35. GERÇEK ŞU Kİ,
[Muhammed'den çok önce] Biz Musa'ya da kitap verdik ve kardeşi Harun'u görevinde
o'na yardımcı kıldık;
36. ve onlara: “Siz ikiniz
mesajlarımızı yalanlayan (şu toplumu uyarmay)a gidin!” dedik. Ama sonunda, o [günahkâr
toplumun] insanlarını kırıp geçirdik.
37. Ve Nûh toplumunu da,
rasûller[den birin]i yalanladıklarında sulara gömüverdik; böylece onları bütün
insanlık için ibret yaptık; çünkü Biz bütün zalimler için çok can yakıcı bir
azap hazırlamışızdır!
38. Ve ‘Âd toplumunu,
Semûd toplumunu, Ress halkını ve bunların arasında (gelip geçen) daha nice
[günahkar] nesilleri [topluca cezalandırdık];
39. oysa, her birine
uyarıcı dersler vermiştik; ama (bunlara aldırış etmeyince) hepsini yerle bir
ettik.
40. Bu [Bizim mesajlarımızı
inkar edenler] o cezalandırıcı yağmura tutulan şehri görmüş olmalılar; peki
orada olup biteni fark etmediler mi? Hayır, bunlar ölümden sonra kalkışı
beklemiyorlar!
41. Bunun içindir ki, [ey
Muhammed,] ne zaman senden söz etseler, mutlaka, “Allah'ın bize rasûl olarak
gönderdiği kişi bu mu?” diyerek, seni alay, eğlence konusu yapıyorlar.
42. “Eğer onlara sıkıca
sarılmasaydık, bizi neredeyse tanrılarımızdan uzaklaştıracaktı!” (diyorlar.)
Fakat [kendilerini bekleyen] azabı gördükleri zaman [doğru] yoldan uzaklaşan
kişilerin kim olduğunu öğrenecekler!
43. Sen hiç kendi heva ve
heveslerini tanrılaştıran [birin]i düşündün mü? İmdi, böyle birinden de sen mi
sorumlu olacaksın?
44. yoksa sen onlardan
çoğunun [senin ulaştırdığın mesajı] dinlediklerini ve akıllarını
kullandıklarını mı sanıyorsun? Hayır hayır, koyun sürüsü gibidir onlar: doğru
yoldan hiç mi hiç haberleri yok!
45. GÖRMEZ MİSİN (ey
insanoğlu), Rabbin gölgeyi [akşama doğru] nasıl uzatıyor; eğer dileseydi, hiç
şüphesiz onu olduğu gibi bırakırdı; fakat sonra gölgeye güneşi yol gösterici
kılmışızdır;
46. ve sonra da onu yavaş
yavaş Kendimize çekmekteyiz.
47. Sizin için geceyi bir
örtü, uykuyu bir dinlenme hali kılan ve her [yeni] günün (sizin için, adeta)
yeni bir diriliş olmasını sağlayan O'dur.
48. Rahmetinin önünden
rüzgarları müjdeci olarak gönderen O'dur. Evet, böylece gökten tertemiz suyu
Biz indiriyoruz,
49. ki onunla ölü toprağı
yeşertip canlandıralım ve yine onunla, hayvan olsun, insan olsun, yarattığımız
nice canlıyı suya kavuşturalım.
50. Gerçek şu ki, Biz
bütün bunları insanların gözü önüne hep sere gelmişizdir ki, belki ders alıp
akıllarında tutarlar; ama insanların çoğu, nankörlükte direnmektedir.
51. Eğer dileseydik,
[önceki çağlarda olduğu gibi] her topluma [ayrı] bir uyarıcı gönderirdik;
52. bunun içindir ki, sen
hakkı inkâra şartlanmış olan kimselere uyma; tersine, bu [ilahî mesajın]
ışığında onlara karşı bütün gücünü ortaya koyarak büyük bir direnç ve çaba
göster.
53. İKİ BÜYÜK su kütlesini
-ki bunlardan biri tatlı ve susuzluğu giderici, diğeri tuzlu ve acıdır-
birbirine salıveren ve ikisinin arasına bir engel, karışmalarını önleyen bir
perde koyan O'dur.
54. Ve insanı [işte bu]
sudan yaratan ve onu soy-sop ve evlilik yoluyla kazanılan yakınlık, bağlılık
[duygusuyla] donatan O'dur: (evet,) çünkü Rabbin sınırsız kudret Sahibidir.
55. Ama yine de bazı
insanlar, Allah'ı bırakıp, kendilerine ne yarar ne de zarar ulaştırmaya gücü
olmayan şeylere tapınıp duruyorlar; zaten (gerçek) kâfir de, Rabbine sırtını
dönen kişidir!
56. Bununla birlikte, [ey
Peygamber,] Biz seni yalnızca bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
57. De ki: “Bunun için
sizden, dileyen kimsenin Rabbine giden yolu bulmasından başka bir karşılık
istemiyorum!”
58.
Öyleyse, ebediyen ölmeyecek olan o mutlak diri Varlığa güven ve O'nun sınırsız
kudret ve yüceliğini övgülerle an, ki kimse kullarının günahlarından O'nun
kadar haberdar değildir.
59. Gökleri, yeri ve bu
ikisi arasında var olan her şeyi altı evrede yaratan ve kudret ve hükümranlık
tahtına kurulan O'dur, O: Rahmân!/sınırsız Bağış-Kayra Sahibi! O'nu
(Kendisinden), O her şeyden Haberdar Olan'dan sor.
60. Hal böyleyken, onlara
“Rahmân önünde secdeye varın” denildiğinde, “Rahmân da neymiş [ya da kimmiş?]
Şimdi biz senin buyurduğun şeyin önünde mi secdeye varalım yani?” derler; ve
böylece [senin çağrın] onların nefretini artırır.
61. GÖĞE büyük takımyıldızları
serpiştiren ve yine oraya [parlak] bir ışık kaynağı ve ay (gibi) bir
aydınlatıcı yerleştiren (Allah) ne yüce, ne cömerttir.
62. Ve, hatırda tutmak
isteyen, yani şükretmek isteyen kimseler için [varlığına, birliğine işaret
olmak üzere] geceyle gündüzün birbiri ardınca gelmesini sağlayan da O'dur.
63.
Rahmân'ın has kulları ki, onlar yeryüzünde tevazu ve vekar içinde yürürler ve
ne zaman kötü niyetli, dar kafalı kimseler kendilerine laf atacak olsa, (sadece)
selâm! derler.
64. Onlar ki, gecenin
derinliklerinde secdeye vararak ve kıyama durarak, Rablerini anarlar.
65.
Ve onlar ki, “Ey Rabbimiz!” derler, “Cehennem azabını bizden uzaklaştır; çünkü
onun çektireceği azap, gerçekten, pek korkunç, pek yaralayıcı olacaktır;
66.
gerçekten, o ne kötü bir yer, o ne kötü bir durak!”
67. Ve onlar ki, başkaları
için harcadıkları zaman, ne saçıp savururlar, ne de cimrilik yaparlar; bu ikisi
arasında her zaman bir orta yol bulunduğunu [bilirler].
68-69. Ve onlar ki,
Allah'la beraber, asla birtakım düzmece tanrılara yalvarıp yakarmazlar; ve
hukukî bir gerekçe olmadıkça Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymazlar ve zina
etmezler. Çünkü [bilirler ki,] bunlardan herhangi birini işleyen kimse, bir
kötülüğe bulaşmış olmakla [kalmayacak], [fakat] Kıyamet Günü'nde böyle birinin
çekeceği azap kat kat artacak ve o Gün aşağılık bir durumda kalakalacaktır.
70.
Şu kadar ki, pişman olup doğru yola dönen, inanıp dürüst ve erdemli davranışlar
ortaya koyan kimseler bunun dışındadır; bundan ötürü, [önceki] kötü hallerini
Allah'ın iyi hallere dönüştürdüğü kimseler işte böyleleridir; çünkü Allah çok
acıyıp esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır.
71. Zaten kim ki tevbe
eder ve [sonra da] dürüstçe, erdemlice davranırsa, gereği üzere Allah'a yönelen
işte odur.
72. Onlar ki, yalan ve
asılsız olandan yana şehadet etmezler; boş ve anlamsız şeylerle [uğraşan
kimselere] rastladıkları zaman yanlarından vakarla geçip giderler.
73. Ve onlar ki,
kendilerine Rablerinin mesajları hatırlatıldığı zaman, körler(in) ve
sağırlar(ın yaptığı) [gibi] (düşünüp anlamadan) onların üzerine üşüşmezler.
74. Ve onlar ki, “Ey
Rabbimiz!” diye niyaz ederler, “Bize göz nûru olacak eşler ve çocuklar bahşet;
bizi Sana karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseler için örnek ve öncü yap!”
75.
İşte bunlar, güçlüklere göğüs germelerinden ötürü [cennette] üstün bir makamla mükâfatlandırılıp
orada dirlik ve esenlik nidâlarıyla karşılanacak olan kimselerdir!
76. (ve onlar) orada
sonsuza kadar yaşayıp gideceklerdir; bu ne güzel bir varış yeri, bu ne üstün
bir makam!
77. [İNANANLARA] de ki:
“Dua ve yönelişiniz O'na olan inancınız için değilse, Rabbim size niçin değer
versin?” [Ve inkârcılara da de ki:] “Gerçek şu ki, siz [Allah'ın mesajını]
yalanladınız: artık bu [günah] yakanızı bırakmayacaktır!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder