26 Şubat 2012 Pazar

Kamer Suresi - Tefsir 6-17 (Mevdudi)

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم


6- Öyleyse sen onlardan yüz çevir; o çağrıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün.

Diğer bir ifadeyle, "Onları kendi haline bırak. Çünkü sen onlara en ikna edici deliller getirdin ve kıyameti inkar ettikleri, peygamberini yalanladıkları için ibret verici cezalara uğrayan kavimlerden tarihi örnekler verdin. Şayet tüm bunlara rağmen hâlâ ders almazlarsa onları kendi haline bırak. Onlar kıyamet günü kabirlerinden fırladıklarında, önceden hakkında kendilerine haber verilen kıyametin bir gerçek olduğunu bizzat gözleriyle göreceklerdir.

Yani, onlar, kıyametin vuku bulacağını hiç düşünmüyorlar; hatta akıllarına bile getirmiyorlar.


7- Gözler 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'etrafa serpilen' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.

"Hussean ebsaruhüm" birkaç anlama gelebilir:
a) Korku içinde....
b) Pişmanlık ve utanç içinde... Yani kabirlerinden çıktıklarında, daha önce kendilerine haber verilen o günle karşılaşacaklarını ve bir hazırlık yapmadıkları için, suçlu olarak Allah'ın huzurunda bulunacaklarını anlayacaklardır.
c) Dehşet içinde.... Yani, korkunç kıyamet manzarasından gözlerini ayırma gücünü bile kendilerinde bulamayacaklardır.

"Kabirler" ifadesiyle, insanların ölümlerinden sonra defnolunduğu yerlerin kastediliyor olması gerekmez. Kastedilen husus, bir kimsenin cesedi nerede olursa olsun, çağrı üzere ayağa kalkacağı yerdir.


9- Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı: böylece kulumuz (Nuh) u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O baskı altına alınıp engellenmişti.

Yani, "O gün herkes, iyi ya da kötü yaptıkları hakkında hesap verecektir. İnsanlar hayatta iken ne yapmışlarsa ona göre Ahirette ceza ya da mükafat göreceklerdir." şeklindeki haberi yalanlamışlardır.

Onlar sadece Hz. Nuh'u (a.s) yalanlamakla kalmamışlar, O'na "mecnun" diyerek hakaret etmişlerdir. Hatta O'nu tehdit ederek tebliğ görevini ifa etmesine engel olmaya çalışmışlar ve O'na hayatı zorlaştırmışlardır.


10- Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık sen intikam al."
11- Biz de 'bardaktan boşanırcasına akan' bir su ile göğün kapılarını açtık.
12- Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.

Yani, gökyüzü Allah'ın emriyle yeryüzüne açılmış büyük bir çeşmedir adeta.


13- Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;
14- Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisine ve getirdiklerine karşı) Küfredilip-nankörlük edilmiş olan (Nuh) a bir mükafat olmak üzere.

"Cezaen limen kane kefera" Yani bu azab, kavminin kendisini yalanladığı Hz. Nuh'un intikamını almak için gönderilmiştir. Burada geçen "küfür" kelimesini "inkar etmek" anlamında ele alırsak, ayetin anlamı "Onun söylediklerini inkar ettikleri için, bu azab gönderildi" şeklinde olur. Fakat "nankörlük etmek" şeklinde kabul edersek, ayet "Kendileri için bir nimet olan peygamberin kıymetini bilmedikleri için, bu azab gönderildi" anlamına gelir.


15- Andolsun, biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

Yani, "Azab bir ibrettir" anlamında olabilir. Fakat bana göre ibret alameti olan gemidir. Çünkü bu gemi binlerce senedir insanlara, Allah'a karşı gelenlerin sonunun ne kadar feci olduğunu ve mü'minlerin nasıl kurtulduğunu anlatmaktadır. Buhari, İbn Ebi Hatim, Abdürrezzak ve İbn Cerir'in Katade'den nakletmiş oldukları rivayete göre, Müslümanlar Irak ve el-Cezire'yi fethettikleri zaman, Cudi Dağı'nın tepesinde bu gemiyi görmüşlerdir. (Başka bir rivayete göre bu bölge "Bakıruda" isimli bir beldenin yakınındadır) Bazı haberlere göre bu gemi, o dağın tepesinde uçaktan görülmüştür. Arama çalışmaları ise hâlâ devam etmektedir. Bkz. A'raf : 47 (Ve bakışlar ateş yolcularına doğru çevrilince: “Ey Rabbimiz, bizi şu zalim insanların arasına katma!” diyecekler.), Hûd : 44-47 (Ve derken, “Ey yer, suyunu yut!” denildi; “Ey gök, [yağmurunu] durdur!” Ve böylece sular çekildi, [Allah'ın] hükmü yerine geldi, gemi Cûdî Dağı'na oturdu. Ve böylece, zulmeden bu halk için “uzak olsunlar!” sözü söylenmiş oldu. Bu arada Nûh Rabbine yakarıp “Rabbim!” dedi, “O benim kendi oğlumdu, ailemden biriydi; demek ki, Senin vaadin (herkes için) geçerli ve Sen hüküm verenlerin en adili, en söz geçirenisin!” [Allah:] “Ey Nûh!” dedi, “O senin ailenden sayılmazdı; çünkü iyi ve doğru olmayan bir şey yaptı o. Ayrıca hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şey isteme Benden: , sana cahillerden olmamanı öğütlüyorum”. “Ey Rabbim!” dedi [Nûh], “Senden, hakkında bilgi sahibi olmadığım herhangi bir şey istemekten Sana sığınırım! Çünkü, beni bağışlamaz, beni acıyıp esirgemezsen, şüphesiz, kaybedenlerden olurum!” ), Ankebut : 25 (Ve [İbrahim] onlara dedi ki: “Siz Allah'ı bırakıp putlara taptınız. Tek sebep, bu dünyada kendinize [ve atalarınıza] karşı duyduğunuz sevgiye esir olmanızdı: Ama sonra, Kıyamet Günü birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet yağdıracaksınız; hepinizin varacağı yer ateştir ve (orada) size yardım edecek bir kimse bulamayacaksınız”.)


16- Şu halde benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?
17- Andolsun biz Kur'an'ı zikr (ile öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

Bazı kimseler, "Yesserna'l-Kur'an" ifadesini yanlış değerlendirmişlerdir. Onlara göre Kur'an, kolay bir kitaptır ve onu anlamak için ilme gerek yoktur. Hatta Arapça bilmeksizin, hadis ve fıkıh dikkate alınmaksızın tefsir yapılabilir. Oysa siyak ve sibak dikkate alındığında, bu ayetin anlamı şöyle olur. İnsanlara hakikati anlatmanın bir vasıtası, geçmiş kavimlerin ibret almaları için başlarına gelen kötü akibetlerdir. Bir vasıta da, Kur'an'ın insanlara doğru yolu gösteren delil, va'z ve telkinleridir. Bununla beraber sizler kolay olan ikinci yolu bırakıp azaba uğrayan kavimlerin takip ettikleri yola uymakta ısrar ediyorsunuz. Öyle ki, azab gelmeden inanmak istemiyorsunuz. Bu nasihat ve öğütlerin yapılmasının nedeni, azab gelmeden önce sizlere kurtuluş yolunu göstermek ve kendiniz için daha kolay bir yolu seçerek azabdan kurtulmanızı sağlamaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder