10-
Dedi ki: "Rabbim, bana bir belge (ayet) ver." Dedi ki: "Senin
belgen, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır."
11- Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam tesbih edin."
Arapça bir kelime olan
"mihrab", camilerde imam
için hazırlanan bir makam (ibadet edilen oyuk bir yer) anlamına gelir. Fakat
burada bu kelime, manastırları ve kiliseleri birbirine bağlayan ve yerden biraz
yüksek olarak inşa edilen hücreler için kullanılmıştır. Bu yerler, ibadet
edilen yerlerin koruyucuları olan ve kendini zahidçe ibadete veren kimseler
için hazırlanmıştır. Hz. Meryem de bu hücrelerden birinde kendini ibadete
veriyordu.
Aşağıda okuyucunun Kur'an
ve Hıristiyan görüşlerini karşılaştırabilmesi için olayla ilgili Luka incilinde
yer alan ayrıntıları sunuyoruz. Referanslar, parantez içindeki eklemeler bize
aittir.
"Yahudiye kralı Hered'in günlerinde Abiyya ailesinden Zekeriyya adında bir rahip vardı. Karısı Harun'un kızlarından Elizabet idi. Her ikisi de Allah indinde salih olup Rabbin bütün emirleri ve hükümlerinde kusursuz yürümekte idiler. Onların çocuğu yoktu. Çünkü Elizabet kısır idi ve ikisi de çok yaşlı idiler. Ve vaki oldu ki Zekeriyya kendi ailesinin sırası geldiğinde Allah'ın huzurunda hizmet ederken, Rahiblik ayini, üzre buhur yapmak için, Rabbin mabedine girmek kurası kendisine düştü. Bütün halk buhur saatinde dışarıda dua ediyorlardı.
Rabbin bir meleği Zekeriyya'ya göründü ve buhur mezbahının sağında durdu:" Zekeriyya onu görünce şaşırdı ve üzerine korku düştü. Fakat melek ona şöyle dedi: "Korkma Zekeriyya çünkü duan işitildi, karın Elizabet sana bir oğul doğuracak. Onun adını Yahya koyacaksın sevinç ve sefa bulacaksın. Onun doğmasından bir çokları da sevinecekler. Çünkü o Rabbin gözünde büyük olacak (Kur'an Al-i İmran 39'da "Seyyiden" büyük bir lider olarak geçer) . Şarap ve içki içmeyecek (Kur'an'da "Takiyyen", dindar ve temiz olarak geçmektedir) : ve daha anasının karnında Ruhü'l Kudüs ile dolu olacak (Kur'an şöyle der: Henüz çocuk iken ona hikmet verdik.) İsrailoğulları'ndan çoğunu Allah'a Rabb'e döndürecek. Babaların yüreklerini oğullara, asileri salihlerin hikmetine çevirmek ve Rabbe âmade bir kavim hazırlamak üzere İlya'nın ruhu ve kudreti ile onun önünde yürüyecektir.
"Zekeriyya da meleğe dedi: "Ben bunu nasıl bileyim? Çünkü ben yaşlı bir adamım, karım da yaşlıdır." Melek cevap verip ona dedi: "Ben Allah önünde duran Cebrail'im. Seninle konuşmaya ve bu şeyleri sana müjdelemeye gönderildim. İşte dilin tutulacak ve bu şeyler oluncaya kadar söz söylemeyeceksin. Çünkü vaktinde yerine gelecek olan sözlerime inanmadın. (Bu Kur'an'da müjdenin bir işareti olarak verilmiştir, oysa Luka İnciline göre bir ceza olarak verilmiştir. Bunun yanısıra Kur'an bu konuşamama olayının "üç gün" sürdüğünü söyler. Oysa Luka inciline göre bu dilsizlik Yahya'nın doğumuna dek sürmüştür.) Halk Zekeriyya'yı bekleşip duruyor ve mabedde gecikmesine şaşırıyorlardı. Zekeriyya ise çıktığı zaman onlarla konuşamadı. Onlar da mabedde bir ruyet gördüğünü anladılar ve Zekeriyya onlara işaret edip dilsiz kaldı. (Luka, I, 5-22)
12- (Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) "Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet verdik.
İlahi dileğe uygun bir
şekilde Yahya'nın (a.s) doğumu ve büyümesi Kur'an'da ele alınmamıştır.
Burada sadece bir cümlede
yetişkinliğe ulaştığında ona peygamberlik görevinin emanet edildiği ifade
edilmiştir. Bu görev: "Tevrat'a hem lafzen, hem de manen tabi olup ona
uymak ve İsrailoğulları'nı da buna teşvik etmek"ti.
"Hükm" (hikmet) kelimesi şu anlamlara gelir: 1) Karar vermek, 2) Doğru fikirler oluşturmak, 3) İlahı kanunu yorumlamak, 4) Sorunları çözümlemek 5) Allah'ın karar ve hüküm verme konusunda verdiği yetki.
13- Katımızdan ona bir sevgi-duyarlılığı ve temizlik (de verdik) O, çok takva sahibi biriydi.
Başka bir deyişle Yahya
(a.s) kalbinde Allah'a karşı bir çocuğun annesine duyduğu derin sevgiye benzer
bir sevgi taşıyordu.
14-
Ana ve babasına itaatkârdı ve isyan eden bir zorba değildi.
15- Ona selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı gün de.
Bu surede ve Al-i İmran
Suresi'nde kısaca değinilen Yahya'nın (a.s) görevinin ve temiz kişiliğinin
anlaşılabilmesi için Yeni Ahid'in çeşitli kitaplarında yer alan şu hikayenin
incelenmesinde fayda vardır:
Luka İnciline göre Yahya (a.s) , İsa'dan (a.s) 6 ay büyüktü ve anneleri kardeş çocukları idi. 30 yaşında peygamberlik verilmişti ve Yuhanna İnciline göre Yahya (a.s) görevine Ürdün'de insanları Allah'a çağırmakla başladı. O şöyle derdi: "Ben, Rabbin yolunu düzeltin diye çölde çağıranın sesiyim. (Yuhanna I: 23)
Markos'a göre: "Yahya çölde vaftiz ederdi ve günahların bağışlanması için tevbe vaftizini o vaaz eylemişti. Bütün Yahudi köylüleri ve bütün Kudüslüler ona çıkıyorlardı ve günahlarını itiraf edip Erdin ırmağında onun tarafından vaftiz olunuyorlardı. "(Markos I; 4-5) Bu nedenle o John the Baptist (Vaftizci Yahya) olarak biliniyordu ve İsrailoğulları onu bir Peygamber olarak kabul ediyorlardı. (Matta 21: 26)
İsa (a.s) , Yahya (a.s)
hakkında şöyle demiştir: "Kadınlardan doğanlar arasında Vaftizci Yahya'dan
daha büyüğü çıkmamıştır. (Matta 12: 11)
"Yahya'nın deve tüyünden elbiseleri ve belinde deriden kuşağı vardı. Yediği çekirge ve yaban balığı idi." (Matta 3: 4)
Yahya (a.s) "Tövbe
edin, çünkü göklerin melekûtu (saltanatı) yakındır" derdi. (Matta 3: 2)
Bununla Hz. İsa (a.s) Peygamberlik görevine başlamasının yakınlaştığını ifade
etmek istiyordu. Onunla ilgili Kur'an da aynı şeyi tasdik etmektedir: "...
o (Yahya) Allah'tan olan bir kelimeyi doğrulayacaktır" (Al-i İmran 39) Bu
nedenle ona Hz. İsa'nın "ayeti veya onun işareti" de denmiştir.
Yahya insanları oruç tutmaya ve namaz kılmaya davet etmiştir. (Matta 9: 14; Luka 5: 33, 11: 1) O insanlara şöyle derdi: "İki gömleği olan hiç olmayana versin, yiyeceği olan kimse de böyle yapsın." (Luka 3: 11)
İsrailoğulları'ndan Ferislerin ve Sadukilerin sapık alimlerinin vaftiz için geldiklerini görünce onları azarlayarak şöyle demiştir: "Ey engerekler nesli, gelecek azabtan kaçmayı size kim gösterdi?... İçinizden babamız İbrahim'dir diye gururlanmayın... Balta ağaçların kökü dibinde yatıyor. İyi meyva vermeyen bir ağaç kesilir ve ateşe atılır." (Matta 3; 7-10)
Yahya'nın (a.s) insanları Hakka davet görevini ifa ettiği dönemin kralı Herod Antipas Roma Medeniyetinden o denli etkilenmişti ki, topraklarında günah ve kötülüğün serbestçe yayılmasına neden oluyordu. Harod, kardeşi Phileip'in karısı Herodias'ı meşru olmayan bir şekilde evine almıştı. Yahya (a.s) onu uyarıp işlediği bu günaha karşı sesini yükselttiğinde Herod onu yakalattı ve hapse gönderdi. Bununla birlikte Herod onun dindarlığına ve doğruluğuna saygı duyuyor ve onun halk arasında sahip olduğu saygınlığından korkuyordu. Bunun aksine Herodias, Yahya'nın halk arasında yaymaya çalıştığı ahlâkî duyarlılığın kendisi gibi kadınları hedef aldığını ve onları halkın gözünden düşürdüğünü düşünüyordu. Bu nedenle ondan nefret ediyor ve onu öldürmek istiyor, fakat buna güç yetiremiyordu. Bir müddet sonra önüne bir fırsat çıktı. Herod'un doğum gününde Herodias'ın kızı raksetti ve bu Herod'un o kadar hoşuna gitti ki: "Ne dilersen dile benden, her istediğini sana vereceğim." dedi. Kız, annesine ne isteyeyim diye sordu. Annesi: "Vaftizci Yahya'nın başını iste", dedi. Kız, krala gitti ve Vaftizci Yahya'nın başını bir tabak içinde istediğini söyledi. Herod bunu duyunca üzüldü, fakat sevdiği kızın bu isteğini reddedemedi. Yahya'yı (a.s) hapiste öldürttü ve başını bir tabak içinde rakseden kıza sundu. (Matta 14: 3-12; Markos 6: 17-29; Luka 3: 19-20)
16- Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.
Karşılaştırma için bkz.
Al-i İmran: 35-47
Hani İmran'ın karısı:
"Rabbim, karnımda olanı, 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş
olarak' Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten, bilen Sensin Sen."
demişti. Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken-
dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi
değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş şeytandan
Sana sığındırırım." Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul
etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı da ona sorumlu kıldı.
Zekeriya, ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem,
sana nerden bu?" deyince, "Bu, Allah katındandır. Şüphesiz Allah,
dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi. Bunlar, gayb haberlerindendir;
bunları sana vahy ediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye
kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de
yanlarında değildin. Hani Melekler, dedi ki: "Meryem, doğrusu Allah,
kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa
Mesih'tir. O, dünyada da, ahirette de 'seçkin, onurlu, saygın' ve (Allah'a)
yakın kılınanlardandır." "Beşikte de, yetişkinliğinde de
insanlarla konuşacaktır. Ve o salihlerdendir.", "Rabbim, bana
bir beşer dokunmamışken, nasıl bana bir çocuk olabilir?" dedi. Öyle (idi
cevap). (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse,
yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir."
17-
Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz
(Cibril'i) göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.
Meryem'in kendini ibadete
adadığı yer Mabed'in doğudaki odalarından biriydi ve adet olduğu üzere
kendisini diğer insanlardan gizlemek için bir perde asmıştı. Burası bazı insanların
kabul ettiği Nasıra olamaz, çünkü Nasıra Kudüs'ün kuzeyindedir.
18-
Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah) a sığınırım. Eğer
takva sahibiysen (bana yaklaşma) ."
19-
Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz
bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım) ."
20-
O: "Benim nasıl bir erkek-çocuğum olabilir? Bana hiç bir beşer
dokunmamışken ve ben azgın-utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.
21-
"İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu benim için kolaydır.
Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)
." Ve iş de olup bitmişti.
"Öyledir" sözü çok önemlidir. Bunun anlamı şudur:
"Rabbinin dilediği gibi senin tertemiz bir oğlun olacak, hiçbir insan sana
dokunmamış olduğu halde."
Yukarıda 9. ayette geçtiği
gibi Zekeriyya'ya (a.s) da aynı cevap verilmiştir. Bu sözü: "Evet öyle
olacak, sana bir erkek dokunacak ve senin bir oğlun olacak", diye tefsir
etmek sadece anlamı saptırmaktır. Çünkü eğer bu: "Senin de diğer kadınlar
gibi bir oğlun olacak demek olsaydı hemen sonraki: "Rabbin dedi ki: 'O
bana kolaydır onu insanlara bir ayet yapacağız'", sözleri anlamsız olurdu.
Eğer onun doğumu sıradan, herhangi bir çocuğun doğumu gibi olsaydı, şu sözlere
gerek kalmazdı. "Bu kolaydır ve bu insanlar için bir ayet (mucize) olacak.
Böyle olacak, çünkü o beşikte iken konuşacak."
22-
Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
Meryem çocuğa hamile
kaldığında mabedden ayrıldı ve insanların kötü sözlerinden kaçmak için uzak bir
yere (Bethlehem) gitti. Halk ona şöyle diyebilirdi: "Şerefli Harun
ailesinden şu bakire kıza bakın! Bir çocuk bekliyor, kendisini ibadete adadığı
Mabedde hamile kalmış!" Bu nedenle Meryem bir müddet hamileliğinin ayıbını
gizlemeyi başardı, fakat bu bile İsa'nın (a.s) babasız doğduğunun bir
delilidir. Çünkü eğer Meryem evlenmiş olsa ve bir kocaya sahip olsaydı,
ailesinin evinden ayrılıp doğum için uzak bir yeri seçmezdi.
23- Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim."
"Keşke..." sözleri o sırada Meryem'in içinde bulunduğu şiddetli
tedirginliği ifade etmektedir. O, bu sözleri doğum sancısı nedeniyle değil,
çocuğu halkından nasıl gizleyeceği düşüncesinin verdiği üzüntüden sarfetmiştir.
Meleğin "Üzülme" demesi onun bu sözleri neden sarfettiğini açıklamaktadır.
Evli bir kadın ilk çocuğunu doğururken sancıdan kıvranır, fakat hiçbir zaman
üzgün ve hüzünlü olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder