2 Nisan 2012 Pazartesi

A'raf Suresi 17-23 Tefsiri - Mevdudi

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم  




17- "Sonra da muhakkak onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından kendilerine sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın."


Bu, Şeytan'ın Allah'a meydan okuyuşudur. O adeta şöyle demektedir "Bari bana insanların tekrar dirilecekleri mahşer gönüne kadar süre tanı, ben, senin benim üstümde değer verdiğin insanın buna layık olmadığını göstermek için azamî çabamı harcayacağım. Onun, nasıl nankör, şükretmeyen ve samimiyetsiz bir yaratık olduğunu (sana) kanıtlayacağım".

Şeytan'ın istediği ve Allah'ın da verdiği, sadece bir süre değil düşündüklerini yapabilmesi için bir fırsattı da. Şeytan'ın arzusu aslında, kendisine verilen Allah'ın yeryüzündeki vekilliğine uygun olmadığı hususunda insanı, zaaflarından faydalanarak kandırmaktı. Allah, onun bu isteğini kabul etti. Bu durum, İsra suresi 61-65 ayetlerde de izah edilmektedir (Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti ki: "Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?" Demişti ki: "Şu bana karşı yücelttiğine bir bak; andolsun, eğer bana kıyamet gününe kadar süre tanırsan, onun soyunu -pek azı dışında- kuşkusuz kendime bağlı kılacağım." Demiştik ki: "Git, onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz sizin cezanız cehennemdir; eksiksiz bir ceza." "Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun." Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez.  "Benim kullarım; senin onlar üzerinde hiç bir zorlayıcı gücün (hakimiyetin) yoktur." Vekil olarak Rabbin yeter.). 



Buna göre Allah Ademoğlunu saptırmak ve Sırat-ı Müstakim'den uzaklaştırmak için istediklerini yapabilmek üzere Şeytan'ı serbest bıraktı. Ona, insanı saptırmak için düşündüğü her türlü hileyi yapma izni verildi. İnsanları batıl yola sevketmek için ona şu şartla bütün yollar açık olacaktı. "Gerçekte senin, kullarımın üstünde herhangi bir zorlayıcı gücün olmayacak" (İsra: 65) . Bu şu demektir: "Kötüyü iyi göstermek suretiyle onları hatalara düşürmek, geçici umutlarla aldatmak, boş arzu ve heveslerle kötü yollara davet etmek için, senin çeşitli girişimlerde bulunmana izin verilecek, fakat senin, ne onları kendi yolunu takip etmelerine zorlayacak ne de onları Sırat-ı Müstakim'den alıkoyacak bir gücün olacaktır, yeter ki, onlar, doğru yolu takip etme kararında olsunlar." Aynı husus İbrahim-22'de de ifade edilmektedir. "Benim, sizi, beni takip etmenize zorlayacak hiçbir gücüm yoktu. Benim yaptığım şey, sadece benim yoluma davet etmekten ibaretti, o halde beni kınamaya hakkınız yoktur, yerecekseniz, siz kendi kendinizi yerin..."

Şimdi, Şeytan'ın Allah'ı "Beni dalâlete sen düşürdün" şeklindeki suçlamasını düşünelim. Bu ithamla şunu kastetmekteydi: "Her bakımdan benden daha aşağı olan Adem'e secde etmemi emrettiğin için benim sapkınlığımın sorumlusu sensin. Çünkü bu, kendime olan saygımı sarstı, ben de sana karşı geldim, isyan ettim" Bu ifade, Şeytan'ın kalbinde beslemekte olduğu kibir ve gurur duygularını Allah'ın açığa vurmamasını, ve hatta onun bu yolda devam etmesine izin vermesini, ona karışmamasını istediğini aşikâr kılmaktadır. Onun bu ithamı tamamen saçma olduğu için Allah onu dikkate bile almamıştır.





18- (Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım."

19- Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz de dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.


20- Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."


21- Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.



22- Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın da sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"

23- Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız."



Kur'an bu kıssasında, aşağıdaki şu önemli konuları izaha kavuşturmaktadır:

a) İnsandaki utanma ve haya duyguları tabiî ve fıtrîdir. Bunun ilk belirtisi, bir kişinin başka birisinin önünde mahrem yerleri açıldığında tabiî olarak duyduğu utanma hissidir. Kur'an bize bu utanma duygusunun ne uygarlığın gelişmesiyle insanda sonradan oluşabileceğini ne de bunun, Şeytan'ın yandaşlarının ileri sürdüğü gibi insan tarafından kazanılabilen bir duygu olduğunu anlatır. Bu, yaratıldığı ta ilk günden beri insanda bulunan fitrî bir duygudur.


b) Cinsel duygu, insanoğlunun en zayıf tarafıdır. O nedenle Şeytan, hücum için düşmanın bu en zayıf noktasını seçmiş ve planlarını onların haya duygusunu zayıflatmak hesabı üzerine kurmuştur. Böylece onları soyarak mahrem yerlerini açığa vurmaya zorlamakla bu yönde ilk adımını atmış oldu. Bu sayede, onların önünde, hayasızlığa giden ilk kapı açılmış olacak ve onları cinsi duygularla kandıracaktı. Hatta, bugün bile Şeytan ve işbirlikçileri kadını bu haya ve iffet duygularından soymak için aynı planı uygulamaktadırlar. Kadını tamamiyle soymadan belirli bir "ilerleme" katedilemeyeceğini tasavvur bile edememektedirler.


c) İnsan, yapısı kötülüğe ve iğrenç olana açık bir çağrıyı kolay kolay kabul etmez. Fıtrî bir özelliğidir bu. İnsanı kendi tuzağına düşürmek için Şeytan, onun yararına ve iyiliğine çalışıyormuş gibi gözükerek kendi tuzağına düşürmeye çalışmaktadır.


d) İnsan daima bulunduğu durumdan daha yükseklerini isteme veya ölümsüzlüğü elde etme gibi bir duyguya sahiptir. Bundan dolayı Şeytan çoğu kez melekleştirme veya ölümsüzleştirme teklifleriyle yaklaşarak insanları kandırmayı başarabilmektedir. Günümüzde de insanı, önce daha yüksek bir mevki, daha iyi bir konum aldatmacalarıyla aklını çelmekte, daha sonra da onu çürümeye, bozulmaya götürecek yola sevketmektedir.


e) Kur'an-ı Kerim, Şeytan'ın önce Hz. Havva'yı kandırdığını daha sonra da onu kullanarak Hz. Adem'i yoldan çıkardığı şeklindeki yaygın bir kanaati yalanlar ve Şeytan'ın her ikisini birden baştan çıkardığını, ikisinin de beraber aldatıldığını bildirir. Bu iki rivayet arasındaki fark önemsizmiş gibi görünmesine rağmen, yine de bu iki rivayetin dikkatli bir değerlendirmesi, onların çok farklı neticeler doğurduğunu gösterecektir. İlk rivayet, kadının toplum, hukuk ve ahlâk yönünden düşük bir konuma gelmesinde büyük rol oynamış; oysa Kur'an'ın söylediği rivayet ise, kadının durumunun üstün bir seviyeye çıkarılmasını sağlamıştır.


f) Bu kıssa, insanın her zaman Allah'a karşı gelecek olsa er veya geç suçunun açığa vurulduğunu beyan etmekte. Adem ile Havva'nın çıplak oluşları, Allah'ın emrine karşı gelmeleri nedeniyledir, yoksa yedikleri yasak meyvenin bir etkisiyle değil. İlk önce Allah, çıplak oluşlarını gidermek için kendine göre bir tanzim yapmıştı. Zaten, onlar o yasak meyveden yemek suretiyle O'nun emrine karşı geldiklerinde, Allah da bu kararını kaldırdı ve onları kendi bildikleri şekilde örtünmeleri için nefisleriyle başbaşa bıraktı. Eğer onların örtünmek için bir niyetleri olmasaydı, Allahu Teala bu hususu önemsemezdi. Bununla birlikte Allah'a itaatte devamlı olsaydılar, onlara sadece Allah'ın yardım edebileceğini göstermek amaçlanmıştı. Onlar itaat sınırını aşar aşmaz, O da himayesini geri aldı ve onları kendi hallerine bıraktı. Hz. Peygamber (s.a) birçok hadisinde bu hususu "Allah'ım, senden merhamet umarım, bir anlık için bile olsa beni bana bırakma" diyerek itiraf etmektedir.


g) İnsanla olan çekememezliğinde Şeytan, insanın hiçbir yönüyle kendisine üstünlüğü olmadığını ispatlamak istedi. Nitekim, yasak meyveden yemesi için onu aldattı, fakat Şeytan insanın Rabbine karşı isyan etmesinde başarılı olduysa da, yine de umumiyetle insan Şeytan'a olan ahlakî üstünlüğünü ispat etti: 

   1) İnsandan üstün olduğu iddiası ile Şeytan gururunu açığa vurdu. Fakat insan böyle bir iddia ileri sürmedi.
   2) Şeytan herhangi bir dış etki olmaksızın, sadece gururundan dolayı Allah'a karşı geldi. Diğer taraftan insan, kendiliğinden Allah'a karşı gelmemiştir. Bilakis o kandırılmıştır. 
   3) Şeytanın davetini insan açıkça kabul etmemiştir. O kendisine iyiliksever birisinin tavrı ile yaklaşan Şeytan tarafından aldatıldı. Hatta o zaman bile insan, onun dediklerini daha üstün bir duruma yükseleceği umuduyla yaptığı için saptırıldı. 
   4) Şeytan günahından dolayı uyarıldığı zaman o, ne hatasını itiraf etti, ne de itaat yoluna döndü. Aksine daha da inatçı bir tutum sergiledi. Buna karşılık insan, günahı karşısında uyarıldığında ne inat etti ne de kibir gösterdi, aksine haya ve üzüntü duydu, günahından dolayı pişman oldu. Rabbine karşı itaat yoluna girdi ve Allah'tan affını diledi.

h) Bu hikâye burada Hz. Adem'in yaradılışı hususunda takip edilecek doğru yolun Şeytan'ın değil sadece Allah'ın yolu olduğu dersini vermek için anlatılmıştır. Şeytan'ın yolu, Adem'in yolundan tamamiyle farklıdır. Onun yolu, Allah'a itaatten çıkmak, O'na karşı gelenlerin yoluna uymak ve nasihat kabul etmenin yerine, gururla bu yolda ısrar etmek ve asilerin yürüdüğü isyan yoluna sapmaktır. Bundan dolayı insan için doğru olan yol, şeytanî hilelere karşı savaşmak, onun kurnazca kurduğu tuzakları sezmek ve karşı müdafaaya geçmek, onun kötü planlarından kendini korumak için daima uyanık bulunmak ve eğer bütün ön tedbirlere rağmen bazen Şeytan'a gafil avlanırsa ve Allah'a karşı gelirse tövbe etmektir. İnsan hemen o anda pişman olmalı, günahına üzülmeli, utanmalı, tekrar Allah'ın yoluna dönmeli ve günaha sebep olan yönlerini ıslah etmelidir.


Ayrıca, "Bu gittiğiniz yol, sizi doğru yoldan saptıran Şeytan'ın yoludur. Velilerinizi, dostlarınızı cinlerden ve insanlardan olan şeytanlardan seçerek bu konudaki sürekli ikazlara rağmen, hatada ısrar etmeniz, sizin açık ve devamlı düşmanınıza teslim olduğunuzu gösteriyor. Şeytan tarafından tamamiyle perişan edilip rezil-rüsva bir hale getirilip ve sonunda Şeytan'ı bekleyen aynı son ile karşılaşmadan, kendi nefsinizin düşmanı değilseniz ve eğer biraz olsun vicdan kalmışsa sizde, ikaza kulak veren ilk atanız Adem ile Havva'nın yoluna dönersiniz" diyerek Hz. Peygamber'e karşı gelenleri uyarmaktadır.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder