28 Mayıs 2013 Salı

Neml Suresi 45-47 Âyetleri S. Kutub Tefsiri

Kur'an-ı Kerim'in çoğu yerinde Hz. Salih (Ve sedum) kıssası Hz. Nuh, Hz. Hud. Hz. Lut ve Hz. Şuayb'ın kıssaları ile birlikte, genel bir anlatım içinde verilmektedir. Bazen bu anlatım içinde Hz. İbrahim'in kıssası yer alır. Bazen de yer almaz. Bu surede ise özellikle İsrailoğulları'nın hikâyesi üzerinde yoğunlaşıldığı için Hz. Musa'nın kıssası ile Hz. Davud ve Hz. Süleyman'ın kıssası yer alıyor. Bu dizi içinde Hz. Hud ve Hz. Şuayb'ın hikâyesi kısaca verilmiş Hz. İbrahim'in hikâyesine ise hiç yer verilmemiştir.

Bu surede Hz. Salihin -selâm üzerine olsun- hikâyesi anlatılırken dişi deve ile ilgili bölüm yer almıyor. Sadece Hz. Salih'e ve ailesine karşı duran, O'nun haberi olmadığı halde başlarına çorap örmeye çalışan dokuz kişilik bir grubun gece planlarına yer veriliyor. Yüce Allah da bu bozgunculara karşı onların haberi yok iken bir tuzak hazırlıyor. Onları ve toplumlarını topluca yok ediyor. İman eden ve günaha girmekten sakınanları ise, kurtarıyor. Bozguncuların evlerini harabeye çeviriyor. Ve bunları gelecek kuşaklar için ibret kılıyor. Mekke'deki müşrikler yıkılmış-harabeye çevrilmiş bu evlerin yanından geçiyorlar fakat onlardan ders ve ibret almıyorlar...

Hz. Salih'in mesajı, bir tek cümleyle özetleniyor: "Allah'a kulluk edin" Her kuşak için yüce ufuklardan gönderilen mesajın, üzerinde yoğunlaştığı temel ilke budur. Evrende insanın etrafını kuşatan her delil, içinde, ruhunda gizlenen her işaret insanları, bu biricik gerçeği kabul etmeye çağırmaktadır. Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği kuşaklar ve zamanlar boyunca insanlık, kolayca anlaşılabilen gerçek karşısında, karşı koymaya, alaya almaya ve yalanlamaya yönelik tavır takınmıştır. İnsanlık bugüne kadar da sürekli mutlak gerçeğe karşı çıkmış, bir ve doğru olan Allah'ın yolundan saptıran değişik yollara yönelmişlerdir.

Kur'an-ı Kerim Hz. Salih'in ilahi mesaja çağrısı ve bu konuda bütün çabasını ortaya koyduktan sonra onların nasıl bir tutum izlediklerini özetlemektedir. Böylece onlar birbirine cephe almış ve iki gruba ayrılmışlardır.


45- Semudoğullarına da "Allah'a kulluk ediniz" çağrısını seslendirsin diye kardeşleri Salih'i peygamber olarak gönderdik. Fakat Semudoğulları, birbirleri ile çatışan iki karşı gruba ayrıldılar.


Bir grup onun çağrısına kulak verip kabul etmiş, diğer grup da ona karşı çıkmıştır. Kur'an-ı Kerim'in başka yerlerinde bu kıssaya ilişkin açıklamalarından anladığımıza göre O'na karşı çıkanlar çoğunluktaydı. Surenin bu bölümünde, Kur'an-ın, hikâye anlatımında izlediği metoda bağlı olarak bir boşluk yer alıyor. Burada bırakılan boşluktan anlıyoruz ki, ilahi mesajdan yüz çevirip onu yalan sayan Mekkeli müşriklerin Peygamberimize -salât ve selam üzerine olsun- karşı tutumları gibi, Allah'ın hidayetini isteyecekleri yerde Hz. Salih'in kendilerini uyardığı Allah'ın azabının hemen gelmesini istediler. Hz. Salih ise hidayeti istemeyip azabın hemen gelmesini istemelerini yadırgamış ve onları tevbe edip Allah'a yönelmeye çağırmıştır. Belki bu yolla Allah'ın rahmeti kendilerine ulaşabilirdi.


46- Salih onlara "Ey soydaşlarım, niye iyilikten önce kötülüğü istiyorsunuz, neden çarpılacağınız cezanın biran önce başınıza gelmesini diliyorsunuz? Allah'tan af dilesenize; ola ki O'nun merhametinden pay alırsınız."


İlahi mesajı yalanlayanların kalpleri bozuk olduğu için şöyle diyorlardı: "Allah'ım hu senin katındaki gerçeğin kendisi ise, bize gökten bir taş yağdır veya bize acıklı bir azap gönder" Hâlbuki onların "Allah'ım! Eğer bu senin katındaki gerçek ise bizi O'na iman etmeye, O'nu tasdik etmeye ilet" demeleri gerekiyordu.

Hz. Salih'in kavmi de böyle diyordu. Peygamberlerinin rahmet, tevbe ve bağışlanma istemeye ilişkin yol göstermesini, yönlendirmesini kabul etmiyorlardı. O'nun ve onunla birlikte iman edenlerin, başlarına bela olduklarını ileri sürüyor ve onları uğursuz sayıyorlardı. Bunların ardından başlarına bir kötülük geleceğinden endişe ediyorlardı.


47- Semudoğulları, Salih'e "Sen ve yanındakiler bize uğursuzluk getirdiniz" dediler. Salih dedi ki; "Sizin kısmetiniz Allah katında belirlenmiştir. Aslında siz toplum olarak sınavdan geçiriliyorsunuz."


