27 Aralık 2009 Pazar

Kevser Suresi

Bu sûre Kur'an-ı Kerim'in en kısa süresidir. Bu ülkenin 65 milyon in­sanının % 98i bu sureyi bilmektedir. Sure kısa olduğu gibi ayetleri de kısadır. Çocukluğumuzda ilk ezberlediğimiz surelerdendir. Mekke dev­rinde nazil olmuştur, üç ayettir.



1- Biz sana kevseri verdik.

2- Sende Rabbin için namaz kıl, kurban kes.

3- Şüphesiz sonu kesik olan sana kin tutandır.


Kelimelerdeki harfler birbirine o kadar uyumlu ki, bir kuyumcunun, en harika bir süs eşyasını en hassas aletlerle, en hassas bir şekilde işle­yişinden daha hassas.

Harfler dilimizde sanki bir şelalenin damlaları gibi. Cümle ise sanki bir nehrin etrafına hayat saçarken akışı gibi bir akış.

Dünyanın en harika çiçeklerinden bir demet yapılmış. İşte Allah (c.c) de kıyamete kadar gelecek olan insanların dillerinde virt olsun, zikir olsun, moral olsun, gönüllerim hoş tutsunlar ve ona bağlansınlar, hayatlarına hep dayanak olsun, ona güvensinler diye kısacık bir sure indirmiş.

Allah (c.c) Mekke'li müşriklerin bir iftirasına cevap veriyor. Onlar şöyle diyorlardı. "Muhammed bu kitabı kendisi uyduruyor." Allah (c.c) de Bakara Suresinde; "Eğer kulumuza indirdiğimiz ayetler ve sureler konusunda şüphe içerisinde iseniz, yani "Muhammed kendisi uyduru­yor" diyorsanız O zaman buyurun siz de bir sure getirin" diyor.

Siz de Arapsınız, Muhammed sizin aranızdan çıktığı için, o da Arap. Sizin bildiğiniz dili O biliyor, O'nun bildiği dili siz biliyorsunuz. Buyurun Mekke'nin bütün ediplerini, şairlerini, nesir ve nazm yazarlarını bir araya getirin ve onlar el birliği yaparak, Kur'ân'ın benzeri bir sûre ge­tirsinler. Kevser suresine denk bir sure getirsinler. Eğer gücünüz yet­mezse, Allah'tan başka ne kadar yardımcınız varsa onları da çağırın di­yor Allah (c.c). Aynı meydan okumaşimdiki kafirler için de geçerli.

Bu sûre şu olay üzerine nazil olmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in üç tane oğlu dünyaya geldi. Hepsi çocuk yaşta vefat ettiler. Bir rivayete göre oğlu Abdullah öldüğünde, bir başka rivayete göre oğlu İbrahim öldüğünde, Mekke'nin imansızları, her an Allah'ın nurunun sönmesini bekleyenler sevinivermişler. Efendimizin çocuğu öldüğü ve ondan sonra da erkek çocuğu olmadığı için, Peygamberimizin ölümü ile de bu davanın son bulacağını söylüyorlar. Araplar arasında da erkek çocuğu olmayanın neslinin tükeneceğine inanış vardır. Çünkü onlar bir ayet-i kerimede bildirildiği gibi şu inançtadırlar. "Kendilerine "kız çocu­ğun oldu" diye müjde getirildiğinde yüzü kararır, kinlenir."Yani kız çocuğunun olmasından memnun olmaz, bundan utanç duyar. Mekkeli müşriklerin durumu bu.

Günümüzde de aynı durumda olan insanlar var. Mekkeli müşrikler, başta As b. Vail, Efendimizin çocuğu ölünce sonu kesik anlamına gelen "Ebter" kelimesini kullanıyorlar. "Kendisinin de ölümü ile bu İslâm Davası da bitecek, İslâm nuru da sönecek böylece toprağa karışıp gi­decek" diye Mekkeli müşrikler birbirlerine müjdelemektedirler.

Efendimiz de bir insandır. Can, kan taşımaktadır. O da bu söz üze­rine üzülür. Üzüntüsü Rabbim tarafından bilinir. Allah (c.c) Cebrail'i gönderir. Cebrail ile beraber bu sûreyi gönderir. Cebrail bir gün gelir ve Peygamberimize bu sureyi indirir.

"Biz sana kevseri verdik."

Kevser; hayrın çok olması manasına geliyor. Allah (c.c) Peygamber (s.a.v)'e biz sana kevseri verdik diyor. Yani dünyada bir insana veri­lebilecek en değerli şeyi sana verdik. Bu dünyada bir insana verilebile­cek en değerli şey.nedir? O gün için sevgili Peygamberimize verilen en değerli şey "Peygamberliktir." Dünya bir tarafa o peygamberlik bir ta­rafa. Peki bu gün? Bu gün için de bize verilen en değerli şey Allah'a imandır. Dünya bir tarafa imanımız bir tarafa.

İşte Peygamberimize verilen o "peygamberlik" en büyük nimet. Ve o peygamberlikle beraber gelen Allah'ın ayetleri, en büyük hayırdır. En çok hayır işte ondadır.

Şöyle de anlaşılır ayet; "Sana diğer peygamberlerden daha fazla ümmet verdik." gerçekten de öyledir. 1400 seneden beri geçen milyon­larca müslüman Peygamberimizin adı anıldığında O'na "salat-u selam" getirirler. Bu gün de dünyanın her yerindeki 1,5 milyar müslüman Peygamberimizin adı anıldığında O'na salatu selam getirmektedir.

Rabbim ebter'e karşılık Peygamberimize "Kevser"i vermiştir. Cennetteki kevser ırmağını ve onun toplandığı Kevser Havzını vermiş­tir. Efendimize ebter diyenlerin sonu gelmiş, kendisine kevser verilen peygamberimizin davası ise yayılarak gelişmiş, günümüze kadar gel­miş ve kıyamete kadar da devam edecektir.

Ehl-i Beyt;

1- Soyundan gelenler

2- O'nun yolundan gidenler.

Hepimiz kendimizi ehl-i beyt sayabiliriz. O'nun yolundan gittiğimiz­den dolayı.

Mekkeli müşriklerin sonu gelmiştir. Bugün 20. Asırda "Ben As b. Vail'in torunuyum" diyen bir tek insan yok. Yolundan giden var, o ayrı. Ama soyundan geldiğini iddia eden yok. Ama Peygamberimizin yolundan giden milyarlarca insan var. Aynı zamanda soyundan olduğu için ifti­har eden milyonlarca insan var. Hangisinin sonu gelmiş, hangisinin sonu bitmiş?

Yani Hz. Fatırha validemizle Peygamberimizin soyu devam etmiş, ama erkek çocuklarıyla Ebu Cehil'in soyu gelememiş. Hatta Ebu Cehil'in oğlu İklime müslüman olmuş ve İslâm'ın yavuz bahadırlarından olmuştur.

Bu sure bugün bize şunu söyler. Dinime düşmanlık edenlerin sonu gelecektir. İslâm dinine diş bileyenierin sonu gelecektir. İslâm devam edecektir.

Öyle olunca, "Rabbin için namaz kıl ve Rabbin için kurban kes." Mekke müşrikleri de bir şeyler yapıyorlar. Kabeye gelip kendilerine göre birşeyler yapıyorlar, putlarının önünde kurbanlar kesiyorlar.

Bu sûre Mekke'de nazil oldu. Kurban bayramı Medine'ye hicret» edince ilan edildi. Öyle olunca Kurban bayramından önce de, tarih bo­yunca insanlar Allah için veya putları için kurban kestiler. Rabbimiz de efendimize; "Rabbin için namaz kıl, kurban kes." buyuruyor.

Rabbim diyor ki; "Sen büyüyeceksin, senin ümmetin büyüyecek, bu din dünyayı aydınlatacak. Öyleyse bu yolda yürürken namaza devam et, kurban kes." Biz de asırlardır namazımızı kılmaya, kurbanımızı kesmeye devam ediyoruz elhamdülillah.

7 yorum:

  1. İlmi değer taşıyan yorumların tümüne saygı duymak, onlardan faydalanmak gerekir. Halis niyetle Kur'an'ı yorumlamaya çalışanlardan Allah razı olsun.

    Hz.Muhammed (SAV) ümmeti yanlışta ittifak etmez.

    (Klasik tefsirlerde ebter'den kastın salt maddi bir ifade olmadığına dikkat etmek gerekir.)

    YanıtlaSil
  2. Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim Kitabullah hakkında şahsi re`yi ile söz ederse, isabet bile etse hatadadır."

    YanıtlaSil
  3. Rivâyet olunduğuna göre şöyle demiştir: (Bir kere) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûrunda bir kişi öbür kimseyi senâ etmişti. Bunun üzerine Resûlullah tekrarlayarak: - Tuhaf şey? Sen (böyle övmekle) arkadaşının boynunu vurdun, yazıklar olsun sana! Sen arkadaşının boynunu vurdun, buyurdu. Sonra da: - Sizden her kim (din) kardeşini her halde medhetmek mevkiinde bulunursa: - Fülân kişiyi (görünüşe göre iyi) sanırım. Onun muhâsibi Allah`dır. Ben, Allah`a karşı kimseyi (siyretiyle) tezkiye edemem. Onu şöyle şöyle kimse zan ederim, desin!. bunu da (hakîkaten) o kimseyi bu sûretde zan ediyorsa, öyle söylesin! buyurdu.

    YanıtlaSil
  4. Söz konusu kişi Mustafa İslamoğlu ise savunmak durumundayım. Çünkü bahsettiğimiz şey ilmi. O ilim ki benim fersah fersah ötemde.

    Öncelikle bu tefsirde As b. Vail in soyunun olmadığı söyleniyor. Oysa O nun soyu Amr b. As ve torunu Abdullah üzerinden devam etmiştir.

    İkincisi, bu ayetin tefsiri kendi görüşü değildir. (Hem zaten klasik tefsirde salt anlamda benim anladığım bir mananın olmadığı açık, ama ben görememişm, özür dilerm) Kestiğim yerlerde kelimenin kökeni ve hangi kaynaklardan aldığı ve Kuran ın hangi ayetlerinin bu ayeti açıkladığı yazmaktadır.(Soy ve sopun bir övünç kaynağı değil, imtihan oluşu hakkında)

    Bunları internetten değilde karşılılı tartışalım isterim. Beşikten mezara kadar ilim öğrenmek gerekirken yatmak hoş değil çünkü Adnanım. Aramızda en çok bilen sensin. Faydalanmak isterim.

    Tefsirini edinip bu tartışmalara girsek ne kadar mutlu olacağımı anlatamam.

    Mesut

    YanıtlaSil
  5. İkinci hadis seninle alakalı değildi mst, üzerine alnmışsın. ilim erbabının ilminden dolayı övülmesi bir yana, sen doğrudan ilmini övüyorsun. buna itiraz etmem sözkonusu değil.

    ben sadece başka bir konuda küçük bir uyarı olsun istedim. tefsirin vebaliyle ilgili hadislere mutlaka tesadüf etmişsindir. yüzyıllardır gelen bir ilmi birikim var. bunlardan hasıl olan yorumlardan tamamen farklı bir yorum geldiği zaman, temkinli yaklaşmak gerekir. yanlış olduğunu iddia etmiyorum. zaten yorum yapacak kadar ilmim de yok. ancak klasik tefsirleri gözardı etmek, ve hatta yanlış gibi göstermek asla doğru olamaz. bununla ilgili birşey söylemeden geçmek istemedim.

    bir ihtilaf yok aramızda. islamoğlu'na karşı birisi de değilim; bilakis tesadüf ettiğim zaman derslerini severek takip ederim. allah halis niyetle ilmi çalışmalarda bulunanlardan razı olsun.

    geçen yılki toplantılara devam etmememiz büyük bir eksiklik oldu bu dönem. bir teşebbüste bulunmadık hiçbirimiz, bu hepimizin kusuru. yeni dönem programı açıklandığında bu iş için özel bir yer belirleyip, diğer işlerimizi buna göre organize edelim inşallah.

    Allah cümlemize hayırlı ilimler nasip etsin.
    bilerek veya bilmeyerek düştüğümüz yanlışlardan muhafaza etsin.

    YanıtlaSil