17 Temmuz 2013 Çarşamba

Kasas Suresi 36-64 Ayetleri M. Esed Meali


36. Fakat Musa apaçık mesajlarımızla [Firavun'un ve onun seçkinler çevresinin] karşısına çıkınca, berikiler hemen: “Bu [bir ölümlü beşer tarafından] uydurulmuş parlak bir büyüden başka bir şey değil; biz atalarımızdan böyle bir şey işitmemiştik!” dediler.

37. [Musa:] “Kimin O'nun katından bahşedilmiş doğru yol bilgisiyle geldiğini, bu (geçici dünya) yurdu(nu)n sonunda kime kalacağını en iyi bilen benim Rabbimdir. Muhakkak olan şu ki, zalimler asla kurtuluşa, esenliğe erişemezler!” diye karşılık verdi.

38. Bunun üzerine Firavun: “Soylular!” dedi, “Ben sizin için benden başka tanrı tanımıyorum! Bunun içindir ki, sen ey Hâmân, benim için [tuğla] ocağını tutuştur, balçığı pişir ve bana öyle yüksek bir kule yap ki, çıkıp Musa'nın şu tanrısını bir göreyim! Çünkü ben o'nun şu onmaz yalancılardan biri olduğunu sanıyorum!”

39. İşte böylece, o ve onun buyruğunda olanlar, hiçbir haklılık kaygısı taşımaksızın [yargı için] Bize dönmeyeceklerinden eminmişçesine yeryüzünde büyüklük tasladılar!

40. Ve bu yüzden onu ve onun buyruğunda olanları kıskıvrak yakalayıp denize gömdüm. Bak işte, zalimlerin sonu nasıl oldu!

41. [Yeryüzünde onların işini bitirdik] ve böylece kendilerini [cehennem] ateşinin yolunu gösteren [kötülüğün] sembol tipleri olarak [insanlığın karşısına] çıkardık; öyle ki, Kıyamet Günü'nde böylelerine asla yardım edilmeyecektir;

42. çünkü Biz bu dünyada bir horlanma, aşağılanma taktık onların peşine; Kıyamet Günü'nde ise onlar iyice küçük düşmüş, bayağılaşmış kişiler arasında yer alacaklardır.

43. Ve gerçek şu [ki], daha önceki [günahkâr] nesilleri ortadan kaldırdıktan sonra, insanlar için bir aydınlanma kaynağı, bir doğru yol bilgisi ve bir rahmet olarak Musa'ya (vahyedilmiş) kitabı verdik ki, [Bizi] anıp düşünsünler.


44. İmdi, [sana gelince, ey Muhammed,] Biz Musa'ya Yasamızı bildirirken sen o kutlu vadinin batı yamacında değildin; [o'nun devrinde olup bitenlere] şahit olan kimseler arasında da bulunmuyordun;

45. tersine, Biz [onlarla senin aranda] nice nesiller yarattık ve onlardan sonra nice çağlar geçip gitti. Ve Sen, mesajlarımızı kendilerine okuyup açıklamak üzere, Medyen halkı arasında da yaşamadın; fakat Biz [elçilerimizi insanlara her zaman] gönderiyoruz.

46. Evet, Biz [Musa'ya] seslendiğimiz zaman sen Sina Dağı'nın yamacında değildin; fakat [sen de, öteki elçiler gibi,] senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarasın diye Rabbinden bir rahmet aracı olarak [gönderildin] ki böylece belki (geçmişte olup bitenleri) düşünür [de Bizi] anarlar.

47. Ve [ayrıca, Biz seni, Yargı Günü'nde] kendi elleriyle yapıp-ettiklerinden ötürü başlarına bir musibet geldiği zaman: “Ey Rabbimiz, bize bir elçi göndermiş olsaydın senin mesajlarına uyar ve inanan kimselerden olurduk!” demesinler diye [gönderdik].

48. Buna rağmen, yine de kendilerine katımızdan hakikat geldiği zaman “Niçin ona da Musa'ya verilenin bir benzeri verilmedi?” derler. Fakat böyleleri, bundan önce, Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? [Nitekim] “Birbirini destekleyen iki aldatmaca örneği!” diyorlar ve ekliyorlar: “Biz topunu birden reddediyoruz!”

49. De ki: “Eğer doğru sözlü kimselerseniz, haydi, Allah katından, doğru olana bu ikisinden daha yakın bir yol gösteren bir başka kitap getirin, ona ben de uyayım!”


50. Ve eğer senin bu çağrına da karşılık veremiyorlarsa, artık bil ki, onlar sadece geçici doyumlara tutsak, bencil ve çıkarcı isteklerinin peşindedirler. Allah'tan bir doğru yol bilgisi olmaksızın, geçici aldatıcı doyumlar, bencil ve çıkarcı istekler peşinde kendine yol arayan kişiden daha sapık kim olabilir ki? Gerçek şu ki, Allah zulmü kendine yol edinen toplumu doğru yola eriştirmez!


51. Gerçek şu ki, Biz vahyi onlara adım adım ulaştırdık ki böylece belki [üzerinde düşünür], akıllarında tutarlar.

52. Kendilerine bundan önce de kitap vermiş bulunduğumuz kimseler buna [da] inan[mak zorundad]ırlar.

53. Bu kimseler [değişmeyen gerçek] kendilerine ulaştırıldığında, hemen, “Buna inandık!” derler, “Çünkü bu bize Rabbimizin katından ulaşan bir gerçek; bu bize ulaşmadan önce de, biz zaten O'na yürekten boyun eğen kimselerdik!”

54-55. Güçlüklere göğüs germelerine, kötülüğü iyilikle savmalarına, kendilerine rızık olarak bahşettiğimiz şeylerden başkaları için de harcamalarına karşılık kendilerine iki kat ecir verecek olduğumuz kimseler işte böyleleridir; onlar ki, boş ve anlamsız sözler işittikleri zaman ondan hemen yüz çevirip, “Bizim yapıp-ettiklerimizin hesabını biz vereceğiz, sizin yapıp-ettiklerinizin hesabını da siz vereceksiniz. Size selâm olsun; bizim, [doğru ile yanlışın anlamından] habersiz kimselerle işimiz yok” derler.


56. Gerçek şu ki, sen her sevdiğini doğru yola yöneltemezsin; fakat Allah'tır, [yönelmek] isteyeni doğru yola yönelten ve yine O'dur, doğru yola girecek olanları en iyi bilen.

57. “Seninle aynı yolu izleyecek olursak kendi toprağımızdan koparıp atarlar bizi” diyorlar. Oysa Katımızdan rızık olarak her türlü ürünün getirilip toplandığı, koruyucu örf altında güvenli bir yere yerleştirmedik mi onları? Ne var ki, çokları [bunun] farkında değil.

58. Oysa, Biz, varlık ve refahtan ötürü azgınlaşan nice toplumları yok etmişizdir; işte, (göz önünde) onların yaşadıkları yerler: pek azı dışında, onlardan sonra oralarda kimse yerleşmemiştir; çünkü herkes göçüp gittikten sonra, ebediyyen kalacak olan yalnızca Biziz!

59. Bununla birlikte, yine de senin Rabbin hiçbir toplumu, kendi içlerinden onlara mesajlarımızı okuyup açıklayacak bir elçi göndermedikçe yok etmez; ve yine Biz hiçbir toplumu, üyeleri birbirlerine zulmetmeyi yol olarak benimsemedikçe, yok etmiş değiliz.

60. Size verilen şeyler dünya hayatına ilişkin geçici doyumlardan ve yine dünyada kalan süs ve eğlenceden ibarettir; oysa, Allah katında kazanılanlar daha hayırlı, daha kalıcıdır. (Buna rağmen,) aklınızı kullanmayacak mısınız?

61. Öyleyse, kendisine, [yeniden dirileceği gün] gerçekleştiğini göreceği güzel bir vaadde bulunduğumuz kimsenin hali, kendisine dünya hayatında geçici doyumlar sağladığımız, ama Kıyamet Günü kendisini yargı karşısına çıkarılanlar arasında bulacak olan kimsenin hali gibi midir?

62. Çünkü, o Gün böylelerine seslenilip, “Tanrılıkta Bana ortak olduğunu sandığınız [varlıklar ya da güçler] şimdi neredeler?” diye sorulacak.

63. [Bunun üzerine, vaktiyle yapılan] uyarının apaçık aleyhlerine tecelli ettiğini gören kimseler: “Ey Rabbimiz!” diyecekler, “Bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir; (evet,) biz kendimiz azdığımız gibi, onları da azdırdık (Ama şimdi) onları Senin hükmüne bırakıyoruz; zaten onların tapındığı gerçekte biz değildik”.

64. Sonra onlara: “Çağırın, bakalım” denecek, “tanrısal nitelikler yakıştırarak [Allah'a] ortak koştuğunuz [varlıkları ya da güçleri]!” Ve onlar da bu sözü geçen [varlıkları ya da güçleri] yardıma çağıracaklar, ama berikiler kendilerine herhangi bir karşılık vermeyecekler; ve sonunda, göre göre sadece azabı görecekler karşılarında; [oysa, bu umutsuz, çaresiz duruma düşeceklerine] vaktiyle doğru yolu tutsalardı ya! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder