6 Kasım 2009 Cuma

Müddessir

Sen; Ey [yalnızlığına] bürünmüş olan!
Kalk ve (insanları) uyar!
Sadece Rabbini yücelt!
Öz-benliğini temiz tut! ve bütün pisliklerden kaçın!
İyilik yapmayı kazanç kapısı haline getirme, Rabbin hatırına sabret!
Ve [insanları uyar ki]; [yeniden diriliş] sûru üflendiği zaman, o Gün [şimdi] hakikati inkâr edenler için bir ızdırap günü olacaktır, kâfirlerin tümü için hiç de kolay olmayacaktır!

Bana bırak kendisine geniş imkânlar ve [sevginin] şahitleri olarak çocuklar verdiğim, hayatına geniş bir ufuk açtığım ve yalnız yarattığım o kişi[yle uğraşma]yı. Buna rağmen o, hâlâ ihtirasla verdiğimden daha fazlasını istiyor!

Evet, o, kendini ayetlerimize karşı bilerek, inatla şartlandırmıştır; [bu nedenle] onu acı veren çetin bir yokuşa süreceğim!

[Mesajlarımız, hakikati inkâra şartlanmış olan birine aktarıldığında, onları nasıl çürüteceğine] bakın.
O düşündü, ölçtü biçti. Kahrolası nasıl da ölçtü biçti. Bir daha kahrolası nasıl da ölçtü biçti!

Ve sonra [yeni dayanaklar bulmak için çevresine] bakar, sonra kaşlarını çatarak dik dik süzer, sonunda [mesajlarımıza] sırtını döner ve küstahça böbürlenir;
“Bu, [eski zamanlardan] intikal eden büyüleyici bir sözdür! Bu, ölümlü beşer sözünden başka bir şey değildir!” der.
[Bu nedenle,] onu [öteki dünyada] cehennem ateşine sokacağım!

Cehennem ateşinin ne olduğunu hiç düşündün mü?
O ne yaşatır, ne de [ölüme] terk eder, ölümlü insana [nihaî hakikati] gösterir.


Onun üzerinde on dokuz [güç] vardır.
Çünkü yalnızca melekî güçleri [cehennem] ateşinin gözcüleri kıldık ve onların sayısını hakikati inkara şartlanmış olanlar için bir sınama (aracı) yaptık, ki böylece daha önce vahye muhatap olanlar [bu ilahî kelâmın doğruluğuna] kanî olsunlar ve [ona] iman etmiş olanların imanları daha da güçlensin ve geçmiş vahiylere muhatap olanlar ile [bu vahye] iman edenler bütün şüphelerden kurtulsunlar ve kalplerinde hastalık olanlar ile hakikati tamamen reddedenler: “[Sizin] Allah[ınız] bu temsîl ile ne demek istiyor?” diye sorsunlar.
Böylece Allah, [yoldan çıkmak] isteyeni saptırır, [doğruya ulaşmak] isteyeni ise doğru yola ulaştırır.

Ve Rabbinin güçlerini Kendisinden başka kimse bilemez: bütün bunlar ölümlü insan için yalnızca bir uyarıdır.

Evet, hilale yemin olsun ki!
Geçip gitmekte olan geceye ve ağaran sabaha yemin olsun ki şüphesiz bu [cehennem ateşi] -ölümlü insan için- gerçekten büyük [bir uyarı]dır; öne çıkmayı veya geride kalmayı seçen her biriniz için büyük bir uyarıdır!


[Hesap Günü] her insan, yapmış olduğu bütün [kötü] fiiller için rehin olarak tutulacaktır; yalnız dürüstlüğü ve erdemli olmayı başaranlar hariç: onlar [cennet] bahçelerinde [oturarak] günahkârlara “Sizi bu cehennem ateşine sürükleyen nedir?” diye soracaklar:

Berikiler “Biz” diyecekler, “ne namaz kılanlardan idik, ne de yoksulları doyururduk;
Ve kendilerini günaha kaptıran [diğer] günahkârlar ile birlikte günaha dalmıştık;


Ve [ölüm ile] her şey açık seçik ortaya çıkıncaya kadar Hesap Günü'nü yalanlamıştık.”

Ve böylece, onlar için şefaat edecek olanların hiç birinin (zerre kadar) faydası olmaz.
O halde, onlara ne oluyor ki bütün öğütlerden yüz çeviriyorlar, adeta korkuya kapılmış, aslanlardan ürküp kaçan merkepler gibiler.

Evet, hepsi kendilerine açılmış, açıklanmış vahiyler verilmesi gerektiğini iddia ederler!
Asla, onlar öteki dünya[ya inanmazlar ve on]dan korkmazlar.

Aslında bu bir öğüttür ve dileyen herkes ondan ders alabilir.

Ama Allah dilemedikçe onlar ders alamazlar. Saygı duyulup cezasından sakınmaya lâyık olan da, günahkârların günahlarını bağışlama şanına yaraşan da yalnız O'dur.

3 yorum:

  1. Tefsire geçmeden önce böyle kısa surelerin baştan sona kadar okunması gerektiğini düşünüyorum, belki tefsiri daha iyi anlarız böylece.

    YanıtlaSil
  2. - Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in kâtibi Hanzala İbnu'r-Rebî el-Esedî (radıyallahu anh) anlatıyor..

    Birgün Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh)'la karşılaştık. Bana:
    "-Nasılsın?" diye sordu.
    "-Hanzala münafık oldu"dedim.
    "-Sübhanallah, sen neler söylüyorsun?" diye şaşırdı. Ben açıkladım.

    "-Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in huzurunda olduğumuz sırada bize cennet ve cehennemden söz edilir, sanki gözlerimizle görmüş gibi oluruz. Oradan ayrılıp çoluk çocuğumuza, bağ bahçemize karışınca çoklukla unutup gidiyoruz".

    Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) de:
    "-Allah'a yemin olsun ben de aynı şeyi hissediyorum" dedi. Beraberce Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gittik ve bu durumu açtık.

    Bize:
    "-Nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelâl'e kasem olsun siz, benim yanımdaki hâli dışarda da devam etirip (cennet ve cehennemi) hatırlama işini koruyabilseniz melekler sizinle yataklarınızda, yollarda müsafaha ederdi. Fakat ey Hanzala, bazan öyle bazan böyle olması normaldir (münâfıklık değildir)" dedi ve son cümleyi üç kere tekrarladı."

    YanıtlaSil
  3. Bu hadis beni en çok etkileyen olaylardan biridir. O öyle düşünüyorsa benim ne düşünmem, ne hissetmem gerekir acaba?

    Mst.

    YanıtlaSil