11 Eylül 2012 Salı

Tâ-Hâ Suresi 113-135 Ayetleri Muhammed Esed Meali


113. İŞTE BÖYLECE bu [vahyî mesajı] Biz sana Arap diliyle (ifade edilmiş) bir hitabe olarak indirdik; ve onda her türden uyarıyı apaçık dile getirdik ki, insanlar Bize karşı sorumluluk bilinci taşısınlar; yahut bu (kitap) onlarda yepyeni bir bilinç uyanıklığı meydana getirsin.
114. Öyleyse, [bil ki] Allah, var olan her şeyin ötesindeki yüceler yücesidir; mutlak ve nihaî egemenlik sahibi, mutlak ve nihaî Gerçek'tir; dolayısıyla, Kur’an'ın vahyi sana bütünüyle ulaştırılmadan önce onun hakkında (görüş bildirmekte) tezlik gösterme; fakat [daima] “Ey Rabbim, benim ilmimi artır!” de.

115. VE GERÇEK ŞU Kİ, biz Âdem'e önceden buyruğumuzu ulaştırmıştık; ne var ki o bunu unuttu; o'nu, yaratılışındaki amaçta azimli ve gayretli bulmadık.
116. [Şöyle ki:] Biz meleklere, “Âdem'in önünde yere kapanın!” dediğimiz zaman, İblis'in dışında, onların hepsi yere kapandı; (İblis bunu yapmaya) yanaşmadı;
117. ve bunun üzerine Âdem'e: “Ey Âdem!” dedik, “Gerçek şu ki, bu senin ve eşinin düşmanıdır; öyleyse, dikkat edin, sizi (bu) has bahçeden çıkarıp da seni bedbaht kılmasın.
118. (O has bahçe ki,) orada acıkmaman ve kendini çıplak hissetmemen sağlanmıştır;
119. keza, orada susamaman ve güneşin sıcaklığından etkilenmemen de sağlanmıştır”.
120. Ne var ki, Şeytan o'na sinsice fısıldayarak: “Ey Âdem!” dedi, “Sana sonsuzluk ağacını ve (dolayısıyla) hiç çökmeyecek bir hükümranlığı(n yolunu) göstereyim mi?”
121. Ve böylece her ikisi de o ağac[ın meyvesin]den yediler; bunun üzerine çıplaklıklarının farkına vardılar ve bahçeden topladıkları yapraklarla üzerlerini örtmeye çalıştılar. Ve [böylece] Âdem Rabbine karşı geldi ve dolayısıyla ciddî bir hataya düşmüş oldu.
122. Ama sonra Rabbi [yine de] o'nu [Rahmetiyle] seçip ayırdı; o'nun tevbesini kabul etti ve o'na doğru yolu gösterdi;
123. [yani onlara şöyle] dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz topluca inin bu [safiyet/arınmışlık] makamından! Bununla birlikte, muhakkak ki, size Benden doğru-yol bilgisi gelecektir: kim ki Benim doğru-yol öğretimi izlerse yoldan sapmayacak ve bedbaht olmayacaktır.
124. Ama kim ki Beni anmaktan yüz çevirirse, bilsin ki, onun dar bir hayat alanı olacaktır; ve Kıyamet Günü onu kör olarak kaldıracağız”.
125. [Böyle biri, Kıyamet Günü'nde:] “Rabbim, ben gören biriyken beni niçin kör olarak kaldırdın?” diye soracak.
126. [Allah da ona:] “Şunun için,” diye cevap verecek, “sana mesajlarımız gelmişti de sen onları göz ardı etmiştin; ve bugün de aynen öyle göz ardı edileceksin!”
127. Çünkü, kendi elindekileri boşa harcayan ve Rabbinin mesajlarına inanmayan kimseleri Biz işte böyle cezalandıracağız; ve [böylelerinin] ahirette [çekeceği] azap, gerçekten de, (azapların) en zorlusu olacaktır!

128. PEKİ, bu [hakkı inkâr eden] kimseler, yurtlarında gezip dolaştıkları kendilerinden önce gelip geçmiş kuşaklardan nicesini helak ettiğimizi görerek bundan kendileri için bir ders çıkarmadılar mı? Oysa, bu olguda, akıl sahipleri için mutlaka çıkarılacak dersler vardır!
129. Rabbinin [her günahkâra tevbe için tanınan] belirli süre konusunda önceden verilmiş bir kararı olmasaydı, [günah işleyenlerin derhal cezalandırılması] kaçınılmaz olurdu.
130. Bunun içindir ki, [hakkı inkar eden]ler ne derlerse desinler, sabret; ve güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbinin sınırsız kudret ve yüceliğini övgüyle an; ve gecenin bazı saatlerinde ve gündüzün belli vakitlerinde yine Rabbinin kudret ve yüceliğini an ki hoşnutluğa, esenliğe erişesin.
131. Ve sakın, pek çoklarına, (sadece) onları sınamak için, avunsunlar diye verdiğimiz dünya hayatına mahsus şu ya da bu parlaklığa, görkeme gözünü dikme; çünkü Rabbinin [sana] sağladığı rızık, daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
132. Yakınlarına da salâtı emret ve sen de bunda devamlı, sebatlı ol. [Fakat unutma ki] Biz senden [Bizim için] rızık sağlamanı istemiyoruz; (tersine,) senin rızkını veren Biziz. Ve gelecek, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimselerin olacaktır.

133. YİNE DE [hakka karşı kör olanlar]: “[Muhammed] Rabbinden bize bir mucize getirseydi ya!” deyip duruyorlar. [Fakat] zaten onlara, eski yazılı belgelerde bulunması gereken konularda [bu ilahî mesajın doğruluğunu gösteren] açık bir delil gelmedi mi?
134. Çünkü, eğer bu [ilahî mesajı vahyetmeden] önce onları (cezalandırıcı) bir azapla helak etseydik, [Hesap Günü'nde]: “Ey Rabbimiz, keşke bize bir elçi gönderseydin de [ahirette böyle] alçalıp gözden düşeceğimize Senin mesajlarına uysaydık!” demekte gerçekten de [haklı olurlardı].
135. De ki: “Herkes [geleceğin kendilerine getireceği şeyi] ümitle beklemektedir; öyleyse siz de bekleyin, bakalım; çünkü kimlerin düz yolu seçtiğini ve kimlerin doğru yolu bulduğunu yakında göreceksiniz!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder