28 Şubat 2012 Salı

Kamer Suresi - Tefsir 37-55 (Mevdudi)

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم


37- Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarıp-korkutmamı tadın."

Bu kıssanın ayrıntıları, Hud: 77-83 (VE ELÇİLERİMİZ Lût'a geldiğinde, kendilerini koruyacak gücü olmadığını görerek onlar hesabına derin bir kaygı duydu ve “Zor bir gün, bu!” diye belirtti, (kaygısını). Ve [çirkin arzularla] eve doğru sürüklenen kavmi seğirterek ona geldiler; bunlar, daha önce de hep [buna benzer] çirkin işler işleyip durmuşlardı. (Lût): “Kavmim! İşte kızlarım!” dedi, “Onlar [erkeklerden] daha uygun olur sizler için! Allah'tan korkun da konuklarıma [saldırarak] beni rüsvay etmeyin! Aranızda hiç mi aklı başında kimse yok? “Sen de biliyorsun ki senin kızlarında gözümüz yok” dediler, “Sen, aslında bizim neyin peşinde olduğumuzu çok iyi bilirsin!” “N'olurdu, size karşı koyabilecek gücüm olsaydı!” diye hayıflandı, “ya da sırtımı dayayabileceğim bir dayanak!” [Bunun üzerine melekler:] “Ey Lût, bak, biz senin Rabbinin elçileriyiz! (Korkma,) [düşmanların] sana asla ilişemeyecekler! Artık, ailenle beraber gecenin bir vaktinde yola çık; aranızdan kimse arkasına bakmasın, karının dışında [ailenden kimse arkada kalmasın]: çünkü, bil ki, onların başına gelecek olan onun da başına gelecek. Onlar için belirlenmiş vakit tam da (bu) sabah; eh, sabah da zaten yaklaşmadı mı? Ve böylece hükmümüz vaki olunca bu [günahkar şehirlerin] altını üstüne getirdik; ve önceden yazılmış bir cezanın infazı için üzerlerine birbiri ardından püskürtü halinde sert taşlar yağdırdık. O taşlar ki, [günaha gömülüp gitmiş böyle toplumları tepelemek için] Rabbinin katında hazırlanmış, işaretlenmiştir. O taşlar ki, zalimlerin başından hiç eksik olmaz!) ve Hicr: 61-74'de geçmiştir (VE ELÇİLER, Lût'un evine gelince, (Lût onlara): “Doğrusu, siz [burada] tanınmayan kimselersiniz!” dedi. Onlar da: “Evet, fakat biz sana, [kö-tülükten yana olanların] şüphe edip durdukları şey[i duyurmak] için geldik” diye cevap verdiler, “ve sana [gerçekleşmesi kaçınılmaz olan] hakkı getirdik; çünkü, kuşku yok ki, biz doğruyu söylüyoruz”. Bu durumda artık sen, ailenle birlikte gecenin bir vaktinde yola koyul; sen onları geriden takip et; sizden hiç kimse arkasına bakmasın; yalnızca emredildiğiniz yöne doğru ilerleyin”. Ve [elçilerimiz aracılığıyla] o'na şu hükmü tebliğ ettik: “Bu [günahkar]ların son kalıntıları da sabaha varmadan silinip ortadan kaldırılacaktır”. Bu arada, şehir halkı sevinerek [Lût'a] geldiler. [Lût] seslendi: “Bakın, bunlar benim konuklarım;” dedi, “beni utandırmayın, Allah'tan korkun da beni rüsvay etmeyin!” Cevap verdiler: “Biz sana insanlarla görüşmeyi, [onlara kol kanat germeyi] yasaklamamış mıydık?” [Lût:] “[Niyetli olduğunuz şeyi] ille yapacaksanız,” dedi, “işte bunlar benim kızlarım, [onları alın]!” [Fakat melekler Lût'a:] “Canı sağolasıca!” dediler, “[Onlar bu durumda seni hiç dinlerler mi?] Baksana, [şehvetten] gözleri dönmüş, körcesine sendeleyip, öteye beriye sarkıntılık yapıp duruyorlar!” Ve derken, tan yeri ağarırken, [hak ettikleri azabın] gürültüsü apansız yakaladı onları ve böylece [bu günahkar şehirlerin] altını üstüne getirdik; belirlenmiş cezanın infazı için üzerlerine püskürtü halinde sert taşlar yağdırdık. Şüphesiz, bütün bunlarda, işaretlerden anlam çıkarmasını bilen kimseler için çıkarılacak nice dersler vardır. Çünkü, gerçekten de [sözü geçen] bu [şehirler] bugün hâlâ yerinde durmakta olan bir yol üzerindeydiler. Şüphesiz, bütün bunlarda [Allah'a] inanan kimseler için çıkarılacak bir ders vardır.). Özet olarak şu şekildedir: Allah bu kavme azab göndermeye karar verdikten sonra, Hz. Lût'a (a.s) birkaç meleği yakışıklı gençler suretinde, misafir olarak göndermiştir. Hz. Lût'un (a.s) kavmi bu gençleri görür görmez, O'nun evine hücum ederek, Hz. Lût'dan bu gençleri kötü emellerine alet etmek için istediler. Hz. Lût onlara öğüt vererek, bu sapıklıktan vazgeçmelerini ve kendisini rezil etmemelerini rica etti. Fakat buna rağmen onlar, eve zorla girmek ve misafirleri almak için uğraştılar. Ancak birden bire hepsinin gözü kör oldu ve etraflarını görmez oldular. Bunun üzerine melekler, Hz. Lût'a ailesini alarak, sabaha kadar şehri terk etmesi gerektiğini söylediler. Hz. Lût şehri terk eder etmez azab bu kavmin üzerine indi. Bu olay, Kitab-ı Mukaddes'te de aynı şekilde nakledilmiştir. "O vakit onlar Lût'a hücum ettiler ve tam kapı kırılacakken o gençler (melekler) , Lût'u içeri çekerek kapıyı kapattılar. Ve birdenbire dışarıda kalanların gözleri kör oldu ve kapıyı aramaktan yorgun düştüler." (Tekvin, 19: 9-11)


38- Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azab yakalayıp-bastırıverdi.
39- Şimdi azabımı ve uyarıp-korkutmamı tadın.
40- Andolsun biz Kur'an'ı zikr (ile öğüt alıp-düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
41- Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi) ne de uyarılar geldi.
42- Onlar bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü kudretli olanın yakalama tarzıyla yakalayıverdik.
43- Sizin kâfirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için Kitaplarda bir beraat mi var?

Burada hitap Mekkeli müşrikleredir. "Geçmiş kavimler küfür ve inatçılıkları dolayısıyla azaba uğramışlardı. Şayet aynı yolu takip ederseniz, sizlerin de aynı azaba uğramamanız için bir neden yoktur."


44- Yoksa onlar; "Biz, 'birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan' bir toplumuz" mu diyorlar?
45- Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve onlar arkalarını dönüp kaçakcaklardır.

Kureyş'in kendisiyle gururlandıkları kuvvetlerinin kırılacağı, hicretten 5 yıl önce açıkça beyan edilmektedir. O dönemde bunun nasıl mümkün olacağını hiç kimse tasavvur dahi edemezdi. Çünkü Müslümanlar o dönemde, bir kısmı çaresizlik içinde Habeşistan'a hicret etmeye mecbur olmuştu ve geride kalanlar ise Rasûlullah'la (s.a) birlikte Şi'bi Ebi Talib'de kuşatma altındaydılar. Hatta Kureyş'in bu kuşatması yüzünden neredeyse, açlıktan ölecek hale gelmişlerdi. Şimdi böyle bir dönemde, bu tablonun tersine dönebileceğini kim düşünebilirdi?

İbn Abbas'ın öğrencisi İkrime'nin rivayet ettiğine göre, Hz. Ömer, "Kamer Suresi'nin bu ayeti nazil olduğunda, ben bu dönüp bakacak olan topluluğun kim olduğunu merak etmiştim. Ama Bedir'de Rasûlullah'ı zırh giymiş vaziyette ileri atılıp bu ayeti okurken gördüğümde, ayette haber verilen topluluğun Kureyşli müşrikler olduğunu anladım" demiştir. (İbn Cerir, İbn Ebi Hatim) .


46- Daha doğrusu onlara va'dedilen (asıl azab) kıyamet-saatidir. O, kıyamet-saati, 'kurtuluşu olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır.
47- Hiç şüphesiz suçlu-günahkâr olanlar, bir şaşkınlık (sapıklık) ve çılgınlık içindedirler.
48- Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün: Cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek).
49- Hiç şüphesiz, biz her şeyi bir kader ile yarattık.

Yani, dünyada hiçbir hadise tesadüf değildir. Herşey bir takdire bağlıdır ve herşey başlar, gelişir ve son bulur. Bu dünyanın hakkında da bir takdir vardır, devam etmektedir ve bir süre sonra da son bulacaktır. Allah'ın tayin ettiği vakit geldiğinde, hiç kimse onun sonunu durduramaz ve o vakti ileri veya geri almaya kimsenin gücü yetmez. Bu kainat ezeli ve ebedi değildir. Sonsuza kadar devam edemez. Ayrıca bu bir çocuk oyuncağı da değildir ki istenildiği zaman parçalanarak, atılsın.


50- Bizim emrimiz, bir göz çarpması gibi yalnızca 'bir keredir'.

Yani, kıyameti getirmek için bizim ne bir hazırlığa ne de bir zamana ihtiyacığımız vardır. Bir emrimiz kafidir.


51- Andolsun biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

Yani, şayet bu kainatı Adil ve Hakim bir zat'ın yarattığını değil de, onun tesadüfen meydana geldiğini zannediyor ve sonunda bir ceza veya mükafat olmadığına inanıyorsanız, dilediğinizi yapın. Ama takındığınız bu tavır yüzünden, önceki kavimlerin teker teker helâk edildiklerini de unutmayın.


52- Onların işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı) dır.
53- Küçük, büyük her şey satır satır (yazılı) dır.

Yani, hiç kimse yaptıklarının unutulacağı yanılgısına kapılmasın. Bilakis her şahıs, grup ve toplumun yaptıkları kaydedilmektedir ve vakti geldiğinde onlar önüne serilecektir.


54- Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin) dedirler.
55- Oldukça kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah) ın yanında doğruluk makamındadırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder