7-8 Bizimle karşılaşacaklarını beklemeyenler, dünya hayatından
hoşnut olup bu hayatla yetinenler ve ayetlerimizin farkında olmayanlar var ya;
işte bunların varacakları yer, işlediklerinin karşılığı olarak cehennemdir.
9- İman edip iyi ameller işleyenlere gelince, Rabbleri onları
imanları sayesinde doğru yola iletir, nimet cennetlerinde onların altlarından
nehirler akar.
10- Onların oradaki çağrıları, "Allah'ım! Sen noksan
sıfatlardan uzaksın", birbirlerine yönelik iyilik dilekleri, "selâm"
ve son çağrıları da, "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun"
sözleridir.
Evrenin etkileyici düzeni
üzerinde durarak, bu evreni yaratan ve idare eden bir sahibi olduğunu
düşünmeyenler, ahiretin,
bu düzenin kaçınılmaz zaruretlerinden biri olduğunu, orada hakkın yerini
bulacağını ve adaletin gerçekleşeceğini, ayrıca insanların orada en yüce
ufuklarına kavuşacaklarını anlayamazlar. Bu nedenle onlar, Allah'ın
huzuruna çıkarılmayı da beklemezler. Bu temel yanlışlıklarının sonucu olarak eksikliklerine
ve basitliklerine rağmen dünya hayatına takılıp kalırlar, ona razı
olurlar. Dünya hayatına bütünü ile dalarlar, bu hayatın hiçbir
eksikliğine karşı çıkmazlar. İşledikleri iyiliklerin ödülünü almadan ve
kötülüklerinin cezasını tam olarak çekmeden, bir insan olarak varmaları
planlanan olgunluğa ulaşmadan bırakıp gidecekleri bu dünya hayatının insan için
son amaç olmaya elverişli olmayacağını anlayamazlar. Dünyanın sınırlarına takılmak ve onları
benimsemek, insanları sürekli olarak uçuruma doğru sürükler. Çünkü bu durumda onlar, başlarını yukarı
kaldıramazlar. Göklerini ufuklara dikemezler. Allah'ın kalbi uyaran,
duyarlılığı arttıran, öğrenmeye ve olgunluğa hazırlayan evrensel ayetlerinden
habersiz olarak sürekli biçimde başlarını ve gözlerini bu yeryüzüne ve onun
üzerindeki değerlere dikerler! “İşte bunların varacakları yer, işlediklerinin karşılığı
olarak cehennemdir."
Ne kötü bir sığınak, ne
kötü bir varış yeri! Karşı tarafta, iman edenler ve iyi işler yapanlar yer almaktadır.
İman edenler
ve bu dünya hayatından daha önemli, daha değerli bir hayatın olduğunu
kavrayanlar... Bu imanın gereği olarak iyi işler yapanlar... Allah'ın iyi
işlerin yapılmasına ilişkin emrini olduğu gibi yerine getirenler... Güzel olan
ahireti bekleyenler... Ki, bu güzel ahiretin yolu da, iyi işler yapmaktır...
Evet işte "Rabbleri
onları imanları sayesinde doğru yola iletir."
Kendilerini Allah'a
bağlayan bu imanları nedeniyle, onları iyi işlere yöneltecektir. Doğru yolu
görmelerini sağlayacaktır. Vicdanlarının duyarlılığından ve takvasından bir
ilham ile onları iyi şeylere iletecektir. İşte bunlar cennete gireceklerdir: "Onların
altlarından nehirler akar." Bugüne kadar olduğu gibi bundan
sonra da su bereketin, kana kana içmenin, gelişmenin ve hayatın sembolü olarak
kabul edilecektir.
Bu cennette onların
arzuları nelerdir? Uğraşları nedir? Gerçekleşmesini istedikleri dilekleri
nelerdir? Onların arzuları, mal elde etmek ve meşhur olmak değildir. Uğraşları,
rahatsız eden şeyleri başlarından savmak, bir menfaat elde etmek değildir.
Onlar, tüm bunların kötülüklerinden kurtulmuşlardı ve bununla yetinmişlerdir.
Onların bu tür bir ihtiyaçları yoktur. Allah'ın kendilerine bahşettiği şeyler
onlara yetmiştir. Onlar bu tür uğraşların ve arzuların çok üstüne çıkmışlardır.
En belirgin nitelikleri haline gelen başlıca uğraşları, dualarıdır. Bu da
başta, Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih etmeleri, işin sonunda Allah'a
şükretmeleridir. Bu ikisi arasında, ya birbirlerine ya da kendileri ile
Rahman'ın melekleri arasında gerçekleşen selamı yer almaktadır: Onların oradaki
çağrıları, "Allah'ım sen noksan sıfatlardan uzaksın", birbirlerine
yönelik iyilik dilekleri, "selâm" ve son çağrıları da, "Âlemlerin
Rabbi olan Allah'a hamdolsun" sözleridir.
Bu dünya hayatının
arzularından ve uğraşlarından kurtuluştur. Bu hayatın zaruretlerinin ve
ihtiyaçlarının üzerine çıkmaktır. Allah'ı razı etmenin, O'nu noksan sıfatlardan
tenzih etmenin, O'na övgüler düzmenin ve O'nun himayesinde huzura ermenin
ufuklarında kanat çırpmaktır. İşte insanların olgunluğuna lâyık olan ufuklar bunlardır.
Bundan sonra Kur'an'ın
devam eden akışı, müşriklerin Peygamberimize -salât ve selâm üzerine olsun-
meydan okumaları, Peygamber'den kendilerini tehdit ettiği cezayı hemencecik
getirmesini istemelerini ele alıyor. Kur'an, bu cezanın belirlenmiş bir süreye
kadar ertelenmesinin Allah'ın bir hikmeti ve rahmeti olduğunu açıklıyor. Bir
musibet başlarını sardığında onların nasıl hareket ettiklerini gözlerinin önüne
seriyor. Orada
fıtratlarının cahili tortulardan arındığını ve yüce yaratıcılarına
yöneldiğini, başlarını saran bu beladan kurtulduklarında aşırı gidenlerin tekrar
eski aldırmazlık haline dönüş yaptıklarını belirtiyor. Kendilerine varis
oldukları milletlerin acı akıbetlerini de hatırlatıyor onlara. Kendilerinin de
bu acı akıbete benzer bir cezaya çarptırılabileceklerini gösteriyor. Dünya
hayatının ancak bir sınav olarak yaşandığını, bu hayattan sonra cezası veya
ödülünün verileceğini açıklıyor:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder