5 Haziran 2012 Salı

Furkân Suresi M. Esed Meali (35-77)


35. GERÇEK ŞU Kİ, [Muhammed'den çok önce] Biz Musa'ya da kitap verdik ve kardeşi Harun'u görevinde o'na yardımcı kıldık;

36. ve onlara: “Siz ikiniz mesajlarımızı yalanlayan (şu toplumu uyarmay)a gidin!” dedik. Ama sonunda, o [günahkâr toplumun] insanlarını kırıp geçirdik.

37. Ve Nûh toplumunu da, rasûller[den birin]i yalanladıklarında sulara gömüverdik; böylece onları bütün insanlık için ibret yaptık; çünkü Biz bütün zalimler için çok can yakıcı bir azap hazırlamışızdır!

38. Ve ‘Âd toplumunu, Semûd toplumunu, Ress halkını ve bunların arasında (gelip geçen) daha nice [günahkar] nesilleri [topluca cezalandırdık];

39. oysa, her birine uyarıcı dersler vermiştik; ama (bunlara aldırış etmeyince) hepsini yerle bir ettik.

40. Bu [Bizim mesajlarımızı inkar edenler] o cezalandırıcı yağmura tutulan şehri görmüş olmalılar; peki orada olup biteni fark etmediler mi? Hayır, bunlar ölümden sonra kalkışı beklemiyorlar!

41. Bunun içindir ki, [ey Muhammed,] ne zaman senden söz etseler, mutlaka, “Allah'ın bize rasûl olarak gönderdiği kişi bu mu?” diyerek, seni alay, eğlence konusu yapıyorlar.

42. “Eğer onlara sıkıca sarılmasaydık, bizi neredeyse tanrılarımızdan uzaklaştıracaktı!” (diyorlar.) Fakat [kendilerini bekleyen] azabı gördükleri zaman [doğru] yoldan uzaklaşan kişilerin kim olduğunu öğrenecekler!

43. Sen hiç kendi heva ve heveslerini tanrılaştıran [birin]i düşündün mü? İmdi, böyle birinden de sen mi sorumlu olacaksın?

44. yoksa sen onlardan çoğunun [senin ulaştırdığın mesajı] dinlediklerini ve akıllarını kullandıklarını mı sanıyorsun? Hayır hayır, koyun sürüsü gibidir onlar: doğru yoldan hiç mi hiç haberleri yok!

45. GÖRMEZ MİSİN (ey insanoğlu), Rabbin gölgeyi [akşama doğru] nasıl uzatıyor; eğer dileseydi, hiç şüphesiz onu olduğu gibi bırakırdı; fakat sonra gölgeye güneşi yol gösterici kılmışızdır;

46. ve sonra da onu yavaş yavaş Kendimize çekmekteyiz.

47. Sizin için geceyi bir örtü, uykuyu bir dinlenme hali kılan ve her [yeni] günün (sizin için, adeta) yeni bir diriliş olmasını sağlayan O'dur.

48. Rahmetinin önünden rüzgarları müjdeci olarak gönderen O'dur. Evet, böylece gökten tertemiz suyu Biz indiriyoruz,

49. ki onunla ölü toprağı yeşertip canlandıralım ve yine onunla, hayvan olsun, insan olsun, yarattığımız nice canlıyı suya kavuşturalım.

50. Gerçek şu ki, Biz bütün bunları insanların gözü önüne hep sere gelmişizdir ki, belki ders alıp akıllarında tutarlar; ama insanların çoğu, nankörlükte direnmektedir.

51. Eğer dileseydik, [önceki çağlarda olduğu gibi] her topluma [ayrı] bir uyarıcı gönderirdik;

52. bunun içindir ki, sen hakkı inkâra şartlanmış olan kimselere uyma; tersine, bu [ilahî mesajın] ışığında onlara karşı bütün gücünü ortaya koyarak büyük bir direnç ve çaba göster.

53. İKİ BÜYÜK su kütlesini -ki bunlardan biri tatlı ve susuzluğu giderici, diğeri tuzlu ve acıdır- birbirine salıveren ve ikisinin arasına bir engel, karışmalarını önleyen bir perde koyan O'dur.

54. Ve insanı [işte bu] sudan yaratan ve onu soy-sop ve evlilik yoluyla kazanılan yakınlık, bağlılık [duygusuyla] donatan O'dur: (evet,) çünkü Rabbin sınırsız kudret Sahibidir.

55. Ama yine de bazı insanlar, Allah'ı bırakıp, kendilerine ne yarar ne de zarar ulaştırmaya gücü olmayan şeylere tapınıp duruyorlar; zaten (gerçek) kâfir de, Rabbine sırtını dönen kişidir!

56. Bununla birlikte, [ey Peygamber,] Biz seni yalnızca bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

57. De ki: “Bunun için sizden, dileyen kimsenin Rabbine giden yolu bulmasından başka bir karşılık istemiyorum!”

58. Öyleyse, ebediyen ölmeyecek olan o mutlak diri Varlığa güven ve O'nun sınırsız kudret ve yüceliğini övgülerle an, ki kimse kullarının günahlarından O'nun kadar haberdar değildir.

59. Gökleri, yeri ve bu ikisi arasında var olan her şeyi altı evrede yaratan ve kudret ve hükümranlık tahtına kurulan O'dur, O: Rahmân!/sınırsız Bağış-Kayra Sahibi! O'nu (Kendisinden), O her şeyden Haberdar Olan'dan sor.

60. Hal böyleyken, onlara “Rahmân önünde secdeye varın” denildiğinde, “Rahmân da neymiş [ya da kimmiş?] Şimdi biz senin buyurduğun şeyin önünde mi secdeye varalım yani?” derler; ve böylece [senin çağrın] onların nefretini artırır.

61. GÖĞE büyük takımyıldızları serpiştiren ve yine oraya [parlak] bir ışık kaynağı ve ay (gibi) bir aydınlatıcı yerleştiren (Allah) ne yüce, ne cömerttir.
62. Ve, hatırda tutmak isteyen, yani şükretmek isteyen kimseler için [varlığına, birliğine işaret olmak üzere] geceyle gündüzün birbiri ardınca gelmesini sağlayan da O'dur.

63. Rahmân'ın has kulları ki, onlar yeryüzünde tevazu ve vekar içinde yürürler ve ne zaman kötü niyetli, dar kafalı kimseler kendilerine laf atacak olsa, (sadece) selâm! derler.

64. Onlar ki, gecenin derinliklerinde secdeye vararak ve kıyama durarak, Rablerini anarlar.

65. Ve onlar ki, “Ey Rabbimiz!” derler, “Cehennem azabını bizden uzaklaştır; çünkü onun çektireceği azap, gerçekten, pek korkunç, pek yaralayıcı olacaktır;

66. gerçekten, o ne kötü bir yer, o ne kötü bir durak!”

67. Ve onlar ki, başkaları için harcadıkları zaman, ne saçıp savururlar, ne de cimrilik yaparlar; bu ikisi arasında her zaman bir orta yol bulunduğunu [bilirler].

68-69. Ve onlar ki, Allah'la beraber, asla birtakım düzmece tanrılara yalvarıp yakarmazlar; ve hukukî bir gerekçe olmadıkça Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymazlar ve zina etmezler. Çünkü [bilirler ki,] bunlardan herhangi birini işleyen kimse, bir kötülüğe bulaşmış olmakla [kalmayacak], [fakat] Kıyamet Günü'nde böyle birinin çekeceği azap kat kat artacak ve o Gün aşağılık bir durumda kalakalacaktır.

70. Şu kadar ki, pişman olup doğru yola dönen, inanıp dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan kimseler bunun dışındadır; bundan ötürü, [önceki] kötü hallerini Allah'ın iyi hallere dönüştürdüğü kimseler işte böyleleridir; çünkü Allah çok acıyıp esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır.

71. Zaten kim ki tevbe eder ve [sonra da] dürüstçe, erdemlice davranırsa, gereği üzere Allah'a yönelen işte odur.

72. Onlar ki, yalan ve asılsız olandan yana şehadet etmezler; boş ve anlamsız şeylerle [uğraşan kimselere] rastladıkları zaman yanlarından vakarla geçip giderler.

73. Ve onlar ki, kendilerine Rablerinin mesajları hatırlatıldığı zaman, körler(in) ve sağırlar(ın yaptığı) [gibi] (düşünüp anlamadan) onların üzerine üşüşmezler.

74. Ve onlar ki, “Ey Rabbimiz!” diye niyaz ederler, “Bize göz nûru olacak eşler ve çocuklar bahşet; bizi Sana karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseler için örnek ve öncü yap!”

75. İşte bunlar, güçlüklere göğüs germelerinden ötürü [cennette] üstün bir makamla mükâfatlandırılıp orada dirlik ve esenlik nidâlarıyla karşılanacak olan kimselerdir!

76. (ve onlar) orada sonsuza kadar yaşayıp gideceklerdir; bu ne güzel bir varış yeri, bu ne üstün bir makam!

77. [İNANANLARA] de ki: “Dua ve yönelişiniz O'na olan inancınız için değilse, Rabbim size niçin değer versin?” [Ve inkârcılara da de ki:] “Gerçek şu ki, siz [Allah'ın mesajını] yalanladınız: artık bu [günah] yakanızı bırakmayacaktır!” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder