3 Aralık 2013 Salı

İsrâ Sûresi 53-57 Ayetleri S. Kutub Tefsiri


Surenin akışı içinde diriliş ve mahşeri yalanlayan, Allah'ın ve Peygamberin kesin bildirdiği şeylerle alay eden, başlarını sallayarak reddeden, saldırıya geçen kimselerin durumları ortaya konduktan sonra Allah'ın mü'min kullarından söz edilmeye geçiliyor. Peygambere -salât ve selâm üzerine olsun- verilen direktif ile her zaman güzel söz söylemeleri ve sürekli güzeli konuşmaları emrediliyor:


53- Mü'min kullarıma de ki; konuşurken en güzel sözleri söylesinler. Çünkü şeytan aralarındaki havayı gerginleştirir. Hiç kuşkusuz, şeytan insanın açık düşmanıdır.


Genel olarak ve her alanda söylenecek sözlerin en güzelini seçip söylesinler... Böylece şeytanın aralarındaki sevgi bağını bozmasını engellesinler. Çünkü şeytan, kardeşler arasında kullanılan sert sözler aracılığıyla bir sürtüşme çıkarmak, bunun arkasından gelecek bir kötü karşılık verme ile de aralarındaki sevgi, dostluk, uyum havasını, ayrılık, sertlik ve düşmanlığa dönüştürmek ister. Güzel söz ise, kalplerin yaralarını sarar, katılıklarını yumuşatır ve onları güzel bir sevgi etrafında toplar.

"Hiç kuşkusuz şeytan insanın açık düşmanıdır."

İnsanın ağzından çıkan bir sözü, dilinin sürçmelerini özellikle yakalamaya çalışır. Kişi ile kardeşi arasında bu şekilde kin ve düşmanlık tohumlarını ekmeğe çabalar. Güzel söz ise, bu gedikleri kapatır, yolunu keser. Kardeşliğin dokunulmazlığını, saygınlığını sürtüşmelerden ve körüklemelerden korur.

Bu kısa yönelişten sonra surenin akışı tekrar çağırıldıklarında Allah'a hamd ederek karşılık verecekleri kıyamet gününde akıbetlerinin ne olacağına ilişkin açıklamalara dönüyor. Burada her şeyin akıbetinin Allah'ın elinde olduğu görülüyor. Dilerse bağışlar, dilerse azap eder. Onlar Allah'ın hükmüne bırakılmışlardır. Peygamber onlardan sorumlu değildir. O, ancak bir elçidir.


54- Ey insanlar, Rabbiniz sizi herkesten iyi bilir. Dilerse size merhamet eder, dilerse azaba çarptırır. Biz seni, onların davranışlarının sorumlusu olarak göndermedik.

55- Rabbin gerek göktekileri (melekleri) ve gerekse yerdekileri (insanları) herkesten iyi bilir.


Sınırsız bilgi Allah'a aittir. O kendi ilmiyle insanların her halini bildiği için kime merhamet edeceğini kime de azap edeceğini ona göre belirler. Mesajı ulaştırdıktan, açıkladıktan ve de yaşadıktan sonra peygamberin görevi biter.

Yüce Allah'ın eksiksiz bilgisi, yerde ve göklerde var olan meleklerin, peygamberlerin, insanların ve cinlerin hepsini kuşatır. Allah'tan başkasının ne olduklarını, değerinin ve derecesinin ne olduğunu bilemediği varlıkları da kapsamına alır.

Allah’a çocuk isnat etme ve ortak koşma düşüncesini reddetme ile başlayan, yalnız yüce Allah'a yönelmek gerektiğini, O'nun bilgisinin, kulların akıbetlerine hükmetmesiyle eşsiz olduğunu açıklayan bu ders, Allah'tan başka ortaklar olduğunu sananlara meydan okuyuş ile sona eriyor.

Eğer Allah onlara bir azap dilerse Allah'ın kendilerine dokundurduğu bu azabı gidermek için uydurdukları sahte tanrılarını çağırsınlar bakalım. Bu azabı ne başlarından savabilirler ne de başka birine dokundurabilirler.


56- Müşriklere de ki: "Allah dışında ilah olduklarını sandığınız putları imdada çağırınız bakalım. Onlar, başınızdaki belayı ne giderebilirler ve ne de başka birine aktarabilirler."


Allah'ın dışında hiçbir varlık sıkıntıları gideremez. Başlarına gelecek bir felaketi değiştiremez. Kulların kaderini ellerinde bulunduran sadece Allah'tır. Onlara kesin bildiriyor ki: Melek olsun, cin olsun, insan olsun, çağırdıkları ve ilah olduğuna inandıkları şeyler, Allah'ın yarattığı varlıklardan başka bir şey değiller. Bunlar da Allah'a varacak bir yola muhtaçlar. O'nun rızasını elde etme yarışındadırlar, O'nun azabından sakınırlar. Zaten bu azabın gerçek mahiyetini bilen O’ndan sakınır ve korkar.


57- İmdada çağrılan bu ilah (sandıklarının) Allah'a en yakın olanları dâhil olmak üzere hepsi Allah'a yaklaşmanın yolunu ararlar. O'nun rahmetini diler ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.


Onlardan bazıları Hz. Üzeyir'e Allah'ın oğlu diyor ve ona tapıyorlardı. Bazıları Hz. İsa'ya Allah'ın oğlu diyor ve ona tapıyorlardı. Bazıları meleklere Allah'ın kızları diyor ve onlara tapıyorlardı. Bazıları da daha başka varlıklara tapıyorlardı. Allah onların hepsine diyor ki: Sizin çağırdığınız bu yaratıklar, bunların en ileri olanları bile Allah'a bir vasıta arar ki, O'na kulluk yapıp kendisine yakın olsun. Rahmetine umut bağlasın. Bunların hepsi de Allah'ın azabından korkar. Gerçekten de Allah'ın azabı çetindir. O'ndan sakınmak ve korkmak gerekir. Öyleyse sizlerin de O'na yönelmeniz ne güzel olur(du). Nitekim sizin Allah dışında birer ilah olarak kabul ettiğiniz yaratıklar Allah'ın kullarıdırlar. O'nun rızasını elde etmeye çalışırlar.


İşte bu şekilde ders şirk ilkesine dayalı inanç sisteminin bütün şekilleriyle tutarsızlığını ortaya koyarak ilahlık, ibadet ve yönelişte yalnız O'na yönelmek gerektiğini belirterek başlıyor ve aynı şeyleri vurgulayarak sona eriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder