28 Ekim 2013 Pazartesi

İsrâ Sûresi 22-52 Ayetleri M. Esed Meali


22. (Ey insanoğlu,) Allah'la beraber bir başka tanrı edinme ki kendini kınanmış ve bir başına bırakılmış olarak bulmayasın:

23-24. çünkü Rabbin, başkasına değil, yalnızca O'na kulluk etmenizi ve ana-babaya iyi davranmanızı buyurmuştur. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında kocarsa, onlara sakın “Öf!” demeyesin; onları azarlamayasın; onlara saygılı, yüceltici sözler söyleyesin, ve onlara alçak gönüllüce ve acıyıp-esirgeyerek kol-kanat geresin; ve “Ey Rabbim!” diyesin, “Onların beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri gibi, Sen de onlara merhamet eyle!”

25. İçinizde olanı en iyi Rabbiniz bilmektedir. Eğer dürüst ve erdemli kimseler iseniz, [hatalarınızı bağışlayacaktır]: hem, bilin ki, (günahtan) dönüp Allah'a yönelenler için (gerçek) bağışlayıcı O'dur.

26. Ve (ey insanoğlu,) yakın(ların)a hak(lar)ını ver; düşküne de, yolda kalmışa da; ama sakın [elindekini] anlamsız, amaçsız bir biçimde saçıp savurma.

27. Çünkü, bil ki, saçıp savuranlar Şeytan'ın türdeşleridir; Şeytan da zaten Rabbine karşı gerçekten çok büyük bir nankörlük sergilemiştir.

28. Ve eğer sen (kendin) de Rabbinin katından ihtiyaç duyduğun bir lütfu/bir rahmeti arama çabası içinde olduğun için [ihtiyaç sahiplerine] ilgisiz kalmak zorunda isen, o zaman, hiç değilse, onlara yumuşak/yatıştırıcı bir söz söyle.

29. Ve ne ellerini boynuna bağlayıp kilitli tut, ne de sonuna kadar aç[ıp varını yoğunu ortaya dök]; böyle yaparsan, [yükümlü olduğun kimselerce] kınanan, yapayalnız ve yoksul biri olup çıkarsın.

30. Şüphesiz dilediğine rızkı bolca, dilediğine de ölçülü-idareli veren senin Rabbin'dir. Ve kullarının durumunu bütün açıklığıyla görerek haberdar olan da O'dur.

31. Öyleyse artık, yoksulluk kaygısıyla çocuklarınızı öldürmeyin; onları da, sizi de doyuran/rızıklandıran Biziz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.

32. Ve sakın zinaya yaklaşmayın; çünkü bu son derece yüz kızartıcı, azgınca bir davranış ve çok kötü bir yoldur.

33. Ve yine sakın, haklı bir gerekçeye dayanmaksızın, Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın. Bu konuda, haksız yere öldürülen kimsenin velisine [adil bir karşılıkta bulunma] yetkisi tanımışızdır; ama hal böyle de olsa, bu kişi [karşılıkta] bire bir sınırını sakın aşmasın. [Maktule gelince,] o, şüphesiz, [Allah tarafından] yardıma layık görülmüştür!

34. Yetimin malına, kendisi erginlik çağına varıncaya kadar, onu değerlendirmek amacı dışında sakın yaklaşmayın. Verdiğiniz her sözü yerine getirin, çünkü verdiğiniz sözden [Hesap Günü'nde] mutlaka sorguya çekileceksiniz!

35. Ve ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun; tartıyı da doğru teraziyle yapın: böylesi [sizin için] daha iyi, daha yararlı ve sonuç olarak da daha güzel olacaktır.

36. Bilmediğin şeyin ardına düşme; çünkü, işitme duyusu, görme duyusu ve kalp, bunların hepsi [Hesap Günü'nde] bundan sorguya çekilecektir!

37. Ve yeryüzünde kurumlanarak dolaşma; çünkü (böyle yapmakla) sen ne yeri yarabilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin!

