22. (Ey insanoğlu,)
Allah'la beraber bir başka tanrı edinme ki kendini kınanmış ve bir başına bırakılmış olarak bulmayasın:
23-24. çünkü Rabbin,
başkasına değil, yalnızca O'na kulluk etmenizi ve ana-babaya iyi davranmanızı buyurmuştur.
Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında kocarsa, onlara sakın “Öf!” demeyesin;
onları azarlamayasın; onlara saygılı, yüceltici sözler söyleyesin, ve onlara
alçak gönüllüce ve acıyıp-esirgeyerek kol-kanat geresin; ve “Ey Rabbim!”
diyesin, “Onların beni küçükken sevgi ve
şefkatle besleyip büyüttükleri gibi, Sen de onlara merhamet eyle!”
25. İçinizde olanı en iyi
Rabbiniz bilmektedir. Eğer dürüst ve erdemli kimseler iseniz, [hatalarınızı
bağışlayacaktır]: hem, bilin ki,
(günahtan) dönüp Allah'a yönelenler için (gerçek) bağışlayıcı O'dur.
26. Ve (ey insanoğlu,)
yakın(ların)a hak(lar)ını ver; düşküne de, yolda kalmışa da; ama sakın
[elindekini] anlamsız, amaçsız bir biçimde saçıp savurma.
27. Çünkü, bil ki, saçıp savuranlar Şeytan'ın türdeşleridir; Şeytan
da zaten Rabbine karşı gerçekten çok büyük bir nankörlük sergilemiştir.
28.
Ve eğer sen (kendin) de Rabbinin katından ihtiyaç duyduğun bir lütfu/bir
rahmeti arama çabası içinde olduğun için [ihtiyaç sahiplerine] ilgisiz kalmak
zorunda isen, o zaman, hiç değilse, onlara yumuşak/yatıştırıcı bir söz söyle.
29. Ve ne ellerini boynuna
bağlayıp kilitli tut, ne de sonuna kadar aç[ıp varını yoğunu ortaya dök]; böyle
yaparsan, [yükümlü olduğun kimselerce] kınanan, yapayalnız ve yoksul biri olup
çıkarsın.
30. Şüphesiz dilediğine
rızkı bolca, dilediğine de ölçülü-idareli veren senin Rabbin'dir. Ve kullarının durumunu bütün açıklığıyla
görerek haberdar olan da O'dur.
31. Öyleyse artık,
yoksulluk kaygısıyla çocuklarınızı öldürmeyin; onları da, sizi de doyuran/rızıklandıran Biziz. Onları öldürmek
gerçekten büyük bir suçtur.
32. Ve sakın zinaya yaklaşmayın; çünkü
bu son derece yüz kızartıcı, azgınca
bir davranış ve çok kötü bir yoldur.
33. Ve yine sakın, haklı
bir gerekçeye dayanmaksızın, Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın. Bu
konuda, haksız yere öldürülen kimsenin velisine [adil bir karşılıkta bulunma]
yetkisi tanımışızdır; ama hal böyle de olsa, bu kişi [karşılıkta] bire bir
sınırını sakın aşmasın. [Maktule gelince,] o, şüphesiz, [Allah tarafından]
yardıma layık görülmüştür!
34. Yetimin malına,
kendisi erginlik çağına varıncaya kadar, onu değerlendirmek amacı dışında sakın
yaklaşmayın. Verdiğiniz her sözü yerine
getirin, çünkü verdiğiniz sözden [Hesap Günü'nde] mutlaka sorguya çekileceksiniz!
35. Ve ölçtüğünüz zaman
ölçüyü tam tutun; tartıyı da doğru teraziyle yapın: böylesi [sizin için] daha
iyi, daha yararlı ve sonuç olarak da daha güzel olacaktır.
36. Bilmediğin şeyin ardına düşme; çünkü, işitme duyusu, görme duyusu ve kalp, bunların hepsi [Hesap
Günü'nde] bundan sorguya çekilecektir!
37.
Ve yeryüzünde kurumlanarak dolaşma; çünkü (böyle yapmakla) sen ne yeri
yarabilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin!
38. Bütün bunların
kötülüğü, Rabbinin katında asla hoş karşılanmayan (şeyler olmalarıdır).
39. Bu (söylenenler) doğru
ile eğrinin ne olduğuna dair Rabbinin sana ulaştırdığı bilginin bir parçasıdır.
Öyleyse, artık (ey insanoğlu,) Allah'la beraber sakın bir başka tanrı edinme: yoksa,
[kendince] kınanmış ve [O'nun tarafından] kovulmuş olarak cehenneme atılırsın!
40. Şimdi [söyleyin,] Rabbiniz
oğullar (vererek) sizi seçip akladı da, kendisine melek görüntüsü altında
kızlar mı edindi? Doğrusu, çok ağır bir söz sarf ediyorsunuz!
41. Gerçek şu ki, bu
Kur’an'da Biz (gerçeği) pek çok yönden açık açık ortaya koyduk ki [onu inkâr
edenler] iyice içlerine sindirebilsinler: ne var ki, bu sadece onların
nefretini artırdı.
42. De ki: “Eğer -onların
iddia ettikleri gibi- O'nunla beraber [başka] tanrılar olmuş olsaydı, o zaman
bunlar topyekûn egemenliği elinde tutan (Allah')la kavgaya tutuşmak için fırsat
kollarlardı”.
43.
Kudret ve egemenliğinde eksiksiz ve kusursuzdur O; ve yücelikte, ululukta
onların söyleye geldiklerinden sonsuza kadar ötede, sonsuza kadar aşkındır!
44. Yedi gök ile yer ve
onların içinde yer alan her şey O'nun sınırsız kudret ve yüceliğini anmaktadır;
O'nun yüceliğini, aşkınlığını övgüyle yankılamayan bir tek nesne yoktur: ne var
ki siz onların yücelemelerini anlayamıyor, kavrayamıyorsunuz! Yine de, hem çok bağışlayıcı, hem de halîm
olan O'dur!
45. Ve (gerçeği anlamaya
niyetli olmamalarından ötürü, onlara) Kur’an okuduğun zamanlar, seninle ahirete
inanmayacak olanların arasına görünmeyen bir perde çekeriz:
46. ve kalplerine, onu
kavramalarına engel olan bir örtü koyarız ve kulaklarına bir tıkaç. Ve bu
yüzden, Kur’an okurken ne zaman Rabbinden Tek Tanrı olarak söz etsen nefretle
sırtlarını dönüp giderler.
47. Seni dinledikleri
zaman, Biz onların aslında neye kulak kesildiklerini ve kendi aralarında
görüştükleri zaman, bu zalimlerin [birbirlerine]: “[Eğer Muhammed'e uyarsanız,]
düpedüz büyülenmiş bir adama uymuş olacaksınız!” dediklerini çok iyi biliyoruz.
48. Seni benzettikleri
şeye bak [ey Peygamber!] Bir kere yoldan çıkmış bunlar ve bu yüzden [hakka
çıkan] bir yol da bulacak durumda değiller artık!
49. Ve onlar [bir de
şöyle] diyorlar: “Demek biz kemiğe, toza toprağa dönüştükten sonra, gerçekten
yepyeni bir yaratma eylemiyle diriltileceğiz, öyle mi?”
50-51. De ki: “İster taşa dönüşün, ister demire; hatta
isterseniz aklınıza gelebilecek [hayata, dirime] daha uzak [başka] bir unsura
dönüşün [yine de ölümden sonra diriltileceksiniz]. Ve bunun üzerine [eğer],
“Bizi kim [hayata] geri döndürecek?” diye soracak [olur]lar [sa], de ki: “Peki, sizi ilk defa var eden kimdi?”
Ve sonra sana [inanmamış bir tavırla] başlarını sallayıp, “Bu ne zaman olacak?”
diye sorarlar[sa], [onlara] de ki: “Belki, çok yakında!”
52. “Sizi çağıracağı ve
sizin de onu överek (bu çağrıya) cevap vereceğiniz ve kendinizi [yeryüzünde]
çok kısa bir süre oyalanmış gibi hissedeceğiniz bir Gün'de.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder