ki: "Ya Rabbi, soydaşlarım beni yalanladılar."

118- "Onlar ile aramdaki meseleyi Sen kesin çözüme bağla; beni ve yanımdaki mü'minleri kurtar."


Aslında Hz. Nuh'un Rabb'i, toplumunun O'nu yalanladığını biliyor. Yalnız bu, üzüntüsünü, şikâyetini, yardımcıya, destekçiye bildirme türünden bir ifadedir. İnsaf talebinde bulunmaktır. İşi, sahibine havale etmektedir: Onlar ile aramdaki meseleyi Sen kesin çözüme bağla. İsyanın ve yalanlamanın son sınırını belirliyor: Beni ve yanımdaki mü'minleri kurtar.

Yüce Allah, azgın iktidar sahipleri tarafından taşa tutularak öldürülmekle tehdit edilen peygamberinin isteğini kabul etmiştir. Çünkü O, insanları Allah'tan korkmaya, elçisine itaat etmeye çağırmakta, buna karşılık bir ücret talep etmemekte, mal ve makam peşinde koşmamaktadır.


119- Bunun üzerine Nuh'u ve yanındakileri dolu bir gemiye bindirerek kurtardık.

120- Bunun arkasından dışarda kalanları suda boğduk.


İşte böyle kısa bir özet ile insanlığın şafağında iman ile tuğyan (azgınlık, isyankârlık, zorbalık) arasındaki savaşın son aşaması tasvir edilmiştir. Uzun boylu insanlık tarihi içinde yer alacak, gelecekteki bütün hak ile batıl kavgalarının sonu da böylece belirlenmiş olmaktadır.

Sonra bu surede üstün güç ve merhamet sahibi Allah'ın olağanüstü olayın tekrar yorumuna yer verilmektedir.


121- Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.

122- Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder