31 Ekim 2009 Cumartesi

Müzzemmil, 1:10

1- Ey ağır yük yüklenen (Nebi)!

2- Birazı müstesna geceleyin kalk!

3- Yarısı kadar yahut ondan biraz eksilt!

4- Yahut ona (biraz) ekle! Ve Kur'an'ı ağır ağır, düşüne düşüne oku!

5- Muhakkak biz sana ağır bir söz vahyedeceğiz.

6- [ve] gerçek şu ki, gece vakti zihin daha zinde ve güçlü olur ve okuma daha da berraklaşır,

7- Çünkü gündüzün senin için uzun uzun meşguliyetler vardır.

8- Rabbinin ismini an ve yalnız O'na yöneldikçe yönel!

9- Doğunun da, batının da Rabbidir. O'ndan başka hiçbir ilâh yok­tur. O halde yalnız O'nu vekil tut.

10- Onların söylediklerine katlan ve onlardan güzel bir şekilde ayrıl.



Biz bu ayetleri okuduğumuzda bizim de kalkmamız gerekiyor. Oturarak, yatarak, bütün ömrünü çay sohbetlerinde geçirerek ve çay sohbetlerinde devletler kurup, devletler yıkarak veya hükümetler kurup hükümetler yıkarak bir ömür geçirmenin anlamı yok. Allah (c.c), hem bu Müzzemmil Suresinde, hem de bu sureden sonra gelen Müddessir Suresinde de "kalk ve insanları uyar" demektedir.

Günümüzde bizim eksikliklerimizden bir tanesi de başta şahsım olarak gece ibadetlerimizin az olmasıdır. Allah (c.c) Rasûlüne, bu ka­inatın Efendisine, bu kafirlere karşı verilecek mücadelede, başarılı ol­manın yolunu gösteriyor. Gece ibadetinde Rabbiyle beraber olup güç­lenmesini istiyor.

Boşalmış bir aküyü nasıl şarj yaptırılıyorsa insanlar da gündüzleyin iş nedeniyle, dolaşma nedeniyle, tebliğ nedeniyle, cihad nedeniyle, ba­sın yayınla uğraşmak nedeniyle, dairede, askeriyede, karakolda sarfettikleri enerjilerini toplamaları için geceleyin Rabbin huzurunda, Rabbin kelamanı okuyarak, O'nun ayetlerinden ilham ve taktik alarak iç dünyasını kuvvetlendirmesi ve Rabbin ayetlerinden şarj olması gerek­mektedir. Onun için Allah (c.c), Peygamber efendimize gece ibadetini emrediyor.

Hz. Aliye sorulmuş! "Ya Ali! Tertil üzere okumak nedir? Bize anlatır mısın?" Hz. Ali; "Kur'ân-ı Kerim in harflerini tecvid kaidelerine göre vedurak yerlerini bilerek okumak," buyurmuş. Yani Peygamberimizin ağzından nasıl çıkmışsa öyle okumaya çalışmak. Yeterli mi? Değil. "Durak yerlerini bilerek okumak" demek manasını anlayarak okumak demektir.

Bizim bu gün okumakta olduğumuz mushaflarda durak yerleri belir­tilmiştir. Mim, ta, cim, za, sad duraklan gibi. Bunları Secavendi koymuştu. Daha önce bunlar yoktu. O zamanlar durak yerlerini bilmek için mananın bilinmesi gerekiyordu. Allah (c.c) Kur'ân-ı Kerim'i manasım bilerek okumamız gerektiğini bu ayeti kerimeyle ifade ediyor.

Günümüzde insanlarımız şöyle sorular soruyorlar. "Namaz kılarken iki rekat mı, üç rekat mı kıldım şaşırıyorum.Veya iki rekat namazda 10 defa esniyorum, bu kabul olurmu?" Bunun temelinde, okumakta olduğumuz ayet-i kerimelerin manasını düşünmemek yatmaktadır.

Dilimiz Namaz Sureleri diye bilinen surelere, alıştığı için otomatik olarak "Allahû Ekber" diyerek başlıyoruz, sonunda da "esselamu aley-küm verahmetullah" diyerek namazı bitiriyoruz. Kalıbımız namazda ama kalbimiz ise işinizde oluyor. Şair öyle diyor: , Leb zikirde, gönül fikri cihanda Arada kaldı Subha-i Mercan mütereddid.

Adamın mercandan yapılma tesbihi varmış, onunla zikir yapıyor­muş. Ancak dili Allah, Allah diyor ama gönlü ise başka yerde dolaşı­yor.

Bunu önlemenin yolu, namazda okuduklarımızı düşünerek okuma­mızdan geçiyor. "Onlar Kur'ân'm hakkını vererek okurlar" ayetinin manası Abdullah İbn. Abbas'a sorulmuş, O da şöyle cevap vermiş. "Harflerin mahrecine dikkat ederek okumak, manasını anlayarak okumak, anladığı mana ile amel etmektir." Biz bu üçüne dikkat edersek, Kur'ân okumanın hakkını vermiş oluruz.

Kur'ân'm iniş gayesi bizim bu dünya hayatımızı düzenlemektir. Öyle olunca okuyup, anlayacak ve anladığımızı hayatımıza tatbik edeceğiz.

Türkçemizde bir ifade vardır. "Yükte hafif, paha da ağır." İşte Kur'ân-ı Kerim de öyledir. Alıp tartsanız, çok hafiftir. Ancak ifade ettiği mana, kıyamete kadar gelecek olan insanların ihtiyaçlarını karşılayacak derecede güçlü, büyük ve de­ğerli. İşte böylesine değerli, böylesine ağır bir sözü sana bırakıyoruz. Buna karşı dayanıklı olmak lazım. Kur'ân-ı Kerim'e gönül bakımından da, kalp bakımından da hazırlıklı olmak gerekiyor.

Gece ibadeti, gece kalkması, gece Kur'ân okuması, insanların üze­rinde daha etkilidir. İnsan gece okuduğu Kur'ân-ı Kerim'den daha çok etkilenir.

Gece kalkıp Kur'ân okumak ve manasım düşünmek gündüzden daha farklı olmaktadır. İnsanların uyuduğu, hayvanların yuvalarına çekildiği, sessizliğin hakim olduğu, rahmet meleklerinin, gece meleklerinin iba­det edenlere Allah'ın rahmetini saçtığı bir anda, Allah'ın ayetleri oku­nacak olursa, insan ufkunun daha geniş bir şekilde açılmasına vesile olur.

Rabbinin ismini zikret ve tamamıyla diğerlerinden alakayı keserek Allah'a yönel.

Yani tamamiyle ve her şeyinle Allah'a teslim ol. Kültür yapını Allah'ın ayetleriyle doldur. O'nunla dopdolu oldun mu, halkla ilişkilerin dosdoğru olacaktır. Gönül aynamıza Kur'ân'm ışığını alacak yerde in­sanların ışığını yansıtırsak yanlış yaparız.

Günümüzde insanlar yollarını aydınlatmak için bir nur arıyorlar. O nur da Müslümanların elindedir. O da Kur'ân-ı Kerim'dir. İnsanlardan endişe edip korkmayacağız.

Nur suresi 35. ayetinde de geçtiği gibi; bizim mesajımız doğuya da batıya da ait değildir. Hem doğunun, hem de batının Rabbi olan Allah'ın kelamına sahibiz biz.

Güneşin doğulusu batılısı olmadığı gibi Allah nur diye isimlendirdiği Kur'ân-ı Kerim'inin de, doğulusu batılısı olmaz. O bütün insanlar içindir. O'ndan başka yaratan, yaşatan ve yöneten yoktur.

Efendimiz İslâm'ı tebliğe eşinden başlıyor. Sonra yeğeni Hz. Ali, sonra diğerleri dalga dalga devam ediyor. Biz de insanlara, az veya çok oluşuna bakmadan, en güzel şekilde İslâm'ı tebliğ edeceğiz.

Onlar ne söylerse söylesinler sen sabret. Güzel bir şekilde onlar­dan uzaklaş. Hicretle ilgili ilk kelime. Yani dönüpte sizin aleyhinizde laf eden insana cevap yetiştirmeye çalışmayın. Siz iş yapmaya devam edin. Eğer size hakaret eden insanlara laf yetiştirmeye kalkışacak olursanız, yolda kalırsınız.

2 yorum:

  1. Buhârî'nin Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den yaptığı bir rivayette: "Orta yolu tutun, güzele yakın olanı arayın, sabah vaktinde, akşam vaktinde, bir miktar da gecenin son kısmında ibadet edin, ağır ağır hedefe varabilirsiniz. Unutmayın ki sizden hiç kimseye, yaptığı amel, cenneti kazandırmayacaktır" buyurdu. "Sen de mi (amelinle cennete gidemiyeceksin) ey Allah'ın Resûlü?" dediler. "Evet, ben de, dedi, Allah affı ve rahmeti ile muâmele etmezse ben de!"

    YanıtlaSil