14 Aralık 2009 Pazartesi

İnşirah Suresi ; Giriş

Halkımızın çoğunun ezberinde olan, bir çok müslümanımızın zik­rine ve virdine başlarken okuduğu bir suredir "inşirah suresi." Mekke devrinde nazil olmuş, Sekiz ayettir.

"Şerh" kelimesini biz Türkçemizde de kullanıyoruz. "Bana bu cüm­leyi bir şerhet bakalım" diyoruz. Veya "Buharı Şerhi Aynî'de şöyle di­yor" diyoruz. Yani bir cümleyi, bir sözü genişçe açıklamaya şerhetmek diyoruz.

Hukuk dilinde de kullanılır bu. "Bu konu da şerh gerekir. Bu mad­denin şerhinde şöyle diyorlar" diyerek bu kelimeyi kullanırız. Türkçe karşılığı "genişletmek, herkesin anlayabileceği şekilde açıklamak "tır.

Şerh suresi ise; Peygamber Efendimiz (s.a.v)'m gönlünün genişle­tilmesi, açılması, topyekün insanlığı kuşatacak bir hale gelmesi konu­sunu anlatan bir surenin ismidir.

Hemen hemen bütün tarikatlar zikirlerine, sayılı olan virdlerine başlamadan Önce, -yine Kur'ân-ı Kerim bir zikir olarak kabul edildiğin­den,- bu İnşirah suresini de okurlar.

Gönlümüzü geniş tutmak, Rabbimizin ayetlerine karşı gönlümüzü, açık bırakmak ve Rabbimizin ayetleriyle gönlümüzü genişletmek için bu sureyi okuruz biz.

Kainatın Efendisi olan Peygamber Efendimizin sahip olduğu o gö­nülden bize de verilmesi için bu sureyi okuyoruz.

Bu günlerde insanların, rahatsız olduğu birbirlerine kem gözlerle, asık suratla bakmaları, birbirlerini hafife almaları veya hakaret etme­leri, birbirlerine karşı tahammülsüz olmaları; gönül genişliğine sahip olmamalarından kaynaklanmaktadır.

İnsanlığı kuşatacak ve kainatı içine alacak bir gönüle sahip olama­manın neticesidir. Allah (c.c) Musa (a.s)'in hayatını bize anlatırken; Musa (a.s)'ın dilinden olayı bize naklediyor.

Musa (a.s); "Ya Rabbi! gönlüm daralıyor, dilim tutuluyor." diyor. "Ya Rabbi! Gönlümü geniş eyle, Ya Rabbi! Dilimin bağını çöz ki benim söylediklerimi insanlar anlayabilsin. Ben bütün işlerimi Allah'a havale ettim." diye Allah'a dua ediyor.

Firavun gibi dünyanın gelmiş geçmiş bütün imansızlarının, filozoflarının, en katı kafir yöneticilerinin bütün özelliklerini kendinde toplayan ve Kur'ân-ı Kerim de hemen hemen baş kafir olarak bize ta­nıtılan bir adamın yanına giderken, Musa (a.s) Rabbine dua ediyor. Gönlünün geniş tutulmasını istiyor.

Demekki bir insanın en çok sahip olması gereken özelliği geniş bir gönüle sahip olmaktır. Eğer gönlümüz geniş olursa imansızın yanına vardığınız zaman; imansızın gücü, otoritesi, bilgi birikimi, ekonomik, askeri gücü ve size karşı yapabileceği plan ve programlar ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun, onun karşısında heyecan duymayacak, diliniz tutulmayacak ve hiç endişeye kapılmayacaksınız. Niye? Çünkü siz Allah (c.c)'a güvenmişsiniz, kendinizi O'na teslim etmişsiniz. Siz kendinizi Allah'a teslim edince, Allah'ın yarattıklarından endişe duy­mazsınız.

Bu şuna benzer: İki kişi denizde yüzme öğreniyor. Öğretici diyor ki; kendinizi denize bırakınız, teslim ediniz." Kendisini denize teslim eden yüzmeyi çabuk öğrenir. Kendisini denize teslim eder ve denizde de yüzmenin kurallarına uyarsa o insan denizde rahat yüzer, kendisini de kurtarır denizin de keyfini çıkarır. Ama gönlü daralır, vücudunu ka­sar ve çabalamaya başlayacak olursa çabaladıkça batar.

Günümüzde bu İnşirah Suresini okuyan ve ona iman eden bir mü-min, İslâmi mücadelesini verirken hep imansızın gücünü gözünde bü­yütür ve ona karşı kalbini kasar, kalbini daraltır, kaslarım kasarsa, işte o insanın da iyilik yapacağım, gayret göstereceğim derken ve 'çırpınırken boğulma ihtimali büyüktür. Mücadelemizi verirken bir kere şuna inanacağız; "Allah vardır, birdir, şeriki, ve nazırı yoktur, her yerde hazır ve nazırdır."

Bir düşman karşısında kalıyorsunuz, ruhunuz çırpmıyor, gönlünüz daralıyor, endişeye kapılıyorsunuz ve'O anda Allah'ı hatırlıyorsunuz. Allah'ı hatırlamakla, kalbiniz huzura kavuşuverir.

"Allah var keder yok" demiş ecdadımız. Allah'ın ayetlerine ve pey­gamberimizin hadislerine uygun bir sözdür bu.

Allah(c.c) Mekke'nin ilk yıllarında Peygamber Efendimize indirir bu sureyi. Duha Suresinden sonra nazil olmuştur. Duha Suresinde Rabbim Peygamber Efendimizi teselli ediyor. Rabbin seni bırakmadı, Rabbin sana kızmadı. Senin geleceğin geçmişinden daha hayırlı ola­caktır.

Yani gelecekte güzel günler göreceksin. Ahirette bu dünyadan gü­zelini göreceksin. Bu dünyanda da bu günün, geçmişinden iyi olacak müjdesini veriyordu.

Rabbim Ne zaman vermişti bu müjdeyi? Kafirler ekonomik boykot uyguladığında, en yakın arkadaşları işkenceyle öldürüldüğünde, her türlü kötülük yapıldığında, iftiraların diz boyu Mekke sokaklarını ve çevreyi kuşattığında, çevreden gelen insanlara Peygamber Efendimiz en kötü bir şekilde tanıtıldığında, bu sure indirildi ve bu müjdeler ve­rildi.

Aleyhimize bir tek kelime sarf edilse kızıyoruz. Kanımız beynimize sıçrıyor. Ailemize iftira yapılsa yerimizde duramaz hale geliyoruz. Çocuğumuz döğülse feveran ediyoruz, arkadaşımıza bir hakaret olsa kızıyoruz. Bütün bunlar hakkımız. Ama Peygamber Efendimize yapı­lanlar bizim başımıza henüz gelmemiştir. Binde biri dahi gelmemiştir.

Kendisine iman etmiş, kölelikten kurtulmuş ama fakirlikten kurtu­lamamış insanlara işkencenin en kötüsü yapılıyor ve elimizden bir şey gelmiyor. Böyle bir durumda duyulan ızdırabın ölçüsünü ölçecek alet dünyada yapılmamıştır. O ızdırabı ve acıyı taşıyacak yeryüzünde taş olsa erir.

Allah (c.c) Kur'ân-ı Kerim'de, kafirlerin kalplerini anlatırken, onları taşa benzetiyor, hatta taştan bile katı olduğunu ifade ediyor. Bir tarafta taşlardan bile katı yürekli insanlar diğer tarafta bütün in­sanlara yapılan işkence ve zulümlerin acısını kalbinde taşıyan Peygamber Efendimiz (s.a.v). İşte böyle bir ortamda Allah (c.c) bu sureyi indiriyor.

1 yorum:

  1. Gönlünde hardal danesi kadar küçük kibir bulunan kimse cennete giremez, gönlünde hardal danesi kadar imanı olan da ateşe girmez.

    Müslim: 148, Ebu Davud: 4091, Tirmizi: 2720

    YanıtlaSil