53. Yine de Sen kullarıma
söyle, [inançlarını paylaşmayan kimselerle] en güzel bir biçimde konuşsunlar;
çünkü, Şeytan insanların aralarını açmak için her zaman fırsat kollamaktadır.
Şeytan gerçekten de insanın açık düşmanıdır!
54. Rabbiniz ne olduğunuzu, [neye layık olduğunuzu] tam olarak bilmektedir:
dilerse size acıyıp esirgeme gösterir, dilerse cezalandırır sizi. Bunun içindir ki [ey Peygamber,] seni
[insanların] yazgılarına karar verme yetkisiyle göndermedik;
55. Çünkü göklerde ve yerde bulunan her varlığı her bakımdan bilen senin
Rabbindir. Fakat şu da bir gerçektir ki, Biz bazı nebîlere diğerlerine göre
daha büyük bir yücelik tevdî etmişizdir; tıpkı Davud'a [rahmetimizin bir
belirtisi olarak] ilahî hikmetle dolu bir kitap verdiğimiz gibi.
56. De ki: “O'nunla
beraber [tanrısal güçlere sahip olduğunu] zannettiğiniz [varlıkları] çağırın
bakalım; sizden bir darlığı gidermeye ya da onu [başka bir yere] yansıtmaya
güçlerinin olmadığını [göreceksiniz”].
57. Aslında, onların bu
yalvarıp yakardıkları [ve böylece azizleştirdikleri, tanrılaştırdıkları
şahsiyetlerin] kendileri -içlerinden O'na en yakın olanları [bile]- Rablerinin
yakınlığını kazanmaya çalışırlar(dı); hem de, O'-nun rahmetini umup azabından
korkarak: çünkü O’nun azabı gerçekten
sakınılması gereken bir şeydir!
58. Ve [unutmayın ki],
Kıyamet Günü'nden önce ortadan kaldırmayacağımız ya da [günahkârca gidişinden ötürü] zorlu bir azapla azaplandırmayacağımız
bir toplum yoktur; bu (olacakların) hepsi kitabımızda yazılıdır.
59. Bizi [öncekiler gibi,
bu mesajı da] mucizevî belirtilerle birlikte göndermekten alıkoyan tek sebep,
önceki toplumların onları hep yalanlamış olmalarıdır; nitekim, Semûd kavmine
uyarıcı-aydınlatıcı bir belirti olarak o dişi deveyi verdik, ama onlar bunu
kâle almadılar. Oysa biz bu kabil belirtileri yalnızca korkutup uyarmak
amacıyla göndermişizdir.
60. Hani, sana [ey
Peygamber,] “Rabbin [sınırsız kudret ve ilmiyle] insanları kuşatmıştır; bu sana
gösterdiğimiz görüntü de, Kur’an'da lânetlenen [cehennem] ağacı da insanlar
için yalnızca bir sınama olacaktır. Şimdi [cehennemden bahsederek] insanlara
korku veren bir uyarıda bulunuyoruz, ama [hakkı inkâra niyetli oldukları
sürece] bu [uyarı] onların sadece büyüklük taslayarak küstahça azgınlık,
taşkınlık yapmalarını artırıyor” demiştik.
61. Hani, meleklere,
“Âdem'in önünde yere kapanın” demiştik ve bunun üzerine İblis'in dışında
onların hepsi yere kapanmışlardı. [İblis]: “Balçıktan yarattığın (bu) yaratığın
mı önünde eğileceğim?” demiş,
62. ve “Benden üstün
tuttuğun [şu aptal] şeye bak! Eğer bana Kıyamet Günü'ne kadar zaman verirsen,
çok azı dışında, onun soyundan gelenleri mutlaka peşime takacağım” diye ekledi.
63. [Allah] “Haydi,
[seçtiğin yolda elinden geleni ardına koymamak üzere] git! Ancak, haberin olsun
ki, onlardan sana uyanlar(la beraber)
hepinizi bekleyen ceza, yaptıklarınızın tam karşılığı olmak üzere, cehennem
olacaktır!
64. Haydi, şimdi onlardan
gücünün yettiğini sesinle ayart; atlarınla ve adamlarınla onların üzerine
yüklen ve (böylece) onların, mallarıyla çocuklarıyla [ilgili olarak
işleyecekleri günahlara] ortak ol; onlara vaadlerde bulun; çünkü [onlar bilmezler ki] Şeytan'ın vaad ettiği her şey sadece akıl
çelmek içindir.
65. [Bununla birlikte yine de] bil ki, [Bana güven bağlayan] kullarım
üzerinde senin bir etkin olmayacaktır; çünkü kimse Rabbin kadar güvene layık
değildir.”
66. Rabbinizdir,
bolluğundan, bereketinden (payınızı) arayasınız diye sizin için denizde
gemileri yüzdüren; O'dur size gerçekten acıyan, sahip çıkan.
67. Denizde bir tehlikeyle
karşılaştığınız zaman, O'ndan başka bütün o yalvarıp yakardığınız şeyler sizi
yüzüstü bırakır; ama ne zamanki sizi sağ salim karaya çıkarır, hemen yüz
çevirip [unutuverirsiniz O'nu]; çünkü,
insanoğlu gerçekten çok nankördür!
68. Peki, O'nun sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden yahut üzerinize taşı
toprağı kaldıran can alıcı bir rüzgâr göndermeyeceğinden çok mu eminsiniz?
(Hayır, o zaman) kendinize asla bir koruyucu bulamazsınız.
69. Yahut sizi tekrar
denize döndürüp, üzerinize ortalığı kasıp kavuran bir fırtına
göndermeyeceğinden ve böylece, nankörlüğünüze karşılık sizi boğmayacağından çok
mu eminsiniz? (Hayır,) o zaman bizim
karşımızda size arka çıkacak kimse bulamazsınız.
70. Gerçek şu ki, Biz Âdemoğullarını üstün ve onurlu kıldık; karada ve
denizde onların ulaşımını sağladık; temiz besinlerle onları rızıklandırdık ve
onları yarattıklarımızın pek çoğundan üstün tuttuk:
71. [ama] gün gelecek, bütün insanları huzurumuza çağıracağız [ve onları,
yaşarken] davranışlarına yön veren bilinçli eğilimlerine, seciyelerine göre
[yargılayacağız]: sicilleri sağ ellerine verilecek olanlar, işte bunlar,
tutanaklarını [sevinçle] okuyacak olanlardır. Bununla birlikte kimseye kıl
kadar haksızlık yapılmayacaktır:
72. Ve bu [dünyada kalbi]
kör olan, ahirette de kör olacak ve [doğru yoldan] daha da sapmış bulunacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder