33-
Allah'ın dokunulmaz saydığı cana, gerekçesiz olarak kıymayınız. Gerekçesiz
olarak öldürülen kimsenin aile temsilcisine, velisine yetki tanıdık. Ama o da
`cana karşılık can' sınırlarını aşmasın. Çünkü yasalar kendisine arka
çıkmıştır.
İslâm,
hayat dinidir. Barış dinidir. İslâm’a göre haksız yere
bir insanı öldürmek Allah'a ortak koşmadan hemen sonra gelen büyük bir cinayettir.
Hayatı veren Allah'tır. Allah'ın
izni olmadan ve O'nun belirlediği sınırlar gözetilmeden bir başkası onu sona
erdiremez. Her insanın canı kutsaldır. O'na dokunulamaz. Koruma altındadır.
Ancak hak etmesi istisna. Bir insanın öldürülmesini helâl kılan bu hak ise,
belirli ölçülere bağlanmıştır. Kapalı hiçbir tarafı yoktur. Bu konu insanların
görüşlerine bırakılmamıştır. Onların isteklerinden etkilenmez. Buharî ve
Müslim'de yer alan bir hadiste, Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun-
şöyle buyurmuştur Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in elçisi olduğuna
tanıklık eden bir Müslüman’ın kanı ancak üç durumda helal olabilir. 1- Cana
karşılık can olarak 2- Evli olduğu halde zina ederek 3- Dinini bırakıp
cemaatten ayrılarak.
Birinci madde adalete
dayalı kısas ilkesini ifade etmektedir. Yani insan bir kişiyi öldürürse,
öldürülür. Zira her insanın hayat hakkı garanti altına alınmıştır. "Kısasta sizin için hayat
vardır." (Bakara Suresi 179) Evet kısasta hayat vardır. Çünkü bir
başkasını haksız yere öldürmeyi planlayan kimse ister-istemez kendisini
bekleyen kısası da düşünecektir. Ve bu çirkin eyleme girişmeden önce bu ceza
onu yıldıracaktır. Ayrıca kısasta şu açıdan da hayat vardır: Kısas, kan sahiplerinin elini kana
bulamalarını engeller. Öç alma duygularının körüklenmesini önler. Onların
sadece katili öldürmeleriyle durdurulamayacak ve öç almada ileri gidebilecek
öfkelerini frenler. Böylece karşılıklı olarak öç almalar ve oluk oluk kanın
akmasına yol açacak girişimler bu yolla durdurulmuş olur. Kısas ayrıca her
kişinin kendi kişiliğinden emin olmasını ve kısas ilkesinin adaletine gönülden
inanmasını sağlaması açısından da bir hayattır. Böyle bir güven ortamında her
insan güven içinde çalışır ve çalışmasının ürününü elde eder. Böylece İslâm
ümmeti bütünüyle hayat dolu bir nitelik kazanır.
İkinci madde, hayâsızlığın
yayılmasıyla ortaya çıkacak öldürücü bozgunculuğu engellemeyi açıklamaktadır.
Daha önce de değindiğimiz gibi zina bir tür öldürme eylemidir.
Üçüncü madde, toplumda
anarşiyi yayan, onun Allah tarafından kendisine seçilmiş bulunan güvenini ve
düzenini tehdit eden ve bunları katil bir kesime teslim eden bozgunculuk ruhunu
engelleme amacını gütmektedir. Dinini terk edip Müslüman toplumdan ayrılan
kişinin öldürülme nedeni şudur: Bu adam hiç zorlanmadan İslâm’ı bizzat kendisi
seçmiştir. Ve Müslüman cemaatin bünyesine girmiş, onun tüm gizli sırlarından
haberdar olmuştur. Bundan sonra onun çıkıp gitmesi İslâm’ın aleyhine bir tehdit
unsurudur. Eğer bu adam İslâm’ın dışında kalsaydı, hiç kimse onu İslâm’a
girmesi için zorlamayacaktır. Hatta eğer bu adam ehli kitaptan biriyse, İslâm
yine onu himaye edecek ve onun varmak istediği yere ulaşması için gereken
imkânları hazırlayacaktır. İnançta ayrı olan insanlara bunun da ötesinde bir
tolerans tanınmaz.
İşte bu üç sebep bir
kişinin öldürülmesini helâl kılabilir. Eğer bir kimse bu sebeplerin dışında
haksız yere öldürülecek olursa, yüce Allah onun en yakın akrabası olan velisine
katil üzerinde bir yetki vermiştir. Dilerse öldürülmesini ister. Dilerse onu
bağışlayıp diyete razı olur. Dilerse diyeti de istemeden bağışlayabilir. Katil
hakkında hüküm vermek artık onun hakkıdır. Çünkü katilin kanı onundur artık.
İslâm, bu büyük yetkiye
karşılık, ölü sahibini kendisine verilen bu yetkisini kullanarak öldürmede
aşırı gitmeyi yasaklar. Öldürmede aşırı gitmek, katilin yanında günahı olmayan
başka kimseleri de öldürmektir. Nitekim cahiliye devrindeki intikamlarda
katilin günahı onun tüm ailesine yükleniyor ve karşılığında babalar, kardeşler,
oğullar ve diğer akrabalar haksız yere öldürülüyorlardı. Öldürmede diğer bir
husus da katilin insanlık dışı bir şekilde öldürülmesiyle de ortaya çıkabilir.
Aslında kan sahibi kanını insanlık dışı (ölünün uzuvlarını kesmek) eylemlere
girişmeden alma yetkisine sahiptir. İnsanlık dışı öldürme şekillerini ise yüce
Allah sevmediği gibi, peygamber de onu yasaklamıştır.
Ama o da cana karşılık can
ilkesinin sınırlarını aşmasın. Çünkü artık yasalar kendisine arka çıkmıştır.
Allah onun hakkındaki hükmünü vermiştir. Yasa onu desteklemektedir. Hâkim de
ona yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla da kısasında adil olsun. Zira tüm
otoriteler onu desteklemekte ve onun hakkını eksiksiz bir şekilde
almaktadırlar.
Kan sahibine, katili kısas
yoluyla öldürme yetkisinin verilişi, hukukun ve hâkimin otoritesinin yardım
amacıyla onun hizmetine verilişi, insanın fıtri duygularını tatmin etmek ve kan
sahibinin içinde kanayan öç alma duygularını sakinleştirmek içindir. Bu öyle
bir öfkedir ki, onu öfke kızgınlığında ve duygusal hareketlerle sağa-sola
saldırtabilir, rastgele cinayetlerin işlenmesine neden olabilir. Halbuki yüce
Allah'ın kendisini katilin kanına sahip kıldığını ve kısası uygulamasına
yardımcı olması için hâkimin kendi hizmetine verildiğini kesin biçimde
algılandığında, intikam duyguları gevşer, içi rahatlar, adalet ilkesine dayalı,
huzura kavuşturan kısasın sınırları önünde durur ve onları aşmaz.
İnsanın bir insan olması
nedeniyle yaradılışında kısasa ilişkin köklü bir isteği vardır. Dolayısıyla
ondan fıtratında olmayan bir şey istenmesi doğru olmaz. Bu nedenle İslâm
insanın bu fıtratını kabul eder ve güven verici sınırlar dâhilinde onun
isteklerini yerine getirir. Bu köklü isteği görmezlikten gelerek hoşgörülü
olmasını bir farz olarak zorunlu kılmaz. İslâm, kan sahibini hoşgörülü olmaya
çağırır. Onu etkilemeye çalışır. Hoşgörülü
olmayı kendisine sevdirir ve buna karşılık ona mükâfat da verir. Fakat bunların hepsini ona hakkını verdikten
sonra telkin eder. Kan sahibinin hem kısas yaptırma, hem de bağışlama
yetkisi vardır. Kan sahibinin bu her ikisine de gücünün olduğunu hissetmesi onu
hoşgörüye ve bağışlamaya yanaştırabilir. Fakat bağışlamak zorunda olduğunu
hissettiğinde bu duygu belki de öfkesini harekete geçirir ve onu aşırılıklara
ve ihtiraslara itebilir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder