2 Temmuz 2012 Pazartesi

Fâtır Suresi, Muhammed Esed Meali


1. HER TÜRLÜ ÖVGÜ, göklerin ve yerin yaratıcısı olan ve melekleri iki, üç veya dört kanatlı elçiler yapan Allah'a mahsustur.  O, dilediğini [kesintisiz şekilde] kendi hilkat âlemine katıp onu genişletir: Kuşkusuz Allah, her şeye kâdirdir.

2. Allah'ın insanlar için açacağı rahmet kapısını kimse kapatamaz ve O'nun kapattığını da kimse açamaz: Çünkü O, kudret ve hikmet Sahibidir.

3. Ey insanlar! Allah'ın size bağışladığı nimetleri hatırlayın! Size göklerden ve yerden azık sağlayan Allah'tan başka bir yaratıcı var mı? (Hayır!) O'ndan başka ilah yoktur: ama nasıl olur da zihinleriniz bu [apaçık hakikatten] sapar!

4. Ama eğer onlar, [zihinleri bu apaçık hakikatten sapanlar,] seni yalanlarlarsa [aldırma, ey Muhammed!] [Unutma ki] senden önce [öteki] peygamberler de yalanlanmıştır: Çünkü [inanmayanlar], her şeyin, sonunda [asıl kaynağı olan] Allah'a döneceğ[ini asla kabul etmezler].

5. EY İNSANLAR! Allah'ın [yeniden diriltme] vaadi gerçektir: sakın, bu dünya hayatının sizi ayartmasına ve Allah hakkındaki [kendi] çarpık düşüncelerinizin sizi saptırmasına izin vermeyin!

6. Şeytan, sizin apaçık düşmanınızdır: öyleyse siz de ona düşman olarak muamele edin. O, kendisine tâbi olanları, ancak, yakıcı ateşe mahkum olanlar arasında yer alacakları bir âkibete çağırır.

7. [Çünkü,] hakikati inkara şartlanmış olanlar için çetin bir azap vardır, iman edip doğru ve yararlı işler yapanları da mağfiret ve büyük bir mükafat bekler.

8. O halde, işlediği kötü, çirkin fiillerin cazibesine kapılıp [sonunda] onları güzel gören biri [Şeytan'ın adamlarından başkası] olur mu? Kuşkusuz Allah, [doğru yoldan sapmak] isteyenin sapmasına izin verir, [aydınlığa ulaşmak] isteyeni de aydınlığa ulaştırır. O halde [ey müminler,] onlara üzülerek kendinizi perişan etmeyin: Allah, onların yaptıklarını çok iyi bilir!

9. VE [hatırlayın:] bulutları yükseltmek için rüzgarları gönderen Allah'tır; sonra Biz onları çorak beldelere sürükler ve cansız toprağa hayat veririz: yeniden dirilme de işte böyle olacaktır.

10. Kudret ve ihtişam arayan kimse [bilsin ki] gerçek kudret ve ihtişam [yalnız] Allah'a aittir. Bütün güzel sözler O'na yükselir; bütün doğru ve yararlı işleri O yüceltir. Sinsi şekilde kötü fiiller tasarlayanlara gelince, onları şiddetli bir azap beklemektedir; ve onların bütün tertipleri de yok olup gitmeye mahkumdur.

11. Ve [hatırlayın:] Allah sizi[n her birinizi] topraktan yaratır, sonra da bir damla spermden; ve sonra sizi iki cinsten biri şekline sokar. Hiçbir dişi O'nun bilgisi olmadan ne hamile kalabilir, ne de doğum yapabilir; ve [Allah'ın] fermanında öngörülmedikçe hiç kimse ömrünü uzatamaz ve hiç kimse de onu kısaltamaz; ama bunlar, kuşkusuz, Allah için kolaydır.

12. [O'nun için benzerlik ve farklılık yaratmak da kolaydır:] o halde, [yeryüzündeki] iki büyük su kütlesi aynı olamaz; birisi tatlı, susuzluğu giderici, içimi güzel iken ötekisi tuzlu ve acıdır: Fakat her ikisinden de taze et yersiniz ve [ikisinden de] süs takıları çıkarırsınız; ikisinin de üzerinde Allah'ın lütfundan nasibinizi aramanızı ve böylece şükredenlerden olmanızı sağlayan gemilerin dalgaları yararak ilerlediklerini görürsün.

13. O, gündüzü kısaltarak geceyi uzatır ve geceyi kısaltarak gündüzü uzatır. O, güneşi ve ayı [kendi kanunlarına] tâbi kılmıştır, her biri [O'nun] belirlediği bir zaman içinde akıp gider. İşte Rabbiniz Allah budur: mülk O'nundur; O'ndan başka yalvarıp durduklarınız ise bir hurma çekirdeğinin zarı kadar bile bir şeye sahip değillerdir!

14. Onlara yalvarırsanız çağrınızı duymazlar; duyabilseler bile size cevap ver[e]mezler. Ve [üstelik] Kıyamet Günü onları Allah ile eş tutmanızı kabul etmezler. 13 Hiç kimse her şeyi Bilen kadar size [gerçeği] göstermez.

15. Ey İnsanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz, ama O, hiçbir şeye muhtaç değildir ve hamd O'na mahsustur.

16-17. Dilerse sizi ortadan kaldırır ve [yerinize] yeni bir yaratılmışlar topluluğu getirir: bu Allah için zor da değildir.

18. KİMSE kimsenin yükünü taşıyacak değildir; kendi yükü ağır gelen kimse onu taşımak için [başkasını] yardıma çağırırsa, yakını da olsa, [bu kimse] o yükün hiçbir parçasını taşıyamaz. O halde [gerçekten] sen, ancak kavrayışlarının ötesinde olduğu halde Rablerinden korku duyanları ve namazlarında dikkatli ve devamlı olanları uyarabilirsin; ve [şunu bil ki,] kim arınırsa yalnız kendisi için arınmış olur ve bütün yollar yalnız Allah'a varır.

19. Nitekim, ne gören ile görmeyen bir olur;

20. ne de aydınlık ile zifiri karanlık;

21. ne [serinletici] gölge ile yakıcı sıcak;

22. ve ne de yaşayan ile [kalben] ölmüş bulunan. Şüphen olmasın ki [ey Muhammed,] Allah dilediğine işittirir, halbuki sen mezarlardaki [ölüler gibi kalben ölmüş]lere işittiremezsin:

23. sen sadece bir uyarıcısın.

24. Biz seni hakikat ehli bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik: çünkü hiçbir topluluk yoktur ki içlerinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.

25. Ve eğer seni yalanladı(klarını görürsen aldırma), onlardan önce yaşamış olanlar[ın çoğu] da, elçileri kendilerine hakikatin bütün kanıtlarıyla ve ilahî hikmet yüklü kitaplarla ve aydınlatıcı vahiyle geldiklerinde hakikati yalanlamışlardı;

26. [fakat] sonunda hakikati inkara şartlanmış olanların tümünün hesabını gördüm: Benim (birini) gözden çıkarmam ne korkunç olur!

27-28. GÖRMÜYOR MUSUN, Allah, göklerden su indirmekte ve onunla türlü renklere (ve tatlara) sahip meyveler yetiştirmekteyiz; nasıl ki dağlarda kırmızı ve beyaz renkte ve simsiyah çizgiler var, ve [nasıl ki] insanlar, sürüngenler ve hayvanlar türlü türlü renkler taşıyor! Kulları arasından yalnız anlama ve kavrama yeteneğine sahip olanlar Allah'tan [hakkıyla] korkarlar: [çünkü yalnız onlar bilir ki] Allah kudret Sahibidir, çok bağışlayıcıdır.

29. Allah'ın vahyine [şeksiz şüphesiz] uyanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli-açık başkaları için harcayanlar: işte ancak bunlar hiç kesintiye uğramayacak bir kazanç umabilirler;

30. Allah, onların hak ettiği karşılığı eksiksiz verir ve onu lütfuyla daha da arttırır: Allah, şüphesiz çok bağışlayıcıdır ve şükrün karşılığını anında verendir.

31. Ve [şunu bil ki,] sana vahyettiğimiz ilahî kelâm, geçmiş vahiylerden bugüne kalmış ne varsa tümünü tasdik eden bir hakikattir; şüphesiz Allah kulları[nın ihtiyaçları]ndan tamamen haberdardır ve her şeyi görendir.

32. Biz, bu ilahî vahyi kullarımızdan seçtiklerimize miras olarak bahşettik: onlardan bazısı kendilerine zulmeder; bazısı [doğru ile eğri arasında] ara yolu tercih eder, bir kısmı da Allah'ın izniyle iyilikte başı çekenlerden olur: bu [ise] en büyük fazilettir!

33. [İşte] bunlar sonsuz mutluluk bahçelerine girerler, orada altın bilezikler ve inciler takınırlar ve ipekten elbiseler giyerler;

34. ve şöyle derler: “Bütün övgüler bize acı ve üzüntü tattırmayan Allah'a mahsustur: Rabbimiz gerçekten çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını anında verendir;

35. O, lütfuyla bu konak yerine bizi yerleştirdi: orada bize ne bir çatışma ve gerginlik bulaşır, ne de yorgunluk ya da bıkkınlık!”

36. Hakkı inkara şartlanmış olanlara gelince; onları bir cehennem ateşi beklemektedir; (orada) ne hayatlarına son verilip öldürülürler, ne de içine atıldıkları o [ateşin] azabı hafifletilir. İşte biz şükürden uzak duranları böyle cezalandırırız.

37. Onlar orada, [cehennemde,]: “Rabbimiz! Bizi bu [azap]tan kurtar! Bundan sonra artık [eskiden] yaptıklarımızdan farklı iyi şeyler yapacağız!” diye feryad ederler. [O zaman onlara şöyle cevap vereceğiz:] “Size (orada,) düşünmek isteyen herkesin düşünebileceği kadar uzun bir ömür vermedik mi? Ve [üstelik] size bir uyarıcı da gelmişti. Öyleyse, [yaptığınız kötülüklerin meyvelerini] şimdi tadın bakalım: zalimler hiçbir yardımcı bulamayacaklardır!”

38. ŞÜPHESİZ, Allah göklerin ve yerin gizli gerçekliğini bilir: [ve] doğrusu O, [insanların] kalplerindekini de tam bilendir.

39. Sizleri yeryüzüne varis kılan O'dur. O halde, [Allah'ın birliği ve benzersizliği] gerçeği[ni] inkara kalkışan kişi [şunu bilsin ki], onun bu inkarı kendi aleyhinedir: çünkü, onların bu gerçeği [inatla] inkar etmeleri, yalnızca Rablerinin katındaki çirkinliklerini arttırır; ve bu gerçeği inkar etmeleri inkarcıların ziyanını artırmaktan başka bir işe yaramaz.

40. De ki: “Allah'a ortak koştuğunuz varlıkları ve güçleri [ve] Allah'tan başka yalvarıp yakardıklarınızı [gerçekten] hiç düşündünüz mü? Bana onların yeryüzünde ne yarattıklarını gösterin; yoksa onların gökler[in yönetimin]de bir katkıları mı var [sanıyorsunuz]?” Onlara [görüşlerini destekleyici] bir kanıt olarak kullanabilecekleri bir ilahî vahiy mi gönderdik? Hayır! Zalimlerin birbirleri hakkında besledikleri [ümitler], hayalden öteye geçmez.

41. Gerçek şu ki, semavî varlıkları ve yeri [yörüngelerinden] sapmamaları için tutan [yalnızca] Allah'tır. Bir kere sapınca da, O'nun müdahale etmemesi halinde başka hiçbir güç onları tutamaz. [Fakat] Allah halîmdir, çok bağışlayıcıdır!

42. Onlar, [hakikate her fırsatta muhalefet edenler,] eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, o'nun rehberliğine, [kendilerine gönderilen uyarıcıya tâbi olan eski] toplumlardan daha çok bağlanacaklarına bütün güçleriyle yemin ederler: İşte şimdi onlara bir uyarıcı geldi, ama [o'nun çağrısı] onların sadece muhalefetlerini artırdı,

43. yeryüzünde böbürlenmelerini artırdı, [Allah'ın mesajlarına karşı] şeytanî itirazlar geliştirme [çaba]larını… Halbuki, bütün şeytanî tuzaklar [sonunda] sadece sahiplerini yutar; yoksa onlar, önceki [günahkar]ların [sürüklendikleri] yoldan başka bir şey mi bekliyorlar? Sen Allah'ın tuttuğu yol ve yöntemde hiçbir değişiklik göremezsin; evet sen, Allah'ın yolunda ve yönteminde bir sapma göremezsin!

44. Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp kendilerinden daha güçlü önceki [hakikat inkarcı]larının uğradıkları âkibeti görmezler mi? Ve [görmezler mi] göklerde ve yerdeki hiçbir şey Allah'ın [iradesine] karşı gelemez, çünkü O, her şeyi bilendir ve gücünde sınırsızdır.

45. Eğer Allah, insanları [hayatta] işledikleri [kötülükler]den dolayı [hemen] hesaba çekseydi, yer üzerinde tek bir canlı varlık bırakmazdı. Ama Allah, onlara [Kendisi tarafından] belirlenmiş bir vadeye kadar mühlet tanır: vadeleri dolunca da [anlarlar ki] Allah kulların[ın kalplerindekin]i görmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder