15- Hayır, sinen (gizlenen yıldız) lere yemin olsun!
16- Yuvasına akıp gidenlere,
17- Gelen geceye,
18- Nefes alan sabaha (yemin olsun ki).
Sabahın gelişini, ışıldamasını, hayat bahşetmesini de "teneffüs" kelimesiyle ifade etmiş. Sanki canlıymış gibi hayal ettiriyor Allah (c.c). Gökyüzünde yıldızların parlamasını sonra kaybolup gitmesine yemin ediyor. Gece gidiyor, gündüz geliyor, gündüz gidiyor, gece geliyor, bunları bir getirip götüren var. Bütün bunlara yemin ettikten sonra Allah (c.c);
19- Şüphesiz O, değerli bir elçinin (getirdiği) sözüdür.
"Bu çok değerli bir elçinin getirdiği bir sözdür." Cebrail'in Allah'tan getirdiği bir sözdür. Burada anlatılmak istenen Kur'ân-ı Kerim'i getirenin Cebrail olduğu ve çok değerli bir elçi olduğu söyleniyor.
20- Kuvvetli, arşın sahibi yanında yüksek bir mevki sahibidir.
21- Orada, itaat olunan ve güvenilen(Bir elçi) dir.
Arş indinde değeri olan çok güçlü ve kuvvetli. Yani hiçbir güç, gönderilen bu sözleri Kur'anı o elçinin elinden alıp, ona yeni ayetler ilave ettiremez, içinden ayet de çalamaz.
Top yekûn cinler, şeytanlar bir araya gelseler, şeytan gibi insanlar bir araya gelseler, Cebrail'e etki edemezler. Allah (c.c) kendisine güvenilen böyle bir elçi ile ayet-i kerimeleri indirdiğini ifade ediyor.
Yemin edilerek anlatılmak istenen Kur'ân-ı Kerim. Ama Kur'ân-ı Kerim'e gelmeden önce yemin edilen Yıldızlar var. Nasıl yıldızlar biliyor musunuz? "Efendim teknoloji çok ileri gitti. İnsanlar hergün harikalar yaratıyor." diye seviniyoruz, İnsanların yaptığı nedir biliyor musunuz? Allah'ın yarattığını anlamaya çalışmaktır.
Yüzlerce Rasathanelerde, binlerce ilim adamı, Allah'ın yarattığı yıldızların daha sayımını yapamamıştır. Yıldız yaratması diye bir şey yok. İnsan oğlunun teknolojisi, bundan (1998) bin sene sonra da yıldız yaratamayacaktır. Bir buğday tanesini yoktan yapamayacaktır.
Allah (c.c) bunlara yemin ettikten sonra, Kur'ân-ı Kerim'i getiren güçlü, kuvvetli bir elçiden yani Cebrail'den bahsediyor. Bu ayetler bizim dikkatimizi nereye çekiyor biliyor musunuz?
Günümüzde şöyle diyenler var. "Kur'ân'a iman ediyorum. Ammaa., Kur'ân-ı Kerim günümüz şartlarına uygun değil. 1400 sene öncesinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere indirilmiş ve o gün için fevkalade imiş. Ama zaman değişti şartlar değişti, insanların ihtiyaçları değişti, sorumlulukları değişti."
"Zamanın değişmesiyle ahkam değişir" diyor bir hukuk profesörü. Kendisine şöyle dedim: "Tabiattaki kanunlar ne zaman yaratıldı?" "Milyonlarca sene önce" dedi. "Milyonlarca sene önce yarattığı kanunlarda Rabbimin eksikliği var mı? Yani Fizikçiler veya kimyacılar veya biyoloji alimleri; bu çiçek böyle olmamalıydı, bu böcek böyle uçmamalıydı, bu güneşin ışınları şöyle açmamalıydı, mor Öyle değilde şöyle olmalıydı gibi, güneşin rengine, denizin dalgasına, yıldızın yanmasına, çiçeğin açmasına, böceğin uçmasına müdahale edebiliyorlar mı?
Yani "2000 li yıllara giriyoruz, bu hava Hz. Adem'in soluduğu hava, bu su Hz. Adem'in içtiği su, çok geri bir şey, biz çağımıza uygun hava ve içecek gibi şeyler icad edeceğiz" diyorlar mı? Hayır. Demiyorlar. Yani milyonlarca sene önce koyduğu tabiat kanunları hala güzelliğini eksiksizliğini koruyor değil mi?" "Evet koruyor" dedi. "Peki milyonlarca sene önceki yarattığı milyonlarca kanununda Allah kusur etmemiş de, 1400 sene öncesindekinde mi kusur etsin?" deyince, kabul etti ve "hocam bunun yazılması lazım. "dedi. Yani bizim hukukçular çevresine duyurulması lazım diyor.
Rabbim Kur'ân'ım anlatacak ya. Kur'ân'ım anlatmadan önce gözlerimizi gökyüzüne çeviriyor, gözlerimizi yeryüzüne çeviriyor her gün yaşadığımız geceye ve gündüze çeviriyor, şafağın atışına, güneşin batışına dikkatimizi çekiyor. Bütün bunları evirip çeviren, bütün bunları bir kanun içerisinde yürüten Allah (c.c) orada kusur etmezse, Kur'ân'ında mı kusur edecek? Elbette hayır.
22- Arkadaşınız deli değildir.
Bu Kur'ân'ı getiren Peygamber, sizin arkadaşınızdır. Onun deli olmadığını siz biliyorsunuz.
23- Andolsunki, Onu (Cebraili) apaçık bir ufukta gördü.
24- O gayb üzerine (Allah'tan gelen ayetleri tebliğde) cimri değildir.
25- O (Kur'ân), kovulmuş şeytanın sözü değildir.
26- (Kur'ân'ı bırakıp) nereye gidiyorsunuz?
Peygamberimizin Cebrail'i gördüğünü ve O gaybdan getirdiği Allah'ın ayetlerinden hiçbir şey eksiltmeden verdiğini ve şeytan sözünün bu kitaba hiç girmediğini, Allah kelamının güçlü, kuvvetli ve güvenilen bir elçi, olan Cebrail'le bize geldiğini ifade ettikten sonra Rabbim; "Nereye gidiyorsunuz?" diyor. Herkes kendi kendine bu soruyu sorsun.
27- Bu, alemler için ancak bir öğüttür.
28- Sizden doğru olmak isteyen için (bir öğüttür)
29- Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz hiçbirşey dileyemezsiniz.
Herkes Sirat-1 Müstekimi istemelidir. Sırat-ı Müstekime gönlünü açarsa, doğru olmak isterse, Kur'ân ona fayda verecektir.
Bu Kur'ân doğruluğu isteyenlere fayda verir. Dünyanın her tarafında hakkı, gerçeği, mutlak doğruyu arayan insanlar vardır. İşte o insanlara Kur'ân ulaştınlırsa onlar hidayete ererler gerçeği bulurlar.
Ancak doğruluğu istemeyen, çıkarlarını eğrilikte görenler, Kur'ana karşı olacaklardır. Ve Kur'ân onlarında hüsranını artırır. Surenin 28. ayetinde insan iradesiyle doğruluğu istemesinin gerekliliği vurgulandıktan sonra, 29. ayette, bütün iradelerin ve isteklerin, Allah'ın isteğine uygun düşmesi gerektiği vurgulanıyor.
Biz bu dünya üzerinde , değirmen taşının üzerindeki karınca gibiyiz. Dünyanın dönüş yönünü ve şeklini istesek de değiştiremeyiz. Bir kısım insanlar yağmurun yağmasını ister, bir kısım da yağmamasını ister. Bunlardan hangisinin isteği Rabbimizin isteğine uygunsa o gerçekleşir.
Yoksa dünyanın düzeni bozulur. İnsan istediği herşeyi yapabilseydi, ilk önce üzerinde yaşadığımız toprağı altın yapmaya çalışırdı. Sonrada yiyecek birşey bulamazdı. Akif güzel söylemiş; Allaha dayan, saye sarıl, hükmüne ram ol. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.
Kim bilgisizliğine, ehliyetsizliğine rağmen fetvâ verirse gökteki ve yerdeki melekler ona lanet eder.
YanıtlaSilDünya, mü'minin zindanı, kafirin de Cennetidir.
YanıtlaSilİslam garib olarak başladı, tekrar başladığı gibi garib hale dönecektir. Gariblere ne mutlu!
YanıtlaSilAK
YanıtlaSil