Ayetin metninde geçen "Tatayyür" kavramı uğursuzluk demektir. Bu anlayış, hurafeler ve kuruntular peşinde sürüklendikleri ve bunlarla imanın netliğine kavuşamadıkları için cahil, bilinçsiz milletlerin geleneklerinden biri haline gelmiştir. Bu bilinçsiz insanlar, bir iş yapmak istediklerinde bir kuşa sığınırlardı. Bu kuşu ürküterek uçurduklarında kendilerine yol göstereceğine inanıyorlardı. Eğer kuş önce sağ tarafa uçar sonra sol tarafına dönerse bunu bir müjde olarak kabul eder ve hemen o işi yapmaya koyulurlardı. Yok, eğer kuş önce sol tarafa uçar sonra sağ tarafa dönerse bunu uğursuzluk olarak değerlendirirlerdi. Ve zarara yol açabileceğini beklerlerdi. Zavallı kuş gaybı nereden bilecek! Kendisine öğretilen uçma hareketiyle meçhul âlemden nasıl haber getirebilir ki? Fakat insanın ruhu ve duyguları bilemediği, gücünün yetmediği konularda meçhule ve gayba dayanmadan yaşayamaz. İnsanlık bu konuları, iman ederek gaybleri Allah'a havale etmediğinde sınır tanımayan hiç bir bilgiye boyun eğmeyen içerik itibariyle kesin inanca, gönül huzuruna iletmeyen bu tür kuruntulara ve hurafelere dayanır gider.

O günden bugüne kadar Allah'a iman etmekten yüz çeviren, gayb konusunu O'na havale etmeyi kendilerine yediremeyen ve kendi kanaatlerine göre bilimde belli bir düzeye çıktıklarına inanan, bu nedenle de dine dayanmayı kendilerine yakıştırmayanlar... Allah'a, O'nun dinine ve gayb bilgisine inanmayanlar... Evet işte bunlar 13 rakamına çok büyük anlam yüklüyorlar. Siyah bir kedinin önlerinden geçmesiyle yollarını değiştiriyorlar. Bir kibrit çöpünün iki alev çıkararak yanmasına değişik anlamlar yüklüyorlar... Daha buna benzer nice basit hurafelere dalıyorlar. Hâlbuki fıtrat imana susamıştır. Onsuz duramaz. İnsanın bilimsel bilgilerle henüz ulaşmadığı bu evrenin pek çok gerçeklerinin yorumlanmasında, bu imana dayanma gerekliliğini hisseder. Evrenin bazı gerçeklerine insanlık, hiç bir zaman ulaşamayacaktır. Bunlar yeryüzünde halifelik görevini yapması için gereken ihtiyaçların dışındadır. İnsan, bu halifeliği yerine getirmek için Allah tarafından bir takım yetenekler ve güçlerle donatılmıştır!

Hz. Salih'in milleti kuruntu ve hurafe çölünde sapıklık, bilinçsizlik ve basitlik içinde yüzmelerinin sonucu olan sözler söylediği zaman Hz. Salih onları imanın aydınlığına, karanlıklardan ve yanılgılardan uzak olan apaçık iman gerçeğine yöneltmek istemiştir:

Salih dedi ki; "Sizinle kısmetiniz Allah katında belirlenmiştir." Nasibiniz, geleceğiniz ve sonunuz Allah'ın katındandır.” Yüce Allah insanlara bazı yasalar belirlemiş, bir takım şeyleri emretmiş ve onlara apaydınlık yolu açıklamıştır. Kim Allah'ın yasasına uyar, O'nun gösterdiği yolda yürürse işte o kurtuluşa erip hayırlı olanı yapmıştır. Artık bundan sonra kuşlara bağlanmaya gerek kalmaz. Kim de yasanın dışına çıkar, düzgün yoldan ayrılırsa, artık o kötülüğün içine dalmış demektir.

"Aslında siz toplum olarak sınavdan geçiriliyorsunuz."

Allah'ın nimetleriyle deneneceksiniz. Başınıza gelen iyilikler ve kötülüklerle sınanacaksınız. Uyanıklık, yasaları düşünmek ve olayları izleyip bunların arka planında yer alan deneme ve sınamanın bilincinde olmak işin sonunda iyiliğin gerçekleşmesinin garantisidir. Bazı hayvanları veya bazı insanları uğursuzluğun ve kötülüğün kaynağı saymak boş bir anlayıştır. Zira bunların hepsi Allah'ın yarattığı varlıklardır.

İşte bu şekilde, sağlıklı bir inanç sistemi işleri değerlendirmede insanları netliğe, doğruluğa ve sağduyuya kavuşturur. Kalpleri sürekli uyanık tutarak meydana gelen olayları düşünmeye iletir. Tüm bu olayların arka planında Allah'ın “elinin” olduğunu, meydana gelen hiç bir şeyin boşuna veya rastlantı sonucu oluşmadığı bilincini insanlara yerleştirir... Böylece hayatın ve insanın değeri artmış, yükselmiş olur. Bu şekilde insan, bu gezegen üzerindeki yolculuğunu, etrafını kuşatan bütün bir evren ile evrenin yaratıcısı, idarecisi ve düzenleyicisi olan Allah tarafından bu evrene yerleştiren yasalar ile bağını koparmadan hayatını sürdürme olanağına kavuşmaktadır.


Ne var ki, bu sağlıklı mantığa ancak bozulmamış kalpler yönelebilir ve onu kabul edebilirler. Artık dönüşü olmayacak biçimde, sapmış, saptırılmış kalpler onu kabul edemezler. Hz. Salih'in kavminin seçkinlerinden dokuz kişinin de kalbinde ne düzelme ve ne de düzeltmek var. Bu sebeple ona tuzak hazırlayıp karanlıkta ailesiyle beraber onu öldürmeye yöneldiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder