19 Aralık 2009 Cumartesi

İnşirah ; 1-8

1- Biz senin göğsünü genişletmedik mi?

2- Senden senin yükünü kaldırmadık mı?

3- O (yük) ki belini büküyordu.


Bütün insanlara yapılan işkencenin yükünü kendi üzerinde hissedi­yor Peygamber Efendimiz, insanların imana giden yolunu Ebu Cehil ve Ebu Leheb engelliyor. Ama Efendimiz iki yükü birlikte hissediyor.

1. Bir tarafta Ebu Leheb ve Ebu Cehil'in yanmasından dolayı üzüntü duyuyor.

2. Bunların engellemesi nedeniyle imansız kalan binlerce insanın üzüntüsünü duyuyor.

Yani Peygamber Efendimiz hem zalime acıyor hem de mazluma acıyor.

Böylesine bir aşkı, böylesine bir merhameti, dünya tarihinde bir filozofun veya bir şairin veya bir başka insanın gösterdiği görülme­miştir.

İşte Peygamber Efendimiz bütün bu acıları, ruhunun en derin ye­rinde hissediyor. Peygamber Efendimiz dağlardan daha ağır kabul ettiği bir yükün altındadır. Allah (c.c), Rasulü'nün gönlünü genişleti­yor. Onun yüklerini hafifletiyor.

Ders yaptığım üniversite öğrencilerine bazen derim ki; "Hep alıcı ol­mayın, aldığınız gibi verici de olun. İslâm'dan öğrendiğiniz şeyleri öğrenmeyenlere öğretin." Bu konuda denemeler oldu. Bazıları neticeyi bana da bildirdiler. "Hocam makam olarak yüksek yerlerdekilerin ya­nına vardığımızda elimiz ayağımız titriyor, dilimiz tutuluyor." diyorlar. Bu hal, günümüzde bizim neslimizin en fazla sıkıntı duyduğu bir olay­dır.

Eğer biz gönlümüzü geniş tutar, karşımızdaki kişinin insanlık dere­cesinden hayvanlık derecesine düşmüş biri olduğunu kabul edersek ve onu insanlık derecesine çıkarmak için gayret sarfedersek, o zaman gönlümüz daralmaz, dilimiz tutulmaz. Bu da önce Allah'a tam anla­mıyla iman etmek ve O imanın verdiği gönül genişliğiyle sağlanacaktır.

Mü'minin gönlü, bütün insanları ve bütün yaratılmışları sevebilecek kadar geniş yaratılmıştır. Buhari'nin bed-il halk'da, Müslim iman'da, Nesai'nin salatta, Tirmizi'nin Tefsir'de naklettikleri bir hadiste; Efendimizin göğsünün yarıldığı, zemzemle yıkandığı, iman ve hik­metle doldurulduğu haber verilir.


4- Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi?

1400 sene öncesine gidin. Çöl denizinin ortasında, ot bitmeyen va­disinde, etrafa bağırsanız çöl denizi içinde kaybolup gidecek. Öyle bir ortamda, Mehmet Akif Ersoy'un deyimiyle; dünyanın en sapa yerinde gönderilen sevgili Peygamberimize (s.a.v) Rabbim "senin adını yü­celttik" diyor.

Yani Himalaya'nın tepesinde de, Japonya'nın Tokyo kentinde de müezzin, günde beş defa "Eşhedü enne Muhammeden Rasulullah" diye bağıracak. Bu ayet indikten sonra Hassan b. Sabit (r.a) şöyle di­yor; "Allah Peygamberinin ismini kendi ismine ilave etti, ardarda getirdi ve müezzinler beş vakit "Eşhedü" dedi."

Peygamberimizin yükselen adını indirmeye hiçkimsenin gücü yet­mez. Beş vakit okunan ezanımızda ve namazımızdaki tahiyyatımızda Peygamberimizin adını Allah (c.c)'in adıyla okumaya devam ediyoruz. Bunu engellemeye hiçkimsenin gücü yetmez.


5- Şüphesiz zorlukla beraber kolaylık vardır.

6- Elbette zorlukla beraber kolaylık vardır.


Bu ayetler burada tekrar eden marş gibidir. Müfessirlerimiz şunu söylemişlerdir: "El-yüsr" marifedir. "El-usr" nekredir. İkincisinde de aynıdır. Yani "bir zorluğun karşılığında iki tane kolaylık vardır" diyor Allah (c.c). Zoru görünce kaçmak yok. Şair öyle demiş;

Kaçarken vurulup yere düşenin,
Bir kanına tükür, bir leşine tükür.

Yani arkadan vurulmak doğru değildir. Eğer eceliniz gelmişse ve kurşundan gidecekseniz, şehid olmayı tercih etmelisiniz. Nasıl olsa ölünecek. Kaderde ölmemiz kurşundan olacaksa, Allah'ın yolunda mü­cadeleden kaçarken vurulursak, cehennemlik oluruz. Allah yolunda yürürken vurulursak şehid oluruz.

Bir zorluğun karşılığında iki kolaylık vardır. Bir dağın tepesine çıktığınızda bir çıktığınız yerden iniş vardır, bir de diğer tarafından.

Zorlukları görüp de büyütmeyelim. Dizlerimizin dermanı kesilebilir ama gönlümüzün dermanı kesilmesin.


7- O halde bir işi bitirince hemen (başka işe) sarıl.

Durmak yok, yorulmak yok, başardım deyip bayram etmek yok. "Bir işi başarınca hemen yeni bir hizmete kalk" diyor Allah (c.c). Şahsınla ilgili dünyevi zaruri ihtiyaçlarını bitirdin mi, hemen islami hizmetlere koş, manası da vardır.


8- Ancak Rabbine rağbet et.

Yorulduğunuzda yürüyerek dinleneceksiniz veya koşarak dinlene­ceksiniz. Yalnız Rabbimin rızasını isteyiniz, O'na karşı gelmekten, O'nun sevgisini yitirmekten endişe ediniz, O'nun sevgisini isteyiniz, O'nun yardımını isteyiniz, O'na tevekkül ediniz, O'na kavuşmak iste­ğinde bulununuz diyor Allah (c.c).

Ecdadımız İstanbul'u fethetmiş, bayram etmemiş ama Allah'a hamdetmiştir. Viyana'ya varmış şımarmamış. Başarısı az olanlar, hedefi olmayanlar, küçük başarılarını büyüterek övünürler. İnsan bir işten yorulunca bir başka işe başlarsa dinlenir. Gönül yorgunluğu en kötüsüdür.

Çocuklarımız oynarken kilometrelerce yol alır da yinede yorul­duğunu bilmez. Ama istemediği bir yere gönderecek olursanız, hemen yorulur. Büyüklerde de öyle değil mi? Bir ata sözümüzde "Gönülsüz yol kocatır" denilmiştir.

1 yorum:

  1. Mü'minlerin emîri Ebû Hafs Ömer ibni Hattâb radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinledim, dedi: "Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır." Buhârî.

    EA

    YanıtlaSil