38. Bütün bunların kötülüğü, Rabbinin katında asla hoş karşılanmayan (şeyler olmalarıdır).

39. Bu (söylenenler) doğru ile eğrinin ne olduğuna dair Rabbinin sana ulaştırdığı bilginin bir parçasıdır. Öyleyse, artık (ey insanoğlu,) Allah'la beraber sakın bir başka tanrı edinme: yoksa, [kendince] kınanmış ve [O'nun tarafından] kovulmuş olarak cehenneme atılırsın!


40. Şimdi [söyleyin,] Rabbiniz oğullar (vererek) sizi seçip akladı da, kendisine melek görüntüsü altında kızlar mı edindi? Doğrusu, çok ağır bir söz sarf ediyorsunuz!

41. Gerçek şu ki, bu Kur’an'da Biz (gerçeği) pek çok yönden açık açık ortaya koyduk ki [onu inkâr edenler] iyice içlerine sindirebilsinler: ne var ki, bu sadece onların nefretini artırdı.

42. De ki: “Eğer -onların iddia ettikleri gibi- O'nunla beraber [başka] tanrılar olmuş olsaydı, o zaman bunlar topyekûn egemenliği elinde tutan (Allah')la kavgaya tutuşmak için fırsat kollarlardı”.

43. Kudret ve egemenliğinde eksiksiz ve kusursuzdur O; ve yücelikte, ululukta onların söyleye geldiklerinden sonsuza kadar ötede, sonsuza kadar aşkındır!

44. Yedi gök ile yer ve onların içinde yer alan her şey O'nun sınırsız kudret ve yüceliğini anmaktadır; O'nun yüceliğini, aşkınlığını övgüyle yankılamayan bir tek nesne yoktur: ne var ki siz onların yücelemelerini anlayamıyor, kavrayamıyorsunuz! Yine de, hem çok bağışlayıcı, hem de halîm olan O'dur!

45. Ve (gerçeği anlamaya niyetli olmamalarından ötürü, onlara) Kur’an okuduğun zamanlar, seninle ahirete inanmayacak olanların arasına görünmeyen bir perde çekeriz:

46. ve kalplerine, onu kavramalarına engel olan bir örtü koyarız ve kulaklarına bir tıkaç. Ve bu yüzden, Kur’an okurken ne zaman Rabbinden Tek Tanrı olarak söz etsen nefretle sırtlarını dönüp giderler.

47. Seni dinledikleri zaman, Biz onların aslında neye kulak kesildiklerini ve kendi aralarında görüştükleri zaman, bu zalimlerin [birbirlerine]: “[Eğer Muhammed'e uyarsanız,] düpedüz büyülenmiş bir adama uymuş olacaksınız!” dediklerini çok iyi biliyoruz.

48. Seni benzettikleri şeye bak [ey Peygamber!] Bir kere yoldan çıkmış bunlar ve bu yüzden [hakka çıkan] bir yol da bulacak durumda değiller artık!

49. Ve onlar [bir de şöyle] diyorlar: “Demek biz kemiğe, toza toprağa dönüştükten sonra, gerçekten yepyeni bir yaratma eylemiyle diriltileceğiz, öyle mi?”

50-51. De ki: “İster taşa dönüşün, ister demire; hatta isterseniz aklınıza gelebilecek [hayata, dirime] daha uzak [başka] bir unsura dönüşün [yine de ölümden sonra diriltileceksiniz]. Ve bunun üzerine [eğer], “Bizi kim [hayata] geri döndürecek?” diye soracak [olur]lar [sa], de ki: “Peki, sizi ilk defa var eden kimdi?” Ve sonra sana [inanmamış bir tavırla] başlarını sallayıp, “Bu ne zaman olacak?” diye sorarlar[sa], [onlara] de ki: “Belki, çok yakında!”


52. “Sizi çağıracağı ve sizin de onu överek (bu çağrıya) cevap vereceğiniz ve kendinizi [yeryüzünde] çok kısa bir süre oyalanmış gibi hissedeceğiniz bir Gün'de.” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder