7 Kasım 2009 Cumartesi

Müddessir; 1-14

1- Ey bürünen (peygamber)

2- Kalk ve uyar.

3- Rabbini yücelt.

Ey örtüsüne bürünen!!

Peygamber'in (s.a.v.) bir gün Cebrail (A.S)'ı kendi asli şekliyle gör­düğünü, ürperdiğini, eve gelip yatağına burgusunu atıp yattığını ve bu­nun üzerine bu surenin nazil olduğunu tefsircilerimiz bize haber ver­mektedirler.

"Ayetin nüzul sebebi, manayı tahsis etmez" diye bir kaide vardır. Bu ayetin Peygamber Efendimize inmiş olması hükmünün O'na ait ol­masını gerektirmiyor. Kıyamete kadar gelecek olan insanlara da hitap etmektedir. Şimdi biz bu ayeti okuduğumuzda şu mesajı anlarız. Yatağına yatmış, uyumuş insanlar, kalkın ve insanları uyarın. Arabın dilinde "Neziru'l-Uryan" eskiden beri bilinen bir tabirdir. Bir topluluğa çok önemli bir tehlikenin geldiğini haber vermek için koşarak gelen biri, uzaktan sesini duyuramadığında, elbisesini soyunur ve böylece tehlikenin geldiğini duyururmuş.

İşte Peygamber efendimiz (S.A.V)'de, bir Nezîru'l-Uryan gibi feryadu figan ediyor, ev ev dolaşıyor, canların ve tenlerin cehenneme gitmemesi için her insanın ayağına kadar gidiyor, onları İslâm'a çağırı­yor. Bazen de toplu halde insanları İslâm'a çağırıyor. Bizde aynı şe­kilde insanlarla teker teker ilgileneceğiz. Her yerde ve her zaman da insanlara İslâm'ı anlatacağız.

"Rabbini sen büyükle." Cümle yapısı gereğince anlam şu şekildedir. "Yalnız Rabbini büyükle." Allah'a hamdolsun biz bunu "Allah'u Ekber" diyerek yapıyoruz. Ezan-ı Muhammedi ile biz bunu dünyaya haykırıyoruz. Her zaman ve her yerde bunu yürekten söyleyecek olursak, karşı tarafı mutlaka etkileyecektir.

Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Müezzinin söylediğini siz de söyleyiniz." Yani onun söylediğini siz de tekrarlayınız. Ancak "Hayya ale's-Salah ve Hayyaale'l-Felah'ta" "La havle vela kuvvete illa billah" diyeceğiz. Bunu hep birlikte söylersek ne olur? Bütün evler de günde beş defa ezanla birlikte "Allah'u ekber, Allah'u ekber" diyebilirsek, 15 milyonluk İstanbul şehrinde bir anda tek mesaj gökyüzünde çınlar. Müezzinlere bir destek verip "Evet en büyük Allah'tır." diyoruz. Bunu sağlarsak, "en büyük filan" sözleri söylenmez olur.


4- Elbiseni temizle.

Dikkat ederseniz, "Alak, Kalem, Müzzemmil ve Müddessir" sure­leri ile bizler mübelliğ olarak yetiştiriliyoruz. Kim tarafından? Allah(cc) tarafından yetiştiriliyoruz. Rabbim, Efendimizin şahsında bizlere de el­biseni temiz tut diyor.

Yani tebliğci; iç dünyasını şirkten, küfürden, inkardan temizleye­cektir. Dış dünyasını da pisliklerden yani görünen pisliklerden temiz­leyecektir. Çünkü insanlar dış görüntüye de dikkat ederler.

Bunları yapmak takvadır. Takva ise; "içini Hakk için, dışını da halk için süslemektir." Sinan paşa;

Beratının nişanı "Kum ve enzir"
Siyahına tıraz olmuş "Fe tahhir"

diyerek, efendimizin uyarı için Rabbinden beratı olduğunu ve elbi­sesinin renk ve deseninin temizlik olduğunu ifade ediyor.


5- Pislikden uzaklaş.

"Kötülüklerden de uzak dur." Yani kötülük yapma, kötülük yapan­larla beraber olma, kötülük çarşılarında gezme, kötü arkadaşlarla bir­likte olma.

Peygamber efendimizin bir hadisi atasözü haline gelmiştir. "İslinin yanında oturanda is, misklinin yanında oturanda misk kokar." Kötülerin yanına ancak, onları kurtarmak için gidilecektir.


6- Yaptığını çok görerek, menn (kesine, başa kakma) etme.

Bu ayeti bir kaç türlü anlamak mümkündür.

1- İyiliği çok görüp başa kakma.

2- Çok elde etmek için vermek. Yani Türkçede biz bunu. atasözü şeklinde şöyle ifade ediyoruz. "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez."' Bunu yapma diyor Allah (c.c). Yani verdiğini karşılıksız ver.

3- Bu yaptığın ibadetleri Rabbine karşı çok görme. Yani bu çağda bizden iyi ibadet edenler mi var canım? deme.

4- Yaptığın ibadetleri çok görerek gevşeme.


7- Rabbin için sabret.

İnsanlar yüzünden bir çok ezaya ve cefaya müptela olacaksın, ba­şına bir çok şey gelecek, sen onlara sabır göster. Aslında her şey Rabbimdendir. Bu insanlar vasıtadır. Yani imansızların yaptıkları Allah'ın gücü, planı programı içerisinde cereyan ediyor. Ama o insanlar bu işlerin birer vasıtasıdırlar. Onlar iradelerini kötüye kullandıkları için günaha gireceklerdir. Biz de onlara karşı sabredeceğiz, direneceğiz. Bunu da Allah rızası için yapacağız.

Sabrı şöyle tarif ediyorum ben:

Timur'a sormuşlar. "Beyefendi önüne geleni yıkıyorsun. En son Yıldırım Beyazıt'ı da Ankara'da mağlub ettin. Bu başarının sırrı nedir?" Timur da; "Sabretmek" diye cevap vermiş. Peki nasıl bir sabır? dediklerinde, Timur; "elini ver" demiş ve karşısındaki adamın parmağını ağzına almış, kendi parmağını da onun ağzına vermiş. "İkimiz de ısıracağız." demiş. Isırmaya başlıyorlar. Derken karşıdaki adam dayanamayınca "aaaa.." diyerek ağzım açı yor. Timur kendi parmağını karşıdakinin ağzından çekiyor ama adamın parmağını ısırmaya devam ediyor. Sonra bırakıyor ve diyor ki; "bak "aaaa.." diye bağırmanın sana faydası yok, bana faydası var Sabırsızlık düşmanına fayda verir. Harbde de öyledir Harb de biı ısırma sanatıdır." demiş.Günahla karşı karşıya geldiğimizde de, sabrederek kazanıyoruz öyle değilmi? İbadetlerimize devamda da sabredeceğiz.

8- Sur'a üfürüldüğünde

9- İşte o gün, zor bir gündür.

10- Kafirlere kolay değildir.

11- Beni, tek yarattığımla (başbaşa) bırak.

12- Ona bol mal verdiğimi

13- (etrafında) hazır oğullar (verdiğimi)

14- Ona (Herşeyi önüne) serdiğimi (bana bırak)

O "sûr'a" üflendiğinde, o gün kafirler için çok zor bir gündür. Beni ve onu başbaşa bırak.

Yani kıyamet gününde o insanlar tek başına kalacaklar. Nasıl ki dünyaya tek başına geliyorlar. Mahşer gününde de tek başına kala­caklardır. Malı ve evladı ona fayda vermeyecektir. Bu dünyaya teker teker gelen insanlar yine teker teker gidecekler. Her insan eşi ve benzeri olmayan bir tek yaratıktır. Parmak çizgisinden karakter yapısına kadar herkesi ayrı yaratan Allah'ın gücünü, ilmini, sanatını insanda gö­rüp secdeye kapanmalı.

Allah (c.c) bu ayetlerinde, insana mal verdiğini, evlat verdiğini, ma­kam ve mevki verdiğini, itibar verdiğini, fakat bütün bunları değerlendiremediğinden dolayı da kendisine yazık ettiğini belirtiyor.

1 yorum:

  1. Allah’ı ve Resulünü her şeyden çok seven, yalnız Allah’ın sevdiklerini seven ve küfre düşme korkusu, ateşte yanma korkusundan çok olan kimse imanın tadını bulur.

    EA

    YanıtlaSil