6 Aralık 2013 Cuma

İsrâ Sûresi 58-59 Ayetleri S. Kutub Tefsiri


58- Kıyamet gününden önce her şehri ya yıkacak ya da ağır azaba uğratacağız. Bu hüküm “kitapta” yazılıdır.


Bundan önceki bölüm, kulların akıbetlerini belirleme yetkisinin yalnız Allah'a ait olduğunu; dilerse onlara merhamet edeceğini, yine dilerse onları cezalandıracağını belirten, sahte ilahlarının onları kendilerinden bir sıkıntı savamayacaklarını ve durumlarını değiştiremeyeceklerini yerleştirerek sona ermişti.

Burada ise, bütün insanlığı bekleyen akıbetin Allah'ın ilminde ve takdirin de belirlendiği biçimde açıklanıyor. Bu akıbet, bütün şehirlerin kıyamet gününden önce ölüme ve yok oluşa varmalarıdır. Veya onlardan bazılarının azabı hak ettiklerinde azaba uğratılmalarıdır. Canlı olan her varlık eninde sonunda şu iki sonuçtan birine varmak durumundadır: ya yatağında ölecek veya azap ile yok olacaktır.

Bazı şehir haklarının başına gelen azap nedeniyle konunun akışı içinde Hz. Muhammed'in -salât ve selâm üzerine olsun- peygamberliğinden önce bazı peygamberlerin eliyle gerçekleşen mucizelere değinilmektedir. Bu tür mucizeler Hz. Muhammed'in peygamberliği sırasında gerçekleşmemiştir. Zira daha önce bu mucizelerin gösterildiği milletler, onları yalanladılar. Doğru yola gelmediler, bu yüzden de yok edildiler. Kökten yok etme ise, Hz. Muhammed'in -salât ve selâm üzerine olsun- ümmeti için takdir edilmemişti. Bu nedenle Allah onu somut mucizelerle göndermemişti. Zaten mucizeler daha önceki milletleri, korkutmak amacına yönelikti. Mucizeler gönderildiği zaman yalanlayan milletlerin helâk edileceği anlatılıyordu.

Yüce Allah, Hz. Peygamberi, insanların şerrinden korumuş ve onların kendisine bir zarar vermelerini engellemişti. Allah İsra mucizesinde insanları denemek için ona gerçek şeyler göstermişti. Hz. Peygamber bu olayı, daha önceki peygamberliklerde olduğu gibi, bir mucize olarak onlara sunmadı. Ayrıca onları cehennemin ortasında gördüğü Kur'an'da lanetlenmiş ağaçlar, zakkum ağacı ile korkuttu. Bu korkutması da azgınlıklarını arttırmaktan başka işe yaramadı. Öyleyse mucizeler ancak onların azgınlıklarını arttırırdı.

İşte bu konular anlatılırken Hz. Âdem ile şeytanın kıssasına yer veriliyor. Burada yüce Allah'ın İblis'e salih kullarının dışında Âdemoğullarını azdırması iznini verdiği belirtiliyor. Salih kullarını Allah, şeytanın etkisinden ve aldatmasından korumuştur deniyor. Bu kıssa ile insanı azgınlığa ve inkâra ileten ve ayetler üzerinde düşünmekten alıkoyan sapıklığın asıl nedenleri ortaya konuluyor.

Burada yüce Allah'ın insanlara verdiği nimetleri hatırlatılarak ve onların bu nimetleri şımarma ve inkâr ile karşıladıkları ifade edilerek, insanın vicdanı harekete geçirilmek isteniyor. İnsanların sadece sıkıntıya ve dara düştüklerinde Allah'ı hatırladıkları belirtiliyor. Denizde dara düştüklerinde O'na sığındıkları, onları karaya çıkardığında ise, O'na ibadetten kaçındıkları anlatılıyor. Hâlbuki Allah onları hem karada, hem denizde yakalama gücüne sahiptir! Yüce Allah insanları onurlandırmış ve pek çok yaratıklarından üstün kılmıştır. Buna rağmen insanlar, Allah'a şükretmiyor ve O'nun nimetlerini anmıyorlar.

“Kıyamet gününden önce her şehri ya yıkacak ya da ağır azaba uğratacağız. Bu hüküm kitapta yazılıdır.”

Allah'ın takdirine göre, kıyamet günü gelmeden önce yeryüzünde hayat izi kalmayacaktır. Bu belirlenen kıyamet gününden önce her canlı yok olacaktır. Aynı şekilde işlemiş oldukları günahlar yüzünden bazı şehir halkları da azap ile yok edileceklerdir. Bu Allah'ın bilgisinde değişmez bir gerçektir. Yüce Allah şu anda olanları bildiği gibi, gelecekte olacak şeyleri de bilir. Çünkü Allah'ın bilgisi açısından olmuş ve olacak her şey aynıdır.

Daha önceleri peygamberlere somut mucizeler verilirdi. Amaç, peygamberlerin doğrulanmalarını sağlamak, yalanlamaları durumunda helâk edileceklerini belirterek sakındırmaktı. Ne var ki, bu mucizelere inanma yeteneğine sahip kimselerin dışında inanan olmadı. İnkârcılar ise, zamanlarındaki bu mucizeleri yalanlamışlardı. İşte bu nedenle son peygamber, bu mucizelerle desteklenmemişti:


59- Bizi somut mucizeler ortaya koymaktan alıkoyan sebep, daha önceki milletlerin bu tür mucizeleri yalanlamaları (ve bu yüzden ağır azaba çarptırılmayı hak etmeleridir) Semudoğulları'na açık mucize olarak deveyi verdik. Fakat ona karşı zalimce davrandılar. Biz somut mucizeleri sadece insanları korkutmak için ortaya koyarız.


İslam’ın (son) mucizesi Kur'an'dır. Kur'an hayat için eksiksiz bir sistem belirlemektedir. Kalbe, düşünceye hitap etmekte ve fıtratın ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Birbirini izleyen kuşakların kıyamet gününe kadar okuyup iman etmeleri için bu kitap apaçıktır. Maddi mucizelere gelince, bunlar sadece insanlığın bir kuşağına hitap ederler. Ve sadece bu kuşağın olaya şahit olanlarıyla sınırlı kalır.

Bununla beraber bu mucizeleri görenlerin çoğu, onlara iman etmemişlerdir. Konumuzun içinden Semud kavmi bu olaya örnek gösterilmektedir. Semud kavmi kendi istekleri ve açık tebliğleri sonucu kendilerine dişi devenin mucize olarak gönderildiği toplumdur. Bu mucizeyle onlar kendilerine zulmettiler. Ve kendi kendilerini felâketin kucağına attılar. Böylece Allah'ın mucizeyi inkâr edenleri yok etmeye ilişkin sözü de doğrulanmış oldu. Mucizeler, uyarmak ve korkutmak içindir. Bunların gelişinden sonra ihtilaf edenlerin yok edilecekleri kesindir.

İnsanlığın bu deneyimleri, son peygamberliğin mucizesiz gönderilmesini gerektirmiştir. Çünkü bu peygamberlik, sadece onunla muhatap olan bir neslin değil, gelecekteki tüm kuşakların peygamberliğiydi. Ayrıca bu, insanlığın olgunluğa eriştiği sırada gönderilen peygamberliğiydi. Kuşak-kuşak insanlığın tüm duygularına hitap ediyordu. İnsanın temel özelliği olan ve bu nedenle Allah'ın onu pek çok yaratıklarından üstün kıldığı kavrayışına ve anlayışına değer veriyordu.

Peygamberimizin -salât ve selâm üzerine olsun- eliyle gerçekleşen İsra gibi olağanüstü olaylara gelince, bunlar peygamberliği doğrulayan mucizeler olarak ele alınmamıştır. Sadece insanların denenmesi ve sınanmasına yöneliktir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder