Surenin akışı içinde
diriliş ve mahşeri yalanlayan, Allah'ın ve Peygamberin kesin bildirdiği
şeylerle alay eden, başlarını sallayarak reddeden, saldırıya geçen kimselerin
durumları ortaya konduktan sonra Allah'ın mü'min kullarından söz edilmeye
geçiliyor. Peygambere -salât ve selâm üzerine olsun- verilen direktif ile her
zaman güzel söz söylemeleri ve sürekli güzeli konuşmaları emrediliyor:
53-
Mü'min kullarıma de ki; konuşurken en güzel sözleri söylesinler. Çünkü şeytan
aralarındaki havayı gerginleştirir. Hiç kuşkusuz, şeytan insanın açık
düşmanıdır.
Genel olarak ve her alanda
söylenecek sözlerin en güzelini seçip söylesinler... Böylece şeytanın
aralarındaki sevgi bağını bozmasını engellesinler. Çünkü şeytan, kardeşler
arasında kullanılan sert sözler aracılığıyla bir sürtüşme çıkarmak, bunun
arkasından gelecek bir kötü karşılık verme ile de aralarındaki sevgi, dostluk,
uyum havasını, ayrılık, sertlik ve düşmanlığa dönüştürmek ister. Güzel söz ise, kalplerin yaralarını sarar,
katılıklarını yumuşatır ve onları güzel bir sevgi etrafında toplar.
"Hiç kuşkusuz şeytan
insanın açık düşmanıdır."
İnsanın ağzından çıkan bir
sözü, dilinin sürçmelerini özellikle yakalamaya çalışır. Kişi ile kardeşi arasında bu şekilde kin ve düşmanlık tohumlarını
ekmeğe çabalar. Güzel söz ise, bu gedikleri kapatır, yolunu keser.
Kardeşliğin dokunulmazlığını, saygınlığını sürtüşmelerden ve körüklemelerden
korur.
Bu kısa yönelişten sonra
surenin akışı tekrar çağırıldıklarında Allah'a hamd ederek karşılık verecekleri
kıyamet gününde akıbetlerinin ne olacağına ilişkin açıklamalara dönüyor. Burada her şeyin akıbetinin Allah'ın elinde
olduğu görülüyor. Dilerse bağışlar, dilerse azap eder. Onlar Allah'ın hükmüne bırakılmışlardır. Peygamber onlardan sorumlu
değildir. O, ancak bir elçidir.
54-
Ey insanlar, Rabbiniz sizi herkesten iyi bilir. Dilerse size merhamet eder,
dilerse azaba çarptırır. Biz seni, onların davranışlarının sorumlusu olarak
göndermedik.
55-
Rabbin gerek göktekileri (melekleri) ve gerekse yerdekileri (insanları)
herkesten iyi bilir.
Sınırsız
bilgi Allah'a aittir. O kendi ilmiyle insanların her halini
bildiği için kime merhamet edeceğini kime de azap edeceğini ona göre belirler. Mesajı ulaştırdıktan, açıkladıktan ve de
yaşadıktan sonra peygamberin görevi biter.
Yüce Allah'ın eksiksiz
bilgisi, yerde ve göklerde var olan meleklerin, peygamberlerin, insanların ve cinlerin
hepsini kuşatır. Allah'tan başkasının ne olduklarını, değerinin ve derecesinin
ne olduğunu bilemediği varlıkları da kapsamına alır.
Allah’a çocuk isnat etme
ve ortak koşma düşüncesini reddetme ile başlayan, yalnız yüce Allah'a yönelmek
gerektiğini, O'nun bilgisinin, kulların akıbetlerine hükmetmesiyle eşsiz olduğunu
açıklayan bu ders, Allah'tan başka ortaklar olduğunu sananlara meydan okuyuş
ile sona eriyor.
Eğer Allah onlara bir azap
dilerse Allah'ın kendilerine dokundurduğu bu azabı gidermek için uydurdukları
sahte tanrılarını çağırsınlar bakalım. Bu
azabı ne başlarından savabilirler ne de başka birine dokundurabilirler.
56-
Müşriklere de ki: "Allah dışında ilah olduklarını sandığınız putları
imdada çağırınız bakalım. Onlar, başınızdaki belayı ne giderebilirler ve ne de
başka birine aktarabilirler."
Allah'ın
dışında hiçbir varlık sıkıntıları gideremez. Başlarına gelecek bir
felaketi değiştiremez. Kulların kaderini
ellerinde bulunduran sadece Allah'tır. Onlara kesin bildiriyor ki: Melek
olsun, cin olsun, insan olsun, çağırdıkları ve ilah olduğuna inandıkları şeyler,
Allah'ın yarattığı varlıklardan başka bir şey değiller. Bunlar da Allah'a varacak bir yola muhtaçlar. O'nun rızasını elde
etme yarışındadırlar, O'nun azabından sakınırlar. Zaten bu azabın gerçek mahiyetini bilen O’ndan sakınır ve korkar.
57-
İmdada çağrılan bu ilah (sandıklarının) Allah'a en yakın olanları dâhil olmak
üzere hepsi Allah'a yaklaşmanın yolunu ararlar. O'nun rahmetini diler ve
azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.
Onlardan bazıları Hz. Üzeyir'e
Allah'ın oğlu diyor ve ona tapıyorlardı. Bazıları Hz. İsa'ya Allah'ın oğlu
diyor ve ona tapıyorlardı. Bazıları meleklere Allah'ın kızları diyor ve onlara
tapıyorlardı. Bazıları da daha başka varlıklara tapıyorlardı. Allah onların
hepsine diyor ki: Sizin çağırdığınız bu
yaratıklar, bunların en ileri olanları bile Allah'a bir vasıta arar ki, O'na
kulluk yapıp kendisine yakın olsun. Rahmetine
umut bağlasın. Bunların hepsi de Allah'ın azabından korkar. Gerçekten de Allah'ın azabı çetindir. O'ndan
sakınmak ve korkmak gerekir. Öyleyse sizlerin de O'na yönelmeniz ne güzel olur(du).
Nitekim sizin Allah dışında birer ilah olarak kabul ettiğiniz yaratıklar
Allah'ın kullarıdırlar. O'nun rızasını elde etmeye çalışırlar.
İşte bu şekilde ders şirk
ilkesine dayalı inanç sisteminin bütün şekilleriyle tutarsızlığını ortaya
koyarak ilahlık, ibadet ve yönelişte yalnız O'na yönelmek gerektiğini
belirterek başlıyor ve aynı şeyleri vurgulayarak sona eriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder