7 Temmuz 2009 Salı

Bakara; 255-256

(255) O Allah'tır. O'ndan başka ilah (yaratan, yaşatan, yöneten) yoktur. O diridir. O Kayyum'dur. (Herşeyin varlığı O'nunladir) O'nu uyuklama ve uyku tutamaz. Göklerde ve yerdekiler O'nundur, O'nun izni olmadan şefaat edecek kimmiş? O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar O'nun ilminden yalnız O'nun dile­diğinden başka hiçbirşeyi kavrayamazlar. O'nun kürsisi gökleri ve yeri Kuşatmıştır. Onların korunması ona ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.

"Ayetel kürsi" diye bilinen bu ayet Allah (c.c.)ın zat ve sıfatlarından bahsettiği için Kur'an ayetlerinin derece bakımından en büyüğüdür.

Ayetel kürsiyi akşamleyin okuyana sabaha kadar şeytan yaklaşamaz.

İsmi a'zamı içinde bulunduran bu mübarek Ayeti kerimeyi okuyan bir müslüman onyedi defa Allah'ı zikretmiş olur. Allah'a hamdolsun insa­nımızın çoğu bu Ayeti ezberinden okuyabilmekte ve her namazın arka­sında okumaktadır. Peki ne diyoruz bunu okurken.

Allah'tan başka yaratan, yaşatan, ve yönetenin olmadığını, O canlıla­ra can veren Allah'ın hay diri olduğunu, herşeyin varlığının ona bağımlı olduğunu, tabiat kanunlarını koyan ve o kanunlara göre yönetenin Kayyum olan Allah olduğunu söylüyoruz.

Varlığı kendindendir. Yarattıklarına muhtaç değildir. Yaratılan biz­ler, Yaratan Allah'ın havasına, suyuna, yiyeceklerine muhtacız. Ama o hiçbirşeye muhtaç değildir diyoruz.

Ibni Ebi Hatemin, İbni Abbas'tan yaptığı rivayete göre Allah (c.c.) Musa (s.a.v.)ya eline iki cam kavanoz almasını ve uyumadan ayakta dur­masını emreder. Musa (s.a.v.) emredileni yapar. Gecenin yarısında uyku basar. Gecenin sonuna doğru uyuklarken ellerindeki kavanozları birbirine çarpıp kırar. Allah (c.c)buyurur: "Eğer bende uyusaydım gökler ve yer düşer ve yok olurdu.

Biz uyurken kanımızı, canımızı, hücremizi, yıldızları, ayı güneşi birbirine çarpmadan hareket ettiren Allah (c.c.) uyumaz da uyuklamaz da.

Biz böyle inanınca duyduklarımıza, gördüklerimize, yediklerimize, içtiklerimize, sevdiklerimize ve sevmediklerimize dikkat ederiz ve onun emir ve yasakları doğrultusunda hareket ederiz.

"Göktekiler ve yerdekiler Allah'a aittir" derken tapularımızın geçici olduğuna, bu topraklara bir zamanlar Konstantin sahipken Fatih'in gelip elinden aldığını, Fatih'e de kalmadığını, bize de kalmayacağını ve mülkün hakiki varisinin Allah olduğunu kabul eder ve O'nun mülkünde yine O'nun kanunlarının geçerli olması için çalışırız.

Allah'ın huzurunda yalnız Allah'ın izin verdiği kişilerin şefaat edebi­leceğine inanırız.

Enbiya suresinin 28'nci ayetinde Necm suresinin 26'ncı ayetinde Al­lah'ın dileyip razı olduğu kişilere şefaatin fayda vereceğini haber verir Rabbimiz.

Şefaatle ilgili hadisleri inkar edenler, farkına varmadan ayeti inkar durumuna düşmekteler. Bu kardeşlerimiz günümüzde bir kısım velilerin yahudi ayakkabıcıya bile şefaat edip cehennemde yanmasını engellemiş­tir diye velilere yaptıkları iftiraya tepki gösterenlerdir. Ama bir yanlışı reddetmek ikinci bir yanlışa sarılmakla olmaz.

Allah, insanların yaptıklarını da yapacaklarını da bilir, geçmişi gelece­ği bilir, dünyayı ve ahireti bilir. Herşeyimiz onun bilgisi içinde olduğuna göre kontrollü hareket etmeliyiz.

Bizim bilgilerimiz onun dilediği kadardır. Zatı ve sıfatları hakkında­ki bilgimiz Allah'ın bildirdiği kadardır. Cennet ve Cehennem hakkındaki bilgilerimiz de O'nun bildirdiği kadardır. Keşiflerimiz dahi onun dilemesi doğrultusundadır.

"O'nun Kürsisi gökleri ve yeri kuşatmıştır" Kürsi Türkçe'de koltuk olarak terceme edilir. Koltuk otoriteyi temsil eder. Devlet başkanlığı kol­tuğuna oturmak demek ülkeyi yönetmeyi ele almak demektir. Ancak in­sanların koltuğu ve otoritesi ülkeden büyük değildir. Onun için insanlar koltuğu alıp atabilirler. Allah'ın kürsisi kainat'ı kuşatmıştır. Yaratılmışlar ona hiçbir zarar veremezler. Hakimiyetine mani olamazlar.

Gezip tozduğunuz her yerde Allah'ın hakimiyetini görmek ne saadet. Çiçekler O'nun izniyle açmış, böcekler onun emriyle uçmuş, kuşlar onun verdiği kanatlarla onun mülkünde uçmuş. Ve siz böyle bir mekanda Al­lah'ın verdiği ayaklarla yürüyor, O'nun verdiği gözlerle görüyorsunuz. Haydi bakalım böyle bir inancı taşırken nasıl Allah'a karşı geleceksiniz.

«Gökler ve yerdekiler ona aittir» Diye inanan insanın hatırına peki ama bunları nasıl tutar nasıl taşır dünya kurulalı beri güneşin ısı ve ışığını veren yakıtı nasıl yetiştirir? gibi sorular gelir. Rabbimiz, «Gökler ve yerin korunması Allah'a zorluk vermez ona ağır gelmez» buyuruyor.

Biz elimize bir kiloluk bir şey alsak öne doğru uzatsak bir saat tuta­mayız. Sayılarını bilemediğimiz yıldızları yörüngesinde döndüren birbiri­ne çarptırmayan, bugüne kadar getiren Allah kıyamete kadar da götürür. O herşeyden yüce ve büyüktür.



(256) Dinde zorlama yoktur. Gerçekten doğruluk ile sapıklık bir­birinden ayrılmıştır. Artık kim tağutu (Allah'tan başka kendisine boyun eğilen şahıs, kuruluş veya putları) inkar edip Allah'a iman ederse o, kopması olmayan sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işiticidir, bilicidir.

Bu Ayeti Kerimenin "Dinde zorlama yoktur" bölümünü imansızlarla amelsizlerin hepsi bilir. Özellikle ateistler Kur'andan yalnız bu ayetin bu bölümüne inanırlar. Ayetel Kürsi de Rabbimizi zatı ve sıfatıyla tanıdıktan sonra hak ile batıl, iyi ile kötü apaçık çıktıktan sonra Tabancayı insanın kafasına daya­yarak iman etmeye zorlamayı yasaklar bu Ayeti kerime. Allah insanlara akıl fikir vermiş. Peygamber göndermiş, kitap indirmiş hak ile batılı belirtmiş. Bundan sonrası insanların hür iradeleri ile seçme işlemine kal­mıştır.

İman işi, sevme işi gibi gönül işidir. Gönül ülkesine kılıç, tabanca, atom bombası hakim olamaz. Bir insana kendinizi zorla sevdiremediğiniz gibi zorla iman da ettiremezsiniz. Mayın söker gibi kılıçla kafir gönlün­den ateistliği, gâvurluğu söküp atamazsınız.

Ancak Müslüman insan İslami devletin sınırları içinde islamın bütün emir ve yasaklarına uyması için zorlanır. Görevini yerine getirmeyen ce­zalandırılır.

Müslüman bir insan "Dinde zorlama yok" ben namaz kılmam diye­mez. Askere giden adam: "Askere giderim ama eğitim yapmam" diyeme­diği gibi. "Ben bir ülkede yaşarım ama o ülkenin kanunlarına uymam " diyemediği gibi. "Trafiğe çıkarım ama trafik kanunlarına uymam" derse cezasını kendi çektiği gibi Müslüman oldum ama emir ve yasaklara uy­mam diyen ve uymayan kişiyi de İslami devlet kanunlara uygun hale geti­rir.

Günümüzde batı hayranı bir kısım insanımız bu ayete dayanarak "Müslümanlar İslami kendi hallerinde, kendi devlet veya ailelerinde ya­şarlar. Başkalarına İslamı zorlamazlar. Tarihteki harpler hep savunma harbidir" derler. Madem savunma harbiydi de Müslümanlar Kudüs'te, Azerbaycan'da, Bağdad'da, Kadisiye'de ne ararlardı?

Alpaslan Malazgirtte ne arıyordu. Kanuni Sultan Süleyman Viyana'ya seyahat için mi gitmişti. İspanya'da Endülüs devleti niçin kurulmuştu. Bakara suresinin 193 ncü ayetindeki "Fitne (dinden döndürme zülüm iş­kence) yok oluncaya kadar, dinin tamamı Allah için oluncaya kadar harbediniz" emri neyi ifade ediyor?

Peygamber Efendimizden rivayet edilen "İnsanlar, Allah'tan başka ilah (yaratan, yaşatan, ve yöneten) yoktur. Muhammed, Allah'ın rasulüdür diye şahidlik yapıncaya kadar, namazı dosdoğru kılıp, zekâtı verince­ye kadar onlarla harbetmekle emrolundum." hadisini Buharinin K. İma­nından , Müslim'in K. İmanından, Ahmed b.Hanbelin Müsnedinden 2/345 îbni Mace'nin Mukaddimesinden çıkartamazlar.

Batıya şirin görünmek isteyenler bilsinler ki batı o kişinin zatını he­def almaz. Dinini hedef alır. Dini de kitaplardakidir. Onun anlattığı değil.

Bu ayette belirtildiği gibi hak batıldan ayrılmıştır. Mü'minler Ayet-el- Kürside tanıtılan Allah'a iman ettikten sonra Allah'ın kullarının koy­duğu kurallara uymayı şirk kabul eder. Allah'ın kanunlarından başka ka­nun koyarak tağutluk yapanlara küfreder. Yani yarınını göremeyen insan­ların Hanlığını reddeder.

Bu ayetten anladığımıza göre küfretmek -sövmek değil- inkar etmek her insanda var Mümin insan bunu tağutlara karşı kullanıyor. Kafir insan da Allah'a karşı kullanıyor.

Tağutu inkar edip Allah'a iman eden sağlam bir kulpa sarılmış olur. Tağutlarla olan bağları çözülür veya konar. Allah'a bağlananın bağı kop­maz ve o bağ onu dünyada devlete ahirette cennete ulaştırır.

3 yorum:

  1. Allah(cc), dünya işlerinin âlimi, âhiret işlerinin câhili olana buğz eder.

    YanıtlaSil
  2. Ümmetim, merhamete eren, günahları bağışlanan ve tövbesi kabul edilen bir ümmettir.

    YanıtlaSil